TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENAM SURESİ 96. VE 100. AYETLER
96- Karanlığı yarıp tanyerini ağartan, geceyi dinlenme zamanı yapan, güneşi ve ay’ı bir hesaba göre hareket ettiren O’dur. İşte bu, herşeye galip olan ve herşeyi bilen Allahın takdiridir.
Gecenin karanlığını yarıp sabahın aydınlığını getiren, geceyi dinlenme vakti yapan, güneşi ve ay’ı belli bir hesap çerçevesinde hareket ettiren ve insanların hesaplarına vasıta kılan Allahtır. Bütün bunlar, herşeye galip olan, yarattıklarının menfaatlerini çok iyi bilen Allahın takdiriyledir. [1][122]
97- Kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulaşınız diye sizin için yıldızlan yaratan o’dur. Muhakkak ki biz, bilen bir kavim için âyetleri geniş bir şekilde açıkladık.
Karanın ve denizin karanlıklarında, kendileriyle yolunuzu bulaşınız diye yıldızlan sizin için yaratan o’dur. Şüphesiz ki biz âyetlerimizi, hakkı tanıyan bâtıldan kaçman bir topluluk için açıklanz.
AIlah teala diğer bir âyet-i kerimede de şöyle buyuruyor: “Biz, dünya semasını, lamba gibi parlayan yıldızlarla donattık. Onlarla şeytanların taşlanmasını sa£ladık… [2][123]
98- Sizi bir tek candan yaratan o’dur. Sizin için karar kılınan ve emanet olarak kalınan yerler vardır. Anlayan bir kavim İçin, âyetleri geniş bir şekilde açıkladık.
Sizi, tek bir can olan Âdemin sulbünden meydana getiren Allahtır. Sizin için, ana rahmi, yeryüzü, kabir ve âhiret gibi karar kılacağınız yerler olduğu gibi, atalarınızın sulbü ve geçici dünya gibi emanet olarak kalacağınız yerler de vardır. Şüphesiz ki biz, âyetlerimizi ve delillerimizi, bunları anlayıp ibret alan birtopluhık için geniş bir şekilde açıkladık.
MüfessirIer, âyet-i kerimede geçen ve “karar.kılınan yer” diye tercüme edilen kelimesiyle, “Emanet olarak kalman yer.” diye tercüme edilen kelimesinden neyin kastedildiği hususunda çeşitli gö-
rüşler zikretmişlerdir.
- a) Abdullah b. Mes’ud, İbrahim en-Nehai ve Muksem’e göre, “Karar kılınan yer”den maksat, annelerin rahimleridir. “Emanet olarak kalınan yer”den maksat ise kabirdir. Allah, insanları, annelerinin rahminde karar kıldırmış, kabirlerinde de diril inceye kadar, emanet olarak bekletmiştir.
- b) Said b. Cübeyr ve Abdullah b. Abbastan nakledilen diğer bir görüşe göre “Karar kılınan yer”den maksat, annelerin karınlan, yeryüzü ve yerin içi”dir. “Emanet olarak kalınan yer”den maksat ise babaların sulbleridir.
Abdullah b. Abbas, Mücahid ve Abdullah b. Mes’ud’dan nakledilen diğer bir görüşe göre “Karar kılman yer”den maksat, yeryüzü ve dünyadır. “Emanet edilen yer”den maksat ise, Aliahm huzurudur, âhirettir.
- d) Yine Abdullah b. Abbas, İkrime, Mücaid Ata İbrahim en-Nehai, Süddî, Katade, Dehhak ve İbn-i Zeydden nakledilen diğer bir görüşe göre, karar kılman yerden maksat, ana rahmi, emanet olarak kılınan yer”den maksat ise babaların sulbüdür.
- e) Hasan-ı Basriye göre ise, karar kılınan yer”den maksat, kabir, emanet olarak kalınan yer’den maksat ise dünyadır. Çünkü dünyada bulunan kimse, kabirde bulunan kardeşine kavuşmak üzere dünyada emanet olarak durmaktadır.
Taberi diyor ki “Bu hususta doğru olan söz, şunu söylemektir: “Allah teala bu âyette, insanları tek bir nefisten yarattığını ve onların, karar kılman ve emanet olarak kalınan yerlerde kaldıklarını, genel bir şekilde zikretmiştir. İnsanların bir kısmı, ana rahminde karar kılmakta, diğerleri babalarının sulbünde emanet olarak durmaktadırlar. Diğer bir kısmı, yeryüzünde veya yerin içinde karar kılmış halde, başka bir kısım insanlar ise, babalarının sulbünde emanet olarak bulunmaktadırlar. Bir kısım insanlar da, kabirde karar kılmış halde, bazıları da yeryüzünde emanet olarak bulunmaktadırlar. Bu itibarla, her karar kılınan yer ve emanet olarak kalınan yer, âyetin genel ifadesinde dahildir. [3][124]
99- Gökten suyu indiren O’dur. Biz o su ile herşey için gerekli bitkiyi çıkardık. Ondan da yeşillik meydana getirdik, yeşillikten ise, birbiri üzerine yığılmış taneler çıkarırız. Hurmanın tomurcuğundan, sarkıp yere yaklaşan salkımlar çıkarırız. Ayrıca o su ile birbirine benzeyen ve benzemeyen, üzüm, zeytin ve nar bahçeleri meydana getiririz. Herbirinin meyve verdiği zaman meyvesine ve onun olgunlaşmasına ibretle bakın. Şüphesiz ki bunlarda, iman eden bir kavim için birçok deliller vardır.
Gökten su indiren Allahtır. Biz o su ile, insanların, hayvanların ve bütün canlıların beslendikleri bitkileri çıkardık. Yeşil sebzeler ve ekinler bitirdik. O yeşilliklerden, birbiri üzerine yığılmış taneler çıkarırız. Hurma ağacının tomurcuğundan da, sarkıp yere yaklaşan hurma salkımları çıkarırız. O su ile üzüm bahçeleri, yaprakları ve görünüşleri bakımından birbirine benzeyen fakat meyve ve tat bakımından birbirine benzemeyen zeytin ve nar ağaçları çıkardık. Bu ağaçlar meyve verdikleri zaman meyvelerine ve meyvelerinin nasıl olgunlaştığına bir bakın. Şüphesiz ki, suyun gökten indirilmesinde ve onunla çeşitli bitkilerin çıkarılmasında, Allanın birliğini ve kudretini tasdik eden bir topluluk için büyük deliller vardır. [4][125]
100- Cinleri Allah yarattığı halde, kâfirler onları Allaha ortak koştular. Ve hiçbir bilgiye dayanmadan Allaha oğullar ve kızlar isnad ettiler. Allah, onların uydurdukları sıfatlardan münezzehtir, yücedir.
Kâfirler, Cinleri Allaha ortak koştular. Halbuki o Cinleri Allah yaratmıştır. Yine kâfirler, hiçbir bilgiye dayanmaksızın, Allahın yüceliğini takdir edemeyerek ona oğullar ve kızlar isnad ettiler. Allah, bu cahillerin yakıştırdığı sıfatlardan beridir, uzaktır
(Saffat Suresinin Yüz kırk dokuz ve Yüz ellinci âyetlerinin izahına bakınız.) [5][126]