sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA TEĞABUN SURESİ 5. VE 6. AYETLER

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA TEĞABUN SURESİ 5. VE 6. AYETLER
02.07.2024
130
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

5- Daha önce inkar etmiş olanların haberi size gelmedi mi? Onlar dünyada günahlarının cezasını çektiler. Ayrıca ahrette de onlar için acı bir azap vardır.

6- Bunun nedeni onlara elçileri, açık deliller getirdiğinde “Bir insan mı bize yol gösterecek?” deyip inkar etmeleri, yüz çevirmeleriydi. Allah ta hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, övülmüştür.

Büyük bir ihtimalle burada müşriklere hitap ediliyor. Allah’ın peygamberlerini yalanlayan geçmiş milletlerin akıbetleri hatırlatılarak benzeri bir akıbetten sakınmaları isteniyor. Bu ifadenin bir soru şeklinde yöneltilmesi, daha önce yaptıklarının cezasını çeken kafirlerin bu durumuna ilişkin haber kendilerine geldiği halde onların tutumlarını değiştirmemelerini kınama amacına yönelik ola-bilir. Kendilerine anlatılmakta olan bu habere dikkatlerini çekmek te hedeflenmiş olabilir. Mekkeli müşrikler, Ad ve Semud oğulları, Lut kavmi gibi geçmişte yok edilen bazı milletlerin başına gelenleri biliyor, olup bitenleri kuşaktan kuşağa aktarıyorlardı. Öte yandan onlar Arap yarımadasının kuzeyine ve güneyine yaptıkları ticaret amaçlı seyahatlerde onların harap olmuş yurtlarının kalıntıları arasından geçiyorlardı.

Burada Kur’an-ı Kerim geçmiş milletlerin dünyadaki bilinen akıbetlerine, ahirette kendilerini bekleyen acı sonu da ekliyor. “Ayrıca ahirette onlar için acı bir azap vardır.” Sonra onların başlarına gelen ve ahirette kendilerini bekleyen azabı hak edişlerinin nedenini açıklıyor:

“Bunun nedeni, onlara elçileri, açık deliller getirdiğinde `Bir insan mı bize yol gösterecek?’ demeleriydi.”

Bu, bizzat Mekkeli müşriklerin de Peygamber Efendimize yönelttikleri bir itirazdır. Hiç kuşkusuz bu, peygamberliğin mahiyetini, insanlar için Allah tarafından gönderilen bir hayat sistemi olduğunu Dolayı siyle pratik olarak bir insan tarafından temsil edilmesi, yaşanması, o insanın kişiliği ile bu sistemin tercümanı olması, öteki insanların da güçleri oranında kendilerini ona uydurması gerektiğini, yine bu şahsın insanlardan farklı bir türe mensup olmaması Dolayı siyle, insanların hem kendilerine, hem hayatlarına, hem de gündelik yaşamlarına egemen kılacakları şekilde peygamberliğin pratik bir örneğini görmelerini zorlaştırmaması gerektiğini bilmemekten kaynaklanan çiğ bir itirazdır. Aynı şekilde bu itirazın bir diğer kaynağı da insanın mahiyetini, gökten gelen mesajı algılayıp başkalarına duyuracak kadar üstün bir özelliğe sahip olduğunu bilmeyişleridir. Aslında müşriklerin önderlikleri gibi gökten gelen mesajı insanlara duyurmak için meleklere gerek yoktur. Çünkü insanın içine Allah’ın ruhundan üflenen soluk, insanın Allah’tan gelen mesajı algılamasını ve yüceler aleminden algıladığı şekliyle gereklerini eksiksiz yerine getirmesini sağlar. Hiç kuşkusuz bu, insan türünü onurlandıran saygın bir görevdir. İnsanın Allah katındaki değerini bilmeyenlerden başkası bu görevi küçümseyemez. Kuşkusuz bu saygınlık ancak insanın içine Allah’ın ruhundan üflenen soluğun gerçekleşmesi ile mümkündür. Son olarak müşriklerin peygamberin insan oluşuna karşı takındıkları bu olumsuz tutum inatçılıktan, insanlar arasından seçilen bir elçiye uymayı kendine yedirememekten, yalancı bir büyüklük kompleksine kapılmaktan kaynaklanmaktadır. Sanki peygamberin insan oluşu şu büyüklük taslayan cahillerin değerini düşürmektedir. Çünkü anlayışlarına göre, kendi cinslerinden olmayan bir peygambere uymaları normaldi ve bunu küçük düşürücü bir davranış olarak algılamazlardı. Fakat kendilerinden birine uymaları onlara göre düşüklüktü, değerin eksilmesiydi.

Bu yüzden kendilerine sunulan mesajı inkar ettiler, peygamberlerden ve onlarla birlikte gönderilen somut belgelerden yüz çevirdiler. Bu büyüklük kompleksi ve cahillik içlerinde düğümleşti. Böylece kendileri için şirki, küfrü seçtiler.

“Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, övülmüştür.”

Allah onlara, onların imanlarına ve ita atlarına muhtaç olmadığını gösterdi. Allah hiçbir konuda onlara veya başkalarına muhtaç değildir. Aslında O, hiçbir şeye muhtaç değildir:

“Allah zengindir, övülmüştür.”

İşte bu, yaptıklarının cezasını çeken geçmiş kafir milletlerin haberidir. Bu da başlarına gelen ve ahirette kendilerini bekleyen acı azabın sebebidir. Peki bu yeni türemiş kâfirler buna rağmen Allah’ın peygamberini nasıl yalanlıyorlar? Acaba böyle bir akıbetle mi karşılaşmak istiyorlar?

ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLME

Üçüncü bölüm ikinci bölümün devamıdır. Kâfirlerin ölümden sonra yeniden dirilişi yalanlamalarını anlatıyor. -Öyle anlaşılıyor ki bu kafirler, Hz. Peygamberin İslama davet ettiği kimselerdir-. Bunun yanı sıra, ölümden sonra diriliş meselesini iyice pekiştirerek onlara anlatması ile ilgili olarak peygamberimize yönelik bir direktif de yer alıyor. Ayrıca kıyamet sahnesi tasvir ediliyor, kıyameti yalanlayanlarla doğrulayanların akıbetleri anlatılıyor. Müşrikler Allah’a inanmaya, Allah’a ve peygamberine itaat etmeye çağrılıyorlar ve dünya hayatında başlarına gelen her şeyi Allah’a döndürméleri isteniyor.

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.