TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 46. VE 50. AYETLER
46- Cennetliklerle Cehennemlikler arasında bir perde vardır. A’raf üzerinde de her iki taraflakileri yüzlerinden tanıyan kişiler vardır. Bunlar, Cennetliklere: “Selam olsun size” diye seslenirler. Bunlar henüz cennete girmemiş fakat girmeyi arzu eden kimselerdir.
Cennetliklerle cehennemlikler arasındaki perdenin, Hadid Suresinin onüçüncü âyetinde zikredilen sur olduğu söylenmiştir. O âyette buyuruluyor ki: “…Mümlinlerle münafıklar arasına, kapısı olan bir sur çekilir..”
Âyette geçen “AVaf’ kelimesi kelimesinin çoğunluğudur. Lügat manası “Yüksek bir yer” demektir. Âyetteki manası ise cennetle cehennem arasında bulunan ve sur vazifesi gören bir tepe’dir.
Müfessirler, A’raf üzerinde bulunan ve cennetliklerle cehennemlikleri simalarında tanıdıkları beyan edilen bu kişilerin kimler oldukları hususunda farklı görüşler zikretmişlerdir.
a- Huzeyfetül Yeman Abdullah b. Mes’ud, Abdullah b. Abbas, Dehhak, Said b. Cübeyr ve Alkameye göre A’raf üzerinde bulunan kişiler, sevapları ile günahları eşit olduğu için cehenneme atılmamış fakat henüz cennete de kanul-mamış, haklarında, Allah Teâlâ’nın emrini bekleyen ve sonunda cennete girecek olan kişilerdir. Bu hususta Şa’bi, Huzeyfetül Yeman’ın şunları söylediğini rivayet etmiştir. “A’rafın üzerinde bulunanlar, iyilikleri sebebiyle cehennemden kurtulan, işledikleri günahlar sebebiyle de cennete giremeyen kimselerdir. Onla-nn gözleri cehennemliklere doğru çevirildiği zaman derler ki: “Rabbimiz, sen bizi, zalim kavimle beraber kılma.” Onlar bu haldeyken, yüce rableri onlara üstten bakar ve buyurur ki: “Gidin cennet’e girin. Artık ben sizi affettim.”
Sad b.Cübyer de bu hususta Abdullah b. Mes’ud’un şunlan söylediğini rivayet etmiştir. “Kıyamet gününde insanlar hesaba çekileceklerdir. İyi amelleri kötü amellerinden bir tane fazla olan cennete, kötü amelleri iyi amellerinden bir tane fazla olan ise cehenneme girecektir. Allah Teâlâ, “Sevap tartılan ağır gelenler, kurtuluşa erenler işte onlardır. Sevap tartılan hafif gelenler ise kendilerini zarara uğratanlardır. [1][69] buyurmuştur. Amelleri tartan terazi, bir buğday tanesi kadar eksiklikten dolayı hafif ve bir buğday tanesi kadar fazlalıktan da ağır gelecektir. îyi amelleri ile kötü amelleri eşit gelenler de A’rafta bulunanlardır. Bunlar, sırat köprüsü üzerinde duracaklar Cennetlikleri ve cehennemlikleri tanıyacaklardır. Cennetliklere baktıkları zaman “Size selam olslun” diye seslenecekler, gözlerim sol tarafa çevirincede cehennemlikleri görecekler ve “Rabbimiz, bizi zalim kavimlerle beraber kılma” diyecekler ve onların oldukları yere konulmaktan Allah’a sığınacaklardır. İyi amel işleyelere, önlerini ve sağ taraflarını aydınlatan nurlar ver !ecek, o gün, aslında her kula ve her ümmete nur verilecek, onlar sırat köprüsüne varınca Allah, her münafık erkek ve kadının nurunu alacaktır. Cennetlikler, münafıkların karşılaştıkları durumu görünce “Rabbimiz, sen bizim nurumuzu sonuna kadar devam ettir.” diyeceklerdir. A’rafta bulunanlara da önlerini aydınlatan nur verilecek ve bu nur onlardan çekilip alınmayacaktır. Bu sebeple onlar cennete girmeyi ümit edeceklerdir. Kul bir güzel amel işlerse onun karşılığında kendisine on sevap yazılır. Kötü bir amel işlerse sadece bir günah yazılır. On sevap kazanacağı amellerine bir günah kazanacağı ameli galip gelen kimseye yazıklar olsun. İşte o kimse helak olacaktır.
Abdullah b. Abbas da, A’rafda duran insanlar için şunları söylemiştir. “A’raf cennetle cehennemin arasında bulunan bir sur’dur. A’rafta bulunacak olan kimseler burada olacaklardır. Allah Teâlâ, bunlara lütufta bulunmayı murad edince bunları hayat nehrine götürecek. Bu nehir’in kenarları, üzerleri inci ile kaplanmış altın parmaklıklarla çevrilidir. Bu nehir’in akıp gittiği yer, misktendir. A’rafta bulunlar bu nehire atılacaklar, renkleri düzelecek, göğüslerinde beyaz bir ben oluşacak, onlar, bu beyaz ben ile tanınacaklardır. Onların renkleri düzeldikten sonra rahman olan Allah onlara “Dilediğinizi isteyin..” diyecek, onlar her türlü isteklerini arzedecekler, Allah da onlara: Size bütün istekleriniz yetmiş kat fazlasıyla verildi.” diyecek, onlar da cennete gireceklerdir. Onlan gö-ğüslerindeki beyaz ben’den tanınacaklar ve kendilerine “Cennetin miskinleri” denecektir.
b- Şurahbil b. Sa’d ve Abdurrahman’a göre ise A’rafta bulunacak insanlar, babalarından izin almaksızın, onlara karşı gelerek cihada katılan ve öldürülen kimselerdir. Allah yolunda öldürülmeleri, onların, cehenneme girmelerine engel olmuş fakat babalarına karşı gelmeleri de cennete girmelerine mani olmuştur.
c- Ebu Miclez’e göre ise A’rafın üzerinde bulunanlar, insan değil melektir. Bunlar, hem cennetlikleri hem de cehennemlikleri tanıyacaklar, her bir sınıfa gerektiği gibi davranacaklardır.
Taberi diyor ki: Âyet-i kerime’de, A’rafta bulunanların erkek oldukları zikredil d iğinden, Ebu Miclez’in, bunların melek olduklarını söylemesinin manası yoktur. Doğru olan görüş, bunların, “İnsanlar arasında, haklarında en son hüküm verilecek olan, sonunda da cennete girecek olan kişilerdir.” diyen görüştür. Bu hususta Arar b. Cerir. Resul ullah’tan, senedinde zayıflık bulunan şu hadisi rivayet etmiştir. Amr b. Cerir demiştir ki: “Resululîaha, A’rafta bulunan kişiler-hakkında soruldu. O da buyurdu ki: “Onlar, kulların içinde, haklarında en son hüküm verilecek kimselerdir. Âlemlerin rabbi olan Allah, kullar arasında hükmünü verdikten sonra onlara buyuracak ki: “Sizler, iyi amelleri kendilerini cehennemden uzaklaştıran fakat cennete de girdiremeyt a kimselersiniz. Sizler de benim azathllanmsımz. Cennette, dilediğiniz yerde yaşıym.”
Âyet-i kerimede,, A’rafta bulunan kişilerin, cennetlikleri de cehennemlikleri de simalarından tanıyacakları zikredilmektedir. Cennetlikler, yüzlerinin beyazlıklarından cehennemlikler ise yüzlerinin siyahlığı ve gözlerinin maviliğinden tanınacaklardır. [2][70]
47- Gözleri cehennemlikler tarafına çevlrilince: “Rabbimiz, bizi zalim bir toplulukla beraber yelme.” derler.
A’rafta bulunan o kişilerin gözleri cehennemliklere çevrilince onları tanır ve şöyle derler. “Ey rabbimiz, sen bizi, kendilerine zulmettikleri için cehennem ateşine giren şu toplulukla beraber beyleme. [3][71]
48- A’raftakîler, yüzlerinden tanıdıkları kişilere seslencrc şöyle derler: ‘Topluluğunuz ve büyüklük taslamanız size fayda vermedi.”
A’rafta bulunan kişiler, yüzlerindeki alametlerinden tanıdıkları cehennemliklerden bazılarına seslenerek şöyle derler: “Dünyada topluluğnuzun çokluğu ve biriktirdiğiniz mallar ve kibirlenmeniz size hiçbir fayda vermedi. İçinde bulunduğunuz azaba düştünüz.” [4][72]
49- “Allah rahmetine kavuşturmayacak” diye yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıdır? Halbuki onlara: “Girin cennete, sizin için bir korku yoktur. Mahzun da olmayacaksınız.” denir.
Ey, dünyada büyüklük taslayan mal sahipleri, ydünyada iken, zayıf kullara bakarak: “Allah, rahmetine kavuşturmayacak.” diye yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? Ben onları lütfumla ve merhametimle bağışladım. Onlara: “Girin cennete” cezalandırılacağınıza dair bir korkunuz olmasın. S izler, dünyada geçen şeylerden dolayı üzülecek te değilsiniz.” diyorum.
Müfessirler, âyet-i kerimenin tümünün Allah Teâlâ tarafından mı söylendiği yoksa ilk bölümünün melekler son bölümünün de Allah Teâlâ tarafından söylenmiş olduğu hususunda iki görüş zikretmişlerdir.
a- Abdullah b. Abbas, Dehhak, Süddi ve Huzeyfetül Yeman’dan nakledilen bir görüşe göre âyetin tümü, Allah Teâlâ’nın konuşmasıdır. Allah Teâlâ bu âyetle, cehennemlikleri kınamış ve onların, A’rafta bulunan insanlar için, dünyada iken Allah’a yemin ederek Allah’ın rahmetine kavuşmayacaklarını söylediklerini hatırlatmış, A’rafta bulunanlara da, korkusuz ve üzüntüsüz olarak cennete girmelerini buyurmuştur.
Bu hususta Huzeyfetül Yeman’dan özetle şunlar rivayet edilmiştir. “A’rafta bulunan kişiler, günanlan ile sevapları eşit olan bu yüzden cennete de cehenneme de gidemeyen kimselerdir. Kullar arasında hüküm verildikten sonra bunlara kendileri için şefaatçi bulmalarına dair izin verilecektir. Bunlar da sırasıyla Hz. Âdem’e, Hz. İbrahim’e, Hz. Musaya ve Hz. îsaya, şefaat etmeleri için baş vuracaklar bu Peygamberlerden her biri kendi özel durumlarıyla meşgul olduklarını ve onlara şefaatçi olamayacaklarını söyleyeceklerdir. Nihayet onlar
Hz. İsanın yol göstermesiyle Hz. Muhammed (s.a.v.)’e gidecekler Resulullah, onlar için şefaatçi olacak onlar, hayat suyunda yıkandıktan sonra parlayan yıldız halini alacaklar, göğüslerinde beyaz benler oluşacak, onlar bu benlerle tanınacaklardır. Onlara, “Cennetin miskinleri” denilecektir.
b- Ebu Micleze göre ise bu âyet-i kerime’nin ön kısmı, cehennemliklerin cehhenme girmelerinden sonra meleklerin onları ayıplamaları ve dünyada iken müminlere söylediklerini hatırlatmalarıdır.
Âyetin, “Girin cennete, sizin bir korku yoktur. Mahzun da olmayacaksınız.” bölümü ise, Allah Teâlâ’nin cennetliklere söyleceği sözdür. [5][73]
50- Cehennemlikler cennetliklere: “Bize biraz su veya Allah’ın size verdiği rizıktan aktarın.” diye seslenirler. Cennetlikler de: “Allah bunlar ikisini de kâfirlere haram kıldı.” derler.
Cehennemlikler, -aşın susuzluk ve açlıklarından dolayı cennetliklere: “Bize biraz su akıtın veya Allah’ın size rızık olarak vermiş olduğu yiyeceklerden verin.” diye seslendiklerinde, cennetlikler: “Allah, suyu ve yemeği kâfirlere haram kılmıştır.” diye cevap verirler.
Rivayet edilmiştir ki: “Cehennemlikler, cennette bulunan kardeş vaya babalarına seslenerek: “Yandım biraz su ver” dediklerinde, Cennetlikler: “Allah, su ve yemeği kâfirlere haram kıldı.” diye cevap vereceklerdir. [6][74]