TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 174. VE 179. AYETLER
174- Kendilerine hiçbir kötülük dokunmadan, Allahın nimeti ve lüt-fuyla geri döndüler ve Allahın rızasına uydular. Allah, büyük lütuf sahibidir.
Resulullah ve sahabileri düşmanı Hamraul Esede kadar takibettikten sonra, kendilerine hiçbir eziyet ve kötülük dokunmadan, Allahın nimeti ve lütfuyla evlerine geri döndüler. Ve Allahın Peygamberine itaat ederek Allahın rızasına uydular. Allah, yarattıklarına karşı büyük lütuf sahibidir. [1][318]
175- O kişi ancak dostlarını korkutmak isteyen bir şeytandır. Onlardan korkmayın. Eğer mümin iseniz benden korkun.
Sizi korkutmak isteyen o kişinin (Bedevinin) yaptığı ancak kendisini dost edinenler vasıtasıyla korku salmak isteyen şeytanın yaptığı bir iştir. Siz onların topluluğundan korkmayın. Çünkü ben size zaferi garanti ediyorum. Fakat sizler, hakkıyla iman edenlerseniz. Benim emrime karşı gelmekten korkun. [2][319]
176- İnkâra koşuşanlar seni üzmesin. Onlar, Allaha hiçbir zarar vermezler. Allah onlara, âhirette bir pay vermemek istiyor. Onlar için büyük bir azap vardır.
Ey Muhammed, inkâra koşuşan şu münafık kafirler seni üzmesin. Çünkü onlar dinden çıkıp kâfir olmalarıyla Allaha hiçbir zarar veremezler. Ancak kendilerine zarar verirler. Allah bunlara âhiret sevabından bir pay vermemek istiyor. Onlar için büyük bir azap vardır. O da cehennem ateşidir. [3][320]
177- Şüphesiz ki imana karşılık inkârı satın alanlar, Allaha hiçbir zarar veremezler. Onlar için can yakıcı bir azap vardır.
Şüphesiz ki imanı verip kâfirliği alan bu münafıklar, dinden çıkmakla Allaha hiçbir zarar vermezler. Onlara, bu yaptıklarından dolayı can yakıcı bir azap vardır.
Allah teala, bundan önceki âyetlerde, mümin kullarını samimi olmaya, bütün işlerinde kendisine yönelmeye ve emirlerine boyun eğmeye teşvik etmekte ve onları dumanlarına karşı cihad etmeye, dostlanni yalnız bırakmayıp onlara yardım etmeye davet etmektedir. Bu âyetlerde ise, münafıkların hallerini tasvir etmekte, onların, Allaha hiçbir zarar veremeyeceklerini beyan etmekte ve onların cehenneme gireceklerini haber vennektedir. [4][321]
178- Kâfirler, kendilerine mühlet vermemizin, sakın kendileri için hayırlı olduğunu zannctmesinlcr.Biz onlara mühleti ancak, günahlarını artırsınlar diye veriyoruz. Onlar için alçaltın bir azap vardır.
İnkâr edenler, ömürlerini uzatarak kendilerine mühlet vermenizin sakın kendileri için hayırlı olduğunu zannetmesinler. Biz onların ecellerini, ancak günahlarının artması için uzatıyoruz. Onlar için hor ve hakir düşüren bir azap vardır.
Bu hususta diğer âyetlerde de şöyle duyuruluyor: “Onlar, kendilerine mal ve oğullar lütfederken, iyiliklerine koştuğumuzu mu zannediyorlar? [5][322]“Onların mal ve çocukları seni imrendirmesin. Çünkü Allah, bunlarla dünya hayatında onlara ancak azabetmeyi ve canlarının kâfir olarak çıkmasını ister. [6][323]
179- Allah, müminleri, içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir. Nihayet, murdarı temizden ayıracaktır. Allah sizi gayba vâkıf kılacak da değildir. Fakat Allah, Peygamberlerinden dilediğini seçip gaybı bildirir. O halde Allaha ve Peygamberine iman edin. Eğer iman eder ve Al-lahtan korkarsanız, sizin için büyük bîrmükâfaat vardır.
Allah, müminleri, içinde bulunduğunuz, müminin münafıktan ayirdedil-mediği bu karışık durumda bırakacak değildir. Nihayet zorluklarla imtihan ederek temiz olan mümini, murdar olan münafıktan ayıracaktır. Allah sizi, gayba vâkıf kılarak kullarının kalbindekini size bildirecek değildi ki mümini münafıktan ve kâfirden ayırabilesiniz. Fakat Allah, Peygamberlerinden dilediğini seçip ona, kullarının kalbinde olan bazı gayblan bildirir. O halde Allaha ve Peygamberine iman edin. Şayet Peygamberlere iman eder ve Allahtan korkarsanız sizin için büyük bir mükâfaat.vardır.
Mücahid diyor ki: “Allah teala, münafıklarla müminleri Uhut savaşı imtihanı ile birbirlerinden ayırmıştır.
Katade ve Süddi ise: “Allah teala bu âyette, hicret ve cihadla müminleri kâfirlerden ayırdedeceğini beyan etmiştir.” demişlerdir.
Taberi, daha önceki âyetlerin, münafıklar hakkında olması hasebiyle birinci görüşü tercih etmiştir.
Bu âyet-i kerime, Allahtan başka hiçbir kimsenin gaybı bilemeyeceğini, bu nedenle kimin gerçek mümin kimin de münafık olduğunun kesin olarak an-1 aşılamayacağını, bu sebeple de Allahın, insanları bir takım imtihanlardan geçirip gerçek müminle münafık] ortaya çıkaracağını beyan etmekte, ayrıca, seçmiş olduğu Peygamberine, gayba ait bazı olayları haber vereceğini bildirmektedir.
Bu hususta diğer âyetlerde de şöyle Duyurulmaktadır: “Gaybı o bilir. Kimseye gaybı göstennez.” “Ancak, Peygamber olarak seçtiği kimse bunun dışındadır. Çünkü Allah, seçtiği Peygamberin önüne ve ardına gözetleyici ko-yar[7][324]
Bu hususta Süddi diyor ki: “Allah sizi gayba vâkıf kılacak ta değildir.” ifadesinden maksat, “Allah, Muhammedi gayba vâkıf kılacak değildir.” demektir.
İbn-i İshakdadiyorki: “Allah sizi, gayba vâkıf kılacakta değildir.” ifadesinden maksat, “Ey müminler, Allah sizleri, imtihan edeceği gayba ait olaylara vâkıf kılacak değildir ki, o olayların, aleyhinize olanlarından kaçmasınız.” demektir.
Taberi diyor ki: “Bu ifadenin izahında tercihe şayan olan görüş şudur. “Ey müminler, Allah sizleri, kullarının kalbindekine vâkıf kılacak değildir ki, onlardan mümin olanları, münafık ve kâfirlerden ayıredebilesiniz. Bu sebeple Allah, kullarını bir kısım sıkıntı ve belalarla birbirlerinden aymr. Nitekim Unut savaşında düşmana karşı savaşma yoluyla onlan birbirlerinden ayirdetmiştir. Böylece sizler, müminleri kâfir ve münafıklardan ayırdedebilesiniz. Ancak Allah, Peygamberlerinden bazılarını vahiy yoluyla, kullarının kalbinde bulunan şeylere vâkıf kılar.”