TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 99 VE 100. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
99- Ey Muhammed, şüphesi/ ki biz sana apaçık âyetler indirdik. Onları ancak (asıklar inkâr ederler.
Ey Muhammed sana, senin Peygamberliğini gösteren apaçık deliller in-lirdik. Senin Peygamberliğinin doğru olduğunu gösteren bu delilleri ancak, dinlerinden çıkmış ve rablerine isyan etmiş kimseler inkâr ederler.
Burada zikredilen “Apaçık âyetler” den maksat, Hz. Muhammed (s.a.v.)e verilen Kur’an’ın ihtiva ettiği apaçık delil ve bilgilerdir. Bu bilgiler İsrailoğullarının, başkalarından gizledikleri bilgiler ve bir kısmını değiştirdikleri hükümlerdir. Allah Teâlâ bunları Hz. Muhammed (s.a.v.)e açıklamış böylece onun hak Peygamber olduğunu ortaya koymuştur. Öyle ki, kıskanma ve kin duygulan taşımayan her sağlam fıtrat sahibi insan, Hz. Muhammed’in hak Peygamber olduğunu kabul eder olmuştur. Hz. Muhammed’in hak Peygamber olduğunu gösteren bu delil ve alâmetleri ancak Yahudi Hahamları gibi, dinden çıkan insanlar inkâr ederler. Dinlerine bağlı olanlar ise Hz. Muhammed’in ve ona indirilenlerin hak olduğunu kabul ederler.
100- Onlar her ne zaman bir ahitte bulunmuşlarsa, içlerinden bir kısmı onu bozmamış mıdır? Zaten onların çoğu iman etmezler.
O Yahudiler her ne zaman, Allah’ın emirlerine uyacaklarına, Tevratla amel edeceklerine ve Muhammed’e iman edeceklerine dair, rablerine kesin olarak söz vermişlerse, içlerinden bir gurup bu sözü kenara atmış ve ahdi bozmuş değil midir? Doğrusu bu Yahudilerin birçoğu, Allah’ı ve Peygamberini tasdik etmez, vaadine ve korkutmalarına inanmazlar. Artık böylelerinden, sözlerini yerine getirmeleri beklenir mi?
İsrailoğulları, Tevrat’ın içinde bulunan hükümlerle amel edeceklerine dair rablerine defalarca yeminle pekiştirilmiş kesin söz verdiler. Sonra da içlerinden bazıları, birçok defa vermiş oldukları bu sözleri bozdular. Allah Teâlâ bu âyet-i kerimede, ahitlerinde durmayan Yahudileri kınamakta ve onların soyundan gelen, Hz. Muhammed zamanında mevcut olan Yahudileri de yermektedir. Çünkü onlar da, Tevrat’ta sıfatları zikredilen Hz. Muhammed’in Peygamberliğini reddederek Allah’a vermiş oldukları sözlerini bozuyor ve atalarından, ahitlerini bozanların durumuna düşüyorlardı.
Abdullah b. Abbas diyor ki: “Rasulullah, Mâlik b. Sayfa birini gönderip onlara, kendilerinden kesin söz alındığını ve Allah’ın, Rasulullah hakkında kendilerine emirler verdiğini hatırlatınca Mâlik b. Sayf: “Vallahi Muhammed hakkında bize hiçbir emir gelmedi ve onun hakkında bizden her hangi bir söz alınmadı.” dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ bu âyeti indirdi ve buyurdu ki: “Onlar her ne zaman bir ahitte bulunmuşlarsa içlerinden bir kısmı onu bozmamış mıdır? Zaten onların çoğu iman etmezler.”