TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 66. VE 70. AYETLER
66- Bunun üzerine, kavminin ileri gelen kâfirleri” Şüphesiz biz seni bir beyinsizlik içerisinde görüyoruz ve seni muhakkak yalancılardan sanıyoruz.” dediler.
Hûd’un kavminin ileri gelenlerinden, onun Peygamberliğini inkar ederek kâfir olanlar Hûd’a şu cevabı verdiler: “Ey Hûd şüppesiz biz seni, dinimizi ve ilahlarımızı reddetmekle haktan uzaklaşan ve sapıklığa düşen bir kimse olarak görüyoruz. Ayrıca Peygamberlik iddianda tla yalancılardan olduğun kanaatindeyiz.” [1][96]
67- Hûd dedi: “Ey kavmim, bende bir beyinsizlik yoktur. Ancak, ben âlemlerin rabbi tarafından gönderilmiş bir Peygamberim.
Hûd aleyhisselam, kavminin kendisini yalanlamasına cevap olarak, hak Peygamber olduğunu tekrarlıyor ve “Sizin sandığınız gibi, ben, beyinsiz, anlayışsız bir kimse değilim. Ben, Allah tarafından gönderilmiş gerçek bir Peygamberim.” diyerek kavmini tekrar bir kere daha uyarmış oluyor. [2][97]
68- Size, rabbimin vahyettiklcrini tebliğ ediyorum. Ve sizin için güvenilir bir nasih atçıyı m.
Ey kavmim, ben sizlere, rabbimin bana tebliğ etmemi emrettiği şeyleri tebliğe ediyorum. Sizleri Allah’a ibadet etmeye davetimde bir nasihatçıyım. Öğüdümü kabul edin. Ben, Allah’ın, vahyini bana emanet ettiği güvenilir bir kimseyim. Yalan söylemem. Allah’ın vahyini ne eksiltir ne de ona birşey katarım. [3][98]
69- Sizi uyarması için içinizden bir erkeğe, rabbiniz tarafından vahiy gelmesine mi sayıyorsunuz? Hatırlayın, bir zaman Allah sizi, Nuh kavminden sonra Halifeler kıldı. Ve yaratılış bakımından da size güç ve kuvvet verdi. O halde Allah’ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa ercesiniz.”
Allah tarafından bir öğüdün ve bir hatırlatmanın, sizinle beraber bulunan bir adama, sizi, Allahin cezelandınnasmdan sakındırması için gelmesine mi şayiyorsunuz? Hatırlayın, Peygamberlerine karşı gelen Nuh kavmine nasıl azap gelip onları yok edildikten sonra Allah sizleri onların yerine getirip onların Haileleri kıldı. Onların başına gelenlerin, sizin de başınıza geleceğinden kaçının. Allah sizi de helak edip yerinize başka bir topluluk getirebilir. Allah sizleri, yaratılış bakımından da Nuh kavminden daha güçlü ve kuvvetli kıldı. O halde Allah’ın size olan nimetlerini ve lütfunu iyi düşünün. Yalnız ona ibadet ederek ona şükredin ki kurtuluşa erip hahirette de nimetlere ulaşasmiz.
Taberi diyor ki: “Allah Teâlâ, bu âyette sıfatlarını belirttiği ve Allah’ı birleyip gönderdiklerine uymaları için kendilerine Hz. Hud’u Peygamber olarak gönderdiği Âd kavmi, İbn-i İshak’tan rivayet etildiğine göre, İrem’in oğlu Ad’ın soyundan gelen bir kavimdir. İrem ise Us’un oğludur. Us’da Hz. Nuh’un oğlu Şam’ın oğludur. Bunlar, Yemendeki Şuhr bölgesinde yaşıyorlardı. Âmir b. Vasile de, Hz. Ali’nin bunlar hakkında şunları söylediğini rivayet etmiştir. Hz. Ali Hadromutlu bir adama “Sen, içine kırmızı toprak karışan kırmızı kum yığınını gördün mü? Onun çevresinde çokça misvak ağacı ve sedir ağaçları bulunmaktadır. Hadrammutun toprakları da şöyle şöyledir,” Adam dedi ki: “Evet ey müminlerin emin, Allah’a yemin olsun ki sen onu gören bir adam gibi anlatıyorsun.” Hz. Ali dedi ki: “Ben onu görmedim ancak o bana anlatıldı.” Hadramutlu adam dedi ki: “Oranın neyi var ki sana anlatıldı ey mûmininlerin emiri?” Hz. Ali dedi ki: “Orada Hud (a.s.)’m Kabri bulunmaktadır.
İbn-i İsâk diyor ki: “Âd kavminin hz. Hud’un kendilerine peygamber olarak gönderildiği zaman kaldığı yer, Ahkaf bölgesi idi. Ahkâf, Yemendeki Umman ile Hadramut arasındaki kumluk bölgedir. Âd kavminin yaşadığı yer burası olmasına rağmen Allah’ın kendilerine verdiği güç ve kuvvet sayesinde bütün yeryüzüne yayılmış ve insanları kendilerine boyun eğdinmişlerdi. Onlar, putlara tapan put perest insanlardı. Allah onlara, içlerinde soy ve mevki bakımından en üstünleri olan Hud’u Peygamber olarak gönderdi. Hud onlara, Allah’ı birlemelerini, onunla birlikte başka ilahlar edinmemeleri ve insanlara zulmetmekten ellerini çekmelelerine emretti. Onlar da karşı geldiler. Hud’u yalanladılar. “Bizden daha kuvvetli kim vardır?” dediler. İçlerinden çok az kimseler, Hz. Hud’a iman ettiler. Onlar da imanlarını gizliyorlardı. Bunlardan biri de Mersed b. Sa’d b. Ufeyr idi. Hud, kavmi, Allaha isyan etmeye, Peygamberlerini yalanlamaya, yeryüzünde çokça fesat çıkarmaya ve tağutlaşmaya, devam ettiler. Her tepenin başına bir bina kurup onunla eğlendiler. Bunun üzerine Hud onlara “Siz, her iepe-ye bir bina kurup onunla eğlenir misin? Dünyada ebedi kalacağınızı umarak sağlam köşkler (fabrikalar) mi edindiniz? Birini yakaladığınız zaman ona zorbaca mı davranırsınız. Allah’tan korkun ve bana itaat edin. [4][99]dedi. Onlar da cevaben dediler ki: “Ey Hud, bize apaçık bir delil getinnedin. Bizler de sırf senin
sözünle ilahlarımızı barakacak değiliz. Sana inanacak da değiliz. Sana ancak şunu deriz: “İlahlarımızdan bazısı seni çarpmış.” Hud da dedi ki: “Allah’ı şahit tutarım. Siz de şahit olun ki ben sizin Allah’ı bırakıp ortak koştuklannızüan beriyim. Hep birlikte yapacağınız hileyi bana yapın. Sonra elinizden gelirse bana hiç fırsat vermeyin. Ben, benim ve sizin rabbiniz olan Allah’a güvendim. Hareket eden hiçbir canlı varlık yoktur ki, onun tasarrufu Allah’ın elinde olmasın. Şüphesiz, rabbimin yolu dosdoğru yoldur. [5][100]
Hud kavmi böyle yapınca Allah, üç yıl onlara yağmur yağdırmadı. Böylece çok sıkıntılara düştüler. O zamanlarda insanların başına bir bela veya kıtlık gelince onu kendilerinden kaldırması için Allah’a Mekke’deki Beytül Haram’da dua ederlerdi. Müşrikler de Müslümanlar da böyle yaparlardı. O zamanda Mekke’ye Âmâlika kavmi hakimdi. Bunların liderleri Muaviye b. Bekr idi. Onun annesi, Âd kavmindendi. Âd kavmi, kıtlığı kendilerinden kaldırması için Allah’a dua etmek üzere Mekke’ye bir heyet gönderdi. Muaviye b. Bekr, gelen dayısı oğullarına İkramda bulundu. Onlar oraya gelme amaçlanın unutup zevkü saf ay a daldılar. Nihayet Âmâlukanm lideri Muaviye b. Bekr, bir şiir yazıp cariyelerine okutarak onları uyardı. Onlar Allah’a yalvarıp kendilerine yağmur yağdırmasını dilediler. Allah onlara, beyaz, kımıızı ve siyah olmak üzere üç bulut gönderdi. Bunlardan birini istemelerine dair bir ses işittiler. Onların liderleri de, siyah bulutun içinde daha çok yağmur bulunacağı düşüncesiyle onu istedi. Halbuki o bulut, toz duman dolu bir buluttu. Allah bu bulutu, Âd kavminin bulunduğu yere gönderdi. Bulut onlara bir vadiden görününce sevindiler. Ve “Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur.” dediler. Allah da onlara: “Hayır, o, hemen inmesini istediğiniz şeydir. O bir rüzgardır. Onun içinde, rabbinin emriyle her şeyi yerle bir edecek can yakıcı bir azap vardır.” buyurdu. [6][101] Allah bu rüzgarı onlara yedi gece ve sekiz gün musallat etti. Rüzgar devamlı esiyordu. Âd kavminin hepsini helak etti. Hiçbir kimse bırakmadı. Hud Peygamber, kendisine iman edenlerle birlikte bir bahçeye gitmişlerdi. Rüzgardan onlara, hoşlarına gidecek bir esinti ulaştırıyordu. Âd kavmini ise yerden yere vuruyor ve beyinlerini taşlarla eziyordu. [7][102]
70- “Sadece Allah’a ibadet etmemiz ve atalarımızın taptıklarını ter-ketmemiz için mi bize geldin? Eğer doğru süylcnlerdcn isen, tehdit ettiğin azabı bize getir.” dediler.
Kavmi Hûd’a şu cevabı verdi: “Sen bize, yalnızca Allah’a ibadet edip taptığımız diğer ilahlarımızı terketmemiz için mi geldin? Bizleri, cezalandırılmakla tehdit ediyorsun. Eğer sözlerinde doğru isen, vaadettiğin azabı bize getir de görelim.”
Başka birâyette de bu sapık insanların Hakka boyun eğmeleri gerekirken, ona karşı çıkıp Allah’ın azabını istedikleri şöyle beyan edilmektedir: “Yine bir zaman onlar: “Ey Allah’ım, eğer bu Kur’an, nezdinden indirilmiş hak bir ki-tapsa, gökten üzerimize taşlar yağdır veya bize, can yakıcı bir azap ver.” demişlerdi. [8][103]