TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 185. AYET-İ KERİME
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
185- O sayılı günler Ramazan ayıdır ki, insanlara doğru yolu gösteren hidayeti ve hakkı batıldan ayırmayı açıklayan Kur’an bu ayda indirildi. Sizden kim o aya erişirse, onu oruçla geçirsin. Kim hasta olur veya yolculukta bulunur da oruç tutamazsa, tutamadığı günler sayısınca, başka günlerde oruç tutsun, Allah sİ7,c kolaylık diler, zorluk dilemez ki böylece sayıyı tamamlayasınız. Sizi doğru yola ilettiği için Allah’ı yüceltesiniz ve şükredesiniz.
O sayılı günler, insanları doğru yola ileten, helal ve haramı açıklayan, hakkı ve bâtılı ayıran Kur’anın inmeye başladığı Ramazan ayıdır. Kim, mukim olduğu halde Ramazan ayına erişirse o ayı sonuna kadar oruçla geçirsin. Kim de hasta olur veya yolculukta bulunur da orucu yerse, yediği günler sayısınca Ramazan dışındaki günlerde oruç tutsun. Allah, bu hükmü size göndermekle sizin için hafiflik ve kolaylık diler. Zorluk ve meşakkat dilemez ki böylece yolculuk ve hastalıkla tutamadığınız günlerin sayısını tamamlayasınız ve size vermiş olduğu hidayet ve başarıdan dolayı, bayram günü tekbirlerle onu yüceltesiniz ve bu nimetlerinden dolayı ona şükredesiniz.
Allah Teâlâ bu âyet-i kerimede, İslamın temel ibadetlerinden biri olan orucun farziyetini beyan etmektedir. Orucun farz kılınışının hikmetleri pek çoktur. Bu konuda Resulullah efendimizden varid olan şu hadis-i şerifleri zikretmek mümkündür.
Resulullah (s.a.v.) efendimiz buyuruyor ki:
“Sizden kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin. Çünkü evlenmek, gözü zinaya karşı daha iyi kapatır ve namusu daha iyi muhafaza eder. Kimin de evlenmeye gücü yetmezse oruç tutsun. Çünkü oruç, onun için bîr bağdır. Cinsi arzuları frenler)
Peygamber efendimiz bu hususta diğer bir hadis-i şerifinde de şöyle buyuruyor;
“Oruç bir kalkandır. Oruçlu insan hayasızlık yapmaz, cahilce davranmaz, bir kimse onunla dövüşmek veya sövüşmek isterse oruçlu, o kişiye “Ben oruçluyum, ben oruçluyum.” desin. Hayatım, kudret elinde olan Al-laha yemin olsun ki oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir. Oruçlu, yemeyi, içmeyi ve cinsi arzularını, benim için terk eder. (Allah Teâlâ buyuruyor ki:) Oruç benim içindir onu mükâfatlandıracak ta benim. İyiliğin karşılığı bir’e on’dur.
Peygamber efendimiz (s.a.v.) diğer hadis-i şeriflerinde de şöyle buyuruyor:
“Kim, Ramazan orucunu, inanarak ve sevabını Allahtan bekleyerek tutarsa onun geçmiş günahları affedilir.
“Ramazan geldiğinde gök kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulur.
Taberi diyor ki: “Arap dilini bilen bir kısım insanlar, “Ramazan” kelimesinin kökünden geldiğini, mânâsının da “Yakan” “Kızdıran” demek olduğunu. Ramazan ayına bu adın verilmesinin, kendisinde şiddetli sıcak olmasından kaynaklandığını, öyleki bu sıcağın şiddetinden deve yavrularının bile yandığını söylemişlerdir.
Mücahid ise “Ramazan” kelimesini tek olarak kullanmaktan kaçınarak “Bu belki de Allahın isimlerinden biridir, biz onu, Allah Teâlâ’nın kullandığı gibi kullanıp ona “Ramazan ayı” diyelim.” demiştir.
Âyet-i kerimede. Ramazan ayının içinde, Kur’an’ın indirildiği zikredilmektedir. Bundan maksat, Kur’an’ın kadir gecesinde bir bütün olarak levh-i mahfuzdan dünya semasına, diğer bir adıyla “Beytül Mu’mura yahut Beytül İz-ze’ye indirilmesidir. Daha sonra da peyder pey çeşitli münasebetlerle Hz. Muhammed (s.a.v.)’e indirilmiştir. Nitekim Abdullah b. Abbas, Said b. Cübeyr ve Şa’bî bu âyeti bu şekilde izah etmişlerdir. Bu hususta Abdullah b. Abbasın özetle şunları söylediği rivayet edilmektedir: “Kur’an bir bütün olarak Ramazan ayının içinde bulunan ve “Mübarek” adıyla vasıflandırılan “Kadir” gecesinde”, yazılmış sahifelerden alınıp “Beytül Ma’mur” denen yere indirilmiştir. Beytül Ma’mur da dünya semasındaki yıldızların mevkileridir. Kur’an daha sonra da oradan peyder pey Hz. Muhammed (s.a.v.)’e indirilmiştir. Bu inişler, bir kısma emirler, yasaklar ve savaşlara ait hükümler gerektikçe devam etmiştir.
Vasile ise, Resulullah’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“İbrahim’e inen sahifeler, Ramazanın ilk gecesinde indirilmiştir. Tevrat Ramazanın altıncı gününde İncil ise on üçüncü gününde Kur’an da yirmi dördüncü gününde indirilmiştir.”
Ayet-İ kerimede: “Sizden kim o aya erişirse onu oruçla geçirsin.” buyurulmaktadır. Müfessirler bu âyet-i kerimenin bu bölümünü çeşitli şekillerde izah etmişlerdir.
a- Her kim evinde mukim olarak bulunduğu halde Ramazan ayına erişecek olursa o kimsenin, bütün Ramazan ayını oruçla geçirmesi gerekir. Öyle ki Ramazan ayında yolculuğa çıksa bile orucunu tutmak zorundadır. Zira önemli olan, kişinin Ramazan ayının başındaki durumudur. Ramazan başladığında kişi mukim ise sonuna kadar mukimdir. Ramazan İçinde yolculuğa çıksa bile durum aynıdır. Kişi şayet Ramazan başladığında yolcu ise oruç tutup tutmamakta serbesttir.
Bu görüş, Ubeyde es-Selmani, Süddi, Hammad, İbrahim en-Nehai, Abdullah b. Abbas ve Hz. Aliden rivayet edilmiştir.
b- Diğer bir kısım müfessirler ise, âyet-i kerimenin bu bölümünün mânâsının, “Sizden kim. Ramazan ayının ne kadarında hazır bulunacak olursa o kadarını oruçla geçirsin.” yani, “mukim olduğu kadarının orucunu tutsun. Yolculuğa çıkınca orucunu yeyip daha sonra tekrar tutmasında mahzur yoktur.” demek olduğunu söylemişlerdir.
Bu görüş. Ebu Mey sere, Hz. Ali, Şa’bî, Hakem, Hammad, Hasan-ı Basri ve Said b. el-Müseyyeb’den rivayet edilmiş, Ebu Meysere ve Hz. Alinin Ramazanda yolculuk yaptıklarında oruç tutmadıkları nakledilmiştir.
c- Başka bir kısım âlimler de âyetin bu bölümünü şöyle izah etmişlerdir. “Sizden kim, akıllı, buluğ çağına ermiş ve mükellef olduğu halde Ramazan ayına erişecek olursa onu oruçla geçirsin.” Bunlara göre, deli bir kimse, Ramazan ayının bitmesine bir gün kala akıllanacak olsa. Ramazan ayına mükellef olarak yetişmiş olduğundan Ramazan orucunun tümünden sorumludur. Son bir günün orucunu tuttuğu gibi diğerlerini de kaza eder. Fakat Ramazan bittikten soma akıllanacak olsa, Ramazan ayma mükellef olarak yetişmediğinden Ramazan orucunu kaza etmesi gerekmez.” Bu görüş, Ebu Hanife ve arkadaşlarından nakledilmiştir.
Taberi, Ebu Hanife ve arkadaşlarından nakledildiğini söylediği bu görüşün anlamsız olduğunu söylemiştir. Çünkü Ramazan ayını deli olduğu halde geçirenin, Ramazan orucunu tutmakla yükümlü olmadığım söylemek, Ramazan ayını baygın halde geçirenin de bu ayın orucunu tutmak zorunda olmadığım söylemeyi gerektirir. Halbuki bütün âlimler, Ramazanın tümünü baygın halde geçirip te Ramazandan sonra ayılan kişinin Ramazan orucunu kaza etmesi gerektiği hususunda ittifak etmişlerdir. O halde Ramazan boyunca aklı başında olmayan herkes te baygın kişinin durumuna tabi olur. Durum böyle olunca âyeti yukarıdan zikredildiği şekilde izah etmeleri batıldır,” Taberi sözlerine devamla diyor ki: “Âyeti bu şekilde izah etmek batıl olduğuna göre onu: “Kim Ramazan ayında mukim olarak erişirse onun tümünü oruç tutarak geçirmek zorundadır. Yolculuk yapsa dahi orucunu bozmamalıdır.” şeklindeki te’vil daha batıl ve daha fasittir. Çünkü Resulullahın, Mekkenin fethi yılında Ramazan ayının bir kısım günlerini oruçla geçirdikten sonra yola çıkınca hem kendisinin orucunu bozduğuna hem de sahabilerine, oruçlarını bozmaları için emir verdiğine dair, birbirini destekleyen hadis-i şerifler nakledilmiştir. Bu hususta Abdullah b. Ab-bas diyor ki:
“Resulullah (s.a.v.) Ramazan ayında yola çıktı. Oruca başlamış durumdaydı. “Usfan” denen yere varınca bir kap ile su istedi ve onu gündüzün İçti. İnsanlar onu görüyorlardı. Sonra Resulullah yemek yedi Başka bir rivayette, Abdullah b. Abbas şöyle demiştir:
“Resulullah Ramazan ayında oruç tutarken yolculuğa çıktı. “Ku-deyt” denen yere varınca ona bir kapla süt getirildi. Resulullah onu içti, orucunu bozdu, sahabilcri de bozdular.
Hamza b. Amr diyor ki:
“Ben, Resulullaha, yolculukta oruç tutmanın hükmünü sordum o da buyurdu ki: “Oruç tutmak istersen tut. Orucu yemek istersen ye.
Ebu Said el-Ffudri diyor ki:
“Biz,Ramazan ayındaRcsulullahücyokulukyapıyorduk. İçimizden bazılarımız oruçlu oluyor bazılarımız da oruçlarını yiyorlardı. Ne oruç tutanlarımız oruç yiyenleri ayıplıyor ne de oruçlarını yiyenler oruç tutanları ayıplıyorlardı.
Cabirb. Abdullah diyor ki:
“Biz, Resulullah ile beraber yolculuk yaptık. Bazılarımız oruç tutuyor bazılarımız yiyorlardı.
Taberi diyor ki: “Zikredilen bu deliller, yukarıda beyan edilen iki görüşün fasit olduklarını ortaya koyduklarına güre “Kim Ramazan ayını mukim olarak geçirecek olursa onun tümünü oruç tutmakla yükümlüdür. Kim de o ayda hasta olur veya yolculuğa çıkacak olursa orucunu yiyebilir. Yediği günler sayısınca başka günlerde oruç tutar.” şeklindeki izahın doğru olduğu ortaya çıkmış olur.
Âyet-i kerimede: “Kim hasta olur veya yolculukta bulunur da oruç tutamazsa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutar.”
Tutmaktadır. Burada zikredilen ve oruç tutmamaya imkân veren hastalığın ne derecede bir hastalık olacağı hususunda farklı görüşler zikredilmiştir.
Hasan-i Basri ve İbrahim en-Nehaiye göre orucu yemeye imkân veren hastalık, kişinin, ayakta namaz kılmasına engel olacak kadar bir hastalıktır. Eğer kişi, hastalığından dolayı ayakta namaz kilarmyorsa işte bu kişinin Ramazan orucunu yeyip sıhhata kavuştuktan sonra, tutamadığı günler sayısınca kaza etmesi gerekir.
İmam Şafiiye göre ise Ramazanda oruç tutmamaya imkân veren hastalık, oruç tutanın durumunu beklenmedik bir çekikle değiştirecek olan bir hastalıktır.
Muhammed b. Şîrîne göre ise, lif*rhaiic”’ bir lm>t:ıhk. Ramazanda oruç tutmamaya ruhsat sağlar.
Taberi diyor ki: “Bize göre doğru olan görüş, halinde orucun tutulmaması na ruhsat verdiği hastalık, oruç bir şekilde sarsan hastalıktır.” diyen görüştür. Böyle bir durumda uıa;. Vr Iıa^ih. Ramazanda oruç tutmayıp sonra kaza edebilir. Böyle bir kimseyi, oıuç tutma) ı zorlamak, kişiyi zor işle mükellef tutmak olur ki, Allah îealanın: “Allah size kolaylık diler zorluk dilemez,” beyanına ters düşer.
Müfessirler, yolcu olan insanın Ramazanda orucunu yemesinin şart mı yoksa bir ruhsat mı olduğu hakkında farklı görüşler zikretmişlerdir.
a- Bazılarına göre, Ramazan ayında yolculuk yapanın orucunu yemesi şarttır. Zira bu, yolculuk yapan kimseye Allah teala tarafından verilen bir ziya-fetir. Bu ziyafeti kabul etmek gerekir. Bunlara göre Ramazan ayında yolculuk yapan kişi ve oruç tutacak olursa bu orucu Ramazan orucu yerine geçmez, mukim olduktan sonra yolculuk anında oruçlu veya oruçsuz olarak geçirdiği günlerin hepsi için orucunu kaza eder. Bunlara göre mukim ve sağlam olan kişiye Ramazan ayında oruç tutmak gerekli olduğu gibi misafir olana da Ramazan geçtikten sonra yolculuk yaptığı günler kadar oruç tutması gereklidir. Bu görüş. Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer, Dehhak, Hz. Ömer, Ebu Hureyre ve Urve b, Zübeyrden nakledilmiş ve bu hususta Abdurrahman b. Avf in da Resulullahın şöyle buyurduğunu rivayet ettiği nakledilmiştir. “Yolculuk halinde oruç tutan kimse, mukim iken orucunu yiyen kimse gibidir.
b- Diğer bir kısım müfessirler ise, Ramazanda yolculuk yapan kimsenin orucunu yemesi, Allah tarafından ona tanınmış olan bir ruhsattır. Yolcu, Ramazan ayında orucunu tutacak olursa borcunu ifa etmiş olur. Orucunu yiyecek olursa Ramazanın dışındaki günlerde onları kaza eder.” demişlerdir.
Bu görüş, Ömer b. Abdülaziz, Urve b. Zübeyr, Ömer b. el-Hattab, Enes b. Mâlik, Osman b. Ebil As, Aîâ, Said b. Cübeyr, Hasan-i Basri, Mücahid ve Kasım b. Muhammed gibi sahabi, tabiin ve mtifessirlerden rivayet edilmektedir.
Taberi de bu görüşü tercih etmiş ve özetle şunları söylemiştir: Âyet-i kerimede ruhsat, yolcu ile hastaya birlikte tanınmıştır. Şayet hasta Ramazanda kendisini zorlayarak oruç tutacak olursa orucunun sahih olacağı, iyileştikten sonra Ramazanın dışındaki günlerde, hasta iken tuttuğu oruçları kaza etmeyeceği hakkında icma vardır. Hasta ile yolcu aynı âyette zikredilirken. “Ramazanda hastanın oruç tutmaması bir ruhsat, yolcunun tutmaması ise bir şarttır.” demek nasıl doğru olabilir? Durum hasta için ne ise yolcu için de odur. Diğer yandan Allah tealanın, âyetteki şu ifadesi, buna başka bir delil getirmeye ihtiyaç bırakmamaktadır. “Allah sizin için kolaylık diler zorluk dilemez.” Ramazan’da yolculuk yaparken orucunu tutan kimsenin, orucunu tutmamış kabul edilmesi ve mukim olduğu zaman, oruç tuttuğu halde onu kaza etmesi gerektiğini söylemekten daha zor bir şey var mıdır? Yolcu kendisi için zor olanı seçmiş ve oruç tutmuştur. Buna rağmen onun, orucunu kaza etmesi gerektiğini söylemek onu büyük bir zora koşmaktır. Yine Ramazan’da yolculuk yapan kimsenin, orucunu tutup tutmamakta serbest okluğuna dair Resulullah’tan. birbirini destekleyen bir çok hadis rivayet edilmiştir. Bu hadisler başka delile ihtiyaç bırakmamışlardır. Bu hususta daha Önce zikredilen hadislere ilaveten, yıl boyunca oruç tutan Hamza b. Amr’in rivayet ettiği şu hadisi de görelim. Hamza diyor ki: “Dedim ki:
“Ey Allanın Resulü, ben yolculuk sırasında oruca devam ediyorum buna ne dersiniz?” Resulullah da “Dilersen tut dilersen tutma.” buyurdu. Hamza diğer bir rivayette şöyle demiştir:
“Dedim ki: “Ben, yolcu iken oruç tutmaya güç yetirebilecek biriyim. Benim, oruç tutmamda bir mahzur var mı?” Resulullah buyurdu ki: “Bu, Allah tarafından bir ruhsattır. Kim bu ruhsatı kullanacak olursa güzel bir şeydir. Kim de oruç tutmayı severse onun için bir mahzur yoktur.
Taberi diyor ki: “Şayet, Cabirden rivayet edilen şu hadis-i şerif delil gösterilerek bu görüşe karşı çıkılmaya çalışılacak olursa cevaben denilir ki: “Hadis-i Şerifte, yolculuk esnasında oruç tutan kimsenin takatsiz hale gelerek yere düştüğü, bu yüzden oruç tutmasındansa tutmamasının daha evlâ olduğu muhakkaktır. Zira Allah teala bir kimsenin kendisini bizzat tehlikeye-atmasıni yasaklamıştır.
Cabir b. Abdullah diyor ki:
“Resulullah, bir ağacın gölgesinde bulunan ve üzerine su serpilen bir adamın yanından geçti ve “Bu arkadaşınızın neyi var?” diye sordu. Dediler ki: “Ey Ailahin Resuiü, o oruçludur.” Resulullah: “Yolculuk yaparken oruç tutmanız takva değildir. Sizler, Allanın size vermiş olduğu ruhsatı alın ve kabul edin.” dedi
Taberi sözlerine devamla diyor ki: “Resulullahtan,
“Yolcu iken oruç tutan, mukim iken oruç yiyen gibidir. şeklinde rivayet edilen haberlere gelince, bu haberler doğruysa belki de bunlar, yukarıda zikredilen, ağacın gölgesinde alınıp üzerine su serpilen adamın durumuna öüşm kimseler için söylenmiştir. Aslında bu gibi haberlerin Resuluiiaha isnad edilmesi doğru değildir. Çünkü senetleri pek zayıftır. Bu gibi haberleri diîîi delil olarak göstermek caiz değildir.
Âyet-i kerimede: “Allah size kolaylık diler zorluk dilemez.” buyurul-maktadır. Abdullah b. Abbas, Mücahid ve Dehhaka göre burada zikredilen “Ko-laylık”tan maksat, “Yolcu iken oruç tutmamaktır.” “Zorluk”tan maksat ise “Yolcu iken oruç tutmaktır.” Bu hususta Abdullah b. Abbasın şöyle dediği rivayet edilmektedir: “Ramazan ayında yolculuğa çıkan kimse kendisim oruç tutmaya da zorlamaz tutmamaya da. Çünkü Allah teala: “Allah sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez.” buyurmuştur.