TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENAM SURESİ 81. VE 85. AYETLER
81- Hakkında hiçbir delil indirmediği halde siz, Allah’a ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da ben, sizin ortak koştuklarınızdan nasıl korkarım? Eğer bilirseniz söyleyin. Bu iki topluluktan hangisi emniyet içinde olmaya daha layıktır?
Ben, sizin, Allaha ortak koştuğunuz, zarar ve menfaat vermeye gücü yetmeyen ilahlarınızdan nasıl korkarım? Sizler, sizi yaratıp nzıklandıran Allaha, elinizde hiçbir delil bulunmadığı halde ortak koşmaktan korkmuyorsunuz. Siz ve biz, bu iki gruptan Allahın azabından kurtularak güven içinde olmaya hangimiz daha layıkız? Tek olan Allaha ibadet eden mi yoksa kendiliğinden rabler icadederek onlara tapanlar mı? Eğer bunu biliyorsanız söyleyin bana. [1][100]
82- İman edenler ve imanlarını zulümle karıştırmayanlar. İşte emniyet içinde olma olanların hakkıdır. Onlar, doğru yoldadır.
Allah’a iman edip ibadeti sadece ona yapanlar, iman ve ibadetlerine şirk karıştırmayanlar var ya. İşte güven içinde olma bunlara mahsustur. Doğru yolu tutanlar da bunlardır.
Âyet-i kerimede, iman edenlerin ve imanlarına zulüm karıştırmayanların güven içinde olacakları ve hidayete erişmiş kimseler olacaklan zikredilmiştir.
Müfessirler, burada, imana karıştırılmaması istenen zulümden ne kastedildiği hususunda iki görüş zikretmişlerdir.
- a) Abdullah b. Mes’ud, A ikame, İbrahim en-Nehai, Ebubekir, Selman-ı Farisî, Huzeyfe, Abdullah b. Abbas, Übey b. KS’b, Ebu Meysere, Katade, Mü-cahid, Süddi İbn-i Zeyd ve İbn-i İshaktan nakledilen bir görüşe göre burada zikredilen zulümden maksat, Allah’a ortak koşmaktır. Bunların izahına göre, âyetin mânâsı şöyledir: “Allah’a iman edip ibadeti sadece ona yapanlar, iman ve ibadetlerine şirk karıştırmayanlar var ya, işte güven içinde olma bunlara mahsustur. Doğru yolu tutanlar da bunlardır.”
Bu hususta Abdullah b. Mes’ud diyor ki:
“İman edip imanlarını zulümle kanştırmayanlar…” âyeti gelince Resulul-lahın sahabileri üzülmüşler, güçlerine gitmiş ve Resulullaha şunu sormuşlardır. “Ey Allahin Resulü, bizden, kendisine zulmetmeyen kim var ki?” Resulullah
Bu, Allaha ortak koşmak manasınadır. Lokman’m, oğluna nasihatta bulunurken “Yavrum, hiçbir şeyi Allaha ortak koşma. Şüphesiz ki Allaha ortak koşmak büyük bir zulümdür. [2][101]dediğini duymadınız mı? [3][102]
Peygamber efendimiz (s.a.v.), iman ettikten hemen sonra ölen bir sahabe için de bu âyeti okumuş ve bu sahabe için: “İmanına zulmü karıştırmadan ölen kimse” demiştir.
Hadiseyi nakleden Ahmed b. Hanbel, Cerir b. Abdullahın şöyle dediğini rivayet eder
“Birgün Resulullah (s.a.v.) ile yola çıktık. Medineden ayrılınca bir binek-linin hızla bize doğru geldiğini gördük. Resulullah buyurdu ki: “Bu adam bize geliyor galiba.” Adam gelip bize yetişti selam verdi. Selamını aldık. Resulullah (s.a.v.) ona “Nereden geliyorsun?” diye sordu. Adam: “Ailem, çocuklarım ve kabilemden geliyorum” dedi. Resulullah, “Nereye gitmek istiyorsun?” diye sorunca adam: “Resulullaha gitmek istiyorum” dedi. Resuluîlah da “Tam isabet ettin.” buyurdu. Adam: “Ey Ali ahin Resulü iman nedir?” bana Öğret dedi. “Resulullah: “İman, Allahtan başka hiçbir ilah olmadığına, Muhammedin, Alkilim Resulü olduğuna şehadet getirmen, namazı kılman, zekatı vermen, Ramazanda oruç tutman ve Hac yapmandır” buyurdu. Adam da “Kabul ettim” diye cevap verdi. Sonra Devesinin ön ayağı, yerde açılmış olan bir fare deliğine girdi. Deve düştü ve adam da kafasının üzerine düşerek öldü. Resulullah: “Adamı bana getirin” buyurdu. Ammar b. Yâsir ve Huzeyfe b. Yeman hemen koşarak adamı kaldırıp “oturttular ve “Ey Allanın Resulü adam ölmüş” dediler. Resulullah ise yüzünü bunlardan çevirerek buyurdu ki: “Bu iki adamdan yüz çevirdiğimi görmediniz mi? Çünkü ben, iki meleğin, bu kişinin ağzına cennet meyvelerinden bir-şeyler koyduklarını gördüm. Anladım ki adam aç olarak öldü.” Resulullah (s.a.v.) sonra şöyle devam etti. “Allah’a yemin olsun ki işte bu adam, Allah tea-lanm, haklarında: “İman edenler ve imamlarını zulümle karıştırmayanlar, işte emniyet içinde olma onların hakkıdır. Onlar doğru yoldadır” buyurduğu kimse-lerdendir. [4][103]
- b) Diğer bir kısım âlimlere göre ise bu âyette zikredilen zulümden, maksat Allahın yasakladığı herhangi bir şeyi yapma veya yapmasını emrettiği herhangi bir şeyi terketmeden dolayı ortaya çıkan herhangi bir zulümdür. Ancak bu âyet-i kerimeden bütün insanlar değil selef-i salihinden belli kimseler kastedilmiştir. Yani bu âyetin hitabettiği özel kimselerin herhangi bir zulüm yapmamaları halinde, güven içinde olabilecekleri ve hidayete erişmiş olacakları beyan edilmiştir. Âyetin hitabettiği özel kimselerden maksat ise, İbrahim (a.s.)’dir. Ayet ona hitabetmiştir. İkrimeye göre ise Medine’ye hicret eden muhacirlerdir.’ Ayet bütün müminlere değil sadece onlara hitabetmiştir. Taberi, Resulullahtan nakledilen sahih haberlere dayanarak birinci görüşü tercih etmiştir. [5][104]
83- Bu, İbrahimc, kavmine karşı verdiğimi/ deliümizdir. Biz, dilediğimizin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki rabbin, hüküm ve hikmet sahibidir, her şeyi iyi bilendir.
İşte bu, “Haklarında hiçbir delil indirmediği halde, siz Allah’a ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da ben sizin ortak koştuklarınızdan nasıl korkarım?” âyeti, İbrahime, kavmini susturup bahanelerine yer bırakmaması için verdiğimiz bir delildir. Biz, dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. İbrahimi de kavmimin üzerinde derecelerle yükselttik. Dünya ve âhirette onlardan üstün kıldık. Şüphesiz ki rabbin, yaptıklarında hüküm ve hikmet sahibidir, yarattıklarını çok iyi bilendir. [6][105]
84- Biz İbrahimc, İshakı ve Yakubıı bahşettik ve hepsini doğru yola şevkettik. Daha önce Nuh’u ve soyundan olan Davudu, Sülcymanı, Eyyubu, Yusufu, Musayı ve Harunu da doğru yola sevketmiştik. İşte biz, iyilikte bulunanları böyle mükafatlandırırız.
Biz İbrahime, şerefli kıldığımız ve kendilerine Peygamberlik verdiğimiz bir soy bahşettik. İbrahimin oğlu İshak ve İshak’ın oğlu Yakup bunlardandır. Daha önce Nuhu doğru yola ilettiğimiz gibi bunları da doğru yola ilettik. Nuhun soyundan olan Davudu, Süleymanı, Eyyubu, Yusufu, Musayı ve Harunu da doğru yola ilettik. Biz bunları, itaatlerinden dolayı iyilikle mükafaallandırdığı-mız gibi her iyilikte bulunanı da yine iyilikle mükafaatlandırınz.
Allah teâlâ bu âyet-i celilede Hz. İbrahim ve eşi Sare, yaşlanıp çocuk sahibi olmaktan ümitlerini kestikleri bir zamanda onlara oğul ve torunlar verdiğini, böylece lütufta bulunduğunu bildirmektedir. Nitekim başka bir âyet-i Celilede de şöyle Duyurulmaktadır. “İbrahimin hanımı “Vay başıma gelen, ben bir koca kan iken çocuk mu doğuracağım’? İşte kocam, o da ihtiyar. Cidden bu, hayret verici bir şeydir.” dedi. Melekler hanıma “Allahın işine şaşıyor musun? Ey ev halkı, Allahın rahmeti ve bereketi üzerinizdedir. Şüphesiz ki o, övgüye çok layıktır, izzet ve şeref sahibidir.” dediler[7][106]
85- Zekcriya, Yahya, İsa ve İlyası da hidayete erdirdik. Hepsi de sa-lih kullarımızdandı.
Nuh Peygamberin soyundan olan bunları da hidayete erdirdik. Bunların hepsi de saiih kullanmızdandır.
*Hz, İsanın, Nuh’un soyundan olduğunun zikredilmesi, annesi bakımındandır. Çünkü onun annesi Hz. Nuh’un soyundandır. [8][107]