TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 35. AYET
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
35- Ve şöyle demiştik: “Ey Âdem, sen ve eşin cennette kalın. Orada istediğiniz yerden bol boy yiyin. Yalnız şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.
Biz, Âdemi yarattıktan sonra ona şöyle demiştik: “Ey Âdem, eşinle birlikte cennette yaşayın. Oradaki nimetlerden bol bol yeyin. Orada ne güçlük vardır ne de yorgunluk. Cennetin neresinden dilerseniz oradan yeyin. Yalnız oradaki ağaçlardan belli bir ağaca yaklaşmayın. Yoksa Allah’ın koymuş olduğu hudutları aşan, zalim kimselerden olursunuz.
Taberi diyor ki: “Bu âyet-i kerime gösteriyor ki, İblis, Âdeme secde etmeye karşı kibirlenmesinden sonra cennetten çıkarıldı. Fakat o, yeryüzüne inmeden önce Âdem cennete yerleştirildi.” diyen görüş isabetlidir. Bu hususta Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mes’ud ve diğer bir kısım sahabilerin şöyle dedikleri rivayet edilmektedir: “Allah düşmanı İblis, Allahın lanete uğratmasından ve onu cennetten çıkarmasından sonra ve yeryüzüne inmeden Önce, Allahın yüceliğine yemin ederek, Allahın ihlaslı kullan hariç, onun soyundan gelenleri ve eşini mutlaka azdıracağını ve yoldan çıkaracağını söylemiştir. Allah da Âdeme bütün isimleri öğretmiştir.
Taberi diyor ki: “Müfessirler, Hz. Âdemin zevcesinin ne zaman yaratıldığı hakkında farklı görüşler zikretmişlerdir:
Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mes’ud ve diğer bir kısım sahabilerden nakledildiğine göre İblis, lanete uğratıldıktan sonra cennetten çıkarıldı. Buna mukabil Âdem cennete yerleştirildi. Âdem cennette, kendisiyle beraber olacak bir eşi olmaksızın yalnız başına dolaşıyordu… Bir zaman uykuya daldı. Sonra uyandı. Bir de ne görsün, başucunda bir kadın oturuyor. Allah o kadını Ademin kaburgasından yaratmıştı. Âdem kadına: “Sen kimsin?” dedi. O, “Ben bir kadınım.” dedi. Âdem: “Niçin yaratıldın?” diye sordu. Kadın: “Sen benimle birlikte yaşayasın diye” dedi.
Melekler, Âdemin ilminin derecesini ölçmek için “Ey Adem bu kadının ismi ne?” dediler. Âdem: “Havva” dedi. Melekler: “Niçin Havva diye adlandırıldı?” dediler. Âdem: Çünkü o, diri bir varlıktan yaratıldı.” dedi. Allah teala Âdeme: “Ey Âdem, sen ve eşin cennette kalın. Orada istediğiniz yerden bol bol yeyin.” dedi. Bu rivayetten anlaşıldığı gibi Hz. Havva, Hz. Âdem cennete yerleştirildikten sonra yaratılmış ve Hz. Âdemin onunla birlikte yaşaması için var edilmiştir.
İbn-i îshak ise Hz. Havvanm. Âdemin cennete yerleştirilmesinden önce yaratıldığını söylemiştir. Seleme, İbn-i İshakın şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Allah, İblisi kınadıktan sonra Âdeme yönlendi. Ona bütün isimleri öğretmişti ve ona: “Ey Âdem, şunların isimlerini onlara bildir.” dedi. Adem de onlara o şeylerin isimlerini söyleyince Allah: “Ben size, göklerin ve yerin gaybını bilirim ve sizin açıkladıklarınızı da gizlediklerinizi de bilirim.” demedim mi? Dedi.
Sonra Allah Âdemi uyuttu. Âdemin sol kaburgalarından birini aldı. Yerine et doldurdu. Âdem uykusuna devam ediyordu ve uyanmamıştı. Nihayet Allah, Âdemin o kaburga kemiğinden eşi Havvayi yarattı ve Âdem onunla yaşasın diye tam bir kadın haline getirdi. Allah Âdemden uykuyu kaldırınca Âdem uyandı. Havyayı yanında gördü ve ona şöyle dediği rivayet edildi: “Benim etim ve benim kanımdan benim eşim.” Böyle dedi ve onunla sükunete kavuştu. (En doğrusunu Allah bilir).
Allah teala Âdemin bizzat kendi vücudundan, onunla birlikte yaşayacak birini yarattıktan sonra ona: “Ey Âdem, sen ve eşin cennette kalın. Orada istediğiniz yerden bol bol yeyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz.” dedi.
Âyet-i kerimerde zikredilen ve “bol bol” diye tercüme edilen kelimesinin mânâsı “Bol yaşantı ve sahibini yormayan rahat geçim.” demektir,
Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mes’ud kelimesini “Rahat yaşantı” anlamında izah etmişler, Mücahid “Hesap sorulmayan bir hayat” şeklinde açıklamşıtır.
Âyet-i kerimede” Şu ağaca yaklaşmayın” Duyurulmaktadır. Taberi diyor ki: “Arapçada “Ağaç” diye tercüme edilen kelimesi, sapı üzerinde dikili duran her ağaç için kullanılır.
Müfessirler, Hz. Âdemin, meyvesini yemesi yasaklanan bu ağacın hangi ağaç olduğu hakkında farklı görüşler zikretmişlerdir:
Abdullah b. Abbas, Ebu Mâlik, Atıyye, Katade, Muharip b. Dinar ve Hasanı Basriye göre bu âyette zikredilen “Ağaç”tan maksat, “Başak” demektir. Bu sebeple Allah Teala, başağı, dünyada Âdemin soyundan gelen insanlara rızık kılmıştır.
Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mes’ud, diğer bir kısım sahabiler, Süddi, Câde b. Hubeyre, Said b. Cübeyr ve Muhammed b. Kays’a göre bu ağaçtan maksat, “Üzüm ağacı” demektir.
İbn-i Cüreyc ise, bir kısım sahabilerin, bu ağacın “İncir ağacı” olduğunu söylediklerini rivayet etmiştir.
Taberi diyor ki: “Bu ağacın hangi ağaç olduğunu gösteren açık bir değil yoktur. Allah tealanın, bu ağacın hangi ağaç olduğunu bize bildirmemesinden anlaşılıyor ki bunu bilmek zaruri bir şey değildir. Eğer böyle bir zaruret olsaydı Allah teala onu bize mutlaka bildirirdi. Bu sebeple bu ağacın şu veya bu ağaç olduğunu söylemek yerine, Allah’ın, meyvesinin yenmesini Âdeme yasakladığı herhangi bir ağaç olduğunu söylemek daha doğrudur.
Âyet-i kerimenin sonunda: “Yoksa zalimlerden olursunuz” Duyurulmaktadır. Bunun mânâsı, “Eğer ağaca yaklaşacak olursanız, sizler, kendisine izin verilmeyen şeye saldıranlardan ve sının aşanlardan olursunuz.” demektir. Arapçada “Zulüm” kelimesinin asıl mânâsı “Bir şeyi yerine koymamaktır.