SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA YASİN SURESİ 37 VE 40. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
37- Gecede onlar için bir delildir. Gündüzü ondan soyup alırız, birden onlar karanlıkta kalıverirler.
38- Güneş’te yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, üstün ve bilen Allah’ın kanunudur.
39- Ay içinde bir takım yörüngeler tayin ettik. Nihayet o eğri hurma dalı gibi hilal olur da geri döner.
40- Ne güneş aya erişebilir, ne de gece-gündüzün önüne geçebilir. Hepsi belli bir yörüngede (felekte) yüzmektedirler.
Aydınlığın gizlenip, karanlığın bastırması ile gecenin geliş tablosu… (Gece ve gündüzün haftalarca ve aylarca sürdüğü kuzey ve güney kutbuna yakın yerler hariç tutulursa) insanların yirmidört saat boyu her yerde gördüğü, tekrarlanıp duran bir tablodur. Bu, tekrar edip durmasına rağmen derince düşünmeyi sevk eden ilginç bir tablodur.
Burada Kur’anın bu manzarayı ifade biçimi orjinaldir. Kur’an-ı Kerim gündüzü gece ile içiçe olarak canlandırmaktadır. Sonra yüce Allah gündüzü gecenin içinden çekip alınca, onlar karanlığa gömülmektedirler. Herhalde biz meydana gelen olayı olduğu gibi kafamızda canlandırabilirsek bu eşsiz ifadenin altında yatan sırrı anlayabiliriz. Yerküre güneşin karşısında kendi ekseni etrafında dönerken her noktası sırayla güneş almaktadır. Mesela bir nokta gündüz iken yerküre dönmesine devam eder ve orası güneşten uzaklaşır. İşte söz konusu o noktadan gündüz çekilmiş ve oraya karanlık basmıştır. İşte bu realite düzenli olarak her nokta için ard arda gerçekleşip durur. Sanki o noktadan gündüzün aydınlığı çekilmekte veya soyulmakta ve yerini karanlığa bırakmaktadır. Böylece bu ifade şu evrene ilişkin bir realiteyi ince bir canlandırma ile bizlere sergilemektedir.
“Güneşte yörüngesinde akıp gitmektedir.”
Güneş kendi ekseni etrafında döner. Önceleri güneşin sabit bir yerde kendi ekseni etrafında döndüğü zannedilirdi. Fakat sonra anlaşıldı ki, güneş yerinde sabit değildir. Aksine hareket etmektedir. Gerçekten ve bil fiil gitmektedir. Şu korkunç uzay boşluğunda, astronomların hesabına göre saniyede oniki millik bir hızla, bir yöne doğru akıp gitmektedir. Güneşi, onun yol alışını ve varacağı yeri çok iyi bilen yüce Rabb’i diyor ki: Güneş bir yere doğru yol alıp gitmektedir. Güneşin ulaşacağı bu durağı ancak kendisi bilir. Kendisinden başka hiçbir kimse bilemez.
Bu güneşin kütlesinin şu yerküremizin hacminin bir milyon katı kadar olduğunu bu korkunç kütlenin uzayda hiçbir şeye dayanmaksızın hareket edip yol aldığını düşünürsek, bu varlık alemini bilgi ve gücü ile yöneten yüce Allah’ın kudret sıfatını bir parça anlamış oluruz.
“Bu, üstün ve bilen Allah’ın kanunudur.”
“Ay içinde bir takım yörüngeler tayin ettik. Nihayet o eğri hurma dalı gibi hilal olur da geri döner.”
İnsanlar, Ay’ın bu konaklarını, safhalarını görmekteler. Ay, önce hilal olarak doğmaktadır. Sonra geceden-geceye büyür, nihayet dolunay olur. Sonra yeniden küçülmeye başlar, neticede kuru hurma salkımı gibi yay şeklinde hilal haline gelir. Ayette geçen “urcun” yaş hurmanın dizildiği salkımdır. Ayı geceden-geceye izleyen bir kimse, Kur’an’ın bu hayret verici ifadesinin inceliğini anlar. “Nihayet o eğri hurma dalı gibi hilal olur da geri döner” Özellikle bu “eski” kelimesinin ifade ettiği ince anlam… Çünkü Ay, doğduğu ilk gecelerde hilaldir. Son gecelerinde yine hilaldir… Fakat birincide adeta güzel ve genç görünür. Sonunda ise sanki zayıflamış rengi sarı, kederli ve kurumuş görünür. Kurumuş eski hurma dalının solgun halı gibi… O halde Kur’an-ı Kerim’in ayın safhalarını bu hayret verici ve anlamlı ifade ile dile getirmesi bir tesadüf değildir.
Geceden geceye ayla birlikte yaşamak insanın içinde öyle taze, öyle yumuşak, öyle anlamlı, öyle derin duygular uyandırıyor ki… Ay’la birlikte yaşayan, Ay’ın hareketlerini izleyen insan kalbi, gördüğü manzara karşısında etkilenmekten, duygulanmaktan ve güzelliği ve yüceliği var eden ve gök cisimlerini bu sistem içinde yöneten kudret elinin büyüklüğünü görmekten kendini alamaz; İster Ay’ın izlediği bu yolların ve şekillerin altındaki gizliliği bilsin, isterse bunları hiç bilmesin. Sadece görmek bile, kalbi duygulandırmak, düşünceyi coşturmak ve insanı düşünce ve tefekküre yöneltmek için yeterlidir…
Nihayet yüce Allah bu görkemli gök cisimlerine hakim olan bunların işleyişïndeki hassaslığı ve bütünlüğü düzene koyan evrenin hassas sistemini belirliyor:
“Ne Güneş, Ay’a erişebilir, ne de gece-gündüzün önüne geçebilir. Hepsi belli bir yörüngede (felekte) yüzmektedirler.”
Her yıldızın veya gezegenin bir yörüngesi vardır ki, akışında veya dönmesinde o yörüngeden sapmaz. Bu yıldız ve gezegenler arasındaki uzaklık korkunçtur. Bizim şu yerküremizle güneş arasındaki uzaklık doksanüç milyon mil olarak hesaplanmıştır. Ay’ın yeryüzüne uzaklığı 240.000 mildir. Bu mesafeler bu kadar büyük olmakla birlikte, Güneş sistemimiz ile gökyüzündeki bize en yakın yıldız arasındaki uzaklık karşılaştırılırsa ifade edilemeyecek kadar büyük olduğu anlaşılır. çünkü bu uzaklık dört ışık yılı olarak hesap edilmektedir. Işığın hızı ise saniyede, yüzbin seksenaltı mil olarak belirlenmiştir. (Yani bize en yakın yıldız dörtyüz milyar mil uzaklıkta oluyor.)
Bu müthiş evreni yaratan Allah, yıldızların ve gezegenlerin yörüngeleri arasında bu korkunç mesafeleri belirlemiştir. Ve belirli zamanı gelene dek kendi bilgisi ile onları çarpışmaktan korumak için evreni böyle tasarlayıp düzenlemiştir. O halde Güneş’in Ay’a yetişmesi asla düşünülemez. Gece de gündüzün önüne geçemez. Onun yoluna dikilemez. Çünkü geceyi ve gündüzü oluşturan yerkürenin dönmesinde bir bozukluk olmaz. Dolayısı ile biri ne öbürünün önüne geçer ne de yol alırken ona engel olur.
“Hepsi belli bir yörüngede (felekte) yüzmektedirler.”
Bu uçsuz bucaksız uzayda hareket eden cisimlerin hareketi engin denizde yüzen geminin hareketine çok benzer. Ve bu cisimler çok büyük olmalarına rağmen şu korkunç uzayda yüzen noktacıklar olmaktan öteye gidemezler…
İnsan şu sayısız yıldız ve gezegenleri seyre durunca uzaya serpilmiş, bu engin uzay deryasında yüzen… Ve onların kocaman kütleleri bu engin uzayda bir hiç olan… işte insan bunları temaşa edince o kadar küçülüyor ki…