“Siz mi iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?” (2. BÖLÜM)

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Âlemlerin Rabbi rahman ve rahim din gününün sahibi bütün noksan sıfatlardan münezzeh kemal sıfatlarla muttasıf olan yaratan yaşatan yöneten öldürecek diriltecek, hesaba çekecek olan Allah Celle Celaluhu’ya sonsuz, sınırsız hamd ve senalar olsun.

Son Resul yaşayan Kur’an Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vessellem’e onun ev halkına ashabına ve onların izinden giden ihsan üzere onlara tabi olan bütün müminlere salat ve selam olsun.

Tıpkı felsefecilerin ve sosyologların Kur’an’ın hükümlerini Hz. Muhammed Aleyhisselatü Vesselam’ın sünnetinde sabit olan şer’i hükümleri haşa çağ dışı ilan edip zamanı bilimin ve tekniğin ilerlemesine kıyasla kendilerinin şekillendirebileceğini, kendilerinden hüküm ve kanunlar icat edip icra edebileceklerini, yürürlüğe koyabileceklerini yani yasamayı kendilerinin yapabileceklerini iddia etmesine götürür ve sebep olur. Bir sistem için bu nasıl böyleyse bir insan için de bu böyledir. Yani bir şahıs da şer’i hükümleri, Kur’an ve sünnetle sabit hükümlerin aklı almadığı için ya da bilgisi olmaması sebebiyle anlayamadığından dolayı ona düşmanlık yaparsa ki güzel bir söz vardır, kişi bilmediğinin düşmanıdır. Gerçekten insan bilmediği bir şeyi malumatına, içeriğine, detaylarına, keyfiyetine sahip olmadığı bir şeyi sadece yüzeysel olarak bilmek suretiyle onun tamamına, künhüne yani tamamına, hepsine o bilgiye sahip, bütün bilgiye sahip olduğunu zannetmesi o kişinin eksik olduğu noktalarda aklıyla hareket etmesine sebep olur. Akıl da malum olduğu üzere zorluk ve sıkıntılara katlanmaya değil, kolaylığa teşvik eder. Bir ayet-i kerimede Allah Azze ve Celle Bismillah buyurmaktadır. Yani şu demektir. Cihad, kıtal siz Hoşlanmasanız da aklınızın nefsinizin hoşuna gitmese de size farz kılındı. Ve ayet devam ediyor. Bir şey sizin hoşunuza gitmez. Ancak onda sizin için hayır vardır bir şey sizin hoşunuza gider daha kolay daha basit daha az zorluk olan daha fedakarlık gerektirmeyen bedel ödemeyi gerektirmeyen bir yol olarak gözükür ancak onda sizin için şer vardır. Vallahu a’lemu ve entum la ta’lemun siz and olsun ki yemin ederek söyle Allah’tan insan acizdir. Siz bilemezsiniz ancak Allah bilir.

Baktığımız zaman sürekli olarak karşımıza hem dillendirdiğimiz hem de Kur’an-ı Kerim’i okurken rahatlıkla şahit olduğumuz bir gerçek vardır ki İsrailoğulları gerçeği. En geniş bilgi kavim olarak, topluluk olarak İsrailoğulları hakkında verilmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de. Geçen milyonlarca zam yıl olarak baktığımızda, geçen zamana kıyasla birçok peygamber, ismi zikredilsin zikredilmesin kavimleriyle mücadele etmişler. Onları tek ilah olan nefsi arzu ve isteklerin, heva ve heveslerin tamamen kenara bırakılması şartı ile teslimiyet gösterebilecekleri ancak bir ilaha davet etmişler.

İcabet edenlerden bir kısmı bu davete icabet etmiş büyük bir kısmı ise karşı gelmiştir. Fakat icabet ettikten sonra da icabet etmiş olanlar yollarında sebat edememiş ve tekrar geldikleri noktaya geri dönmüşlerdir. Konusunda sürekli olarak İsrailoğulları ve yine sürekli olarak da Musa aleyhisselamın muhatabı olan İsrailoğulları zikredilmiştir. İsrailoğulları geniş bir kavram. İsa aleyhisselamın geldiği toplum da İsrailoğullarıydı. Yuşa bin Nun da

İsrailoğullarına geldi. Samuel de İsrailoğullarına geldi. Birçok peygamber gönderilmiştir. Nitekim bir hadisi şerifte Allah Resulü İsrailoğullarını peygamberler yönetirdi. Ne zaman bir peygamber vefat etse onun yerine hemen bir peygamber gönderilirdi.

Hadisinde de buna dikkat çekilmiş ve sürekli olarak peygamberlerin yönettiği, peygamberlerin idare ettiği bir toplum olmasına rağmen toplumsal olarak dejenerasyonun, toplumsal olarak çöküşün, toplumsal olarak sadakatsizliğinde misali olarak kıyamete kadar bütün insanlara örnek gösterilmiştir.

Allah Celle Celaluhu dinlediğini anlayan, anladığını yaşayan kullarından olmayı hepimize nasip etsin. İmanının kendisine hayrı, teslimiyeti emrettiği kullarından olmayı bizlere nasip etsin.

Selamun Aleyküm ve Elhamdülillahi Rabbil Alemin.