sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENFAL SURESİ 31. VE 33. AYETLER

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENFAL SURESİ 31. VE 33. AYETLER
13.03.2025
5
A+
A-

31- Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman “İşittik. İstesek biz de bu­nun aynısını söyleyebiliriz, Bu, eskilerin efsanelerinden başka bir şey değil­dir.” dediler.

Allah teâlâ bu âyet-i kerime’de, Kureyş kâfirlerinin inatçılığını ve Kur’an-ı kerimi dinlediklerinde “Eğer istersek bunu gibisini biz de söyleriz?” şeklindeki bâtıl iddialarını haber vermektedir. Aslında müşriklerin bu iddiaları, sadece şımarıklıklarının ve kuruntularının sonucudur. Zira Kur’an-ı Kerim, çe­şitli âyetlerde insanların, onun bir suresinin dahi benzerini yapamayacaklarını bildirmekte ve bu hususta şöyle meydan okumaktadır. “Kulumuz Muhammede indirdiğimizden şüphe ediyorsanız onun benzeri bir sure meydana getirin. Eğer iddianızda samimi iseniz, Allah’tan başka yardımcılarınızı da çağırın. [1][46]

Bu âyet-i Kerime’nin nüzul sebebi hakında, Sa’d b. Cübeyr, Suddî ve İbn-i Cüreyc şunu rivayet etmişlerdir. “Nadr b. el-Hâris, Fars diyarına gidip onlann Kisralanna ait bazı bilgiler edindikten sonra dönmüş ve döndüğünde Resululla-ha Peygamberlik geldiğini öğrenmişti. Resulullah İslâm’ı tebliğ ediyor, insanları İslâm’a davet ediyordu. O, insanların yanına varıp onlara Kur’an okuyup tebliğ yaptıktan sonra oradan kalkıp gidince Nadr onun yerine oturup, Farslara ait hikâyeler anlatır sonra şöyle dermiş, “Allah için söyleyin benim hikâyelerim mi güzel yoksa Muhammedinkilermi?”

İşte âyet-i kerime bu olaya işaret etmekte ve Nadr b. Harisin bu sapık davranışını yermektedir.

Bu şahıs Bedir savaşında esir düşmüş, Resulullah (s.a.v.) onu boynunun, kendi huzurunda vurulmasını emretmiştir. Bu olay, kendisi hakkı kabul etmedi­ği gibi başkalarının da hidayetine engel olmanın ne kadar büyük bir suç teşkil ettiğini göstermekte, özellikle bu engelcilerin cezalarının ağırlığına işaret et­mektedir. [2][47]

 

32- Yine bir zaman onlar “Ey Allahım eğer bu Kur’an, nezdinden in­dirilmiş hak bir kitapsa, gökten üzerimize taşlar yağdır veya bize can yakı­cı bir azap ver.” demişlerdi.

Eğer Muhammed hatırla, bir zaman, Kureyş kabilesinin ileri gelenleri “ey Allahım eğer Muhammedin söylediği, senin katından gelen bir gerçek ise, daha Öne Lût kavmine gökten yağdırdığın gibi bizim de üzerimize gökten taş yağdır. Veya geçmiş ümmetlere verdiğin azap gibi bize de bir azap verd.” dediler.

Bu sözler, Kureyşin ilerj gelenlerinden, Nadr. B. Haris ve benzerleri ta­rafından söylenmiştir. Söyledikleri sözler, onlann azgınlıkta zirveye ulaştıkları­nı akl-ı selimi bırakıp, şımankhklarından dolayı, hislerine kapılarak helak olmayi istediklerini göstermektedir. Eğer akıllıca düşünecek olsalardı “Ey Allahım eğer Muhammedin getirdikleri doğruysa bizi de ona ilet.” demeleri gerekirdi. [3][48]

 

33- Halbuki sen onların içlcrindcykcn, Allah onlara azap edecek de­ğildi. Affedilmelerini dilerlerken de Allah onlara azap edecek değildir.

Ey Muhammed, sen onların içinde bulunduğun müddetçe onlara azap edecek değilim. Onlar, af diledikleri takdirde de kendilerine azap edecek deği­lim.

Müfessirler, bu âyet-i kerimeye çeşitli şekillerde mana vermişlerdir.

a- İbn-i Ebza, Ebu Malik, Dehhak ve Abdullah b. Abbas’a göre bu âyetin izahı şöyledir: “Ey Muhammed, sen Mekke’de o müşriklerin içindeyken Allah onlara azap edecek değildi. Müminler de Mekke’de affedilmelerini dilerken Al­lah, Mekkede bulunan müşriklere azap edecek değildi. Sen ve müminler, oradan çıkmanızdan sonra o kâfirlere, Mekke fethedilerek azap edilmiş oldu. Bu husus­ta İbn-i Ebza diyor ki: “Resulullah Mekke’de iken Allah ona: “Sen onların içle-rindeyken Allah onlara azap edecek değildi.” âyetim indirdi. Bundan sonra Re­sulullah hicret edip Medine’ye gitti. Bundan sonra, müminler de Mekke’den çı­kınca Allah “insanları meescid-i haramdan ahkoyarlarken Allah onlara niçin azap etmesin?” ayetini indirdi Böylece, Peygamberine, Mekke’yi fethetmesine dair izin verdi. Mekke’nin fethi ise müşrikler için bir azaptı.

b- Abdullah b. Abbas, Yezid b. Rûman, Muhammed b. Kays ve İbn-i İs-haka göre bu ayetin izahı şöyledir: “Ey Muhammed, sen Mekke’de Kureyşlilerin içlerindeyken seni onların arasından çıkarmadan Allah onlara azap edecek de-ğildir.Yine Kureyş müşrikleri, KSbeyi tavaf ederken veya yaptıkları kötülüklere pişman olurken “Ya rabbi, sen bizi affet” derlerken Allah onlara azap edecek değildir. Ancak insanları mescid-i haramdan ahkoyarlarken Allah onlara âhirette niçip azap etmesin?” Görüldüğü gibi bu izaha göre, Allah’ın müşriklere azap göndermemesinin sebebi içlerinde Resulullah’ın bulunması bir de birinci görüşte zikredildiği gibi müminlerin değil d e .bizzat kendilerinin, yerine ve za­manına göre Allah’tan af dilemeleridir. Bundan sonra gelen âyette müşriklerin uğrayacakları bildirilen azap ise âhiret azabıdır.

Bu hususta Abdullah b. Abbas diyor ki: “Müşrikler, Kâbeyi tavaf ediyor ve şöyle diyorlardı: “Emrine amadeyiz. Senin hiçbir ortağın yoktur. Emrine amadeyiz. Resulullah’da buyurdu ki: Doğru, doğru” Bunun üzerine müşrikler de diyorlardı ki: “Senin hiçbir ortağın yoktur. Ancak öyle bir ortağın vardır ki, sen ona maliksin. O ise hiçbir şeye mâlik değildir. Affet bizi, affet bizi!” işte bunun üzerine Allah Teala “Sen onların içindeyken Allah onlara azap edecek değildir. Affedilmelerini dilerlerken de Allah onlara azap edecek değildir.” âyetini indir­di. Evet, onlar için iki güvence vardı. Bunlardan biri, Allanın Peygamberi, diğe­ri ise af dilemeleriydi. Peygamber gitti, Sadece af dilemeleri kaldı. Bundan son­ra gelen: «”İnsanları Mescid-i haramdan alıkoy arlarken, Allah onlara niçip azap etmesin…” âyet-i kerimesi ise, âhirette görecekleri azabı bildirmektedir.

c- Katade, Süddi ve İbn-i Zeyde göre ise bu âyeytin izahı şöyledir: “Ey Muhammed, Sen Mekke’de o müşriklerin içlerindeyken Allah onlara azabede-cek değildi. Onlar affedilmelerini dilemiş olsalardı, affedilmelerini dilerlerken de Allah onlara azabedecek değildi. Fakat onlar, affedilmelerini dilemediler. Bu itabarla insanları mescid-i haram’dan ahkoyarlarken Allah onlara niçin azabet-mesin?” Bunların izahına göre Allah Teala bu âyet-i kerime’de Resullah içlerin­de bulunduğu müddetçe müşriklere azabetmeyeceğini beyan etmiş, Resulul­lah’ın onların arasından ayrılmasından sonra ise Allah’dan af dilemedtkleriden ve müminlerin, mescid-i haram’a girmelerine engel olmalarından dolayı azaba uğratacağını bildirmiştir.

d– İkrime ve Mücahide göre ise bu âyetin izahı şöyledir: “Ey Muham­med, sen Mekke’de onların içlerindeyken Allah onlara azap edecek değildir.” Bu izaha göre ise Allah Teaia’nın müşrikleri, derhal cezalandırmam asının sebe­bi, onların içinde Resulullah’ın bulunması ve onların zamanla müslüman olacak-lanndandır.

e- Abdullah b. Abbas’tan nakledilen diğer bir görüşe göre ise bu âyetin izahı şöyledir: “Sen, Mekkede o müşriklerin içindeyken Allah onlara azap ede­cek değildir. Ezelde müslüman olacakları yazıldığından Allah’tan af dileyerek iman edeceklerinden Allah onlara azap edecek değildir. Ancak müminleri mes­cid-i haram’dan alıkoyanlar müstesnadır. Bunlar, Bedir savaşında boyunları kı­lıçla vurularak azaba uğratmışlardır.

f- Abdullah b. Abbas, Mücahid ve Dehhaktan nakledilen diğer bir görüşe göre bu âyetin izahı şöyledir: “Ey Muhammed, Sen Mekke’de, müşriklerin için­deyken Allah onlara azap edecek değildir. Onların iman edip namaz kılmaları beklenirken de Allah onlara azap edecek değildir.

g- İkrime ve Hasan-ı Basriye göre ise bu âyet-i kerime’nin hükmü, bun dan sonra gelen âyetle neshedilmiştir. Öyle ki, Allah Teala bu âyet-i kerime’de,

Resulullah’m içlerinde bulunması ve onların da Allah’dan af dilemeleri sebebiy­le müşriklere azabetmeyeceğini bildirmiş, bundan sonra gelen âyet-i kerime’de ise, müşriklerin müminleri, mescid-i haram’dan alıkoymaları yüzünden azaba uğratılacak!annı beyan etmiş ve bu âyet-i neshetmiştir.

Taberi diyor ki: “Bu âyeti izah eden görüşlerden, bana göre en doğru ola­nı şudur: “Allah Teala Resululah’a bildirmiştir ki “Sen, müşriklerin içinde bu­lunduğun sürece ben onlara azabetmem. Zira ben, peygamberimin, içinde bu­lunduğu bir ülkeyi helak etmem. Yine Ailah Teala Resulullah’a bildirmiştir ki “Seni onların içinden çıkardıktan sonra onlar, yaptıklarından vaz geçip affedil­melerini isteyecek olsalardı yine ben onlara azap edecek değildim. Fakat onlar, günah ve inkârlarından vaz geçip af dilemiyorlar. Bilakis ısrar ediyorlar.Bu se­beple onlar azabı hak etmiş oluyorlar.”

Bu görüşü tercih etmemizin sebebi şudur: “Mekke müşrikleri, “Şayet Muhammed’in getirdiği doğru ise sen bizim üzerimize gökten taş yağdır. Veya bize can yakıcı bir azap ver.” demişlerdir. Bunun üzerine de Allah Teala, pey­gamberine buyurmuştur ki: “Sen onların içindeyken ben onlara azap edecek de­ğilim. Seni onların içinden çıkardıktan sonra onlar af dilemiş olsalardı yine on­lara azap edecek değildim. Fakat onlar, isyan ve inkârlarına devam ettiler. İn­sanları, mescid-i haram’dan alıkoydular. Artık ben onlara niçin azap etmiye-yim?” Böylece Allah Teala, azap isteyen bu insanları, Resul!ah’ı aralarından çı­karmasından sonra, azabına uğratacağını bildirmiş ve Bedir savaşında mağlup ederek ileri gelenlerinin boynunu vurdurmuştur. Âhirette de kendilerini cehen­nem azabı beklemektedir. Bir kısım insanların, burada zikredilenleri, müminler sayıp bu nedenle helak edilmediklerini söylemeleri isabetli değildir. Zira âyet, müşriklerden bahsetmektedir. Keza, diğer birkısım insanların bu âyetin, bundan sonra gelenâyetle neshedi İd iğini söylemelir, isabetli değildir. Zira bu âyet, belli şeyleri beyan eden bir haberdir. Haberlerin ise neshed il meleri söz konusu değil­dir. Neshedilme ancak emir ve yasaklarda olur. [4][49]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.