TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 196. VE 200. AYETLER
196-197- Ey Muhammcd, kâfirlerin, diyar diyar dolaşmaları seni aldatmasın. Bu, az bir geçimliktir. Sonra onların varacakları yer, cehennemdir. O ne kötü bir döşektir.
Ey Muhammed, kâfirlerin, ülke ülke gezip dolaşmaları, Allahın onlara, inkârlarına rağmen mühlet vermesi, sakın seni aldatmasın. Bu onların, dünyada gelip geçici az bir geçimlikleridir. Sonra onların vanp sığınacakları yer, cehennemdir. O ne kötü bir döşek, ne kötü bir yatılacak yerdir.
Allah teala bu âyet-i kerimede Resulullaha hitabetmektedir. Ancak asıl muhataplar, kâfirlerin dünya hayatındaki rahatlıklarına hayret eden müminlerdir. Onlara kâfirlerin bu hallerine aklanmamaları bildirilmektedir. [1][349]
198- Fakat rablerinden korkanlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Orada ebedi olarak kalacaklardır. Allah tarafından ağırlanacaklardır. İyilikte bulunanlar için Allah katında olan şeyler daha hayırlıdır.
Fakat rablerinin emirlerini tutup yasaklarından kaçınarak ondan korkanlar için, altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır. Bu onlara, Allahın katından bir ikramdır. Allah katında olan hayat, ikram ve güzel meskenler, takva sahipleri için, bu kafirlerin, içinde yüzdükleri geçici dünye nimetlerinden daha hayırlıdır. O halde kâfirlerin sürdürdükleri geçici dünya safasi sizleri sakın imrendirmesin. [2][350]
199- Kitap ehlinden, Aliaha boyun eğerek, Allaha, size indirilene ve kendilerine indirilene iman edenler vardır. Allahın âyetlerini az bir değere değişmezler. İşte onların, rablcrî katında mükâfaatları vardır. Şüphesiz ki Allah, hesabı süratli olandır.
Kendilerine Tevrat ve İncil verilen ehl-i kitaptan, Allaha itaatta boyun eğerek Allahın birliğine, size indirilen Kur’ana ve kendilerine indirilen Tevrat ve İncile iman edenler vardır. Onlar, kendilerine indirilen kitapta mevcut olan, Muhammedin sıfatlan gibi bazı âyetleri tahrif etmek karşlığında az bir dünya değerini satın almazlar. İşte onlar için, itaatlerinin ve amellerinin karşılığı olarak kıyamet gününde rableri katında mükâfaatlan vardır. Şüphesiz ki Allah, kullarını süratle hesaba çekendir. Çünkü onun, hesap işlemleri yapmaya ve bunun için bir zamana ihtiyacı yoktur. İrade ettiği an hesaplar bitiverir.
Müfessirler bu âyet-i kerimenin kimin hakkında nazil olduğu hususunda farklı görüşler zikretmişlerdir.
a- Cabir b. Abydullah, Katade ve İbn-i Cüreyce göre bu âyet-i kerime, Resulullahın döneminde Habeşistan Kralı olan Necaşi hakkında nazil olmuştur. Zira Necaşi ölünce Resulullah sahabilerine, onun gıyabında cenaze namazı kılmalarım emretmiş, münafıklar da “Bakın şuna, hiç görmediği Hristiyan bir adamın cenaze namazını kılıyor.” demişler bunun üzerine de bu âyet-i kerime nazil olmuş ve ehl-i kitaptan, müminlerin bulunduğunu bildirmiştir.
Peygamber efendimizin, Necaşi hakkında şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir:
“Memleketinizde bulunmayan kardeşiniz Necaşi öldü. Onun cenaze namazını kılın. [3][351]
b- İbn-i Cüreyc ve İbn-i Zeyde göre ise bu âyet-i kerime, Yahudilerden müslüman olan Abdullah b. Selam vb. kişiler hakkında nazil olmuştur.
c- Mücahide göre ise bu âyet-i kerime, Yahudi ve Hristiyanlardan müslüman olan bütün insanlar hakkında nazil olmuştur. Taberi de âyet-i kerimenin genel ifadesini gözönünde bulundurarak Mücahidin bu görüşünü tercih etmiş, “Necaşi hakkında nazil oldu” diyenlerin görüşlerinin buna ters düşmeyeceğini söylemiştir. Zira, özel bir mesele hakkında inmiş olsa da âyetin mânâsının genel olduğu muhakkaktır. [4][352]
200- Ey iman edenler, sabredin. (Düşmanlarınıza karşı) sabırlı olun. (Hudutlarını/da) nöbet bekleyin. Allatılan korkun ki kurtuluşa ereğiniz.
Ey iman edenler, dininiz hususunda, rabbinize itaatte ve bütün emir ve yasakiann gereğini yapmakta sabırlı olun. Düşmanlarınıza karşı tahammül gösterin ki zafere ensesiniz. Sınırlarda düşmanlarınıza ve din düşmanlarına karşı nöbet bekleyin. Müslümanları koruyun. Allahtan korkun ve emirlerine karşı gelmeyin ki kurtuluşa erip ebedi olan nimetlere kavuşasınız. –
Peygamber efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor:
“Allah yolunda sınırda bir gün nöbet tutmak, dünyadan ve onun içinde bulunan şeylerden daha hayırlıdır. Sizden birinizin cennette sahibolacağı bir kamçı boyu yer, dünyadan ve onun içinde bulunanlardan daha hayırlıdır. Allah yolunda akşam ve sabah yürümek, dünya ve onun içinde bulunanlardan daha hayırlıdır. [5][353]
Müfessirler, bu âyet-i kerimeyi çeşitli şekillerde izah etmişlerdir:
a- Hasan-ı Basri, Katade, İbn-i Cüreyc ve Dehhaka göre bu âyetin mânâsı şöyledir: “Ey iman edenler, dininizin hükümlerine sabredin. Kâfirlere karşı sabırlı olun ve kâfir ve müşriklerin karşısında nöbet tutun.”
b- Muhammed b. Kâ’b el-Kureziye göre âyetin mânâsı şöyledir: “Ey iman edenler, dininizin hükümlerine karşı sabredin. İtaatiniz karşılığında size venne-yi vaadettiğim şeyleri beklemekte sabırlı olun ve düşmanınızın karşısında nöbet tutun.”
c- Zeyd b. Esleme göre bu âyetin mânâsı şöyledir. “Ey iman edenler, cihatta sabırlı olun. Düşmanınıza karşı sabredin ve onların karşısında nöbet tutun.” Zeyd b. Eşlem diyor ki: “Bir zammı Ebu Ubeyde b. el-Cerreh, Ömer b. el-Hattaba mektup yazarak ona, Rumların askerî yığınak yaptıklarını ve onlardan herkesin korkar durumda olduğunu belirtmiştir. Ömer de ona şu cevabı yazmıştır: “Mümin bir kula ne kadar sıkıntı gelse de, Allah o sıkıntıyı ondan alır. Elbette ki bir zorluk iki kolaylığa galip gelemez. Allah teala kitabında şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler, sabredin (düşmanlarınıza karşı) sabırlı olun. (hudutlarınızda) nöbet bekleyin. Allahtan korkun ki kurtuluşa eresiniz.”
d- Ebu Seleme b. Abdurrahman ise, bu âyeti şu şekilde izah etmiştir. “Ey iman edenler, sabredin. İnsanlara karşı sabırlı olun. Ve namaza bağlı kalın. Bir vakti kıldıktan sonra diğer vakti bekleyin.” Bu hususta Ebu Hureyrenin, Resu-lullahın şöyle buyurduğunu zikrettiği rivayet edilmektedir.
“Ben sizlere, Allanın, kendisiyle hataları sildiği ve dereceleri yükselttiği bir şeyi göstereyim mi?” Sahabiler “Evet, ey Allanın Resulü.” demişler Resulul-lah da “Zorluklara rağmen, abdesti mükemmel bir şekilde almak, mascitlere çokça adımlarla gitmek ve bir namazdan sonra diğer bir namazı beklemektir. İşte “İrtibatlı” olmak bu demektir. [6][354]
Taberi, âyetin izahında, bu görüşlerden tercihe şayan olanının şöyle diyen görüşe olduğunu söylemiştir. “Ey iman edenler, dininize ve rabbinize itaatte sabredin. Düşmanlarınıza karşı sabırlı olun ve onların karşısında nöbet tutun.” Taberi bu görüşü tercih edişine gerekçe olarak ta özetle şunları zikretmiştir. “Ayette zikredilen, birinci sabır, mutlak olarak zikredilmiştir. Bu itibarla her türlü sabır bu ifadedanin içine girer. İkinci sabır ise müşareket ifade eden bir siyga ile ifade edilmiştir. Bu da, insanlar arasında karşılıklı olarak cereyan eder ki bundan maksat da müslürnanların, kâfirler karşısında metanet göstermeleri demektir. “Nöbet bekleyin” diye tercüme edilen kelimesinin kökü dır. Bu da diğer bir âyette de zikredildiği gibi düşmanla savaşmak maksadıyla at beslemek ve muhafaza etmektir. Düşmanın önünde nöbet tutan insanlar, kendilerini sınırlarda hapsettiklerinden ve oradan ayrılmadıklarından, onlara da bu sıfat verilmiştir.
Kur’an-ı Kerimde zikredilen kelimeleri, Arapçadaki asıl mânâlarından çıkarıp başka mânâlarda, herhangi bir delile dayanmadan kullanmak elbette ki isabetli değildir. Bu itibarla kelimesinden maksadın, Nöbet tuttunuz” demek olduğu muhakkaktır.