sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 36. AYET

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 36. AYET
07.11.2023
284
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

36- Şeytan oradan her ikisinin de ayağını kaydırdı ve onları, içinde bulundukları nimetten çıkardı. Biz de: “Birbirinize düşman olarak (yeryü­züne) inin. Sizin için orada belirli bir zamana kadar kalma ve geçim İmkânı vardır.” dedik.

Şeytan onları hataya düşürerek, oradan her ikisininde ayağını kaydırdı ve Allah’a itaattan alıkoymaya çalıştı. Böylece Âdemi ve eşini, içinde bulundukları bol ve rahat yaşayıştan ve cennetin geniş nimetlerinden çıkarıp ayırdı. Biz de: “Birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin. Size yeryüzünde, içinde istikrar bu­lup kalacağınız meskenler ve dünyanın sonu gelinceye kadar, lezzetler, ziynet­ler, yeyip içme ve faydalanma imkânı da vardır.” dedik.

Müfessirler, İblisin, Hz Âdem ve Havvanm ayaklarını nasıl kaydırdığı, onlan hataya nasıl sürüklediği, cennetten kovulduktan sonra tekrar oraya nasıl girip Hz. Âdem ve Hz Havva ile nasıl muhatap olduğu ve onlara vesvese verdi­ği hususnda özetle şunları zikretmişlerdir:

a- Abdullah b. Abbas ve Abdullah b. Mes’ud gibi sahabiler, Vehb b. Mü-nebbih ve Rebi’ b. Enes gibi Müfessirler, İblisin cennetten kovulmasından son­ra, yılanın ağzına veya kamına girerek tekrar cennete girdiğini ve orada önce Hz. Havvayı sonra da Hz. Âdemi aldatarak, kendilerine yasaklanan ağaçtan ye­melerine ve dolayısıyle cennetten çıkarılmalarına sebep olduğunu söylemişler­dir.

b- İbn-i İshak ise, İblisin cennete, Allah’ın ona verdiği özel bir güçle gir­diğini söylemiştir. İbn-i İshak demiştir ki: “İblis, Âdemin soyundan gelen insan­lara, görünmeden nasıl yaklaşıyor ve vesvese veriyorsa Âdeme de o şekilde yaklaşmış ve görünmeden vesvese vermiştir.”

Taberi, İblisin cennetten kovulmasından sonra tekrar Hz. Adem ve Hav-vaya ulaşma yolunun, müfessirlerin rivayet ettikleri yılan vasıtasıyla olabilece­ğini söylemiş, İbn-i İshakın zikrettiği izahın bir çok ilim adamı tarafından rivayet edilen nakilleri bertaraf edemediğini söylemiştir.-

Bu konu hakkında Vehb b. Münebbih’in şunlan söylediği rivayet edil­mektedir: “Allah teala Âdemi ve zevcevsini cennette yerleştirip Âdeme, belli bir ağacın meyvesinden yemesini yasakladı. Bu ağaç, dallan birbirine girmiş bir ağaçtı. Melekler bunun meyvesini, ebedi olarak yaşamak için yerlerdi. Allah te­ala işte bu ağacın meyvesini Hz. Âdeme yasaklamıştı. İblis, Hz. Âdem ile Hz. Havva’nın ayaklarım kaydırmak isteyince yılanın karnına girdi. Yılan, dört ayaklı bir hayvandı. O, Allahıın yarattığı en güzel bir hayvandı, sanki o, Hora­san develeri gibi idi. Cennete girince İblis karnından çıktı. Allah tealanm, Hz. Âdem ve Havvaya yasakladığı ağaçtan ahp Havvaya götürdü ve ona: “Bak bu ağaca kokusu ne hoş, tadı ne kadar iyi ve rengi ne güzel,” dedi. Âdem de ondan yedi. Bunun üzerine her ikisinin de avret yerleri birbirlerine göründü. Âdem ağacın içine girdi. Rabbi ona: “Ey Âdem nerdesin? dedi. Âdem : “burdayım ey rabbim.” dedi. Allah teala: “Çıkmıyor musun?” dedi. Âdem: “Ey rabbim senden utanıyorum.” dedi. Allah teala: “Senin, kendisinden yaratıldığın toprağa la­net edilmiştir. Öyle ki o toprağın meyveleri dikene dönüşecektir.” dedi.

Allah teala sonra Hz. Havvaya şöyie dedi: “Benim kulumu sen aldattın. Sen her gebe kaldığında istemeyerek ve zahmetle gebe kalacaksın. Karnın­da bulunanı doğurmak istediğinde de bir kaç defa, ölümden döner gibi do­ğuracaksın.” Yılana ise şöyle dedi: “Mel’un şeytan, senin karnında içeri girdi ve kulumu aldattı. Sen de lanete uğratıldın? Öycl lanetlendin kî, ayakların karnına girdi. Senin rızkın sadrecc toprak oldu. Sen Âdemoğlunun düşmanısın. Onlar da senin düşmanındır. Onlardan biriyle karşılaştığında onu kovalarsın. Onlardan biri seninle karşılaştığında ise se­nin başını ezer.”

Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mes’ud ve diğer bir kısım sahabilerin ise bu hususta özetle şunları söyledikleri rivayet edilmektedir: “Allah teala Hz, Ademe: “Ey Âdem, sen ve eşin cennette kalın. Orada istediğiniz yerden bol bol yeyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.” de­yince İblis cennette Âdem ile Havva’nın yanma gitmek istedi. Cennetin bekçile­ri ona engel oldular. Bu defa İblis, yılana gitti. Yılan, deveye benzeyen dört ayaklı bir hayvandı. O, en güzel hayvanlardan biriydi. İblis yılana, ağzına gire­rek cennete gitmesini ve Âdeme ulaşmasını teklif etti. Yılan onu ağzına aldı cennete girerken bekçiler, İblisin, yılanın ağzında olduğunun farkına varamadılar. İblis yılanın ağzında iken Âdeme konuştu. Âdem onun sözlerine aklınr et­medi. İblis bu defa dışarı çıktı ve “Ey Âdem sana, ebedilik ağacını ve yok ol­mayan bir mülkü göstereyim mi?” dedi. Ayrıca İblis, Âdem ve Havva’ya

“Ben, ikinize de nasihat edenlerdenim.” diye yemin etti. İblis bunu yaparken Âdem ve Havva’ya, örtülü olan edep yerlerini göstermek istiyordu. Bu da onla­rın elbiselerini yok etmesiyle gerçekleşecekti. İblis, Âdem ve Havvanın avret mahalleri bulunduğunu, meleklerin kitaplarından okumuş ve öğrenmişti. Âdem bunu bilmiyordu. Ademle Havvanın elbiseleri tırnak’tandı. Âdem, o ağaçtan ye­medi. Havva ise ileri atılıp yedi ve Âdeme “Ey Âdem sen de ye. Çünkü ben yedim bana zarar vermedi.” dedi. Âdem de yeyince her ikisinin de avret ma­halleri birbirlerine göründü. Bu sefer cennet yapraklanyla üzerlerini örtmeye başladılar.

Bu mesele ile ilgili olarak İbn-i İshak da özetle şunlan söylemiştir: “İblis Âdeme ve eşine, Allah’ın Âdemi ve onun soyundan gelenleri imtihan etmek için ona verdiği bir güçle ulaşmıştır, öyleki, İblis kendisine verilen bu güçle Âdemoğluna uykusunda da gelebilir, uyanık ikende. Dilediği zaman ona yakla­şır ve onu günah işlemeye davet eder, nefsini şehevani şeylere çeker. Halbuki Âdemoğlu onu görmez. Nitekim Allah teala, âyetlerinde şöyle buyurmuştur: “Şeytan onlara, kendilerine görünmeyen avret yerlerini göstermek için vesvese verdi ve şöyle dedi: “Rabbiniz size bu ağacı, sadece ikiniz de melek olmayası­nız veya cennette ebedi olarak kalmayasınız diye yasakladı.” “Ey Ademoğulları, Şeytan, atalarınızı avret yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü şey­tan ve taraftarları, sizin onları göremediğiniz yerden sizi görürler. Şüphe­siz ki biz, şeytanları, inanmayanların dostları yaptık. Yine Allah teala Hz. Muhammed (s.a.v.)e: “Ey Muhammed, de ki: “Cin ve insanlardan olan ve insanların kalblerîne vesvese veren, o sinsi vesvesecinin şerrinden, in­sanların rabbi, insanların maliki ve insanların mabudu olan Allah’a sığınırım buyurmuştur. Resulullah da:

“Şüphesiz ki şeytan, Âdemoğlunda kanın dolaşımı gibi dolaşır.” buyurmuştur. İbn-i İshak sözlerine devamla şöyle demiştir: “Âdemoğlunun, Allah düşmanı İblis ile durumian ne ise, Hz Âdemin de İblis ile dununu öyle olmuştur. Öyle ki, İblis, Âdemin soyuna görünmeyerek nasıl yaklaşıyorsa Ademe de cennette öyle yaklaşmıştır.”

Daha önce de belirtildiği gibi Taberi, îbn-i İshak in bu izahını benimsememekte, sahabi ve tabiinden rivayet edilen Önceki görüşleri daha evla görmekte ve İblisin cennete belli bir vasıta ile girdiğini söylemenin daha isabetli olacağı kanaatindedir.

Âyeti kerimede “İblis onları içinde bulundukları nimetten çıkardı.buyurulmaktadır. Aslında Hz. Âdem ile Havvayı, içinde bulundukları nimetler­den çıkaran Allah tealadır. Fakat onların çıkmalarına İblis sebep oîduğ için çı-kama işi, mecazi olarak ona insad edilmiştir.

Âyet-i kerimede “yeryüzüne inin” buyurulmaktadir. Bu emrin Âdem ve Havvaya verildiği hususunda ittifak edilmekle beraber bunların dışında daha başka nelere ve kimlere verildiği hususunda farklı görüşler zikredilmiştir.

Abdullah b. Abbas, Siiddi ve Ebu Salih, âyette geçen “İnin” emrinin, Âdeme, Havvaya, İblise ve ayaklan kesilen yılana verildiğini söylemişlerdir.

Mücahid, Ebuî Âliye ve İbn-i Zeyd ise bu emrin Âdme, İblise ve onların soylarından gelecek olanlara verildiğini söylemişlerdir.

Âyet-i kerimede “Birbirinize düşman olarak” ifadesi zikredilmektedir. Taberi diyor ki: “Âdem ve zevcesi ile İblis ve yılanın, aralarındaki düşmanlığın nasıl olduğu ve nereden kaynaklandığı sorulacak olursa cevaben denilir ki: “İb­lisin, Âdeme ve zürriyetine düşmanlığı. Âdemi kıskanmısımlan ve Allanın ona “Secde et” emrine isyan etmesinden ve böbürlenmesindendir. Âdemin ve zürri-yetinin, İblise karşı düşmanlığı ise, İblisin, Allanın emrine karşı gelerek ona is­yan etmesindendir. Âdem ve onun soyu ile yılan arasındaki düşmanlık ise, yıla­nın şeytanı cennete sokarak Âdemin ayağının kaymasına sebep olmasındandır. Yılanın insanoğluna düşman olduğu ve onunla ilk’ savaşı başlattıktan sonra bir daha barış yapılmadığını beyan eden şu hadisi şeriflerde Peygamber efendimiz buyurmuştur ki:

“Biz, onlarla savaştığımız zamandan beri bir daha barışmadık. Kim onlardan birini korkarak bırakacak olursa o bizden değildir,

“Bütün yılanları öldürün. Kim onların intikam alacağından korkarsa o benden değildir.

“Kim yılanların takib edeceklerinden korkarak onları bırakacak olursa o bizden değildir. Biz, onlarla savaştığımız andan beri bir daha barışmamışızdır.

Âyet-i kerimede: “sizin için yeryüzünde kalma vardır.” buyurulmakta­dır. Bu ifadeden maksat, Ebul Âliye ve Rebi’ b. Enes’e göre, yeryüzünde insan­ların karar kılıp yaşamalarıdır.

Abdullah b, Abbas ve Süddiye göre ise, kabirde kalmalarıdır.

Taberi, “Kalma” diye tercüme edilen keHmesinin Arapçada “Karar kılma yeri” mânâsına geldiğini âyet-i kerimenin de. Âdemin ve soyunun cennetteki ve semadaki yerlerine ilaveten dünyada da karar kılacak yerleri ve evleri olacağını bildirdiğini söylemiştir.

“Belli bir zamana kadar” ifadesinden maksat ise, Süddiye göre “Ölünceye kadar” demek. Mücahide göre “Kıyamet kopuncaya kadar” demek, Rebi1 b. Enes’e göre ise “Belli bir vadeye kadar” demektir.

Taberi “Kıyamete kadar” şeklinde izah etmenin, âyetin genel ifadesine daha uygun düştüğünü söylemiştir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.