TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 171. VE 173. AYETLER
171- Allahın nimetini, lütfunu ve Allahın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceğini müjdelerler.
Aliah yolunda Öldürülenler, Allahın nimetini, lütfunu ve Allahın, müminlerin mükâfaatmı asla zayi etmeyeceğini, diğer müminlere müjdelerler. Kendileri de bunlara sevinirler.
*’Peygamber efendimiz, şehitlere cennette nasıi ikram edileceğini beyan ederek buyuruyor ki:
“Öldükten sonra Allah katında ikram gören hiçbir kul7 bütün dünya ve içindekiler kendisine verilse dahi tekrar dünyaya dönmek istemez. Ancak şehit müstesnadır-. O, şehitliğin üstünlüğünü gördüğü için, tekrar dünyaya dönüp bir daha Öldürülmeyi (Tekrar şehit olmayı) arzular. [1][315]
172- O müminler, kendilerine yara isabet ettikten sonra da AİIah ve Resulünün davetine uydular. Onlardan iyilik yapıp Allahtan korkanlar için büyük bir mükâfaat vardır.
Burada zikredilen müminler, Uhut savaşı bittikten sonra “Hamraul Esed” denilen yerde tekrar Resulullahın çağırışına uyup ona tabi olanlardır.
Uhut savaşında Peygamber efendimiz yaralandıktan sonra, müşrikler oradan uzaklaşınca, Peygamber efendimiz düşmanın tekrar geri dönebileceğini düşünerek “Bunların izini kim takibedecek?” dedi. Hz. Ebubekir ve Zübeyr b. Av-vamm da içinde bulunduğu yetmiş kişi kadar olan bir gurup Resulullahın bu ça-ğınsına uydular ve Hamraul Esede kadar yürüdüler. Bunları gören müşriklerin kalbine Allah bir korku saldı ve mağlup bir şekilde kaçıp gittiler. Ve Müslümanlar emniyet içinde Medineye döndüler[2][316]
173- İnsanlar onlara: “Düşmanlarınız size karşı ordu topladı. Onlardan korkun.” dediklerinde bu, onların imanını artırmıştır ve şöyle demiş-ı Ur: “Allah bize yeter o ne güzel vekildir.
* Müşrikler, Uhut savaşının sona ermesinden sonra Mekkeye doğru yola çıktıklarında Ebu Süfyan: “Medineye dönüp müslmanların kökünü kazımadan niçin geri dönüyoruz?” diyerek geri dönüp tekrar hücum etmek istemiş ve yanlarından geçen bir Bedeviye bahşiş de vererek “Git Muhammede söyle tekrar geliyoruz.” demiş bu sırada Allah teala, durumu Peygamberimiz Hz. Muham-med (s.a.v.)e bildirmiş o da ordusunu hazırlayarak Hamraul Esede doğru yürümüş ve orada o Bedevi ile karşılaşmış. Bedevi kendisine söyleneni onlara iletmiştir, işte gelen bu haber üzerine müminlerin aldıkları tavın âyet-i kerime şöyle beyan etmektedir.
İnsanlar o müminlere: “Düşmanlarınız size karşı koymak ve sizinle savaşmak için asker topladılar. Onlardan korkun çünkü onlara karşı sizin gücünüz yoktur.” dediklerinde bu, onlann imanlarını artırdı ve onlar: “Allah bize yeter, Allah kendisim dost edinenlere ne güzel bir vekildir.” diye cevap verdiler.
Müfessirler, Resulullahın sahabilerine “Düşmanlarınız size saldırmak üzere toplandılar.” sözünün ne zaman ve kimler tarafından söylendiği hususunda farklı görüşler zikretmişlerdir.
a- İbn-i İshak, Süddi, Abdullah b. Abbas ve Katadeden nakledilen bir görüşe göre sahabilere bu söz Uhut savaşından sonra, müşriklerin takibine çıkan Resulullaha Hamraul Esed mevkiinde, Abd-i Kays oğullarına ait Kervan tarafından söylenmiştir.
Bu hususta, Muhammed b. İshak, şunları anlatmaktadır.: Mabed b. Ebu Mabed el-Huzai, Hamraul Esed mevkiinde, Resulullahın yanından geçiyordu. O sırada Mabed müşrikti. Ancak Hazaa oğullarının müslümanlan da müşrikleri de Tihame bölgesinde, Resulullahın sırdaşları ve müttefikleriydiler. Orada olup biten şeyleri Resulullahtan saklamazlardı. Mabed dedi ki: “Ey Muhammed, vallahi senin uğradığın şey, bizim ağırımıza gitti. Bizler Allanın seni muhafaza etmesini isterdik.” Sonra Mabed, Resulullahı Hamraul Esed’de bırakıp yoluna devam etti. “Revha” denen yerde Ebu Süfyan ve arkadaşlarına kavuştu. Onlar, tekrar, Resulullah ve sahabileriyle savaşmak üzere hazırlık yapıyorlardı ve kendi kendilerine şöyle demişlerdi: “Biz Muhammedin arkadaşlarını, onlann ileri gelenlerini ve komutanlarım TJhutta öldürdükten sonra onlann kökünü kurutmadan geri mi dönelim? Onlann geride kalanlanna tekrar hücum edelim ve onlardan kurtulalım.” Eb Süfyan, Mabedi görünce: “Ey Mabed, arkanda ne var?” dedi. Mabed de: “Arkamda Muhammed var. Arkadaşlarıyla birlikte yola çıkmışlar. Daha Önce benzerini görmediğim bir kalabalıkla sizi arıyorlar. Onlar size karşı ateş püskürüyorlar. Karşılaştığınız zaman, Muhammedden geri kalmış olanlar onun yanında toplanmışlar. Daha önce yaptıklarına pişman olmuşlar. Onlann içinde size karşı öyle bir kin var ki, ben bundan Önce böyle bir kin görmemiştim.” Ebu Süfyan ise “Vay haline, sen ne diyorsuıı?”dedi. Mabed: “Vallahi senin (Medine) tarafına gitmemeni, böylece senin atlarının kaküllerini görmeyi istiyorum. (Yani, gidersen öldürülürsün. Ben de senin atlarının kaküllerini gönnez olurum.) dedi. Ebu Süfyan “Vallahi onların geri kalanlarının kökünü kurutmak için toplanıp hücuma hazırlanmıştık.” dedi. Mabed: “Ben senin, bunu yapmamanı isterim.” dedi. Ebu Süfyan “Vallahi onlardan gördüğüm halleri, beni onlar hakkında şiir söylemeye şevketti” diye ilave etti. Mabedin bu telkinleri Ebu Süfyanı ve onunla beraber olanları Medine üzerine yürümekten vaz geçirdi. Ebu Süfyanın yanından Abd-i Kays oğullarına ait bir Kervan geçiyordu. Ebu Süfyan: Nereye gidiyorsunuz?” dedi. Onlarda “Medineye gidiyoruz.” dediler. Ebu Süfyan “Niçin?” dedi. Onlar: “Biz, yiyecek maddeleri almak için gidiyoruz.” dediler. Ebu Süfyan: “Sizler, benden bir mektup götürüp Muhammede verir misiniz? Bunun karşılığında ben size daha sonra Ukaz panayırında şuna kuru üzüm yükliyeyim.” dedi. Onlar da “Evet, olur.” dediler. Ebu Süfyan: “Ona deyin ki, biz onlann geride kalanlarının kökükünü kurutmak için toplanıp ona ve sa-habilerine doğru geliyoruz.” dedi. Resulullah, Hamraul Esed mevkiinde iken bu Kervan gelip ona Ebu Süfyanın söylediklerini anlattı. Resulullah da: “Allah bize yeter o ne güzel vekildir.” dedi. İşte âyet-i kerime bu olayı anlatmaktadır.
Bu izaha göre âyete zikredilen “İnsanlar”dan maksat, Abd-i Kays oğullarına ait olan Kervandır. “Ordu toplayan düşman”dan maksat ise Ebu Süfyan ve ordusudur. ,
b- Mücahid ve İkrimeye göre ise, düşmanlarının bir araya gelerek kendilerine saldıracağı haberi, Resulullaha ve sahabilerine, Uhut savaşından bir sene sonra gittikleri küçük Bedir mevkiinde söylenmiştir. Zira, Uhut savaşı bittikten sonra Ebu Süfyan, Resulullaha “Gelecek yıl, karşilacağımız yer, adamlarımızı öldürdüğünüz Bedir mevkii olsun.” demiş Resulullah da “Evet, olur.” demişti. Resulullah verdiği sözün gereğini yerine getirerek ertesi yıl, küçük Bedir mevkiine gitti. Onlar, müşriklerle karşılaştıklarında Kureyşin ne yaptığını soruyorlardı. Müşrikler de müminlerin kalbine korku salmak için “Onlar sizinle savaşmak için çokça adam topladılar. Onlardan korkun.” diyorlardı. Fakat müminler onlardan korkmuyorlar “Allah bize yeter o ne güzel vekildir.” diyorlardı. İşte orada müslümanlar, Bedir mevkiinde panayıra rastladılar. Oradan alış veriş edip ticaret yaptılar. Bu sebeple bundan sonra gelen âyet, onlann bu durumunu tasvir ederek “Kendilerine hiçbir kötülük dokunmadan Allanın nimeti ve lütfuyie geri döndüler.” buyurmaktadır.
Taberi bu görüşlerden birinci görüşün daha evla olduğunu, zira bundan önce geçen âyetin, Resulullaha tabi olan kişilerin yaralı olduklarını beyan ettiğini, müminlerin ise Uhut savaşını müteakiben yaralı oldukları muhakkaktır. Bir yıl sonra meydana gelen Bedir olayında, yaralıların bulunmadığı bilinmektedir. [3][317]