sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENFAL SURESİ 16. VE 20. AYETLER

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENFAL SURESİ 16. VE 20. AYETLER
09.03.2025
6
A+
A-

16- Savaş için taktik kullanan veya başka bir birliğe katılmak isteyen hariç, içinizden kim düşmana arkasını dönüp kaçarsa, Allah’ın gazabına uğramış olur. Onun varıp kalacağı yer cehennemdir. O, ne kötü bir yerdir.

Sizden kim, savaş taktiği icabı veya başka birliğe katılmak için çekilme hariç, çatışma anında düşmandan geri dönüp kaçarsa şüphesiz ki o, Allah’ın ga­zabını hak etmiş olur. Kıyamet gününde onun varacağı yer cehennemdir. O, ne kötü bir yerdir.

Müfessirler, bu âyet-i kerimede zikredilen, savaştan kaçanın cezasının, sadece Bedirde savaşanlar için mi yoksa bütün savaşlarda savaşanlar için mi ge­çerli olduğu hususunda iki görüş zikretmişlerdir.

a- Ebu Nadra, Ebu Said el-Hudri, Nafı, Dehhak, Hasan-ı Basri, Katade, Yezid b. Habib, Ata b. Ebi Rebah ve Mücahid’e göre bu âyette savsatan kaçan için zikredilen ceza, Bedir savaşından kaçacak olan kimselere mahsustur, Bu iti­barla bundan sonra yapılan savaşlarda kaçanların, bu âyette zikredilen cezalarla cezalandın İmal an söz konusu değildir. Zira bu ayetin hükmü mensuhtur.Bu hu­susta Ebu Said el-Hudri demiştir ki: “Bu hüküm Bedir savaşı içindi. O sırada müslumanların, Resulullah’tan başka katılacakları başka bir askeri birlikleri yoktu. Bedirden sonra ise artık müslümanlar birbirlerine destek olan birlikler meydana getirdiler.

Yezid b. Habib de demiştir ki: “Allah Teâlâ, Bedir savaşından kaçana ce­hennem azabını gerekli kılarak buyurmuştur ki: “İçinizden kim düşmana arkası­nı dönüp kaçarsa Allah’ın gazabına uğramış olur. Onun varıp kalacağı yer ce­hennemdir. O, ne kötü bir yerdir.”

Daha sonra Uhut savaşı meydana geldiğinde o savaştan kaçanlar hakkın­da ise “İki topluluk karşılaştığı gün, içinizden savaştan yüzçevirenlerin işledik­leri bazı günahlardan dolayı şeytan, onlann ayaklannı kaydırmak istemişti. Al­lah onlan affetti. [1][20] buyurmuş ve onlan affettiğini belirtmiştir. Yedi sene sonra

Huneyn savaşından kaçanlar hakkında: “O gün sayınızın çokluğu, sizi gururlan-dırmıştı. Fakat çokluğunuz size bir fayda sağlamamıştı da o geniş yeryüzü size dar gelmeye başlamıştı. Sonra da yüz çevirip geri kaçmıştınız…” Ondan sonra Allah dilediği kullanmn tevebesini kabul eder[2][21]  buyurmuş ve dilediğini affe­deceğini belirtmiştir.

Ata b. Ebi Rebah da demiştir ki; “Düşmanın önünden kaçanın, cehennem azabıyla cezalandınlacağtnı beyen eden bu âyet~i kerime, yine bu surenin altmış altıncı âyeti olan şu âyetle neshedilmiştir. Artık bundan sonra müslümanlann kendi sayılarının iki katı olan düşmanın Önünden kaçmalan yasaklanmıştır. Da­ha fazla olan düşmandan kaçmalanna ise izin vardır. Bu hususta Allah Teâlâ: “Şimdi ise Allah, yükünüzü hafifletti. Çünkü içinizde zaaf bulunduğunu biliyor­du. Bundan böyle içinizden sabırlı yüz kişi çıksa iki yüz k işiye galip gelir. Eğer sizden bin kişi olsa Alalh’ın izniyle iki bin kişiye galip gelir. [3][22] buyurmuştur.

b- Abdullah b. Abbas’a göre ise bu âyetin hükmü, savaştan kaçan herkes için geçerlidir. Çünkü savaştan kaçmak, Allah’a ortak koşma gibi en büyü gü­nahlardandır.

Bu hususta Peygamber efendimiz şöyle buyurmaktadır:

“Helak eden yedi şeyden kaçının” “Ey Allah’ın Resulü onlar nedir?” diye sorulunca “Allah’a ortak koşmak, büyü yapmak, Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı bir kişiyi haksız yere öldürmek, faiz yemek yetim malı yemek, savaş sı­rasında düşmandan kaçmak ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmaktır.” cevabını vermiştir[4][23]

Taberi ikinci görüşün tercihe şayan olduğunu, âyetin, Bedirde savaşanlar hakkında nazil olmasına rağmen hükmünün, bütün müminler için geçerli oldu­ğunu, bu itibarla, herhangi bir müminin bir taktik kullanma veya başka bir birli­ğe katılma dışında, savaştan kaçmasının haram olduğunu, buna rağmen savaştan kaçarsa, Allah’ın affetmesi dışında cehennem azabım hak etmiş olacağını söylemiş ve âyetin neshedildiğini gösteren kesin bir delil olmadığından, muhkem ol­duğunu belirtmiştir. [5][24]

 

17- O kâfirleri siz öldürmcnidİz, Fakat Allah öldürdü. Ey Muham-med, kâferlcre attığın zaman aslında sen atmadın, fakat Allah attı. Allah bunu, güzel bir imtihanla, müminleri denemek için yapptı. Şüphesiz ki Al­lah, her şeyi çok iyi işiten ve çok iyi bilendir.

Ey müminler Bedir savaşında müşrikleri siz öldürmedinz. Onları, size yardım ederek Allah öldürdü. Ey Muhammed, müşriklerin gözlerine kum tane­leri saçtığından onları aslında sen atmadın. Fakat o kum tanelerini onların göz­lerine isabet ettirerek Allah attı. Allah bunu, müminlere, zafer ve ganimet ihsan etmesi ve ResuluIIah ile beraber yaptıkları cihadın mükâfaatmı vermesi için yaptı. Şüphesiz ki Allah, Peygamberinin de diğer bütün yarattıklarının da yal­varmalarını çok iyi işiten ve hallerini çok iyi bilendir,

Abdullah b. Abbas diyörki; “Bedir savaşında, Resulullah (s.a.v.) bir avuç toprak aldı ve müşriklerin yüzlerine doğru serperken şöyle buyurdu: “Yüz­leri berbat olsun.” Resulullah’ın serptiği bu toprağın, göz ve burunlarına değme-diği hiçbir müşrik kalmadı. Bunu üzerine müşrikler geri dönerek kaçmaya baş­ladılar,

Resulullah’ın müşriklere karşı böyle yaptığı, Mücahid Katade, Hişam b. Urve, Hakîm b. Hizam Muhammed b. Kâb, Süddi, İbn-i Zeyd ve İbn-i ishaktan da rivayet edilmiştir[6][25]

Allah Teâlâ bu âyet-i kerimede müminlere, Bedir savaşında müşrikleri onların değil kendisinin Öldürdüğünü, Resulullah’m attığı şeyleri, onun değil kendisinin attığını bildirmekte ve böylece kulların yaptıkları işlerin yaratıcısının ve asıl sebebinin kendisi olduğunu bildirmekte, kulun ise sadece cüzî iradesini kullanarak o işi kazandığım bildirmektedir. Böylece kulun fiilinde Allah Teâlânın herhangi bir müdahalesi olmadığını söyleyenlerin görüşlerinin fasit ol­duğunu ortaya koymaktadır. [7][26]

 

18- İşte durumunuz budur. Şüphesiz ki Allah, kâfirlerin tuzağını güçsüz kılar.

Müşriklerin öldürülmeleri, üzerlerine saçılan toprakla mağlup olmaları ve müminlerin onlara galip gelmesi gibi olaylar, cereyan etmiş gerçeklerdir. İyi bi­lin ki biz, kâfirlerin tuzaklarını güçsüz kılarız. Böylece ya zillette düşüp hakka boyun eğerler veya helak olup giderler. [8][27]

 

19- Ey müşrikler eğer fetih istiyorsanız işte fetih geldi. Eğer karşı gelmekten vaz geçersiniz, bu, sizin için daha hayırlıdır. Şayet tekrar savaşa dönerseniz, biz de müminlerin yardımına döneriz. Sayıları çok da olsa, top­luluğunuzun size hiçbir faydası olmayacaktır. Şüphesiz ki Allah, mümin­lerle beraberdir.

Ey kâfirler topluluğu, eğer sizler fethi, müslümanlara karşı muzaffer ol­mayı ve hakkınızda Allah’ın hükmünü istiyorsanız, işte, Allah’ın, hakkınızdaki hükmü gelmiştir. O hüküm de, zulme uğramış olanların, siz zalimlere karşı ga­lip gelmeleri ve haklı olanın, haksızı mağlup etmesidir.

Ey kâfirler, eğer Alalh ve Resulünü inkâr etmekten ve Müslümanlara kar­şı savaşmaktan vaz geçersiniz bu, sizin dünyanız ve âhiretiniz için daha hayırlı­dır. Şayet yeniden müslümanlara karşı savaşmaya başlarsanız biz de Bedir sava­şında olduğu gibi sizi yine mağlup ederiz. Sizin topluluğunuz ne kadar çok olsa, gj^edir savaşında size bir fayda sağlamadığı gibi bundan sonra da hiçbir fayda sağlamayacaktır. İyi bilin ki Allah, yardım ve zaferiyle müminlerle beraberdir.

Zühri, Atıyye, Abdullah b. Sa’lebe, İbn-i İshak, Yezid b. Rurhan ve ben­zerlerinden rivayet edildiğine göre Ebu Cehil, Bedir savaşında şöyle demiştir:

“Ey Allah’ım, o, akrabalık bağını kopardı. Bizlere bilmediğimiz şeyleri getirdi. Yarın sen onu helak et.” Ebu Cehil işte böyle söyleyerek fetih istemiş­ti[9][28]Bu âyet onlarla birnevi alay etmektedir. Yani onlar fetih istemiş fakat fe­tih, müslümanlara nasib olmuştur. [10][29]

 

20- Ey iman edenler, Allaha ve Resulüne itaat edin. Davetini işittiği­niz halde Peygamberden yüz çevirmeyin.

Ey iman, edenler, sizlere olan emir ve yasaklarında Allah’a ve Resulüne itaat edin. Allah’ın Resulünün size tebliğ ettiği emir ve yasakların duyduğunuz halde onlardan yüz çevirip karşı çıkmayın.   [11][30]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.