BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
SÜNNETİN TARİFİ
Allah Rasûlü’nden söz, fiil veya takrir (tasvib)ler şeklinde nakledilen şeydir. Buna göre sünnet üç çeşittir: 1) Kavlî Sünnet, 2) Fiilî Sünnet, 3) Takrîrî Sünnet
1) Kavlî Sünnet:
Allah Rasûlü’nün çeşitli sebeplerle söylediği sözlerdir. Meselâ, “Müslümanın şu üçte biri haricindeki bir sebeple öldürülmesi helâl değildir; imandan sonra kâfir olması (irtidadı), evlendikten sonra zinâ etmesi, yahut haksız yere biri-sini öldürmesi.”(236), “Öldürülen insanın akrabası iki husustan birisinde muhayyerdir: İsterlerse kısas olarak öldüreni öldürürler, isterlerse diyet alırlar.”(237), Evli olmayan zinâkârın hükmü: “Evlenmemiş iki kişi zinâ yaparlarsa yüz değnek sopa ve bir yıl da sürülmektir. “(238) “Sahipsiz henüz olmamış ve dalında bulunan meyva ve ağılına varmadan dağda geceleyin bulunan koyu-nu almak elin kesilmesini gerektirmez. Koyun ağılına girer, meyva mülk edinilir ve sonra bunlar çalınırsa çalınanın değeri dörtte bir dinar veya daha fazla ise hırsızın eli kesilir.”(239), “Kim içki içerse ona değnekle vurunuz, sonra yine içerse yine değnekle vurunuz.”(240)
2) Fiili Sünnet;
Bu, Allah Rasûlünün ikrardan sonra zinâ cezasına hükmetmesi, hırsızlıkta sağ eli kesmesi, davacının yemini ve bir şahit ile karar vermesi gibi hükümlerdir.
3) Takrîrî Sünnet:
Hz. Muhammed (as)’in bazı ashabına ait söz yahut fiillerdir. Bunları Allah Rasûlü sükût ile ve inkâr etmemek suretiyle, yahut uygun, iyi bulduğunu belirterek ikrar ve kabul etmiştir. Sahabînin fiil yahut sözünü Allah Rasûlü ikrar suretiyle kabul ederse, bu sanki Allah Rasûlü’nün söz veya fiili imiş gibidir. Meselâ “Hz. Peygamber(as), Muaz b. Cebel’i Yemen’e gönderirken aralarında şöyle bir konuşma geçmiştir: Ne ile hüküm vereceksin? Muaz, Allahın kitabıyla? Eğer onda aradığını bulamazsan? Allahın Rasûlünün sünnetiyle! Eğer onda da bir şey bulamazsan? İctihadda bulunacağım, der. Bunun üzerine Peygamber (as), Allah, Rasûlünün elçisini, Allah Rasûlünün rıza gösterdiğinde muvaffak kılan Allah’a hamd olsun!” (241) diyerek Muaz’ın beyanını ikrar etmiş, güzel bulmuştur.
SÜNNETİN YERİ
Kur’an, İslamî teşrîin ilk kaynağı ve temelidir. Sünnet ise ikinci kaynağıdır. Ve Kur’an’dan hemen sonra gelir. Teşrîî yönden sünnetin hükümleri mutlaka şu üçten birisine girer:
1) Kur’an’daki bir hükmü teyid eder:
Bu hükmün dayandığı şey aynı anda Kur’an ve sünnettir. Haksız yere adam öldürmenin, yalancı şahitliğin, hırsızlığın ve diğer yasaklanan hususların Kur’-an ve sünnet ile haram kılınması gibi.
I) Kur’an’daki mücmel bir hükmü tefsir eder:
Kur’an’daki mutlak hükmü, sünnet kayıtlayabilir yahut Kur’an’daki genel bir hükmü sünnet hususîleştirir. Böylece sünnetin bu yorumlayıcı ve sınırlayıcı mahiyeti yahut tahsis ediciliği, Kur’an hükmünden ne amaçlandığını açıklamak olur. Zira Allah (cc), Rasulüne Kur’an hükümlerini açıklama hakkını vermiştir. Allah (cc) şöyle buyuruyor: “Biz sana Kur’an’ı indirdik. Tâ ki, insanlara, kendilerine ne indirildiğini açıkça anlatasın.”(242). Namazın nasıl kılındığını, haccın nasıl edâ edildiğini, zekâtın nasıl verildiğini açıklayan genellikle sünnettir. Çünkü Kur’an’da namazın kılınması, zekâtin verilmesi, haccın edâsı emredilmiştir. Namazda rekâtların sayıları ve nasıl namaz kılınacağı, her şeyden ne mik-tarda zekât verileceği, haccı edâ şekilleri açıklanmamıştır.
Kur’an’ın birçok hükümlerini, sünnet kayıtlamış, sınırlandırmış, özelleştirmiştir. Kur’an hükümleri alışverişi helâl, faizi haram kılmış, sünnet ise, fåiz olan alışverişlerin neler olduğunu açıklamıştır. Kur’an hükümleri murdar hayvan ve kanı haram kılmış, sünnet bu mutlak, genel mânayı kayıtlayarak, sınırlandırarak haramı tahsis ve ne çeşit murdar hay-van ve kanın helâl olduğunu açıklamıştır. Kur’an hükümleri çocuklara miras hakkı tanımış sünnet, mûrisini öldüren çocuğa miras verilmesini yasaklamıştır. Kur’an, hırsızlık yapan kadın ve erkeğe el kesme cezası verir, sünnet çeyrek dinar ve fazlasına bu cezayı tahsis eder. Miktarı daha az hırsızlığa bu cezayı vermemiş, kendine mahsus yerde olmayan malın çalınmasında da yine el kesme cezasına hükmetmemiştir.
II) Kur’an’da yer almayan bir hükmü koyar:
Bu hükmün esası o zaman sünnettir ve onunla ilgili olarak Kur’an’da bir delil bulunmaz. Meselâ Allah Rasûlün’ün: “Kadın, halası ve teyzesinin üzerine nikâhlanmaz.”(243), Altın ve ipeğin haram kılınışına dair: “Bu ikisi, ümmetimin kadınlarına helâl, erkeklerine haramdır.”(244) Neseben evlenilmesi haram olan, süt hısımlığı ile de haramdır.”(245) sözleri gibi.
236) Neseî, kasame 13.
237) 92. fıkraya bakınız.
238) 91. fıkraya bakınız.
239) 86. fıkraya bakınız.
240) Dârimî, hudud 10. Müsnedü Ahmed, c.4/389.
241) Ebu Davud, akdiyye 11. Tirmizî, ahkâm 3. Neseî, kuzzat 11. Ibn Mace, menåsik 38. 242) Kur’an, Nahl 44.
243) Buharî, nikah 27. Müslim, nikah 37. Ebu Davud, nikah 12. Tirmizî, nikah 30.
244) Neseî, zinet 40. Buharî, libas 30. İbn Mace, libas 19.
245) Buharî, şehâdât 7. Müslim, radaa 1,2. Ebu Davud, nikah 6. İbn Mace, nikah 34
KÛLÛ LA İLAHE İLLALLAH, TUFLİHÛ! (La ilahe illallah deyiniz, kurtulunuz!)
ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN