TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENFAL SURESİ 5. VE 6. AYETLER

5- Bu durum (Ganimet malları hakkındaki ihtilaf) müminlerden bir cemaat istemediği halde, rabbinin seni evinden hak uğrunda çıkardığı (Bedirde savaşmak için çıkardığı) durum gibidir.
Müfessirler, neyin Resulullah’m, müminler istemediği halde evinden çıkarılmasına benzetildiği hususunda farklı görüşler zikretmişlerdir.
a- îkrimeye göre müminlerin, Allah’tan korkup aralarını düzeltmelerinin, kendieri için hayırlı olacağı, hususu, Resulullah’m, müminler istemediği halde evinden çıkarılmasının kendisi için daha hayırlı olacağı hususuna benzetilmiştir. Buna göre âyetin mânâsı şöyledir: “Ey müminler, nasıl ki müminler istemediği halde Allah’ın, peygamberini, savaşmak için evinden çıkarması onun için hayırlı olmuşsa sizin de Allah’tan korkup birbirinizle barışmanız sizin için daha hayırlıdır.
b- Mücahid ve Süddiye göre ise burada, müminlerin savaşmayı istememeleri durumu, ResulüUah’ın evinden çıkarılmasını istememeleri durumuna benzetilmiştir. Buna göre de âyetin mânâsı şöyledir: “Nasıl ki bu müminler daha önce Kureyşin ticaret kervanına el koymak için senin, evinden çıkmanı istemiyorlardı ise şimdi de düşmanla savaşmak istemiyorlar ve o hususta seninle tartışıyorlar.
c- Kûfeli lügat âlimlerinden bazılarına göre ise burada Resulullah’ın, ganimetleri taksimde bildiğini yapması hususu Kureyş kervanına el koymak için evinden çıkmada bildiğini yapma hususuna benzetilmektedir. Bu izaha göre âyetin manası şöyledir: “Nasıl ki Kureyş müşriklerinin ticaret kervanına el koymak için çıkıp gitmek istediğinde arkadaşların istemediği halde kararını yerine getirdiysen, ganimet mallarının taksiminde de, arkadaşlarının hoşuna gitmese de kararını yerine getir.”
d- Kûfeli lügat âlimlerinden diğer bir kısmına göre ise burada, bir kısım insanların, ganimet mallan hususundaki tartışmaları meselesi, Bedirde savaşmak için tartışma meselesine benzetilmektedir. Bu izaha göre âyetin manası şöyledir: “Nasıl ki arkadaşların Bedirde savaşma hususunda “Bizi kervan için çıkardın savaş için çıkarmadı ki hazırlıklı gelelim.” diyerek seninle tartışıyorlardı ise şimdi de ganimet hususunda tartışıyorlar.
e- Bir kısım Basralı lügat âlimlerine göre ise burada sıfatlan zikredilen bazı müminlerin gerçek mümin olmaları hususu Resulullah’ın, müminler istemediği halde evden çıkarılmasının bir gerçek olduğu hususuna benzetilmektedir. Bu izaha göre âyetin mânâsı şöyledir: “Nasıl ki müminler istemediği halde rabbiriin seni evinden çıkarması hak idiyse Allah zikredildiği zaman kalbleri ürperen, âyetleri okunduğunda imanları artan, sadece rablerine güvenen, namazla-nnı kılan ve verdiğimiz nziklardan infak edenlerin mümin olmaları da hak’tır.
f- Bir kısım âlimlere göre de bu âyette yemin vardır. Manası: “Müminlerden bir grup istemediği halde seni evinden çıkaran rabbine yemin olsun ki onlar seninle savaş hususunda tartışırlar.” demektir.
Taberi bu görüşlerden ikinci görüşün tercihe şayan okluğunu, ayet-i kerimede müminlerin, Resulullah’ın, evinden çıkmasını hoş görmedikleri gibi düşmanla savaşmayı da hoş görmedikleri hususunun belirtilmek istendiğini söylemiştir.
Bu âyet-i kerime, Bedir savaşına işaret etmektedir. Bedir savaşı, özet olarak şöyle cereyan itmişti: Ebu Süfyan idaresindeki bir Kureyş ticaret kafilesi Şamdan dönmekteydi. Resulullah (s.a.v.) kafilenin gelişini haber aldı ve durumu ashabına bildirdi. Onlar da “Çok mal, az adam” diyerek bu kafileyi ele geçirmek istediler. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) üçyüz on küsur kişiden oluşan bir mücahit birliği ile yola çıktı. Onun yola çakışını Mekkeli müşrikler haber almıştı. Ebu Cehil Mekke’de Kâb’nin damına çıkarak: “Ey Mekkeliler yetişin, kervanınız ve mallarınız elden gidiyor. Eğer Muhammed bu kervana el koyarsa artık bundan sonra size kurtuluş yoktur.” diye feryad etmiş ve bu suretle bütün Mekkelileri toplayıp, bin küsur kişiden oluşan bir müşrik ordusuyla Medine’ye doğru yola çıkmış Bedir istikametine geliyordu. Medine’den hareket eden Resulullah da, ashabıyla birlikte Zafran vadisine varmıştı. Bu sırada Cebrail (a.s.) Resulullah’a gelerek “İki taifeden biri yani ya Kervan veya Kureyş ordusu sizindir.” vahyini bildirdi.
Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) bu ikisinden hangisini tercih edecekleri hususunda ashabıyla istişare etti. Sahabilerden bazılan: “Bize savaştan bah-setseyydiniz ona göre hazırlanırdık. Biz, sadece kervan için yola çıktık.” dediler. Resulullah (s.a.v.): “Kervan deniz kenarından geçip gitmiştir. Ebu Cehili kastederek şu adam ise bize yönelmiştir.” dedi. Ebubekİr ve Ömer (r.a.) ayağa kalkıp güzel şeyler söylediler. Sonra Hazreç kabilesinin reisi Sa’d b. Ubade “Ey Allah’ın Resulü, sen yapacağına bak, sana emredileni yerine getir.” dedi. Ondan sonra Mikdat b. Amr “Allah’ın emrini yerine getir. Biz, senin arzun neyse onu yapmakta seninle beraberiz. Çünkü biz sana, İsrailoğullannm, Musa aleyhisse-lama, “Sen ve rabbin gidin birlikte savaşın, biz burada oturacağız.” dedikleri gibi demeyiz. Biz, “Sen, rabbinle beraber git, onunla beraber savaş, biz de seninle beraber savaşacağız.” deriz.” dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) tebessümle Ensan kastederek şöyle dedi: “Ey insanlar görüşünüzü belinin. “Çünkü Resulullah, Ensar ile, Medine’nin içinde bulunduğu sürece kendisini savunacaklarına dair ahitleşmişti. Bu sözleri duyunca Sa’d b. Muaz: “Ey Allah’ın Resulü galibe bizi kastediyorsun?” dedi. Resulullah da “Evet” cevabını verdi. Sa’d dedi ki: “Biz sana iman etmişiz. Getirdiğin İslâm’ın hak olduğuna şahit. Seni dinleyip sana itaat edeceğimize dair biat etmişiz. İstediğin yöne git. Ey Allah’ın Resulü sen bize denizi göstersen ve kendin içine dalsan bizden hiçbir kimse geri kalmamak üzere hepimiz birlikte oraya dalarız…”
Bu konuşmlardan sonra Müslümanlarla Mekkeli Müşrikler karşı karşıya geldiler. O zamanın harp usullerine göre savaş önce mübareze şeklinde başladı. Bir taraftan bir kişi çıkıyor meydan okuyor ona diğer taraftan bir rakip çıkıyor teke tek vuruşuyorlar, onlardan birisi yeniliyor daha sonra başka bir kişi çıkıyor ve bir müddet böyle devam ediyordu. Burada da savş mübareze usulü ile başladı. Müslümanlar karşılarına çıkan düşmanlan tepelediler. Bundan sonra her iki taraf ta umumi bir saldın ile birbirlerine girdiler. Ramazan ayının onyedinci cuma günüydü. Toz duman ortalığı kaplamış, kılıç şakırtıları cenk nâralan ufukla-n inletiyordu… Hz. Peygamber savaşın en şiddetli anında mücahitlerin arasında dolaşıyor onların morallerini takviye ediyor onlara destek oluyordu. İman güçleriyle savaşan Müslümanlar, kendilerinde kat kat üstün olan müşrikleri sonunda bozguna uğratarak Allahm yardımıyla galip geldiler. [1][9]
6- Gerçek açıkça ortaya çıkmışken, sanki göz göre göre ölüme sürük-Icniyormuşçasına, hak olan cihad hususunda seninle münakaşa ediyorlardı.
Bir kısım müminler: “Sen bize düşmanla karşılaşacağımızı bildirmedin ki onlarla savaşmak için hazırlık yapalım. Biz, yalnız ticaret kervanını yakalamak için çıkmıştık” diyerek seninle bir gerçek olan savaş hakkında tartışırlar. Halbuki bunu Allah’ın emriyle yaptığı onlar için ortaya çıkmıştır. Onlar, düşmanla karşılaşmayı sevmediklerinden, sanki ölüme sürükleniyormuş gibi oluyorlar.
Âyet-i kerime’de bir kısım insanların Resulullah ile tartıştıkları zikredilmektedir.
Abdullah b. Abbas ve İbn-i îshaka göre bunlar, Resulullah’ın mümin olan sahabileridir. Bunlar demişlerdir ki: “Biz kervan için çıkmıştık. Sen bize, düşmanla karşılaşacağımızı haber vermiştin ki onlarla savaşacak şekilde hazırlanalım.”
İbn-i Zeyde göre ise burada, Resulullah ile tartıştıkları beyan edilen kimseler, müşriklerdir. Onlar, savaşmaktan korkarak ölüme sürükleniyonmuş gibi hareket ediyorlar ve savaşmamak için Resulullah ile tartışıyorlardı.
Taberi diyor ki, Bundan sonra gelen ayette “Allah, o iki zümreden birinin, sizin olacağın vaadediyordu da siz kuvvetli olmayanın, sizin olmasını istiyordunuz.” Duyurularak müminlerin, Kureyş ordusuyla karşılaşmayı değil kervanı istedikleri beyan edildiği için bu âyette zikredilen tartışanların da müminler oldukları muhakkaktır.”
Ayet-i kerime’de geçen “Gerçek”ten maksat, savaş’tır. Âyet-i kerime’de gerçeğin açıkça ortaya çıktığı beyan edilmektedir. Süddi’ye göre bundan maksat, Resulullah’ın, Allah’ın emri dışında bir şey yapmadığının belli olmasıdır. Abdullah b. Abbas’a göre ise savaşmanın, Allah tarafından emrediidiğinin ortaya çıkmasıdır. Birinci izaha göre âyetin manası “Ey Muhammed, senin, Allah’ın emri dışında bir şey yapmadığının ortaya çıkmasına rağmen yine de gerçek hususunda seninle savaşıyorlar.” şeklindedir. İkinci izaha göre ise “Ey Muhammed, savaşın emredilmesinin ortaya çıkmasından sonra yine de gerçek hususunda seninle tartışıyorlar.” şeklindedir. [2][10]