TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENAM SURESİ 131. VE 135. AYETLER
131- Bu böjlcdir. Çünkü rabbin bir ülkeyi, halkı gaflette iken haksız yere helak edici değildir.
Bu iş I ylt-lı:’. Tiz, Peygamberler gönderdik. Bu Peygamberler vasıtasıyla cinleri ve iivanlurı. Çünkü senin rabbin, halkı uyanîmamış olan gaf–let içindeki bir iı. eyi Ivks-z yere helak etmez.
Ayette geç t “Rabbı.ı bir ülkeyi haksız yere helak edici değildir” ifadesi iki şekilde izah edilmiştir.
Birinci izah şöyledir “Rabbin kendisine ortak koşarak zulme düşen bir ülkeyi derhal helak etmez. Onlara peygamberler gönderir ve kendilerini uyarır. Eğer vazgeçmezlerse ondan sonra onları helak eder. Ta ki onlar, “Biz herhangi bir müjdeleyen ve uyaran gelmedi.” demesinler. Bu izaha göre haksızlık yapma, ülkenin sıfatı olmaktadır.
İkinci izah şekli de şöyledir: “Rabbin, bir ülkeyi, peygamberler, mucizeler ve ibretler gönderip uyarmadan önce o ülke halkını suçsuz olarak helak etmez. Zira Allah, kullarına aslu zulmetmez.” Bu izaha göre haksızlık yapma, Rabbin sıfatıdır.
Taberani birinci izah tarzının âyet-i kerimenin üslubuna daha uygun olduğunu ve bu itibarla da tercihe şayan olduğunu söylemiştir.
Bu hususta diğer âyetlerde de şöyle buyuruluyor: “Biz, bir Peygamber göndermedikçe kimseye azap etmeyiz. [1][172]Hiçbir ümmet yoktur ki içinde bir uyarıcı bulunmuş olmasın. [2][173]
132- Herkesin, yaptığı işlerden dolayı dereceleri vardır. Rabbin, onların yaptıklarından habersiz değildir.
Her amel edenin yaptığı hayır veya şer işlerine göre dereceleri vardır. Rabbin, bunların yaptıklarından gafil değildir. Ve herkesi ameline göre mükafa-atlandırstn veya cezalandırsın diye amellerini tesbit ettirmektedir. [3][174]
133- Rabbin hiçbir şeye muhtaç değildir. Merhamet sahihidir. Sizi, başka bir kavmin soyundan yetirdiği gibi, dilerse .sizi de yok edip, sizden sonra yerini/e dilediğini getirir.
Ey Muhammed, rabbin. yarattıklarına asla muhtaç değildir. Aksine o. yarattıklarına lütul’ta bulunmaktadır, merhamet sahibidir. Eğer rabbmizin emirlerine kan;] gelirseniz, sizden evvelki toplulukları yok edip yerlerine onların suyundan sizi getirdiği gibi, sizi de yok edip yerlerinize dilciliğini getirir.
Allah teakı. bu âyel-i Kerimede, mutlak kudret sahibi okluğunu, yarattıklarının kendisine muhtaç olduklarını ve dilediği zaman, yasamakta olan toplulukları helak edip yerlerine yem topluluklar getirebileceğini beyan ediyor. Ve. kullannın, başıboş olmadıkları hususunda kendilerini uyarıyor.
Bu hususta başka âyetlerde de şöyle huyuruluyor. “İşte sizler, Allah yolunda mallarınızı harcamaya davet ediliyorsunuz. Amma içinizden kimisi cimrilik ediyor. Kim. cimrilik ederse, kendine cimrilik etmiş olur. Allah, hiçbir s. e ye muhtaç değildir, amma sizler muhtaçsınız. Eğer haktan yuzçevirirseniz, Allah, yerinize başka bir kavim getirir de sonra onlar sizin gibi olmazlar. [4][175]Ey insanlar, sizler. Allaha muhtaçsınız, Allah İse hiçbir şeye muhtaç değildir. Övülmeye layıktır.” “Eğer dilerse sizi yok eder de yerinize yeni varlıklar gelirir. [5][176]
134- Size vaadediicn şeyier mutlaka gelecektir. Ve siz, Allahı âciz bırakamazsınız.
Şüphesiz ki âhirette size geleceği vuadedilen ceza veya mükafa:ıtlar. mutlaka gerçekleşecektir. Sizler bu hususta Allahı âciz bırakamazsınız. Çünkü sizler, onun hakimiyeti altındasınız. O, sizleri, ölüp çürümenizden sonra bile aynen diri İtecektir. Ve yaptıklannıza-göre hesaba çekecektir. [6][177]
135- Ey Mııhammcd, de ki: “Ey kavmim, gücünüzün yettiğini yapın. Muhakkak ki ben de yapacağım. Yakında o yurdun akıbetinin kimin olacağını bileceksiniz.” Şüphesiz ki zalimler kurtuluşa eremezler.
Ey Muhammed, kâfirlere de ki: “Siz kendi yolunuzda gücünüzün yettiğini yapın. Ben de rabbimin bana emrettiğini yapıyorum. Ahire! yurdunda güzel akıbetin kimin olacağım, azabı gözünüzle görünce bilmiş olacaksınız. Şu da bir gerçektir ki. zalimler kurtuluşa eremezler. [7][178]
136- Allahın yarattığı ekin ve hayvanlardan ona pay ayırdılar ve kendi tutarsız zanlanna güre: “Ru Allahındır. Şu da ortak koştııklarımı-zındır.” dediler. Ortakları için ayırdıkları, Allah için verilmezdi. Fakat Allah için ayırdıkları, ortaklar! için verilirdi. Bu hükümleri ne kötüydü.
Allaha ortak koşanlar, Allahın yarattığı ekinlerden, hayvanlardan, Allah için belli paylar ayırdılar ve tutarsız zanlanna göre: “Şu pay Allaha aittir, bu da AHaha ortak koştuğumuz şeylere aittir.” dediler. Ortak koştuklarının paylarına düşen şeyleri muhafaza ettiler, ondan herhangi bir şeyi Allahın payına karıştırmadılar. Allahın payına ayırdıkhın şeyler, ortak koştukları şeylerin paylarına karışınca da aldırış etmediler. Ve “Allahın buna ihtiyacı yok.” dediler. Vermiş oldukları hüküm ve karar ne kötüdür.
Rivayet olunduğuna göre, müşrikleri elde ettikleri tarım ürünlerinden ve yetiştirdikleri hayvanlardan bir miktar Allah için bir miktar da diğer ilahlarına ayırırlardı. Allah için ayırdıklarını misafirîeree fakirlere, diğer ilahları itin ayırdıklarını da, o ilahların bakımına, onların huzurunda yapılacak âyine, kesilecek kurbana ve hizmetçilere harcarlardı. Eğer, Allah için ayırdıkları ürün ve hayvanlar çoğalır ve gelişirse, onları değiştirerek ilahlarına verir fakat ilahlarına ayırdıkları çoğalır ve iyi gelişirse onları değiştirmez ilahlarına bırakırlardı. İbn-i Zeyd’demiştir ki: “Müşrikler, Ailaha ayırdıkları hayvanları kestiklerinde, onla-nn üzerine putların isimlerini anmadan yemezlerdi. Putları için kestiklerini ise.
Allahın ismini anmaksizın yerlerdi.”
İşte âyet-i kerime, onların bu anlamsız ve çirkin işlerine işaret etmektedir. [8][179]
137- Yine ortak koştukları şeyler, müşriklerden çoğuna, çocuklarını öldürmeyi süslü gösterdi ki, müşriklerin helak olmalarına ve dinlerinde şüpheye düşmelerine sebep olsunlar. Eğer Allah dileseydi bunu yapamazlardı. Ey Muhammcd, onları iftiraları ile başbaşa bırak.
Allaha ortak koşulan put ve şeytanlar, kendilerine tapanlara, ekin ve mallarının bir kısmını Allaha bir kısmını da ortak koştuklarına ayırmalarını süslü gösterdikleri gibi yine bu şeytanlar ve putlar, müşriklerden çoğuna, yaşamalarını şerefsizlik saydıkların kızlarım, diri diri toprağa gömerek Öldürmelerini ve fakirlik korkusuyla çocuklarım katletmelerini süslü göstermiştir. Böyle yapıyorlardı ki kendilerine tapan bu şaşkın insanlar helak olsunlar ve dinlerinde şüpheye düşüp doğru yoldan sapsınlar. Eğer Allah diteseydi, Allaha ortak koşanlar bunları yapamazlar, çocuklarını öidüremezlerdi. Fakat Allah onları serbest bıraktı onlar da şeytana uydular ve bunları yaptılar. Ey Muhammed, sen onları, yaptıkları iftiralarla başbaşa bırak.
Müşrikler, bir taraftan, kızlarının kaçırılıp cariye yapılacaklarından ror-karak ve bu sebeple şereflerini korumak amacıyla kız çocuklarının doğmasını istemiyorlar, şayet kızları doğarsa- onları diri diri toprağa gömdükleri oluyordu.
Bu hususta Allah teala şöyle buyuruyor: “Onlardan biri kız çocuğu ile müjdelendiği zaman içi öfkeyle dolar, yüzü simsiyah kesilir.” “Kız çocuğunun kendisine müjdelenmesinden utanarak halktan gizlenmeye çalışır ve şöyle düşünür: Kız çocuğunu zillet ve ar pahasına korusun mu yoksa diri diri toprağa gömüp öldürsün mü? Dikkat edin, verdikleri hüküm ne kötüdür. [9][180]
Diğer taraftan da ellerine fırsat geçtiğinde başkalarının kızlarına ve namuslarına saldırmaktan geri durmuyorlardı.
İslâm nizamı gelince bu cahiliye âdetine son verdi. Masum olarak öldürülen bu yavruların hesabının sorulacağını beyan etti. “Diri diri toprağa gömülen kız çocuğunun hangi suçla öldürüldüğü sorulduğu zaman. [10][181] “Herkes önceden hazırlayıp gönderdiğini görecektir. [11][182]
Evet, bu cinayetlerin hesabı âhirette mutlaka sorulacaktır. [12][183]
138- Müşrikler, bâtıl zanlarıyla: “Şu hayvanlarla ekinler yasaktır. Onları sadece bizim istediklerimiz yiyecektir. Şu hayvanların da sırtları binmeye ve yüklemeye haram kılınmıştır.” dediler. Ayrıca bir kısım hayvanları da (keserken) Allaha iftira ederek Allahın adını onların üzerine zikretmezler. Allah onları, yaptıkları iftira sebebiyle cezalandıracaktır.
Bu cahil müşrikler, tutarsız zankınyla şöyle dediler. “Şunlar, haram olan hayvanlar ve ekinlerdir. Onlardan, ancak bizim istediğimiz kişiler yiyebilir.”
Yine bunlar: “Şunlar da bir kısım hayvanlardır ki, sırtlarına binilmek yasak kılınmıştır,” derlerdi. Yine Allaha iftira ederek bir kısım hayvanları da kestiklerinde üzerlerine Allahın ismini anmıyorlardı. Putlarının ismini anıyorlardı. Veya o hayvanların üzerine binerek Hacca girmiyorlardı yahut Allaha karşı yalan uydurarak tunları sağdıklarında veya üzerlerine bindiklerinde, Allahın adını anmıyorlardı. Allah onları, kendisine karşı uydunnuş oldukları yalanlar sebebiyle cezalandıracaktır.
Müşrikler, “Şunlar, haram olan hayvan ve ekinlerdir”, derken putlarına ayrıldıkları mallan veya “Bahire…” gibi hayvanları kastediyor. “Onlardan ancak bizim istediğimiz kişiler yiyebilir” derken de putlarını ve onların hizmetçilerini kastediyorlardı.
Yine müşrikler, “Şunlar da bir kısım hayvanlardır ki sırtlarına binilmek yasak kılınmıştır.” diyorlardı ve bu hayvanları da, Bahîre, Sâibe, Vasile, ve Hâm diye isimlendiriyorlardı. Bu hususta daha geniş bilgi, muide suresinin yüz-çüncü âyetinde verilmiştir. Oraya bakılabilir. Üzerlerine Allanın adının anılma-dığı hayvanlaüan maksat ise, üzerlerine bbindiğinde Allanın atlı asla anılmayan ve kendilerine binilerek Hacca gidilmeyen hayvanlardır. [13][184]
139- O müşrikler: “Hu hayvanların karıniarmdaki şeyler sadece erkeklerimize ait olup hanımlarımıza haram kılınmıştır.” dediler. Bununla beraber o ülü doğarsa o zaman hepsi onda ortaktır. Allah onların bu yanlış vasıflandırmalarının eczasını verecektir. Çünkü o, hüküm ve hikmet sahibidir, lıcrşcyi çok iyi bilendir.
O müşrikler, belirli hayvanları kastederek “Bu hayvanların karnında bulunan yavru ve sütler, erkeklerimize aittir, hanımlarımıza haram kılınmıştır.” derier. Şayet onların kamında bulunanlar ölü doğar ya da hayvanlar ölürse, kadın erkek onların hepsi ölen bu hayvanı yemede ortak olurlardı. Allah bunları, kendisine karşı yalan uydurup, helali haram, haramı helal olarak vasıflandırmalarına karşılık cezalandıracaktır. O, hüküm ve hikmet sahibidir, herşeyi çok iyi bilendir.
Allah teaîa, müşriklerin bu huylarına. Nahl zuresinin yüz on altıncı âyetinde işaretle buyuruyor ki: “Dilinizin alıştığı yalanlarla “Bu helaldir, bu haramdır.” demeyin, Aksi halde bu sözlerinizle Allaha yalan isnad etmiş olursunuz. Şüphesiz ki Allaha yalan isnad edenler hiçbir zaman kurtuluşa eremezler.” , Müşrikler, belli hayvanların karınlarında bulunanların, sadece erkekierea-it olduğunu söylemişlerdir. Bu hayvanlardan maksat, “Bahire” ve “Sâibe” gibi hayvanlardır. Bunların karınlarında bulunan şeylerden maksat ise, Abdullah b. Abbas, Katade ve Âmir eş-Şa’biye göre bu hayvanların sütleridir. Müşrikler, bu hayvanların sütlerini sadece erkeklerine yediriyor, kadınlarına haram olduğunu iddia ediyorlardı. Bu hayvanlar ölünce de, erkek katlın, hepsi birden onların etinden yiyorlardı.
Süddiye göre ise bu hayvanların karınlarında bulunandan maksat, hayvanlann karnında bulunan yavrularıdır. Bu yavrular, canlı olarak doğarsa onlar sadece .erkeklere ait olur, kadınlara yasak saydırdı. Ölü olarak doğunca da kadın erkek hep birlikte onu yerlerdi.
Taberİ, âyetin umumi olan ifadesinin hayvanların hem sütlerine hem de yavrularına şamil olduğunu, bunu sadece birine tahsis etmenin isabetli olmadığını söylemiştir.
Âyette gecen ve “Hanımlar” diye tercüme edilen kelimesinden maksat, Mücahide göre “Kadınlar” demektir. İbn-i Zeyd’e göre “Kızlar” demektir.
Taberi. bu kelimenin Arapcada “Kadınlar” mânâsına geldiğini, kızların da bu ifadeye dahil olduğunu söylemiştir. [14][185]
140- Hiçbir bilgiye dayanmadan beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allaha iftira ederek, onun, kendilerine verdiği rızkı haram kılanlar, muhakkak ki hüsrandadırlar. Bunlar, doğru yoldan sapmışlardır. Hidayete erenler de değillerdir.
Bu âyet-i Celile, “Bahire” diye adlandırılan hayvanların etlerinin yenilmesini haram sayan “Şaibe” diye adlandırılan hayvanlın başıboş salıveren ve kızlarını diri diri toprağa gömen insanlar hakkında nazil olmuştur.
Katade diyor ki: “Âyet-i Celilede zikredilen bu işler, cahiliye insanlarının davranışlanndandı. Onlar, kaçırılır veya fakirliğe sebep olurlar korkusuyla kızlarını öldürürler buna mukabil köpeklerini beslerlerdi.”
Abdullah b. Abbasın şöyle dediği rivayet edilmektedir: “Arapların. İs-lamdan önce ne kadar cahil olduklarını öğrenmek istersen, En’am suresinin yüz otuzuncu âyetinden sonrasını oku. [15][186]
Evet. bu müşrikler, bu davranışlarıyla, dünyada çocuklarını öldürmek ve helal olan mallarım kendilerine haram kılmak suretiyle zarara uğramışlar, âhirette de: “Bunları AUah yapıyor.” diyerek yapmış olduktan iftiralardan dolayi cehennem azabına sürüklenip hüsrana uğramışlardır. Nitekim diğer ayet-i Kerimelerde de şöyle buyurulmaktadır: “… Şüphesiz ki Atlaha yalan isnad edenler, hiç bir zaman kurtuluşa eremezler…” “Bu, dünyada az bir geçimdir. Ahirette onlara can yakıcı bir azap [16][187]