sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 46. VE 50. AYETLER

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 46. VE 50. AYETLER
27.01.2025
8
A+
A-

46- Cennetliklerle Cehennemlikler arasında bir perde vardır. A’raf üzerinde de her iki taraflakileri yüzlerinden tanıyan kişiler vardır. Bunlar, Cennetliklere: “Selam olsun size” diye seslenirler. Bunlar henüz cennete girmemiş fakat girmeyi arzu eden kimselerdir.

Cennetliklerle cehennemlikler arasındaki perdenin, Hadid Suresinin onüçüncü âyetinde zikredilen sur olduğu söylenmiştir. O âyette buyuruluyor ki: “…Mümlinlerle münafıklar arasına, kapısı olan bir sur çekilir..”

Âyette geçen “AVaf’ kelimesi kelimesinin ço­ğunluğudur. Lügat manası “Yüksek bir yer” demektir. Âyetteki manası ise cen­netle cehennem arasında bulunan ve sur vazifesi gören bir tepe’dir.

Müfessirler, A’raf üzerinde bulunan ve cennetliklerle cehennemlikleri si­malarında tanıdıkları beyan edilen bu kişilerin kimler oldukları hususunda farklı görüşler zikretmişlerdir.

a- Huzeyfetül Yeman Abdullah b. Mes’ud, Abdullah b. Abbas, Dehhak, Said b. Cübeyr ve Alkameye göre A’raf üzerinde bulunan kişiler, sevapları ile günahları eşit olduğu için cehenneme atılmamış fakat henüz cennete de kanul-mamış, haklarında, Allah Teâlâ’nın emrini bekleyen ve sonunda cennete gire­cek olan kişilerdir. Bu hususta Şa’bi, Huzeyfetül Yeman’ın şunları söylediğini rivayet etmiştir. “A’rafın üzerinde bulunanlar, iyilikleri sebebiyle cehennemden kurtulan, işledikleri günahlar sebebiyle de cennete giremeyen kimselerdir. Onla-nn gözleri cehennemliklere doğru çevirildiği zaman derler ki: “Rabbimiz, sen bizi, zalim kavimle beraber kılma.” Onlar bu haldeyken, yüce rableri onlara üst­ten bakar ve buyurur ki: “Gidin cennet’e girin. Artık ben sizi affettim.”

Sad b.Cübyer de bu hususta Abdullah b. Mes’ud’un şunlan söylediğini ri­vayet etmiştir. “Kıyamet gününde insanlar hesaba çekileceklerdir. İyi amelleri kötü amellerinden bir tane fazla olan cennete, kötü amelleri iyi amellerinden bir tane fazla olan ise cehenneme girecektir. Allah Teâlâ, “Sevap tartılan ağır ge­lenler, kurtuluşa erenler işte onlardır. Sevap tartılan hafif gelenler ise kendileri­ni zarara uğratanlardır. [1][69] buyurmuştur. Amelleri tartan terazi, bir buğday ta­nesi kadar eksiklikten dolayı hafif ve bir buğday tanesi kadar fazlalıktan da ağır gelecektir. îyi amelleri ile kötü amelleri eşit gelenler de A’rafta bulunanlardır. Bunlar, sırat köprüsü üzerinde duracaklar Cennetlikleri ve cehennemlikleri tanı­yacaklardır. Cennetliklere baktıkları zaman “Size selam olslun” diye seslene­cekler, gözlerim sol tarafa çevirincede cehennemlikleri görecekler ve “Rabbi­miz, bizi zalim kavimlerle beraber kılma” diyecekler ve onların oldukları yere konulmaktan Allah’a sığınacaklardır. İyi amel işleyelere, önlerini ve sağ tarafla­rını aydınlatan nurlar ver !ecek, o gün, aslında her kula ve her ümmete nur veri­lecek, onlar sırat köprüsüne varınca Allah, her münafık erkek ve kadının nurunu alacaktır. Cennetlikler, münafıkların karşılaştıkları durumu görünce “Rabbimiz, sen bizim nurumuzu sonuna kadar devam ettir.” diyeceklerdir. A’rafta bulunan­lara da önlerini aydınlatan nur verilecek ve bu nur onlardan çekilip alınmaya­caktır. Bu sebeple onlar cennete girmeyi ümit edeceklerdir. Kul bir güzel amel işlerse onun karşılığında kendisine on sevap yazılır. Kötü bir amel işlerse sade­ce bir günah yazılır. On sevap kazanacağı amellerine bir günah kazanacağı ame­li galip gelen kimseye yazıklar olsun. İşte o kimse helak olacaktır.

Abdullah b. Abbas da, A’rafda duran insanlar için şunları söylemiştir. “A’raf cennetle cehennemin arasında bulunan bir sur’dur. A’rafta bulunacak olan kimseler burada olacaklardır. Allah Teâlâ, bunlara lütufta bulunmayı murad edince bunları hayat nehrine götürecek. Bu nehir’in kenarları, üzerleri inci ile kaplanmış altın parmaklıklarla çevrilidir. Bu nehir’in akıp gittiği yer, miskten­dir. A’rafta bulunlar bu nehire atılacaklar, renkleri düzelecek, göğüslerinde be­yaz bir ben oluşacak, onlar, bu beyaz ben ile tanınacaklardır. Onların renkleri düzeldikten sonra rahman olan Allah onlara “Dilediğinizi isteyin..” diyecek, onlar her türlü isteklerini arzedecekler, Allah da onlara: Size bütün istekleriniz yetmiş kat fazlasıyla verildi.” diyecek, onlar da cennete gireceklerdir. Onlan gö-ğüslerindeki beyaz ben’den tanınacaklar ve kendilerine “Cennetin miskinleri” denecektir.

b- Şurahbil b. Sa’d ve Abdurrahman’a göre ise A’rafta bulunacak insanlar, babalarından izin almaksızın, onlara karşı gelerek cihada katılan ve öldürülen kimselerdir. Allah yolunda öldürülmeleri, onların, cehenneme girmelerine engel olmuş fakat babalarına karşı gelmeleri de cennete girmelerine mani olmuştur.

c- Ebu Miclez’e göre ise A’rafın üzerinde bulunanlar, insan değil melek­tir. Bunlar, hem cennetlikleri hem de cehennemlikleri tanıyacaklar, her bir sınıfa gerektiği gibi davranacaklardır.

Taberi diyor ki: Âyet-i kerime’de, A’rafta bulunanların erkek oldukları zikredil d iğinden, Ebu Miclez’in, bunların melek olduklarını söylemesinin mana­sı yoktur. Doğru olan görüş, bunların, “İnsanlar arasında, haklarında en son hü­küm verilecek olan, sonunda da cennete girecek olan kişilerdir.” diyen görüştür. Bu hususta Arar b. Cerir. Resul ullah’tan, senedinde zayıflık bulunan şu hadisi rivayet etmiştir. Amr b. Cerir demiştir ki: “Resululîaha, A’rafta bulunan kişiler-hakkında soruldu. O da buyurdu ki: “Onlar, kulların içinde, haklarında en son hüküm verilecek kimselerdir. Âlemlerin rabbi olan Allah, kullar arasında hük­münü verdikten sonra onlara buyuracak ki: “Sizler, iyi amelleri kendilerini ce­hennemden uzaklaştıran fakat cennete de girdiremeyt a kimselersiniz. Sizler de benim azathllanmsımz. Cennette, dilediğiniz yerde yaşıym.”

Âyet-i kerimede,, A’rafta bulunan kişilerin, cennetlikleri de cehennemlik­leri de simalarından tanıyacakları zikredilmektedir. Cennetlikler, yüzlerinin be­yazlıklarından cehennemlikler ise yüzlerinin siyahlığı ve gözlerinin maviliğin­den tanınacaklardır. [2][70]

 

47- Gözleri cehennemlikler tarafına çevlrilince: “Rabbimiz, bizi za­lim bir toplulukla beraber yelme.” derler.

A’rafta bulunan o kişilerin gözleri cehennemliklere çevrilince onları tanır ve şöyle derler. “Ey rabbimiz, sen bizi, kendilerine zulmettikleri için cehennem ateşine giren şu toplulukla beraber beyleme. [3][71]

 

48- A’raftakîler, yüzlerinden tanıdıkları kişilere seslencrc şöyle der­ler: ‘Topluluğunuz ve büyüklük taslamanız size fayda vermedi.”

A’rafta bulunan kişiler, yüzlerindeki alametlerinden tanıdıkları cehen­nemliklerden bazılarına seslenerek şöyle derler: “Dünyada topluluğnuzun çok­luğu ve biriktirdiğiniz mallar ve kibirlenmeniz size hiçbir fayda vermedi. İçinde bulunduğunuz azaba düştünüz.” [4][72]

 

49- “Allah rahmetine kavuşturmayacak” diye yemin ettiğiniz kimse­ler bunlar mıdır? Halbuki onlara: “Girin cennete, sizin için bir korku yok­tur. Mahzun da olmayacaksınız.” denir.

Ey, dünyada büyüklük taslayan mal sahipleri, ydünyada iken, zayıf kulla­ra bakarak: “Allah, rahmetine kavuşturmayacak.” diye yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? Ben onları lütfumla ve merhametimle bağışladım. Onlara: “Girin cennete” cezalandırılacağınıza dair bir korkunuz olmasın. S izler, dünyada geçen şeylerden dolayı üzülecek te değilsiniz.” diyorum.

Müfessirler, âyet-i kerimenin tümünün Allah Teâlâ tarafından mı söy­lendiği yoksa ilk bölümünün melekler son bölümünün de Allah Teâlâ tarafından söylenmiş olduğu hususunda iki görüş zikretmişlerdir.

a- Abdullah b. Abbas, Dehhak, Süddi ve Huzeyfetül Yeman’dan nakledi­len bir görüşe göre âyetin tümü, Allah Teâlâ’nın konuşmasıdır. Allah Teâlâ bu âyetle, cehennemlikleri kınamış ve onların, A’rafta bulunan insanlar için, dünya­da iken Allah’a yemin ederek Allah’ın rahmetine kavuşmayacaklarını söyledik­lerini hatırlatmış, A’rafta bulunanlara da, korkusuz ve üzüntüsüz olarak cennete girmelerini buyurmuştur.

Bu hususta Huzeyfetül Yeman’dan özetle şunlar rivayet edilmiştir. “A’rafta bulunan kişiler, günanlan ile sevapları eşit olan bu yüzden cennete de cehenneme de gidemeyen kimselerdir. Kullar arasında hüküm verildikten sonra bunlara kendileri için şefaatçi bulmalarına dair izin verilecektir. Bunlar da sıra­sıyla Hz. Âdem’e, Hz. İbrahim’e, Hz. Musaya ve Hz. îsaya, şefaat etmeleri için baş vuracaklar bu Peygamberlerden her biri kendi özel durumlarıyla meşgul ol­duklarını ve onlara şefaatçi olamayacaklarını söyleyeceklerdir. Nihayet onlar

Hz. İsanın yol göstermesiyle Hz. Muhammed (s.a.v.)’e gidecekler Resulullah, onlar için şefaatçi olacak onlar, hayat suyunda yıkandıktan sonra parlayan yıldız halini alacaklar, göğüslerinde beyaz benler oluşacak, onlar bu benlerle tanına­caklardır. Onlara, “Cennetin miskinleri” denilecektir.

b- Ebu Micleze göre ise bu âyet-i kerime’nin ön kısmı, cehennemliklerin cehhenme girmelerinden sonra meleklerin onları ayıplamaları ve dünyada iken müminlere söylediklerini hatırlatmalarıdır.

Âyetin, “Girin cennete, sizin bir korku yoktur. Mahzun da olmayacaksı­nız.” bölümü ise, Allah Teâlâ’nin cennetliklere söyleceği sözdür. [5][73]

 

50- Cehennemlikler cennetliklere: “Bize biraz su veya Allah’ın size verdiği rizıktan aktarın.” diye seslenirler. Cennetlikler de: “Allah bunlar ikisini de kâfirlere haram kıldı.” derler.

Cehennemlikler, -aşın susuzluk ve açlıklarından dolayı cennetliklere: “Bi­ze biraz su akıtın veya Allah’ın size rızık olarak vermiş olduğu yiyeceklerden verin.” diye seslendiklerinde, cennetlikler: “Allah, suyu ve yemeği kâfirlere ha­ram kılmıştır.” diye cevap verirler.

Rivayet edilmiştir ki: “Cehennemlikler, cennette bulunan kardeş vaya babalarına seslenerek: “Yandım biraz su ver” dediklerinde, Cennetlikler: “Allah, su ve yemeği kâfirlere haram kıldı.” diye cevap vereceklerdir. [6][74]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.