TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENAM SURESİ 111. VE 115. AYETLER
111- Eğer biz onlara, Melekleri indirseydik, ölüler kendileriyle konuşsaydı ve herşeyi karşılarında toplasaydık, Allah dilemedikçe yine de iman edecek değillerdi, fakat onların çoğu, bu hususta cehalet içindedirler.
Şayet biz o müşriklere, gözleriyle görecekleri Melekleri indirseydik ve ölüleri diriltip te onlar da senin Peygamberliğinin doğruluğunu ispat için kendileriyle konuşmuş olsalardı ve herşeyi onların karşısına toplayacak olsaydık yine .de Allah dilemedikçe iman edecek değillerdi. Fakat onların çoğu, herşeyin, Allanın elinde olduğu hususunda cehalet içindedirler. îmanın, kendi ellerinde olduğunu zannederler. Diledikleri zaman iman edeceklerini, dilediklerinde de imandan çıkabilme hürriyetine sahip olduklarını sanırlar. Halbuki durum böyle değildir. Ve Allah dilemedikçe onlar imana erişemezler.
Kafirler, iman etmek için Resulullah (s.a.v.)’den çeşitli mucizeler gös-tennesini istemişlerdir. Şu âyet-i Kerimeler bu hususları beyan etmektedir: “Kafirler şöyle derler: “Bizim için yerden, suyu kesilmeyen bir kaynak’çıkarmadıkça sana iman etmeyeceğiz” “Veya içinde üzüm ve hurma bulunan bir bahçen olsun, ortasından şarıl şanl ırmaklar akıt. Yahut zannettiğin gibi, göğü başımıza parça parça düşür veya Allahı ve Melekleri karşımıza getir.” “Yahut altından bir evin olmalı veya göğe çıkmalısın. Allahtan, Peygamber olduğunu yazan, okuyabildiğimiz bir kitap getirmedikçe göğe çıktığına da inanmayız.., [1][149]
Görüldüğü gibi, açıklaması yapılan bu âyette, kâfirlerin bu işlekleri yerine getirilse bile, Allah dilemedikçe yine de İman etmeyecekleri bildirilmektedir. [2][150]
112- Sana yaptığımız gibi her Peygamber için de insan ve cin şeytanlarından düşmanlar yaratmıştık. Bunlar birbirlerine, aldatmak için süslü sözler fısıldarlar. Eğer rabbin dilemiş olsaydı, bunu yapamazlardı. Onları iftiraları ile başbaşa bırak.
Ey Muhammed. kavminin müşriklerinden olan şu düşmanlarla seni imtihan ettiğimiz gibi senden önce gelen Peygamberleri de imtihan etmiş, onlara eziyet veren insan ve cin şeytanlarını onlara düşman yapmıştık. Bu şeytanların bir kısmı, süsledikleri batıl sözleri diğerlerine fısıldarlar ki bunları işitenler Al-lahin yolundan sapsınlar. Eğer rabbin dileyecek olsaydı elbette ki bunların, Peygamberlere karşı olan kötülük ve eziyetlerini bertaraf ederdi ve bunu yapamazlardı. Bırak onları, iftiralanyla başbaşa kalsınlar. Onlara tahammül et. Çünkü onların cezalandırılması bana aittir.
Müfessirler, bu âyette zikredilen “İnsan, ve Cin şeytanlarından” neyin kast edildiğini hususunda iki görüş zikretmişlerdir.
Süddi ve İkrimeye göre, insanların şeytanlarından maksat, şeytanlardan, insanlara musallat olan ve onlarla beraber bulunan şeytanlardır. Cinlerin şeytanlarından maksat da, cinlere musallat olan ve onlarla beraber bulunan şeytanlardır.
Görüldüğü gibi bunlara göre şeytanlar, İblisin çocuklarıdır. İnsanların ve cinlerin herhangi bir türü, şeytan değildir.
Âyet-i kerimede, insanlara musallat olan şeytanlarla Cinlere musallat olan şeytanların, birbirlerine bir kısım yaldızlı sözleri fısıldadıkları ve Peygamberlere her iki sınıfın da düşman kılındıkları bildirilmiştir.
Taberi bu izah şeklini anlamanın herhangi bir yolunun bulunmadığını söylemiştir. Çünkü İblis ve onun bütün çocukları, sadece Peygamberlerine değil Ademoğullarının hepsine düşmandırlar. Allah teala bu âyette, özellikle Peygamberlere düşman olan şeytanları zikrettiğine göre buradaki şeytanlardan maksadın, sadece İblisin soyundan olan şeytanlar olmadıkları anlaşılmaktadır. Bu da göstermektedir ki, buradaki, insanların şeytanlarından maksat, insanların azgınları, cinlerin şeytanlarından maksat da cinlerin azgınlarıdır. Nitekim bu hususta Ebu Zer el-“Ğifarî’nin şöyle dediği rivayet edilir:
“Ben, Resuîullah (s.a.v.)’e geldim. Resulullah mescitte bulunuyordu. Ben de oturdum. Bana: “Ey Eba Zer, namaz kıldın mı?” buyurdu. “Hayır” dedim. “Kalk namazı kıl” dedi. Kalktım namaz kıldım sonra oturdum. Resulullah: “Ey Eba Zer, insanların ve Cinlerin şeytanlarından Allaha sığın.” dedi. Dedim ki: “Ey Allanın Resulü, insanların da Şeytanı var mı?” Resulullah “Evet” buyurdu. [3][151]
113- Bir de âhirete iman etmeyenlerin kalblcri, o süslü söze meyletsin, ondan hoşlansın ve işleyecekleri suçu işlesinler diye böyle yaparlar.
Bu insan ve Cin şeytanlarından bazdan, diğerlerine bâtıl sözleri süslü bir şekilde fısıldarlar ki. Peygamberlere tabi olan müminleri aldatıp yoldan çıkarsınlar, âhirete iman etmeyenlerin kalbleri de o sözlere meyletsin, o sözler hoşuna gitsin ve kötü amelleri işlemeye devam etsinler. [4][152]
114- Size kitabı genişçe açıklanmış olarak indirmişken, Allatılan başka hakem mi ariyayım? Kendilerine kitap verdiklerimiz, o Kur’anın, gerçekten rabbin tarafından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O halde sakın şüphe edenlerden olma.
Ey Muhammed, bu müşriklere de ki: “Altahtan başka daha adeletli bir hakem mi ariyayım? Halbuki o size, hükümleri açıklayan Kur’ant gönderdi. Kendilerine Tevrat ve İncili verdiğimiz kitap ehli, Kur’an’in, rabbin tarafından indirilen bir gerçek olduğunu bilirler. O halde sen, sana anlattığımız şeyler hususunda şüphe edenlerden olma. [5][153]
115- Rabbinin sözü doğruluk ve adalet bakımından tamam oldu. Onun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O, herşeyi çok iyi işiten ve çok iyi bilendir.
Rabbinin sözü olan Kur’an âyetleri, vermiş olduğu haberlerin doğruluğu ve getirmiş olduğu hükümlerin adaletli olması bakımından tam kemale ermiştir. Rabbinin, kitabında bildirmiş olduğu sözlerini değiştirecek hiçbir güç yoktur. O, kullarının sözlerini çok iyi işiten ve hallerini çok iyi bilendir. [6][154]