sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SÖZ VERMEK DEYİNCE BİZ!

21.09.2018
1.192
A+
A-

 

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

SÖZ VERMEK DEYİNCE BİZ!

 

Hamd âlemlerin tek sahibi, yöneticisi, yaratıcısı, rızık verip, terbiye eden, nizama sokan Allah’a (c.c)mahsustur. Salat O’nun kulu, elçisi, fedakârlığın örneği, önderi, verdiği söze en sadık olan Hz. Muhammed (s.a.v)’e, Selam da Rasulünün izinde, onun gibi vefalı, mümin, muttaki olan kullarının üzerine olsun İnşaAllah.

Bugünlerde çokça karşılaştığım ve aslında bilmeme rağmen yine de beni şaşırtan bir olayı İnşaAllah paylaşacağım.

Bir gün bir kına davetine icabet etmiştim. Kına sohbetliydi. Sohbetin konusunda ahd den bahsedildi. Sohbetten sonra bazılarının şu tepkisini gördüm. Aaa bizde mi söz vermişiz?

Nasıl yani, ne zaman, bunu hiç duymadım. Yıllardır hatim okuyorum, sohbetlere katılıyorum ama böyle bir sözün verildiğini ilk defa sizden duyuyorum dedi. Sohbeti anlatan kişiye ve bende bu konuşmaya şahit oldum. O kişi verdiğimiz sözün sadece insanlar arasındaki söz olduğunu bilmesine ve bundan haberi olmamasına şaşırdı, ben de onun yıllardır hatim indirip, sohbetlere katılmasına rağmen bunu duymamasına şaşırmıştım. Ve o gün bir kez daha anladım ki bizlere çok iş düşüyor. Buna binaen konumun bu sözü hatırlatmak için verdiğimiz söz ve sözler üzerine yazmaya karar verdim. Ki bu yazıyı okuyup da belki bir bilmeyen de öğrenir, bilenlerde hatırlar ve aslında anlatmamız gereken konuların belki de en başında bunun olduğunu anlar. Allah (c.c) yolunda da birbirimize yardımcı olmuş oluruz.

Şimdi önce tanıyalım ahd, söz, misak nedir?

Misak: sözlükte sağlam yapmak veya işi sağlama bağlamak anlamlarına gelir. Misak: Kendisiyle bağlanılan söz, yapılan ve mutlaka yerine getirilmesi gereken anlaşma demektir. (Y. Kerimoğlu K. Kavramlar)

Misak olayını Adem (a.s)’dan itibaren kıyametin kopmasına yakın dünyaya gelecek son insan yaşamıştır. Evet, hatırlamıyoruz ama Kur’an’a iman ettim diyorsak, içindeki anlatılanların hepsine teslim olduk demektir. İşte bu olayı da Rabbimiz Teâlâ Kur’an’ı Kerim’de şöyle anlatıyor.

Hani Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” (demişti de) onlar: “Evet (Rabbimizsin), şahid olduk” demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir. Ya da: “Bizden önce ancak atalarımız şirk koşmuştu, biz ise onlardan sonra gelme bir kuşağız; işleri batıl olanların yaptıklarından dolayı bizi helak mi edeceksin?” dememeniz için. (Araf Suresi 172-173. Ayet)

Bizlere bildirildiğine göre; bizlere düşen: bu söz nasılmış, nerede olmuş, ben niye hatırlamıyorum gibi kaçamak yapmak yerine inandığımızı söylediğimiz bu Kur’an’daki habere teslim olmalıyız, olmalıyız ki bu sözün gereğini yerine getirebilelim. Aksi takdirde gereksiz sorularla zamanımızı kaybetmiş oluruz. Aslında söz tek bu değil.

Kur’an da ahdin çeşidi 3 tanedir

  • Allah (c.c) ile insanların ruhlarıyla gerçekleşen misak
  • Allah (c.c) ile peygamberler arasında gerçekleşen misak
  • Allah (c.c) ile israiloğulları arasındaki misak (H. Ece İ.T. Kavramları)

Buna da 3 kere de değinemeyeceğiz. En öncelikli, önemlisi ve hatırlamamız gereken Allah (c.c) ile ruhlar âleminde ki söze değinmekle yetineceğiz. Çünkü bunu bilenler Allah (c.c) verdiği sözü hatırlayanlar zaten gerisini de kendi çözmeye çalışacaktır.

Günümüzde değil verdiğimiz sözü tutmak, haberimiz bile yok böyle bir sözden. Teknoloji o kadar ilerlemiş ki artık çağlar atlamışız güya, ama kendimizden haberimiz yok. Kendimizi tanımayı unutmuşuz. Başkalarını, artistleri, sporcuları kendimizden çok tanır hale gelmişiz. Hâlbuki önce kendimizi tanımamız gerekiyordu, özümüze bakmamız gerekiyordu ve özümüze dönmemiz. Şeytan ve adamları bizi bundan uzaklaştırdılar. Bizi düşünmez hale getirdiler.  Bizde buna izin verdik. Koyun gibi güdülür hale geldik. Sormadan sorgulamadan, düşünmeden yaşar hale gelmişiz. Oysaki Kur’an’ı Kerim de düşünmeye çok önem vardır. Allah (c.c) kullarına verdiği akıl nimetinin kullanılmasını istiyordu. Bunu kullanmak da önce kendini, çevresini, yaratılanları düşünüp de en sonunda Allah’a (c.c) varmak, yaratıcısını tanımakla olur. Bizler ise verilen bu akıl nimetiyle her şeyi düşündük, belki bilgi olarak çağlar atladık ama kendimizi ve yaratıcımızı tanıyamadık. Kendimize sormamız lazım:

Ben kimim?

Nereden geldim?

Nereye gidiyorum?

Neden ölüm diye bir şey var?

Öldükten sonra ne olacak?

Daha bu soruların cevaplarını bilmiyorken bizler teknoloji olarak çağlar atlasak ne olur? Verdiğimiz söz işte bu soruların cevapları arasında var. Bu sözü öğrenmeliyiz ki gereğini yerine getirelim. Bu söz ruhlar aleminde verdiğimiz Rabbimizin bize bildirdiği sözdür. Rabbimiz Teala Araf 172-173. Ayetlerde bize bildirmiş. Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Sorusuna bizler, hepimiz, herkes sadece Müslümanlar değil, kafirler, müşrikler, münafıklar, Yahudiler, Hristiyanlar, ateistlerin hepsi bu sözü vermiş. Ve demişiz ki, tabi ki Ya Rabbi sen nasıl istersen dünyaya gidince öyle yaşayacağız. Sözümüz söz, sana söz veriyoruz. Dünya da senin kanunların geçerli olacak ve bizde senin istediğin şekilde yaşayacağız demişiz . Ama gel gör ki bizler dünyaya gelince bu sözü unutmuşuz ve hatırlatma yollarına da başvurmamışız. Ben bu halimizi annesiyle misafirliğe giden çocuğa benzetiyorum. Anne nasıl ki bir misafirliğe giderken çocuğunun huyunu bildiği için tembihler: bak çocuğum yaramazlık yapma, benim sözümü dinle, sözümden de çıkma, eğer beni dinlersen eve gelince sana hediye ödül var, sözümü dinlemez, yaramazlık yapar ve oradaki huzuru bozarsan, insanları rahatsız edersen de sana ceza veririm ve bir daha da seni misafirliğe götürmem “haberin olsun” der. Çocuk da çok masum, bir şekilde “tamam anne söz”, Yaramazlık yapmayacağım, senin sözünü dinleyeceğim, yeter ki beni de götür misafirliğe diyerek çocuk şartları kabul eder ve söz verir. Annesiyle birlikte misafirliğe gider. Misafirliğe giden çocuk ilk birkaç dakika gayet sessiz etrafına bakar annesinin yanından ayrılmaz ve ortamı süzer.

Peki ya sonra? Sonra ne olur biliyor musunuz? Ortama çocuğun yaşıtından arkadaşları gelir oyuncaklar ortaya dökülür, çocuk da dayanamaz oyuna girer. Çocuk oyuna dalar ve yaramazlık yapmaya başlar.

Çünkü çocuk verdiği sözü unutur. Ses çıkarır ortamı bozar. Annesinin uyarılarına rağmen biraz dursa da yaramazlığa devam eder ve artık umursamaz hale gelir. Artık o eğlence içerisinde ne verdiği sözü hatırlar ne alacağı cezayı ne de ödülü düşünür. Unutur gider.

İşte bizim misalimiz de bunun gibi. Rabbimize yaratıcımıza söz vermişiz ama bu dünyaya gelince oyun, eğlenceye dalmışız ne verdiğimiz sözü hatırlıyoruz ne de ödülü yada cezayı düşünüyoruz. Ama çocuktan farkımız şu ki biz evimize, asıl yurdumuza döndüğümüzde artık, iş işten geçmiş olacak ve ödül de ceza da çocuğun ki gibi hafif olmayacak. Nasıl ki evine dönen çocuk pişman olduysa bizde pişman olacağız. O çocuğun sıkıntısı bu dünyada ve geçici olacak ama bizim öyle değil, verdiğimiz sözü tutan ve tutmayanlar olarak sonucuna sonsuza kadar katlanmak zorunda kalacağız. Düşünelim ve kendimize gelelim. Artık interneti de, bilgiyi de önce özümüzü tanımak için kullanalım. Yoksa son geldiğinde pişmanlıklarımız fayda vermeyecek!!!

Rabbim bize Hakk’ı bilip, Hakk’a tabi olmayı

Batılı bilip batıldan uzaklaşmayı nasip et.

Canımı Müslüman olarak al ve Salihlerle beraber eyle. (Allahumme Âmin)

 

ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN

VESSELAM…

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.