sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

Şirk Psikolojisi

18.10.2021
1.419
A+
A-

Hamd alemlerin terbiye edicisi,güneşi doğuran ve batıran,yağmuru yağdıran,insanı ve herşeyi yoktan var eden(yaratan) dünyada mümin kafir demeden herkese merhamet eden(Rahman) ahirette ise sadece iman eden inancı uğruna mücadele eden kullarına merhamet edecek(Rahim) olan Allah Azze ve Celle’ye ,Salat ve Selam Rahmanın kulu ve elçisi olan Muhammed’e ve onun yolunda giden ayak izine basarak takip eden mümin,mücahid-e ve muvahhid-e kullarının üzerine olsun.

İnanmak dedik bu yazımızda.Nedir inanç denen duygu ,kim,neye ,nasıl ve neden inanır?Şöyle bir sorgulayalım bakalım.Nerden geliyor bu psikoloji?

İllaki bir dine inanmak zorunda mıyız?

İnanç denen şey insanın hayatının neresinde ,hiç birşeye inanmayan insan var mı,neye inanmalı insan neyi reddetmeli,insan psikolojisinde doğru ve yanlış inanç var mı varsa nelerdir?

Ve daha bir sürü soru oluyor insanın aklında.Belki de cevaplarını hiç merak bile etmedi,bazılarımız belki haşa tevbe tevbe deyip geçiştirdi inancına zarar gelir korkusuyla,kimi aman kim uğraşacak bu soruların cevabıyla deyip inanmamayı daha mantıklı buldu kendini başka şeylerle meşgul edip bu soruları kafasından uzaklaştırmaya çalıştı.

Geçiştirmek, sorgulamamak, peşine düşmemek çözüm müdür insanın içini kemiren duygulara? Rahatsız olan bu vicdanların derdi ne diye düşünememek rahatlatır mı sineleri, kurtarır mı bizi bunalımdan, batalıktan, bitmişlikten, bıkmışlıktan, bezmişlikten?Ne olacak bizim halimiz, nereye kadar sürecek cahilliğimiz?

Hiç mi istemez şu yüreklerimiz artık kendimizin farkına varmayı kendimizi düşünmeyi,benlik duygusundan çıkıp ben olmayı,özenti değil öz olmayı,kendini aramayı ve kendini bulmayı?

İnsan Psikolojisinde Tapınma; İnançların insan hayatı üzerindeki belirleyici etkisi, başka hiçbir şeyle kıyas kabul etmeyecek derecede önemlidir. Kendi elinde olmayan bir şekilde ve yine kendi iradesi dışında belir­lenen bir zaman ve mekanda hayata gözlerini açan insanoğlu hep bir inançla yaşamıştır. En inkarcı bir halde bulunduğu zamanda bile inkarını iman haline getirmiş ve varlığını varlıklarına bağladığı birilerini ya da bir şeyleri elinde, dilinde, zihninde; yanında, yöresinde, meydanında, mabedinde, çarşısında, pazarında; sözünde, kitabesinde; taşında; dileğinde, duasında; yaşında, başında, yönetiminde hep yaşatır olmuştur. Zaman zaman birlediği, bazen de ihtiyacına göre çeşitlendirdiği ve çoğalttığı tanrıları ile birlikte olmaktan haz duymuş ve hayatı kendince böyle anlamlandırmıştır.

Tanrı ya da tanrılara o kadar ihtiyaç duymuştur ki, Batılı bir düşünürün; “Eğer tanrı yoksa onu biz yaratmalıyız”(haşa) sözü bunun ne derece kaçınılmaz bir ihtiyaç olduğunun ifadesi olması bakımından oldukça anlamlıdır. Öyle ki, insanoğlu için bir Tanrıya inanmak ve bağlanmak hayatın gayesidir’ demek hiç de yadırganacak bir hüküm olmaz.

“İman, emn kökünden bir mastardır. Sözlük anlamı, birini sözünde tasdik etmek, onaylamak, kabullenmek itimat etmek, gönülden benimsemek, güvenmek/güvenilmek anlamlarına gelir. Türkçedeki inanmak kelimesi bunu aşağı yukarı karşılar.”(Kavramlar)

İnsanın hayata gelişinin, hayatla ve yaratılışla ilgili temel sorularının izahı ve tüm davranışlarının şekillenmesi bu noktadaki kabuller, yani inançlar üzerinde gelişir. Dolayısı ile insan davranışlarını anlamak bakımından bu inançların teşekkülü irdelenmeli ve bu noktadaki sağlam kaynaklara dayalı bilgileri ve konu ile ilgili sosyal bilimlerin ışığında çarpıklıklar ortaya konmalıdır.Biz burada tamamını anlatamayız bununla ilgili konu alan kitaplara bakabilrisiniz.Biz burda sadece bir ışık yakmak amacıyla yüzeysel bahsedeceğiz.

Birbirinden farklı veya benzer şartlar altında “İnsan, kendi gücünün çok üstünde olup da ümitlerini gerçekleştirmede bel bağladığı yahut şu veya bu şekilde yararlandığı değişik tabiat güçlerini; lider, kahraman, sporcu, şarkıcı, artist, cinsel yönünden çekici pek çok kuvvet ve objeyi kutsallaştırır, hatta tanrılaştırır.. Bu, insanın kendini adamaya karar verdiği, mutlak gönül bağlılığı içinde olduğu gücü “tanrısal kudret’i temsil eder.. İnsanın günlük denemelerini ilgilendiren her şey kutsallaştırılmıştır. Kozmik fenomenler ve tabii güçler (Güneş, ay, yıldızlar, pınarlar, ırmaklar, dağlar), hayati ve psikobiyolojik güçler, hayvanlar, ağaçlar, cinsel enerji, Irk, vatan, sınıf, parti, savaşlar, altın, para., boş inançların birçok şekilleri… Umdurucu ve korumak gücünde görülen her şey, insanın merakını ve mistik yönünü kamçılar” ve bir şekilde putlaştırılır.

Rahatlıkla denilebilir ki; “İnsanın zihninde, onu ilah edinmeye iten etkenin asıl kaynağı muhtaç ve varlıksız oluşudur. İnsanın, kendisinin ihtiyaçlarını gidermeye gücü yeten, sıkıntılara karşı yardım eden, gerektiği her an onu koruyan, ıstırap ve korku halinde korkusundan onu emniyete çıkaran bir varlığa ihtiyacı vardır.’İlah edinme’, kaçınılması mümkün olmayan bir psikolojik ihtiyaç olarak görülüyor.İnsanların ilk tarihi günlerden itibaren inandıkları çeşitli putlar bu köklü ihtiyacın ifadesidir. İnsanlar karşılaştıkları büyük tehlikeler ve yoksunluklar karşısında; ihtiyaçlarının doyurulması, tehlikelerin azaltılması veya yok edilmesi için; kendisini yaşatacak, ona zor anlarında yardım edecek, onu mutlu kılacak bir güce ihtiyaç duymuş ve inanmıştır. İnsanın ‘put’da toplanan, kutsal ve insanüstü güçten beklediği, bir üstün gerçeklik ve enerjidir. Zamanda ve zamanı yaşayan insan, asırlar boyunca dağınık hayatını toplamak ve bir şeye dayanmak zorunda kalmıştır. İşte, bu toplama gücünün kurtarıcı enerjisi (şirk içindeki toplumlar tarafından) putlarda bulunmuştur.” Bu zan sonucu oluşan etkileşimle kutsallaştırma sürecine girilmiştir.Bir şeyleri kutsallaştırma, ilahlaştırma ve onlara tapma eğilimi, hemen her devirde var olagelmiştir.

İşte Allah Azze ve Celle için ilah kelimesi tam da bu noktada dikkatlerimizi çekmektedir.

İnşallah bir dahaki yazımızda devam etmek duasıyla..

Velhamdulillahirabbil alemin…

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.