TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 226. AYET-İ KERİME
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
226- Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenler, dört ay bekleyebilirler. Eğer bu süre içinde yeminlerinden dönerlerse, şüphesiz ki Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
Kadınlarıyla cinsi münasebette bulunmayacaklarına yemin edenlerin bekleme süreleri dört aydır. Eğer bu süreden sonra yeminlerinden dönerlerse Allah onları, yapmış oldukları yeminlerinden dolayı affeder. Çünkü o, mümin kullarına acıyıcıdır.
Kişinin, hanımıyla belli bir süre için cinsi münasebette bulunmayacağına dair yemin etmesine “İyla” denir. Müfessirler, erkeğin nasıl bir yemin yapması halinde “İyla” yapmış olacağı hususunda farklı görüşler zikretmişlerdir:
a- Hz. Ali, Abdullah b. Abbas. Hasaıvı Basri, Atfı ve İbn-i Şihab ez-Züh-riye göre kişinin, hanımına zarar vermek için kızgın bir halde, ona yaklaşmayacağına dair yenlin etmesi “İyla” sayılır. Bunlara göre kişinin, hanımına zarar vermek için değil de faydalı gördüğü başka bir sebepten dolayı ona yaklaşmayacağına dair yemin etmesi “İyla” sayılmaz. Mesela kişi, çocuğunu emziren hanımını hamile bırakmamak için ona, çocuğu emzikten kesilinceye kadar yaklaşmayacağına dair yemin etmesi “İyla” sayılmaz. Çünkü Allah teala “İyla” yapan erkek için takdir ettiği süreyi, erkek tarafından kadına yapılan baskı ve zorlamadan kadını kurtarmak için bir çıkış yolu kılmıştır.
Erkeğin, karısına yaklaşmayacağına dair yemin etmesinde ona baskıda bulunmayı veya zarar vermeyi kastetmemesi halinde “İyla”nın asıl sebebi mevcut olmaz. Zira böyle bir durumda erkek, aile efradının ve hanımının menfaatini düşünmektedir. Bu nedenle kadına zarar verme amacını taşımayan “Yaklaşmama yeminleri” “İyla” sayılmaz. Bu hususta Ümmü Atiyye diyor ki: “Kocam Cübeyr bana dedi ki: “Kendi çocuğunla birlikte kardeşimin çocuğunu da emzir.” Dedim ki: “Ben ikisini de birlikte emzirmeye güç yetiremem.” Cübeyr, ben çocuğu memeden kesinceye kadar bana yaklaşmayacağına dair yemin etti.
Ben çocuğu memeden kesince Cübeyr onu alıp bir toplantıya götürdü. Çocuğu görenler Cübeyre: “Bunu ne güzel beslemişsiniz.” dediler. O da: “Ben hanıma, çocuğu memeden kesinceye kadar yaklaşmayacağıma dair yemin etmiştim.” dedi. Orada bulunanlar: “Bu bir İyla’dır.” dediler. Bunun üzerine Cübeyr, Hz. Aliye gitti, ondan bu hususta fetva istedi. AH de dedi ki: “Eğer sen bu yeminini kadına kızdığından dolayı yaptıysan hanımın sana helal değildir. Şayet ona kızarak yapmadıysan o senin hanımındır.”
b- İbrahim en-Nehai, İbn-i Şîrîn ve Şa’bî’ye göre ise, erkeğin, hanımına yaklaşmayacağına dair yapmış olduğu her türlü yemin “İyla” sayılır. Kişinin, öfkeli bir şekilde veya sakin bir halde bunu yapması farketmediği gibi kadına zarar vermeyi veya çocuğu emzirtmesi gibi bir fayda sağlamayı düşünmesi de farketmez. Zira âyet-i kerime “İyla”yı mutlak bir şekilde zikretmiştir. Herhangi bir yemin şekline tahsis etmemiştir. Bu itibarla kişinin, hanımıyla cinsi münasebette bulunmayacağına dair yaptığı her türlü yemin “İyla”dır.
c- Şa’bi, Hakem ve Said b. el-Müseyyebc göre erkeğin, hanımının hoşuna gitmeyen her yemini “İyla”dır. İsterse kadınla cinsi münasebette bulunmayacağına dair isterse onunla konuşmayacağı gibi hususlara dair yemin etsin. İster öfkeli halinde yemin etsin isterse normal halinde. Bu hususta Şa’binin şöyle dediği rivayet edilmektedir: Kan ile kocasının arasına girecek her yemin iyladır. Mesela kocasının: “Allaha yemin olsun ki ben seni kızdıracağım.” veya “Allaha yemin olsun ki ben sana kötü davranacağım.” yahut “Allaha yemin olsun ki ben seni döveceğim.” şeklindeki yeminleri, iyladır.
İbn-i Ebİ Zi’b diyor ki: “Bir adam karısına “Eğer ben seninle bir sene içinde konuşacak olursam sen benden boşsun.” dedi. Sonra bu meseleyi Kasım ve Salime sordular. Onlar da dediler ki: “Eğer sen onunla bir seneden önce konuşacak olursan o senden boş olur. Eğer konuşmayacak olursan dört ay geçtikten sonra boş olur.” Bu görüşte olanlar görüşlerine gerekçe olarak şunu zikretmişlerdir. Allah tealanın, iyla yapan koca için takdir ettiği dört aylık süre, kadının, kocasının sohbet ve muhabbetinden mahrum olmasına engel olması içindir. Bu itibarla kocanın karısıyla konuşmayacağına dair vb. yeminleri yapması kadının kendisiyle olan sohbet ve muhabbetini kesmesi bakımından, kadına yaklaşmayacağına dair yaptığı yeminden daha aşağı değildir.
Taberi diyor ki: “İyla, erkeğin, hanımıyla cinsi münasebette bulunmayacağına dair, iyla müddetinden daha uzun bir süre için yemin etmesidir.” diyen görüş daha evladır. Erkek bu yemini ister normal halinde yapsın isterse gazaplı iken yapsın farketmez.
Ayet-i kerimede “Eğer bu süre içinde yeminlerinden dönerlerse,” buyurulmaktadır. Müfessirler, iyla yapan erkeğin yeminlinden nasıl dönmüş olabileceği hususunda çeşitli görüşler zikretmişlerdir.
a- Abdullah b. Abbas, Mesruk, Âmir eş-Şâ’bi, Said b. Cübeyr, Said b. el- Müseyyeb, Hakem ve Şa’bî’ye göre, hanımıyla cinsi münasebette bulunmayacağına dair yemin eden kimsenin bu yemininden dönmesi sadece hanımıyla cinsi münasebette bulunmasıyla olur. Bunlara göre böyle bir yemini yapan erkek, hapsedildiğinden veya uzun bir yolculuğa çıktığından yahut hasta olduğundan dolayı, iyla müddeti olan dört ay içinde hanımıyla cinsi münasebette bulunmazsa hanımı kendisinden boş olur. Görüldüğü gibi bunlar, erkeğin fiilen hanımına dönmesine engel olacak herhangi bir mazereti kabul etmemektedirler.
b- Hasan-ı Basri, İkrime, Ebu Vâil, Zühri, Abdullah b. Mes’ud’ıın, arkadaşları, Alkame, İbrahim en-Nehai, Katade, Hammad, Said b. el-Müseyyeb ve Rebi’ b. Enesten nakledilen diğer bir görüşe göre, .hanımıyla cinsi münasebette bulunmayacağına dair yemin eden kimsenin tekrar hanımına dönmesi, herhangi bir mazereti yoksa, fiilen münasebette bulunmasıyla olur . Şayet bu yemini yapan erkeğin, hastalık, yolculuk ve hapsedilme gibi herhangi bir özürü bulunursa veya tam “İyla” süresinin anında hanımı hayızlı veya nifaslı ise bu gibi hallerde erkeğin hanımına dönmesi sözle de olabilir, kalben karar vermesiyel de. Ancak bu âlimlerden bazıları, sözle dönülmesi halinde buna dair iki şahit tutmasını şart koşmuşlardır.
c- İbrahim en-Nehai, Hasan-ı Basri ve Ebu Ktlabeden nakledilen diğer bir görüşe göre, hanımıyla cinsi münasebette bulunmayacağına dair yemin eden kimsenin hanımına dönmesi, dille bunu belirtmesiyle olur. Bir öziirünün bulunup bulunmaması farksızdır.
Tabeh diyor ki: “Sahih olan görüş, hanımıyla cinsi münasebette bulunmayacağına dair yemin eden erkeğin tekrar hanımına dönmesi ancak onunla cinsi münasebette bulunmasıyla olur.” diyen görüştür. Zira yeminin mahiyeti, kadınla cinsi münasebette bulunmamaktır.
Bu yemini bozma da ancak bu yolla olur. Bununla birlikte, kadınla cinsi münasebette bulunmamaya dair özürü bulunan kimsenin, bu yemininden döndüğünde kalben kaar vermesi de dönme sayılır. Çünkü cinsi münasebette bulunmak buna gücü yeten için söz konusudur. Buna gücü yetmeyeni bununla mükellef tutmakkişiyi gücünün yetmediği şeyle yükümlü tutmak olur. Böyle bir Özürü bulunan bir kimsenin, yeminden sonra hanımına döndüğüne dair kararını diliyle; söylemesi ve bu olaya şahit tutulması gerekli değildir. Ancak bunu yapması bize göre daha iyidir.
Âyet-i kerimenin sonunda: “Eğer bu süre içinde yeminlerinden dönerlerse şüphesiz ki Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.” buyurul-maktadır. Müfessirler ayetin bu bölümünde zikredilen “Allanın bağışlamasından neyin kastedildiği hususunda iki görüş zikretmişlerdir:
a- Hasan-ı Basri ve İbrahim en-Nehaiden nakledilen bir görüşe göre, burada zikredilen: “Allahın affetmesinden maksat, iyla yeminini yapandan yemin keffaretinin düşmesidir. Bunlara göre bir erkek hanımıyla cinsi münasebette bulunmayacağına dair yemin eder sonra da bu yeminini bozacak olursa onun, yeminini bozmasından dolayı keffaret vermesi gerekmez.. Çünkü o, kötü bir şey İçin yemin etmemiştir.
Görüldüğü gibi bu görüşte olanların izahı: “Herhangi bir kötülüğü işlemek için yemin eden kimsenin, yeminini bozması halinde Ki bu gereklidir yemini için keffaret gerekmez” diyenlerin görüşüne uygundur.
b- Abdullah b. Abbas, Rebi’ b. Enes, Katade ve İbrahim en-Nehaiden nakledilen diğer bir görüşe göre burada Allahın affetmesinden maksat, iyla yapan erkeğin, yeminini bozması halinde Allahın onu âhirette cezalandırmamasıdır. Fakat böyle bir erkeğin, yeminini bozmasından dolayı yemin keffaret i vermesi gereklidir.
Görüldüğü gibi bu görüş,: “Yeminini bozan herkese yemin keffareti gerekir. İster bir iyilik yapmak için yemin etmiş olsun isterse bir kötülük.” diyen kişilerin görüşlerine mutabıktır. Tabeıi de bu görüşü tercih etmiştir.