sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ZÜMER SURESİ 4 VE 5. AYETLER

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ZÜMER SURESİ 4 VE 5. AYETLER
16.08.2023
346
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

4- Allah çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini seçerdi. O bundan münezzehtir, yücedir. O, tek ve kahredici Allah’dır.

Bu, düşünceyi düzeltmek için, tartışma gereği olarak kabul edilmiş bir varsayımdır. Buna göre, eğer yüce Allah bir evlat edinseydi, yarattıklarından dilediği birini kendine evlat olarak seçerdi. Zira O’nun iradesi sınırlı değil sınırsızdır. Ne var ki, yüce Allah kendisini bir evlat edinmekten tenzih etmektedir. Öyleyse kimsenin O’na bir evlat yakıştırmaya hakkı yoktur. İşte Allah’ın iradesi de, dilemesi de, takdiri de budur. Bu da yüce Allah’ın, kendisini evlat ve ortaktan tenzih etmesidir.

“O, bundan münezzehtir, yücedir. O, tek ve kahredici Allah’dır.”

Yüce Allah her şeyi yoktan var eden, her şeyi yaratan ve her şeyi idare eden tek ilah olduğu halde, ne diye evlat edinsin ki? Çünkü her şey ve herkes O’nun mülküdür. Onu dilediği şekilde kullanır.

5- Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor; gündüzü de gecenin üzerine sarıyor. Her biri belli bir süreye kadar yörüngelerinde akıp giden güneş ve ayı buyruk altında tutar. İyi bil ki, O, aziz ve çok bağışlayandır.

Göklerin ve yerin çarkına, gece ve gündüz olayına, güneş ve ayın dizgin altına alınışına dikkat çeken bu ayet, insanın fıtratına, vicdanına; kendisine ne bir evlat ve ne de bir ortak yakışmayan ilahlık gerçeğini aşılamaktadır. Bu varlığı yaratan ve onu yoktan var eden yüce Allah, evlada ihtiyaç duymaz. O’nunla birlikte bir ortak da söz konusu olamaz.

Allah’ın birliğine ilişkin deliller ise, göklerin ve yerin yaratılışında izlenen metod olayında ve bu evrene hükmeden genel yasada açıkça gözlenmektedir. Göklere ve yere yalın bir bakış dahi yaratan ve idare eden iradenin birliğini ortaya koymaktadır. İnsanların bugüne kadar evrende keşfettikleri birliğin delilleri de aslında yeterlidir. İnsanların bugüne kadar -Allah’ın birliğini ortaya koyan keşfettikleri deliller de yeterlidir. Bu keşiflerin ışığında ortaya çıkmıştır ki, insanların bildiği evrenin tamamı, yapıları aynı olan atomlardan meydana gelmiştir. Bu atomların hepsi de aynı karaktere, aynı özelliğe sahip olan ışınlardan meydana gelmektedir. Yine bu keşiflerle açıklık kazanmıştır ki, bütün atomlar ve bunlardan meydana gelen bütün kütleler sürekli bir hareket içindedirler. Bu konuda üzerinde yaşadığımız ve gezegenlerin anası dünya ile diğer yıldızların arasında hiçbir fark yoktur. Her şeyi kuşatan bu hareket, değişmeyen bir yasadır. Ne küçücük atomda, ne de kocaman yıldızlarda bu hareket bir değişiklik göstermektedir.

Ayrıca bu hareketin bir de değişmeyen bir düzeni olduğu da açıklık kazanmıştır. Bu da ayrıca yaratma ve idare etmedeki birliği göstermektedir… Her gün insanlar, bu varlığın özünde bulunan birliğin delillerinden yeni birini keşfetmektedirler. Yine bu özde gizli olan değişmez gerçeğin bir kısmını ortaya çıkarmaktadırlar. Bu gerçek, insanın şeytani arzularına göre değişmez. Eğilimlerine göre sapma göstermez. Bir an dahi geri kalmaz ve yönünü değiştirmez.

“Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı.”

Kitab’ı da hak ile indiren O’dur. İşte bu, evren kitabında ve Kur’an-ı Kerim’de bir olan hakkın, gerçeğin kendisidir. Hem evren, hem de Kur’an, bu tek kaynaktan gelmiştir. Her ikisi de, yoktan var eden, üstün güç sahibi ve her şeyi yerli yerince düzenleyen Allah’ın birliğini gösteren birer belgedir.

“Geceyi gündüzün üzerine örtüyor; gündüzü de gecenin üzerine sarıyor.”

Bu ifade hayret vericidir. Bu söze dikkat edenleri, son zamanlarda keşfedilen, dünyanın yuvarlaklığına ilişkin görüşü kabul etmeye zorlamaktadır. Ben, bu “Fi-zilâl” kitabında insanların keşfettikleri, ileri sürdükleri teorilerle Kur’an-ı Kerim’i açıklamamaya özen gösteriyorum. Zira insanların ileri sürdükleri teoriler yanlış da olabilir, doğru da. Bugün isbatı, yarın çürütülmesi mümkündür bunların. Kur’an ise değişmeyen bir gerçektir. Doğruluğunun belgesini bizzat kendi bünyesinde taşımaktadır. Basit ve zayıf insanların keşfettikleri şeylerin O’na uygun düşmesi veya aykırı düşmesi Kur’an’ın bu gerçekliğini değiştiremez.

Evet, ben bu konuda onca özen göstermeme rağmen Kur’an’ın bu ifadesi beni dünyanın yuvarlaklığı konusuna eğilmeye mecbur etmiştir. Bu ifade, yeryüzünde gözler önünde bulunan somut bir gerçeği tasvir etmektedir: Yuvarlak olan dünya kendi ekseni etrafında dönmekte ve güneşe bakan yüzü sürekli değişmektedir. Dünyanın güneşe bakan yüzeyini sürekli ışık kaplamakta ve orası gündüz olmaktadır. Yalnız, gündüz olan bu bölüm sürekli yerinde kalmamaktadır. Çünkü dünya dönmektedir. Dünya döndükçe, gece, daha önce gündüz olan yerlerin üzerini kaplamaya başlar. Dünyanın yüzeyi yuvarlak olduğu için onun üzerindeki gündüz gecenin üzerine yuvarlak bir aydınlık halinde düşer. İşte bu şekilde hareket sürekli devam eder. “Geceyi gündüzün üzerine örtüyor; gündüzü de gecenin üzerine sarıyor.” Bu cümle, hareketin şeklini belirlemekte, konumunu sınırlandırmakta, dünyanın yapısını ve hareketinin türünü tayin etmektedir. Dünyanın yuvarlaklığı ve kendi ekseni etrafında dönüşü ile ilgili teori, Kur’an’daki ifadeyi, bu teoriyi benimsemeyen diğer açıklamalardan daha sağlıklı biçimde açıklamaktadır.

“Her biri belli bir süreye kadar yörüngelerinde akıp giden güneş ve ayı buyruk altında tutar.”

Güneş kendi yörüngesinde, ay da kendi yörüngesinde akıp gidiyor. Her ikisi de yüce Allah’ın emrine bağlıdır. Hiç kimse onların ikisine hükmettiğini iddia edemez. Sağlıklı bir mantık bu ikisinin, harekete geçiren bir güç olmadığı halde hareket ettiklerini de kabul edemez. Milyonlarca senede bir zerre kadar dahi şaşmayan böyle dakik bir düzenin sahipsiz olması mümkün değildir. Güneş akıp gidecek, ay da akıp gitmeye devam edecektir. “Belli bir süreye kadar.” Bu sürenin ne zaman sona ereceğini Allah’dan başka kimse bilemez.

“İyi bil ki, O, aziz ve çok bağışlayandır.

Gücü, kudreti ve üstünlüğü ile O, bol bol bağışlayandır. Kendisi adına yalan uyduran, kendisini inkâr eden. O’nunla birlikte başka ilahlar edinen, (daha önce kendilerinden söz edilen) O’na evlat yakıştıranlardan tevbe edip kendisine yönelenleri bağışlar. Üstün güç sahibi ve çok bağışlayıcı olan Allah’a dönüş yapmaları için önlerindeki yol açıktır.

Koca evrenin ufuklarına bu şekilde dikkat çekildikten sonra şimdi de insanların iç dünyasına bir dokunuşta bulunmaya geçiyor. Kendilerinin ve hizmetlerine verilen hayvanların bünyesinde yer alan ve en yakın mucize olan “hayat”a dikkatlerini çekmeye geçmektedir:

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.