sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 161. VE 162. AYETLER

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 161. VE 162. AYETLER
12.10.2024
10
A+
A-

161- Hiçbir Peygambere, ganimet malına (Ümmet malına) hıyanet etmesi yakışmaz. Kim, hıyanet ederse, kıyamet gününde hıyanet ettiği şeyle gelir. Sonra herkese kazandığının karşılığı tanı olarak verilir. Onlara zul­medilmez.

Hiçbir Peygabere, ganimet malından bir şeye hıyanet etmesi yakışmaz. Kim, müslümanlara ait ganimet malından bir şeye hıyanet ederse, kıyamet günü o hıyanet ettiği şeyi boynunda taşıyarak mahşer yerine gelecektir. Sonra herkese kazandığının karşılğı tam olarak verilecek ve hiçbir kimseye zulmedil meyecek-tir

Kurralar, bu âyette geçen ve “Hıyanet etme” diye tercüme edilen fiilini iki şekilde okumuşlardır.

1- Hicaz ve Irak kurralarından bir topluluk bu fiili, Kur’an-i Kerimede tesbit edildiği şekliyle şeklinde okumuşlardır. Bu kıraati esas alan müfessirler ayet-i kerimenin bu bölümünü, çeşitli şekillerde izah etmişlerdir.

a- Abdullah b. Abbas ve Said b. Cübeyr, bu âyet-i kerimenin Bedir sava­şındaki ganimet mallarından, kırmızı renkli bir kadife kumaşın kaybolması üze­rine, bir kısım insanların “Belki de onu Resulullah almıştır.” demeleri üzerine nazil olduğunu söylemişlerdir.

Bu hususta Abdullah b. Abbas diyor ki:

“Bu âyet-i kerime Bedir savaşında nazil olmuştur. Savaştan sonra gani­met mallarından, kırmızı renkli bir kadife kumaş kaybolmuş ve bazı kişiler şöy­le demişlerdi. “Belki onu, Allanın Resulü almıştır.” işte bunun üzerine bu âyet nâzii olmuştur. [1][301]

b- Yine Abdullah b. Abbas ve Dehhaktan nakledilen diğer bir görüşe gö­re, onlar, âyetin bu kıraat şeklini esas almışlar ve bu âyetin iniş sebebinin, Resu-lullahın göndermiş olduğu bir müfrezenin getirdiği ganimetleri alıp onlara tes­lim etmemesi üzerine nazil olmuştur.

Bunlara göre âyet-i kerime, Resulullaha gelen ganimetleri, müfrezeler da­hi getirmiş olsa, o ganimeti, hak edenlere adil bir şekilde dağıtmasını emret­mektedir.

c- Yine bu kıraati esas alan İbn-i İshak, Süddi ve Mücahide göre Allah te-ala bu âyet-i kerimede Hz. Muhammedin, kendisine vahyedilen şeylerden her­hangi bir şeye ihanet etmediğini bildimıektedir. Bunlara göre fiili mut­lak ihanet etmek mânâs nidadır.

2- Medine kurralannın çoğunluğu ile Küfe kurralan ise bu fiili şeklinde okumuşlardır. Bu kıraati esas alanlar da kendi aralarında âyete farklı mânâlar vermişlerdir.

a- Hasan-ı Basri, Katade ve Rebi’ b. Enese göre âyetin bu bölümünün mânâsı şöyledir. “Sahabilerinin, ganimet malını alarak peygambere ihanet etme­leri onlara yakışmaz. Bu görüşte olanlara göre bu âyet-i kerime, Bedir savaşında elde edilen ganimet mallarından bir kısmını saklayan sahabiier hakkında nazil olmuş ve onlar Peygambere karşı olan bu davranışlarından dolayı uyanlmişlar-

b- Diğer bazılarına göre, âyetin bu bölümünün mânâsı “Bir Peygamberin ganimetten mal almakla itham edilmesi yakışmaz.” demektir.

Taberi birinci kıraat şeklini tercih etmiş ve âyetin mânâsının da “Ganimet mallarından herhangi bir şeye ihanet etmek. Peygamberlerin sıfatlarından değil­dir. Böyle bir şeyi yapan da Peygamber değildir.” demek olduğunu söylemiştir. Zira, âyetin son bölümü, bu mânâya uygun düşmektedir.

Âyet-i kerimede “Kim hıyanet ederse kıyamet gününde hıyanet ettiği şey­le gelir.” Duyurulmaktadır. Resulullahın, ganimet mailanndan herhangi bir şeye ihanet edenin, kıyamet günündeki halini beyan ederek şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir. Ebu Hureyre (r.a.) diyor ki:

“Resulullah bir gün kalkıp aramızda bir hutbe irad etti. Ganimetten bir şeye ihanet etme meselesini anlattı ve bu hususun büyük bir mesele olduğunu bildirdi ve şöyle buyurdu: “Sakın sizden birinizi, kıyamet gününde boynunun üzerinde meleyen bir koyunla veya kişneyen bir at ile karşılaşmış olmıyayım. O kimse “Ey Allahm Resulü, sen beni kurtar.” diyecek ben de “Sana bir şey yapa­cak güçte değilim. Çünkü ben sana tebliğ etmiştim.” diyeceğim. Yine sizden bi­rinizi boynunun üzerinde böğüren bir deve ile karşılamış olmıyayım. O kişi ba­na “Ey Allanın Resulü, beni kurtar.” diyecek ben de ona: “Sana bir şey yapacak güçte değilim. Çünkü ben sana tebliğ etmiştim.” diyeceğim. Yine sizden birini­zi, boynunun üzerinde, altın veya gümüş bulunarak karşılaşmış olmıyayım.” O kişi bana “Ey Allahın Resulü, beni kurtar.” diyecek ben de ona “Sana bir şey ya­pacak güçte değilim. Çünkü sana tebliğ etmiştim.” diyeceğim veya sizden biri­nizi, boynunun üzerinde sallanan bir parça elbise ile karşılamış olmıyayım. O kimse “Ey Allahm Resulü beni kurtar” diyecek. Ben de ona: “Sana bir şey yapa­cak güçte değilim. Çünkü sana tebliğ etmiştim.” diyeceğim[2][302]

Ebu Humeyd es-Saidi diyor ki:

“Resulullah, Esed kabilesinden, İbn-i el-Lutbiyye isimli bir kişiyi zekat toplamak için memur tayin etti. O kişi dönüp gelince zekattan topladığı mallar için “Bu sizindir. Bu da bana aittir. Çünkü bu bana hediye edilmiştir.” dedi. Bu­nun üzerine Resulullah (s.a.v.) minbere çıktı. Allaha hamdedip onu övdükten sonra şöyle buyurdu: “Ne oluyor bir vazifeliye ki, ben onu gönderiyorum o da döndüğünde “Bu mallar sizindir, bunlar da bana hediye edildi.” diyor. Babasının veya annesinin evinde otursun da görsün bakalım, ona hediye ediliyor mu, edil­miyor mu? Muhammedin nefsi, kudret elinden olan Allaha yemin olsun ki, siz­den herhangi bir kimse o sadakalardan bir şey olacak olursa o kimse, kıyamet gününde o sadakayı mutlaka boynunda taşıyarak gelecektir. Onun boynunda, böğüren bir deve veya böğüren bir sığır, yahut meleyen bir koyun şeklinde ola­caktır.” Sonra Resulullah ellerini yukan kaldırdı. Öyle ki biz onun koltuk altı beyazlanın gördük. O şöyle buyurdu: “Ey Allahım tebliğ ettim mi? Ey Ailahim tebliğ ettim mi? [3][303]

Abdullah b. Ömer diyor ki: “Bir zaman Resulullah, Sa’d b. Ubadeyi zekat toplamakla vazifelendirdi ve ona “Ey Sa’d, sakın sen kıyamet gününde böğüren bir deveyi sırtında taşıyarak gelmiş olma.” dedi. Sa’d da “Ben ne o deveyi alırım ne de kıyamet gününde onu yüklenerek getiririm.” dedi. Bunun üzerine Resulul­lah onu vazifeden muaf tuttu. [4][304]

 

162- Allahın rızasına tabi olanla Allahm gazabına uğrayan kimse bir olur mu? Gazaba uğrayanın yeri cehennemdir. O ne kötü bir varılacak yerdir.

Allahm emirlerini tutup yasaklarından kaçarak, onun rızasını kazananla, onun gazabına uğrayan hiç bir olur mu? Gazabına uğrayının sığınağı cehennem­dir. O cehennem ne kötü bir yerdir.

Dehhak, bu âyet-i kerimeyi, bir önceki âyetle i iti bati ayarak buna şu şe­kilde mânâ vermiştir. “Ganimetten herhangi bir şeye ihanet etmeyerek Allahın rızasına tabi olan kimse, ganimetten herhangi bir şeye ihanet ederek, Allahın ga­zabına uğrayan kimse gibi olur mu? Allahın gazabına uğrayanın, varacağı yer cehennemdir. Orası ne kötü varılacak bir yerdir.

İbn-i İshak ise bu âyeti genel mânâda alarak şu şekilde mânâ vermiştir. “İnsanların hoşuna gitse de gitmese de, Allahın rızasına tabi olan kimse ile sırf insanları razı etmek ve onları kızdınnamak için Allahm gazabına uğrayan kimse bir midir? Allahın gazabına uğrayanın sığınacağı yer cehennemdir. Orası ne kö­tü varılacak bir yerdir.

Taberi, Önceki âyetle irtibatlı olması hasebiyle, birinci izah şeklinin terci­he şayan olduğunu söylemiştir. [5][305]

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.