SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ZARİYAT SURESİ 47 VE 49. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
47- Göğü gücümüzle biz kurduk; şüphesiz biz onu genişleticiyiz.
48- Yeri biz döşedik biz ne güzel döşeyiciyiz.
49- Her şeyden çift çift yarattık ki düşünüp öğüt alasınız.
Bu ayetle yeniden surenin başlangıcını oluşturan evrensel senfoniye yeniden dönülmektedir. Kur’an’ın kalplere cazip gösterdiği değişik şekillerden birisini oluşturur bu ayet. Ve yine bu ayet, hem burada ve hem de başta Allah’ın varlığını ve kuvvetini gösteren delillere yeni bir giriştir. Bu giriş Hz. Nuh peygamberin mucizesini gökyüzü ile yeryüzüne ve yaratıklarda bulunan delillere bağlamaktadır. Sonra da bütün bunlardan, insanlar tevhid içinde soyutlanarak Allah a dönsünler ve O’na yönelsinler diye onlara çağrı yinelenmektedir.
“Göğü gücümüzle biz kurduk; şüphesiz biz onu genişleticiyiz.”
Ayette geçen “Eyd” sözcüğü güç anlamındadır. Allah’ın gücünün ne demek olduğunu en güzel gösteren de, akıllara durgunluk verecek derecede birbirine bağlı ve görkemli gökyüzünün bina edilmesidir. Gök kelimesi ile hangi anlam kastedilirse kastedilsin değişmez. İster yıldızların ve gezegenlerin yörüngeleri kastedilsin isterse, milyonlarca yıldız kümelerini içeren ve adına galaksi denilen yıldız toplulukları kastedilmiş olsun, ister yıldızların ve gezegenlerin serpili bulunduğu şu uzay boşluklarından herhangi biri kastedilsin, ister “sema” sözcüğünün ifade ettiği anlamlarda diğerleri kastedilsin, farketmez… Genişlik sözcüğü de bunun gibi apaçık gözler önündedir. Sayıları milyonu bulan ve akıl almaz kütlelere sahip bulunan bu yıldızlar, engin uzay denizine serpiştirilmiş birer zerre gibidirler.
Burada gökyüzünün genişliğine işaret edilmesinde yüce Allah’ın daha önce “gökyüzünde” dediği rızık hazinelerine başka bir ima daha vardır. Burada sema sözcüğü her ne kadar Allah’ın katında olan şeyler için bir sembol olsa da, Kur’an ifadesi bu kelimeye belirli özellikler vermektedir. Öyle görünüyor ki, beşerin duygularına ilham verici olan bu seslenmeden hedef de bu özelliklerdir.
Daha sonra gelen “döşenen yeryüzü” deyimine işaretten hedef de bunun gibidir.
“Yeri biz döşedik, biz ne güzel döşeyiciyiz.”
Daha önce de belirttiğimiz gibi, Allah Teala, bu yeryüzünü hayata beşik olsun diye hazırlamıştır. Ayette geçen “döşeme” sözcüğü, konfor rahatlık ve düzeni çağrıştırıyor. İşte yeryüzü de, insanoğlu için aynen bir beşik gibi rahat ve huzur yatağı kılınmış, herşey orada en ince ayrıntısı ile hayatın kolay olması ve sürmesi için takdir edilmiştir. “Ne güzel döşeyiciyiz.”
“Ve herşeyden de çift çift yarattık ki düşünüp öğüt alasınız.”
Bu ifade, şu yeryüzünde belki de şu evrende var olan yaratma kuralını gösteren, akıllara durgunluk verecek bir gerçektir. Çünkü ifade, yaratıklarda çift cinslilik kuralını sadece yeryüzüne özgü kılmıyor. Yaratılışta çift olmak kuralı canlılarda apaçık ortadadır. Ancak ayette geçen “şey” sözcüğü, cansızları da kapsamına alır. Yani bu ifade, canlı varlıklar gibi eşyanın da “çift cinslilik” prensibine göre yaratıldığını işaret etmektedir.
Bu ayetleri insanlığın ondört asırdan beri bildiğini gözönüne alırsak ve yine herşeyde “çift” olma prensibi bir yana, canlılarda bile çift yaratılma prensibinin o zamanlar bilinmediğini bir düşünürsek, evet bütün bunları düşünürsek çok büyük ve hayret verecek bir durumla yüzyüze buluruz kendimizi. İşte Kur’an-ı Kerim, kainata dair gerçekleri, herkesten önce asırların ötesinden akıllara durgunluk verecek bir biçimde bizlere haber vermektedir.
Ayrıca bu ayet bizlere, modern bilimsel araştırmaların gerçeklere ulaşma yolunda oldukları izlenimini vermektedir. Öte yandan bu modern bilimsel araştırmaların kainatın temel yapısının atom olduğunu, atomun ise artı ve eksi yüklü çift kutuplu elektronlardan oluştuğunu belirttiğini gözönüne alırsak, bu araştırmaların akılları hayrette bırakan ayetin ışığı altında gerçeği yakalama yolunda olduğunu söyleyebiliriz.
Bu kısa ifadeli fakat akılları yerinden söküp oynatacak kadar geniş boyutlu, bu dokunuşların ışığı altında, göklerin kucağına, yeryüzünün en sonuna ve yaratıkların iç dünyalarının derinliklerine kadar yapılan bu gezintilerden sonra ayet insanlara seslenerek göklerin ve yerin yaratıcısına koşmalarını istiyor. Ruhlarına ağırlık veren ve sınırlayıcı her engelden sıyrılarak, eşsiz ve ortaksız olarak bu kainatı yaratan Allah’ı birleyerek O’na koşmalarını istiyor.