TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 136. VE 140. AYETLER

136- Bunun üzerine onları cezalandırdık. Âyetlerimizi yalanladıkları ve olardan gafil oldukları için denizde boğduk.
Ayet-i Kerime, Firavun ve kavminden olan askerlerinin, Allah’a isyan etmeleri ve söz vermelerine rağmen sözlerinde durmamaları sebebiyle cezalandınldıklannı ve bu cezalarını da denizde boğulmak suretiyle çektiklerini beyan etmektedir.
Firavun ve ordusunun denizde nasıl boğuldukları hususunda Şuara Sure-si’nin altmıştan Altmişyedinci âyetlerine kadar bakılabilir. [1][173]
137- Hor görülen o kavmi de, mübarek kıldığımız yerin doğularına va batılarına vârisler yaptık. Böylece, sabretmelerinden dolayı, rabbinin, İsrailoğullarına olan o pek güzl vaadi yerine geldi. Firavun ve kavminin yapmakta oldukları ve yükselttikleri şeyler de yerle bir ettik.
Firavun ve topluluğu tarafından ezilen İsrailoğullannı ise, bereketlendirdiğimiz yerin doğularına ve batılarına mirasçılar yaptık. Böylece, düşmanlarının saldırılarına karşı sabretmelerinden dolayı, rabbinin, îsraioğulanna olan o güzel vaadi yerine geldi. Biz, Firavun ve topluluğunun yaptığı şeyleri ve diktikleri bina ve köşkleri harabeye çevirdik.
Müfessirlerin çoğunluğuna göre İsrailoğullarına miras kalan mübarak yer, Şam topraklandır. Allah TeSlâ, orada yaşayan Âmâlika kavmini helak ettikten sonra, İsraioğulları oraya yerleşmişlerdir. îsrailoğullarına miras kalan yerin Mısır topraklan olduğu görüşü ise, Taberi’nin de dediği gibi uzak bir görüştür.
Allah Teâlâ’nın, İsrailoğullarına olan pek güzel vaadi ise şu âyet-i Celile-ler tarafından izah edilmektedir:
“İstedik ki, yeryüzünde ezilen İsrailoğuUarma lütufta bulunalım, onları önderler yapalım, vârisler kılalım ve onları yeryüzünde yerleştirelim. Firavuna, Hâmâna ve askerlerine, sakındıkları şeyi, o zayıfların eliyle österelim”[2][174]
138-139-140– İsrailoğullarım denizden geçirdik. Onlar, kendilerine ait putlara secde eden bir kavme rastladılar. Ve Musa’ya şöyle dediler: “Ey Musa, bunların nasıl ilahları varsa, bize de öyle ilah yap. “Musa da şöyle dedi: “Şüphesiz ki siz, cehalete düşen bir kavimsiniz.”
“Çünkü şu gördünüz putlara ibadet edenlerin, içinde bulundukları din, yıkılmaya mahkumdur. Ve yaptıkları amcler bâtıldır.”
“Size, Allah’tan başka bir ilah mı ariyayım? Halbuki o, sizi, âlemlerden üstün kılmıştır.” dedi.
Firavun ve kavmini helak ettik, tsrailoğullannı ise denizden geçirdik. Fakat onlar, bu kadar mucizelere rağmen ibret almadılar. Hatta inek şeklinde yaptıkları putlara tapan bir topluluğun yanından geçerken: “Ey Musa, şunlann taptıkları putlar gibi sen de bize put yap onu üah edinelim.” dediler.
Bu âyet-i Kerimeler, İsrailoğullannın ne kadar çirkin huylu olduklarını ve azgınlıkta ne kadar ileri gittiklerini göstermektedir. Allah Teâlâ onlan Firavunun zulmünden kurtardığı, zilletten şerefe ulaştırdığı ve yeryüzünün mübarek bir yerine mirasçı kıldığı halde onlar yine bozgunculuk çıkarmaya ve cinayetler işlemeye dönmüşler, Peygamberleri Hz. Musa’dan, bir kavimde gördükleri putlar gibi, kendilerine de, tann edinecekleri bir put yapmasını istemişlerdir. Bundan daha büyük ahmaklık ve hafiflik olur mu?
Hz. Musa, İsrailoğullannın bu ahmakça tekliflerine şu cevabı vermiştir. “Şüphesiz ki sizler, cahil bir topluluksunuz. Allah’ın yüceliğini bilmiyorsunuz. Allah’ın, ortaklardan ve benzerlerden uzak tutulması gerektiğini anlamıyorsunuz. Sizin gördüğünüz bu putlara tapan insanların, içinde bulundukları din, yok olmaya mahkumdur. Yaptıkları ameller boştur. Kendilerine hiçbir fayda sağlamayacaktır.Ben size, sizi yarattan ve sizi, zamanınızın âlemine üstün kılan Allah’tan başka bir ilah mı arayacağım? Elbette ki bu mümkün değildir. Ebu Vâkid el-Leysî diyor ki:
“Biz, Resuluîlah (s.a.v.) ile beraber Mekke fethinden sonra oradan çıkıp Huneyıı’e giderken yolda kâfirlerin, saygı gösterdikleri ve silahlarını üzerine astıkları birsedir ağacına rastladık. Bu ağaca onlar, “Askılı ağaç” diyorlardı. Daha ilerde biz de yeşil ve büyük bir sedir ağacına rastladık. Dedi ki: “Ey Allah’ın Resulü, kâfirlerin o askılı ağacı gibi bize de bir ağaç edin.” Bunun üzerine Re-sulullah (s.a.v.): “Allahuekber, hiç böyle şey olur mu? Bu söz, İsrailoğullannın, Hz. Musa’ya “Ey Musa, bunların nasıl ilahları varsa bize de öyle ilah yap” demelerine benzer. Şüphesiz ki sizler, sizden Öncekilerin izini takibediyorsunuz.” buyurdu[3][175]
Resuluîlah (s.a.v.) bu Hadis-i Şerifi ile Müslümanları, Allah’a ortak koşmaya sevkedecek bütün tavır ve hareketlerinden sakındırmakta ve bu tür davranışlarda iyi niyetli olmanın fayda veremeyeceğine işaret buyurmaktadır. [4][176]