sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENAM SURESİ 71. VE 75. AYETLER

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENAM SURESİ 71. VE 75. AYETLER
30.12.2024
12
A+
A-

71- Ey Muhammcd, de ki: ” Allahi bırakarak bize bir fayda ve bir za­rar vermeyen şeylere mi tapalım da, Allah bizi hidayete erdirdikten sonra geriye döndürülmüş olalım? Şeytanın, yeryüzünde alçalttığı, şaşkınlık içe­risinde kalan arkadaşlarının kendisini doğru yola davet ederek “Bize gel” dedikleri kimse gibi mi olalım?” de ki: “Şüphesiz hidayet ancak Allanın hi­dayetidir. Biz, âlemlerin rabbi olan Allaha boyun eğmekle emrolunduk.”

Ey Muhammed de ki: “Zarar ve fayda vermek ancak kendisine ait olan Allaha ibadeti bırakıp ta, bizlere herhangi bir zarar veya menfaat vermeye gücü yekmeyen taş ve ağaç ve benzeri şeylergibi putlara mı ibadet edelim? Allah bi­zi doğru yola kavuşturduktan sonra Lslamı bırakıp kâfir mi olalım? Bu takdirde bizler, şeytanın aldatmasına kapılmış ve Şeytan tarafından saptırılıp yeryüzünde şaşkına çevirilmiş bir insana benzeriz ki onun, kendisini doğru yola davet eden bir kısım arkadaşları vardır. Onlar ona “Bırak şeytanın yolunu gel bizimle bera­ber hak yol üzere ol.” derler. Fakat bu şaşkın, arkadaşlarının davetini reddedip şeytanın davetine uyar.

Ey Muhammed, de ki: “Doğru yol, sizin, bizi davet ettiğiniz putlara tap­ma yolu değil, Allanın bize bildirdiği hak yoldur.” Bizler, âlemlerin rabbi olan Allaha boyun eğmekle ve sadece ona ibadet etmekle emrolunduk.

Abdullah b. Abbas diyor ki: “Bu âyet-i Kerime, putları ve onlara davet edenlere Allaha davet edenleri tasvir eden bir âyettir. Allahı inkâr eden kimse, yolunu kaybeden bir şaşkına benzetilmektedir. Bu şaşkın kimseyi bir taraftan kötüler, uçuruma götüren bir yola davet ediyor. Daha önceki arkadaşları ise doğru yola çağırıyorlar. Bu kimse, kendisini uçuruma davet edene uyarsa helak olup gidecektir. Doğru yola çağırana uyarsa sağ salim menziline varacaktır.

Süddî diyor ki: “Müşrikler, Müslümanlara “Muhammedin dinini bırakın bize uyun” demişler ve bunun üzerine bu âyet nazil olmuştur. [1][89]

 

72- “Namazı kılın ve Allahtan korkun” diye emrolunduk. Huzurun­da toplanacağınız odur.

Allah bize namaz kılmamızı ve daima kendisinden korkmamızı emret­miştir. Kıyamet gününde hepimiz, yaptıklarımızın hesabını vermek üzere onun huzurunda toplanacağız. [2][90]

 

73- Gökleri ve yeri, yerli yerince yaratan O’dur. Bir şeye “ol” dediği gün hemen oluverir. Onun sözü Haktır. “Sur”a üfürüldüğü günde mülk ancak onundur. O, gizliyi ve açığı bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır.

Gökleri ve yeri yerli yerince yaratan Allahtır. O, onları boş yere yaratma­mıştır. O, bir şeyin olmasını istediği zaman ona sadece “Ol” der. O şeyin olması için bu emir kâfidir. O şey hemen oluverir. Kıyamet gününde onun yanında hiç­bir kimse söz sahibi değildir. O, kullarının yaptıkları gizli ve açık hereyi bütün teferruatıyla beraber bilmektedir. O, hüküm ve hikmet sahibidir. Hükmetme yetkisi sadece ona aittir ve her şeyin en güzelini ve münasip olanını o yapar.

Diğer bMyet-i kerimede de şöyle buyurulmaktadır: “Biz göğü ve yeri ve aralarında bulunanları boşu boşuna yaratmadık[3][91]

Âyet-i kerimede geçen “Sur”un, kıyamet gününde İsrafilin üfleyeceği ve keyfiyetini bilmediğimiz bir âlet olduğu söylenmektedir.

Ebu Said el-Hudrî diyor ki:

“Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ben nasıl rahat yaşayabilirim” Sur sahibi (İsrafil) Sur’u ağzına almış, alnını yere eğmiş, kulağını Allahın emrine vermiş ve Sur’a üflemek için üfleme emrini beklemektedir. [4][92]

 

74- Ey Muhammcd, onlara İbrahimin kıssasını hatırlat. Bir zaman İbrahim, babası Azcr’c: “Futaları ilahlar mı ediniyorsun?” Doğrusu ben seni ve kavmini apaçık bir sapıklık içerisinde görüyorum” demişti.

Ey Muhammed, sen putları hakkında seninle tartışan kavmine, yine put­ları hakkında kavmiyle tartışan dostum İbrahimin kıssasını anlat: Bir zaman İb­rahim, babası Azer’e, putlara ibadet etmelerini kınayarak: “Seni yaratan, düzgün bir şekle koyan ve nziklandırani bırakıp ta putları mı ilah ediniyor ve onlara ta­pıyorsun? Doğrusu ben seni de, seninle beraber putlara tapan milletini de doğru yoldan ayrılıp apaçık sapıklığa düşenler olarak görüyorum” demişti.

*Müfossirler, bu âyette zikredilen kelimesinin, bir isim mi yoksa bir \cy\n sıfatı mı, isim ise kimin ismi okluğu hususunda farklı görüşler

zikretmi

  1. a) Süddi, Muhammed b. İshak ve Said b. Abdiilaziz’den nakledilen bir görüşe göre “Azer” Hz. İbrahimin babasının adıdır. O, Irak’ta yaşamaktaydı.
  2. b) Mücahid ve Süddiden nakledilen diğer bir görüşe göre, Azer, Hz. İbra­him’in babasının adı değil bir putun adıdır. Zirak onun babasının adı “Tarih”tir.
  3. c) Diğer bir kısım âlimlere göre “Âzer” “Sövme ve ayıplama” ile ilgili bir sözdür. Mânâsı “Sakat, topal” demektir. Bunlara göre, Hz. İbrahim, babasını, sakat ve çarpık inançta olmakla vasıflandırmıştır.

Taberi diyor ki: Bu görüşlerden doğru olanı, Azer’in, İbrahim’in babası olduğunu söyleyen görüştür. Zira Kur’an-i Kerim bunun bu şekilde zikretmişilim adamları da bu mânâya geldiğini söylemişlerdir.

Eğer denilecek olursa ki: Nesep ilmiyle meşgul olan alimler, İbrahim’in babasının adının “Tarih” olduğunu söylemişlerdir. Bu durumda onun babasının adının “Azer” olduğu nasıl söylenebilir?” Cevaben denilir ki: “Zamanımızın in­sanlarında olduğu gibi İbrahimin babasının da iki ismi olması mümkündür. Bunlardan birinin adı, diğerinin de lakabı olması muhtemeldir. [5][93]

 

75- Yakincn iman edenlerden olsun diye İbrahimc, göklerin ve yerin mülkünü öylece gösteriyorduk.

İbrahim’e din hususunda gerçekleri gösterdiğimiz gibi, ona göklerin ve yerin ve onlarda bsulunan ay, güneş, yıldız ve ağaçlar gibi Allahın mülkünün büyüklüğünü gösteren yaratıkları da gösterdik ki yakı nen iman edenlerden ol­sun.

Âyet-i kerimede geçen ve “Göklerin ve yerin mülkü” diye tercüme edilen ifadesi, müfessirler tarafından farklı şekillerde izah edilmiştir:

  1. a) Abdullah b. Abbas ve Katade’den nakledilen bir görüşe göre bu ifade­den maksat, “göklerin ve yerin nasıl yaratılmış olduklarını ona gösterdik.” de­mektir.
  2. b) îkrime’ye göre bu ifadeden maksat, “Göklerin ve yerin mülkünü ona gösterdik” demektir.
  3. c) Mücahid, Süddi, Said b. Cübeyr ve Selman-ı Farisî’den nakledilen di­ğer bir görüşe göre bu ifadeden maksat, “Biz İbrahime, gökleri gösterdik” de­mektir.

Bu hususta Mücahid demiştir ki: “İbrahime, Arşa varıncaya kadar yedi gök gösterilmiş, o da onlara bakmıştır. Yine ona yedi kat yer gösterilmiş, o da onlara bakmıştır.

Süddi de demiştir ki: “İbrahim, büyük bir kayanın üzerine çıkarılmış, gökler ona açılmış o da Allahın göklerdeki mülküne bakmış hatta Cennetteki yerini dahi görmüştür. Yine ona yeryüzünün perdeleri açılmış, o, yerin en dibini görmüştür.

  1. d) Dehhak, Mücahid, Abdullah b. Abbas ve Katade’den nakledilen diğer bir görüşe göre bu ifadeden maksat: “Biz, İbrahime yıldızlan, ayı ve güneşi gös­terdik” demektir.

Bu hususta Katade diyor ki: “İbrahim (a.s) zorbalardan bir zorbanın yü­zünden saklandı. Allah ona rızkını parmaklarında vermişti. Parmaklarından biri­ni emdiğinde onda rızkını buluyordu. İbrahim dışarı çıkınca Allah ona, göklerin ve yerin mülkünü gösterdi. Bunlar da, güneş, ay ve yıldızlardı. Yine ona yerin mülkünü gösterdi. Bunlar da dağlar, ağaçlar ve denizlerdi.”

Taberi diyor ki: Bu görüşlerden doğru olmaya daha yakın olanı, bu ifade­den maksadın, göklerin ve yerin mülkiyetinin gösterilmesi okluğunu söyleyen görüştür. Yani, Allah teala, Hz. İbrahim’e, göklerde ve yerde yarattığı güneşi, ayı, yıldızlan, ağaçları hayvanlım ve saltanatının azametini ifade eden diğer ya­ratıkları gösterdi. Böylece ona, hadiselerin dış yüzünü gösterdiği gibi, iç âlemlerini de öğretti.”

Âyet-i kerimede “Yakinen iman edenlerden olsun diye” buyuruimaktadır. Bu ifadeden maksat şudur: “Biz İbrahime, göklerin ve yerin mülkünü gösterdik ki o, Al lanı belirleyenlerden ve kavuşturukiuğu hidayetin gerçeğini bilenlerden, kavminin, putlara tapmalarının bir sapıklık olduğunu idrak edenlerden olsun.” [6][94]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.