sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ (GİRİŞ)

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ (GİRİŞ)
04.07.2024
125
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

GİRİŞ

Âl-i İmran Suresi İkiyüz âyettir ve Medinede nazil olmuştur. “Âl-i İm­ran” “İmran ailesi” demektir. İmran, Hz. Musa’nın babasının adıdır. Hz. Merye-min babasının adı da İmran’dır.

İmran ailesi, içinden Peygamberlerin çıktığı mübarek bir ailedir. Bu Su­rede İmrandan, Hz. Meryemden, Zekeriyya aleyhisselamdaıı ve Hz. Meryemin Hz. İsayı babasız olarak dünyaya getimıesinden bahsedilmiş ve muhtemelen bu ailenin ismine izafeten bu Sureye “Âl-i İmran” adı verilmiştir.

Bu Surenin ilk seksen küsur âyetinin, Necran Ilıristiyanlanndan bir heye­tin, Medeniye gelişleri sırasında nazil olduğu rivayet edilmektedir. Yemende bulunan Necran Hıristiyanlarından bir heyet Medineye gelmiş, Resulullah (s.a.v.) ile dini konularda görüşmüşler yapmışlar ve Hz. İsa hakkında tanışmak istemişlerdir. Konuşmaların sonunda, kendilerine teklif edilen İslam dinini ka­bul etmemişler fakat İslamın hakimiyetini kabul etmek zorunda kalarak, vere­cekleri Cizyeyi toplamak üzere tayin edilen Ebu Ubeyde b. Cerrah ile birlikte memleketlerine dönmüşlerdir.

Sure-i Celilede, Hıristiyanların, Hz. İsa ve Hz. Meryem hakkındaki yakı­şıksız isnatları ve sapık inançları reddedilmekte, Hz. İsanın, babasız olarak dün-yay gelişi ve bu olayın, Hz. Âdemin yaratılışında olduğu gibi bir mucize oldu­ğu, Allahın, dilemesi halinde bunlara benzer mucizeleri her zaman yaratabilece­ği ve Allah tealanın, Hz. İsayı kentti katma yükselttiği beyan edilmektedir.

Sure-i Celilede, Yahudi ve Hıristiyanların yani, bütün ehl-i Kitabın, İsla­ma karşı çıkışları, inançları saptırma ve Müslümanları dinlerinde bocalatma gayret ve çalışmaları açıklanmaktadır.

Mekke döneminde Müslümanlar açıkça hakaret ve işkenceye uğruyor, eziyete maruz kalıyorlardı. Ancak Medineye hicret edip orada teşkilatlanarak kuvvet bulmalarından sonra bu dönem kapandı. Fakat İslam düşmanları bu sefer de, Müslümanların inançlarım saptımıak ve zihinlerini bulandırmak için psiko­lojik savaşa başladılar. Özellikle ehl-i Kitap olan Yahudiler ve Hıristiyanlar, İslam dinine saldıraya geçtiler. İşte onların bu menfur çalışmaları Süren Celilede şöyle anlatılmaktadır.

“Kitap ehlinden bircemaat sizi doğru yoldan saptırmak isterler. Halbuki onlar, ancak kendilerini saptırırlar da farkına varmazlar.

“Ey kitap ehli, gözünüz gördüğü halde Allahın âyetlerini niçin inkâr ediyorsunuz.

“Ey kitap ehli, için hakkı bâtıla karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsanuz?

“Kitap ehlinden bir cemaat şöyle dedi: “îman edenlere indirilene günün başlangıcından iman edin, sonunda inkâr edin. Belki dinlerinden dönerler

“Onlardan bir cemaat, kitaptan olmadığı halde, tahrif ettiklerini, kitaptan sahasınız diye kitabı dilleriyle eğip bükerler “Bu, Allah katındandir.” derler Halbuki o, Allah katından değildir. Böylece bile bile Ailaha karşı yalan söyler­ler

“De ki; “Ey kitap ehli, niçin imân edeni Allahın yolundan men ediyorsu­nuz? Hak olduğuna şahitken o yolu eğri göstermeye çalışıyorsunuz? Allah yap­tıklarınızdan habersiz değildir.

Kitap ehlinin ve diğer İslam düşmanlarının, Müslümanların inançlarını bozmayı hedef alan çalışmaları karşısında, Müslümanların, hak yolda sebat et­meleri gerektiğini emreden ve Allahın, inananlara yardım edeceğini beyan eden âyetlerde ise şöyle buyurulmaktadır:

“Ey Muhammed, inkâr edenlere de ki: “Yakında mağlup olacaksınız ve toplatılıp cehenneme sürüleceksiniz. Orası ne kötü bir döşektir.

“Şüphesiz ki Allah katında din İslamdır. Kitap verilmiş olanlar, araların­daki ihtiras yüzünden, ancak kendilerine ilim geldikten sonra ayrılığa düştüler. Kim Allahın âyetlerini inkâr ederse, şüphesiz ki Allah, hesabı çok çabuk görendir.

“Müminler, müminleri bırakıp ta kâfirleri dost edinmesinler. Kim böyle yaparsa Allahtan bekleyeceği hiçbir şey yoktur. Ancak onlardan sakınmanız ha-li müstesnadır. Allah, sizi kendisinden sakındırır. Sonunda dönüş ancak Allah’a­dır

“Ey iman edenler, Allahtan korkun ve ancak Müslüman olarak Ölün.

“Hep birlikte Allahın ipine sıkmışı sanlın ve sakın ayrılğa düşmeyin. Al­lahın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz, birbirinize düşman idiniz. Al­lah, kalblerinizi birbirine ısındırıp kaynaştırdı da, onun nimetiyle kardeşler ol­dunuz. Siz, bir ateş çukurunun kenarında idiniz. Allah sizi oradan kurtardı. İşte Allah, âyetlerini size-böyle açıklıyor ki hidayete eresiniz.”

“Onlar, eziyetten başka size bir zarar veremezler. Sizinle savaştıkları za­man arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra onlara yardım da edilmez.

“Size bir iyilik dokunduğu zaman bu onların kötüsüne gider. Size bir kö­tülük dokununca da buna sevinirler. Eğer sabreder, Allahtan korkarsanız, onla­rın hileleri size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını ilmiyle kuşatmıştır.

Surei-i Celilede Uhut savaşına da işaret buyuruluyor. Unut savaşı, başla­ması, cereyan ediş tarzı, sonucu ve bu sebeple inen hükümler ve tavsiyeler ile, ib­ret ve hikmetlerle dolu dehşetli bir olaydır. Bu olaya Surede: “Ey Muhammed, sabahleyin erkenden, ailenin yanından ayrılıp, müminleri savaş yerlerine yerleş­tirdiğini hatırla. Allah, herşeyi çok iyi işiten, çok iyi bilendir. âyet-i Keri-mesiyle işaret ediliyor. Ve daha sonra Bedir savaşı hatırlatılıyor. Orada mümin­lerin, Allah tarafından gördükleri yardım beyan ediliyor.

Bundan sonra Cenab-ı Hakkın yüceliğine işaret eden âyât-ı kevniyyata, kâinat düzenindeki eşsiz âhenge dikkatler çekiliyor ve buyuruluyor ki:

“Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün değişmesinde, akıl sahipleri için şüphesiz deliller vardır.

“Onlar, ayakta iken, otururken, yanlan üzerine yatarken Allahı zikreder­ler. Göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler. Ve şöyle derler: “Rabbimiz, sen bunu boşa yaratmadın. Seni teşbih ve tenzih ederiz. Bizi, cehennem ateşinden koru.

Gerçek dinin İslam olduğu büyük hakikati Sure-i Celilede tekrarlanarak

Duyuruluyor ki: “Şüphesiz ki Allah katında din İslamdır. Kitap verilmiş olanlar, sadece aralarındaki ihtiras yüzünden, kendilerine ilim geldikten sonra ayrılığa düştüler. Kim, Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, şüphesiz ki Allah, hesabı çok ça­buk görendir.

“Eğer seninle mücadele ederlerse de ki: “Ben Allaha yöneldim. Bana tâbi olanlar da. Kendilerine kitap verilenlere ve okur yazarlığı olmayanlara de ki: “İslam oklunuz mu? Eğer Müslüman olurlarsa doğru yolu bulmuş olurlar. Şayet yüzceviririerse sana düşen sadece tebliğidir. Allah, kullarını çok iyi görür.

Müminlerin, başkalarını dost edinmemeleri hususunda da şöyle buyurulu­yor:

“Müminler, müminleri bırakıp ta kâfirleri dost edinmesinler. Kim böyle yaparsa Allahtan bekleyeceği hiçbirşey yoktur. Ancak onlardan sakınmanız hali müstesnadır. Allah sizi kendisinden sakındırır. Sonunda dönüş ancak Allah’adır.

Sure-i Celile, inanç mücadelesi, meydan muharebesi ve benzeri olayları dile getiriyor. Kitap ehli ve diğer İslam düşmanlarının yaptıklarını beyan ederek İslam tarihindeki en hareketli bir dönemi gözler önüne seriyor.

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.