SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ZÜMER SURESİ 19 VE 20. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
19- Hakkında azab hükmü kesinleşmiş, ateşte o!an kimseyi sen mi kurtaracaksın?
Burada hitap Peygamberimize yöneltilmektedir. Onları içinde bulundukları ateşten Peygamber dahi kurtaramayacağına göre O’nun dışında kim kurtarabilir?
Ateşe girecek olanlar, oranın azabını hak ettikleri için sanki şimdi ateş içindedirler. Oraya girecek olanların bu sahnesinin önüne Rabb’lerinden sakınan ve Allah’ın kendilerini korkuttuğu şeylerden korkanların sahnesi yerleştiriliyor:
20- Fakat Rabb’lerinden korkanlar için üst üste yapılmış, altlarından ırmaklar akan köşkler vardır. Bu, Allah’ın verdiği sözdür. Allah verdiği sözden caymaz.
Üst üste bina edilen katlardan oluşan köşklerin ve onların altından akan ırmakların sergilediği manzara, cehennem ehlinin altlarını ve üstlerini kat kat saran ateş sahnesini karşılamaktadır. Kur’an-ı Kerim’in ifade üslubu, sahneleri gözler önüne sererken bu karşılıklı dengelemeye, bu simetrik ifade tarzına her zaman riayet etmektedir.
Bu, Allah’ın vaadidir. Allah’ın vaadi mutlaka yerine gelir. Yüce Allah, verdiği söze muhalefet etmez.
Kur’an-ı Kerim’le ilk olarak muhatap olan müslümanlar bu sahneleri hayatlarında birer gerçek olarak yaşamışlardır. Onların kalbleri bunları seyrediyor, hissediyor ve görüyordu. Gördükleri manzaralardan etkileniyor, ürperiyor ve onlara karşılık veriyorlardı. İşte bu nedenle iç alemleri bu kadar değişebildi; bu yeryüzünde hayatları ahiret bilinci ve gerçeği ile şekillendi. Onlar, hayatta oldukları halde bu ahireti yaşıyorlar ve onunla diriliyorlardı. İşte müslümanın, Allah’ın vaadini bu şekilde anlaması, böyle kabullenmesi gerekmektedir.
Surenin bu bölümünde, gökten yağmurun indirilmesiyle yerdeki bitkinin dirilmesine, canlanmasına ve kısa bir dönem sonra hayatının sona ermesine dikkat çekilmektedir. Dünya hayatının geçici olan gerçekliğini ortaya koyması için çoğu zaman bu örnek verilmektedir. Olayları güzel biçimde algılayabilen ve düşünüp değerlendirebilen akıl sahiplerinin bu örnek üzerinde düşünmeleri ve onu güzelce algılamaları için bir direktif de veriliyor bu bölümde. Gökten indirilen yağmurdan söz edilmesi nedeniyle kalpleri diriltmesi ve gönülleri ferahlatması için gökten indirilen Kitab’a işaret edilmektedir. Hem de bu kitaba açık olan kalplerin korku ve ürperişle, yumuşayarak ve huzura kavuşarak onu benimsediklerini tasvir ederek. Allah’ın zikrine kulak verip kabul edenlerin akıbetleri ile Allah’ın zikrine karşı kalpleri katılaşanların sonlarını tasvir ederek. Bu bölümün sonunda sure, Tevhid gerçeğine yöneliyor. Tek ilaha kulluk eden adamla değişik ilahlara kulluk yapan adamın halini bir örnekle ortaya koyuyor. Bu iki adamın durumu bir olmadığı gibi örnekleri de bir değildir. Tıpkı geçimsiz efendilerin emrinde çalışan adamın halı ile hiç kimseyle çekişmeyen tek efendiye bağlı adamın durumunun aynı olmadığı gibi…