sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 20. AYET

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 20. AYET
20.10.2023
552
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

20- Şimşeğin çakması neredeyse gözlerini alır. Şimşek onları aydın­lattıkça ışığında yürürler. Üzerlerine karanlık çökünce de dikilip kalırlar. Eğer Allah dikseydi, onların işitme ve görmelerini giderirdi. Şüphesiz ki Allah, her şeye kadirdir.

Şimşeğin ışığının şiddeti ve parıltısı neredeyse gözlerini alır. Şimşek on­ları aydınlatınca ışığında yürürler. Şimşeğin aydınlığı üzerlerinden çekilip ka­ranlık çökünce de yürüyemez olur, bulundukları yerde kalakalırlar. Eğer Allah dileseydi onların işitme ve görme duyulanın yok ederdi. Şüphesiz ki Allah, her-şeye gücü yetendir

Âyet-i kerimede iman, çevreyi aydınlatan bir nur’a, inkâr, nifak ve şüp­he ise karanlığa benzetilmiştir. Münafıklar imana yaklaştıklarında onun nurun­dan faydalanmakta, ondan uzaklaştıkça da münafıklığın zifiri karanlıklarına gö­mülmektedirler.

Bunların, iman ışığından istifade etmeleri, pek az ve kısa süreli olduğu için bu istifadeleri, gecenin karanlığında şimşeğin, ortalığı bir anlık aydınlatma­sından faydalanan kişinin edindiği faydaya benzetilmiştir. Ayrıca iman ışığı çok güçlü olduğu için, şimşeğin kuvvetli ışığına benzetilmiştir. Münafıkların iman nurundan faydalanmaları, dünyada ekle ettikleri menfaatlerdir. Düşmanlara kar­şı zafer ganimetlerinden faydalanma, mal ve soylarının çoğalması ve mallarını emniyete almaları bu tür menfaatlerdendir. Bu menfaatleri elde ettikçe razı olur­lar. Aksi halde İslam’a kızarlardı.

Âyet-i kerimede “Eğer Allah dileseydi onların işitme ve görmelerini giderirdi.” buyurulmakta ve kâfirler, göz ve kulaklarının yok edilecekleriyle tehdit edilmektedirler. Diğer organlarının yok edilecekleriyle tehdit edilmemiş­lerdir. Bunun sebebi, göz ve kulakların bu ve daha önce geçen “Şimşeğin çak­ması neredeyse gözlerini alır.” “Ölüm korkusuyla parmaklarını kulakları­na tıkarlar.” âyetlerinde bu organlar zikredildiği için münafıklar bu organları­nın yok edilmeleriyle tehdit edilmişlerdir. Nitekim bundan önceki âyette de “Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.” ifadesiyle tehdit edilmişlerdir. Böy­lece, Allah tealanın, güç ve kudret sahibi olduğunu hissetsinler, kendilerini ce­zalandırmasından kaçınsınlar ve yaptıklarından vaz geçip Allah’a tevbe etmeye koşsunlar.

Âyet-i kerimenin sonunda, Allah teala kendisini her şeye gücü yetmekle sıfatlandırmıştır. Böylece münafıkları yakalamasından ve cezalandırmasından sakındırmıştır. Onlara “Ey münafıklar, benim, Peygamberimin ve bana iman eden müminlerin, sizi, aniden yakalamamızdan korkun. Zira ben, bunları yapmaya kadirim.” buyurmuştur.

Bakara suresinin buraya kadar zikredilen yirmi âyetinde insanlar dört kıs­ma ayrılmışlardır. Bunlardan birincisi gerçek müminlerdir. İlk dört âyet, bunları ve âhirette görecekleri mükâfaatı beyan etmektedir.

İkincisi ise açıkça kâfir olanlardır. Müminleri vasıflandıran âyetlerden sonra gelen iki âyet te bunları anlatmaktadır.

Üçüncüsü ise tam münafık olanlardır. Etrafı aydınlatmak için ateş yakan kimseler bunlara misaldir.

Dördüncü ise, imanla münafıklık arasında bocalayan kimselerdir. Yağ­murlu karanlık gecede, gök gürültüsünden kurtulmak için parmaklarını kulakla­rına tıkayan ve etrafı aydınlatan şimşekten istifade etmeye çalışan kimseler de bunlara misaldir.

Peygamber efendimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor:

“Kalbler dört kısımdır. Birincisi, içinde kandil gibi bir şey yanan ve parlayan arınmış kalb, ikincisi perdelenmiş perdesinin ağzı bağlanmış kalb. Üçüncüsü ters dönmküş kalb. Dördüncüsü ise teneke gibi olan kalb-dir.Arınmış olan kalb, müminin kalbidir. İçindeki kandil ise nurudur. Per­delenmiş kalb ise kâfirin kalbidir. Ters dönmüş olan kalb de münafıkın kalbidir. Bu kimse önce İslam’ı kabul etmiş daha sonra dönmüştür. Teneke gibi olan kalb ise içinde hem imanı hem de münafıklığı barındırmaya çalı­şan kalbdir. Ondaki iman, temiz suların beslediği bir baklaya benzer. Mü­nafıklık ise, kan ve irinin toplandığı bir yaraya benzer. Onların hangisi ga­lip gelirse kalb o tarafa yönelir.

Peygamber efendimiz bir diğer hadis-i şerifinde de münafık! tanıtarak şöyle buyuruyor:

“Kim de şu dört özellik bulunursa o kimse tam bir münafıktır. Bu özelliklerden sâdece bir tanesi kendisinde bulunan kimse ise bunu terkedînceye kadar münafıklıktan bir özellik taşımaktadır. Bu özellikler şunlar­dır: Ona bir şey emanet edildiğinde emanete ihanet eder. Konuştuğunda yalan söyler. Söz verdiğinde sözünden döner. Birisiyle tartıştığında fâcîrleşir. (Haktan ayrılır, edepsizleşir)Diğer bir Hadis-i Şerifte de şöyle buyurulmaktadır:

“Münafıkın alâmeti üçtür. Konuştuğunda yalan söyler. Vaat ettiğinde vaadinden döner. Kendisine bir şey emanet edildiğinde emanete hıyanet.”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.