TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 101. VE 102. AYETLER
101- Yeryüzünde yolculuğa çıktığınız zaman, kâfirlerin size fenalık yapmalarından korkarsamz, namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur. Şüphesiz, kâfirler sizin apaçık düşmanıdır..
Ey müminler, sizler yeryüzünde yolculuğa çıktığınızda namaz kılarken kâfirlerin hücum edip sizi öldüreceklerinden veya esir alacaklarından yahut namazınıza engel olarak sizi Allah’ı birlemekten alıkoyacaklarından korkacak olursanız, mukim iken tam olarak kıldığınız namazları kısaltarak yansını kılmanızda sizin için günah yoktur. Çünkü Allah’ın birliğini inkâr eden kâfirler, sizin Allah’a ve Resulüne iman etmeniz ve putlara tapmamanız ve sapıklıkta kendilerine uymamanız yüzünden sizin apaçık düşmanlannızdir.
Müfessirler bu âyet-i kerimede kısaltılabileceği zikredilen namazın hangi hallerde ve ne kadar kısaltılabileceği hususunda çeşitli görüşler zikretmişlerdir.
a- Yaİâ b. Ümeyye’nin, Hz. Ömer’den, Ebu Eyyub’un da Hz. Ali’den rivayet ettiğine göre burada, kısaltılabileceği beyan edilen namaz, kişinin yolculuk halindeyken kılacağı farz namazdır. Kılastılacak miktar ise, dört rekatlı farz namazların iki rekt olarak kılınmasıdır.
Âyette geçen “Kâfirlerin size fenalık yapmalarından korkarsamz” ifadesi, namazın kısaltılması için esasla ilgiii bir şart olmayıp sadece o zamandaki müs-lümaıılann genel durumunu belirtmektedir. Bu hususta Ya’lâ b. Ümcyye diyor ki:
“Ömerb. el-Hattab’a “Kâfirlerin size kötülük yapmalarından korkarsamz, namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur.” âyetini okudum ve “Bugün artık insanlar güven içindedirler. (Namazı yine kısıltacaklar mı?) dedim. Ömer b. el-Hattab şöyle dedi: “Senin hayret ettiğin bu hususa ben de hayret etmiş ve bunu Resulü İlah1 a sormuştum. Resulullah da şöyle buyurmuştu: “Bu (namazı kısaltma) Allah’ın size verdiği bir sadakadır. Sadakasını kabul edin.” [1][248]
b- Hz. Aişe ve Sa’d b. Ebi Vakkas’tan nakledilen diğer bir görüşe güre ise bu âyette, kısaltılabileceği zikredilen namazdan maksat, yolculuk yaparken düşmandan korkma halindeki namazdır. Yolcu olan kimse, düşmandan korkacak olursa, dön rekatlı farz namazları iki rekat kılarak kısaltır. Şayet düşmandan korkmayacak olursa kısaltmaz.
Bu hususta Abdullah b. Muhammed, Hz. Aişe’nin şöyle dediğini işittiğini söylemiştir: “Yolculukta iken namazı tam kılın.” Hz. Aişe’nin bu sözü üzerine kendisine denildi ki: “Resulullah yolculuk yaparken dört rekath farzları iki rekat kılıyordu.” O da “Resulullah savaş halindeydi o korkuyordu. Siz de korkuyor musunuz?” diye cevap verdi.
Atâ da Resulullah’ın s alı ab ilerinden Hz. Aişe ve Sa’d b. Ebi Vakkas’in, yolculuk yaparken namazları tam kıldıklarını söylemiştir.
c- Mücahid, Ebu Ayyaş ez-Züraki ve Cabir b. Abdullah’dan nakledilen diğer bir görüşe göre bu âyette, kısaltılacağına ruhsat verilen namazdan maksat, fiilen savaşma dışında düşmandan korkulduğu sırada kılınacak olan namazdır. Bunlara göre âyet-i kerime, rnüslümanların, böyle bir korku içinde bulundukları bir sırada nazil olmuştur. Bu hususta Ebu Ayyaş ez-Züraki diyor ki:
“Biz , Resulullah ile birlikte “Usfan” denen yerde bulunuyorduk. ResululIah bize öğle namazım kıldırdı. Müşriklerin başında komutan olarak Halid b. Velid bulunuyordu. Müşrikler birbirlerine dediler ki: “Biz onların aklanacakları ve gafil oldukları bir zamana rastlamıştık.” (Yani namaz kılarken onlara hücum etmeliydik. Çünkü o anda onlan gafil avlayabilirdik) İşte bunun üzerine öğle ile ikindi vakti arasında, korku namazını beyan eden hüküm indi. Resulullah bizleri iki gruba ayırarak ikindi namazını kıldırdı. Bir grup, Resulullah ile birlikte namaz kılıyor diğeri ise onu bekliyordu. Resulullah, arkasında bulunan gruba da onları koruyan gruba da birlikte tekbir aldırdı. Ve hep birlikte rükuya vardılar. Sonra, Resulullah’ın arkasında bulunan grup secde etti. Geri çekildi. Daha sonra diğer grup ilerleyip secde etti. Sonra hep birlikte ayağa kalktılar ve hep birlikte ikinci rükuu yaptılar. Arkasında bulunanlar da onu koruyanlar da. Sonra Resulullah’ın arkasında bulunanlar secde ettiler ve geri çekildiler. Arkadaşlarının bulundukları safta ayağa kalktılar. Diğer grup ileri geçti secde etti ve Resulullah hepsiyle birlikte selam verdi. “Böylece, herkes imamla birlikte iki rekat namaz kılmış oldu. Resulullah böyle bir namazı bir defasında da Süleym oğullan yurdunda kıldı.” [2][249]
d- Süddi, Abdullah b. Ömer, Said b. Cübeyr ve Kâ’b’dan nakledilen diğer bir görüşe göre bu âyette, kısaltılacağı belirtilen namazdan maksat, fiilen savaşma dışında, düşmandan korkma halinde kısaltılan namazdır. Ancak bu namaz, seferi halde kılınan ve iki rekat olan namazın kısaltılarak bir rekat şeklinde kılınmasıdır.
Bu görüşte olan âlimlere göre kişi mukim iken, dört rekath farzları dört olarak kılar. Seferi iken de iki rekat olarak kılar. Seferi iken iki rekat kılması, namazları kısaltma değil namazı seferi olarak tam kılmaktır. Ancak kişi seferi olduğu halde düşmanlardan da korkuyorsa işte bu takdirde tam sayılan iki rekat seferi namazını kısaltıp tek rekat olarak kılar. İşte bu âyet-i kerime, kısaltılan bu tek rekath namazı kasdetmiştir.
Bunlar, görüşlerine delil olarak şu hadisleri zikretmişlerdir. Sa’lebe b. Zehdem diyor ki:
“Biz, Said b. el-Ass iie birlikte Taberistanda’ydık. O ayağa kaîklı ve dedi ki: “Sizden hanginiz ResuluIIah ile birlikte korku namazı kıldı?” Huzcyfe kalktı ve dedi ki: “Ben kıldım. Resuiullah korku anında insanları iki gruba ayırdı. Bir gurupla bir rekat, diğer bir grupla da bir rekat kıldı. Bunlardan hiçbiri bir şey kaza etmediler. [3][250]
Diğer bir rivayette, Huzeyfe ayağa kalkmış, insanları arkasında iki sağ. yapmış bir safı arkasında bırakmış diğer safı düşmanın karşısına koymuş, arkasında bulunmalara bir rekat namaz kıldırmış onlar ayrılıp düşmanın karşısında duranların yerine gitmişler, bu defa onlar gelip Huzeyfe ile bir rekat namaz kılmışlar, hiçbiri de namazlarını tamamlamamışlardır.” [4][251]
Abdullah b. Abbas şöyle demiştir:
“Allah îeala, Peygamberinin lisanıyla namazı yolcu olmama halinde dört rekat, yolcu iken iki rekat ve korku anında da bir rekat olarak farz kılmıştır.” [5][252]
Diğer bir rivayette, Abdullah b. Abbas şunları söylemiştir:
“Resuiullah, “Zikared” denen yerde namaz kıldırdı. İnsanlar onun arkasında iki saf oldular. Bir saf, onun arkasında bulunuyor, diğer saf ise düşmanın karşısında duruyordu. Arkasında bulunan safa bir rekat namaz kıldırdı. Onlar ayrılıp düşmanın önünde bulunan diğer safın yerine gittiler. Bu defa onlar geldiler. Resuiullah onlara da bir rekat kıldırdı. Bundan sonra, herhangi bir saf, namazı bitirmedi. [6][253]
Cabir b. Abdullah diyor ki:
“Resuiullah onlara korku namazı kıldırdı. Bir saf. Rcsulullah’m önünde, diğer bir saf da arkasında durdu. Arkasında bulunan safa bir rüku ve iki secdeli bir rekat kıldırdı. Onlar, öne geçip arkadaşlarının yerini aldılar. Onlar da gelip diğerlerinin yerinde Resulullah’ın arkasında durdular. Resuiullah onlara da bir rüku ve iki secdeli bir rekat kıldırdı. Sonra selam verdi. Böylece Resuiullah iki rekat kılmış oldu. Onlar da birer rekat kılmış oldular. [7][254]Ebu Hureyre (r.a) diyor ki:
“Resulullah, müşriklerin engel oldukları zaman “Dacnan” ve “Usfan” denen yerlerin arasında konakladı. O anda müşrikler, kendi kendilerine şöyle dediler: “Bunların öyle bir namazları var ki bu namaz onlar için, oğullarından ve kızlarından daha sevimlidir. Siz, ne yapacağınıza karar verin sonra bunlara sadece bir hamle yapın.” (Yani bir hamlede işlerini bitirin) Bu arada Cebrail (a.s.) geldi. Resulullah’a, sahabilerini iki kısma ayırmasını, onlardan bir gruba namaz kıldırırken diğer gruba, tedbir alarak silahlarıyla birlikte düşmanlarının önünde durmalarını, arkasında bulunanlara bir rekat kıldırdıktan sonra geri çekilmesini, düşmanın önünde bulunanların ileri gelerek onlara da bir rekat namaz kıldırmasını böylece onların her birinin Resulullah’la birer rekat kılmış olacaklarını Re-sulullah’ın ise iki rekat kılmış olacağını bildirdi.” [8][255]
e- Abdullah b. abbas’dan nakledilen diğer bir görüşe göre bu âyette kısaltılması zikredilen namazdan maksat, sefer halinde ve düşmanla çarpışma anında kısaltılacak olan namazdır. Bu âyet-i kerime, çarpışan mücahidlerin, namaz kılmak istedikleri zaman yüzleri hangi tarafa dönük olursa o tarafa doğru başlarıyla işaret ederek bir rekat namaz kılmalarına ruhsat vermiştir.
Abdullah b. Abbas’ın, bu âyetin izahında şunları söylediği rivayet edilmiştir: “Sen düşmanla karşılaşırsan namaz vakti de gelmiş olursa, “Allahu Ek-ber” diyerek başım eğer ve işaretle namaz kılarsın. İster binekli ol, ister binek-siz. İşte namazı kısaltma budur.
Taberi diyor ki: “Âyetin izahında tercihe şayan olan görüş, şöyle diyen görüştür: “Bu âyette kısaltılması beyan edilen namazdan maksat, düşmanla çatışma ve vuruşma anında rükunlan eksilterek kılınan namazdır. Yani, rüku ve secdeleri tamamlanmayan, istenilen her yöne dönülerek kıhnabilen, bineğin üzerinde ve yerde eda edilebilen namazdır. Nitekim Allah teala farz namazlarının böyle bir şekilde kılınacağını başka bir âyet-i kerimesinde şöyle zikretmiştir: “Eğer korku içinde bulunursanız, yaya olarak yahut binekli iken namazınızı kılın. [9][256]
Taberi diyor ki: “Bu görüşü tercih etmemizin sebebi, bundan sonra gelen âyette: “Emniyete kavuştuğunuzda namazı gereği gibi kılın.” buyurulmasidır.
Çünkü namazı gereği gibi kılmak onun rükuunu, secdelerini ve diğer iarzlanm artırıp eksiltmeksizin yerine getirmektir. Bundan da anlaşılmaktadır ki kişi, korku anında kısaltılacak namazın bazı rükunlannı yerine getirmeyebilir. [10][257]
102- Ey Muhammcd, savaşta müminler arasında bulunur da onlara namaz kıldırırsan, onlardan bir kısmı seninle namaza dursun ve silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secde ederken, namaza durmamış olan diğer kısım arkanızda bulunsun. Bunlar namazı bitirince, namazı kılmayan kısmı gelsin seninle namaz kılsın. Onlar da namazda tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. Kâfirler isterler ki, silah ve eşyanızdan gafil olasınız da size aniden hücum etsinler. Eğer yağmur size eziyet verir veya hasta olursanız silahınızı bırakmanızda bir günah yoktur. Yine de tedbirinizi alın. Şüphesiz ki Allah, kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
Âyet-i kerimede zikredilen, “Silahlarım da yanlarına alsınlar.” emrini, namaz kılan ve düşmanın Önüde duracak olan gruplardan hangisine ait olduğu hususunda iki görüş zikredilmiştir.
a- Bazılarına göre bu emir, Resulullah ile birlikte namaz kılmakta olan gruba aittir. Bunlara, namaz kılarken kılıçlanın kuşanmalan, bıçak ve hançer gibi şeyleri, elbise veya zırhlarım asmalan emredilmiştir.
b- abdullah b. Abbas’a göre ise burada, silahlanın yanlarına almaları emreclilen grup, namaz kılan grup değil, düşmanın önünde nöbet bekleyen gruptur.
Ayet-i kerimede geçen ve “Bunlar, secde ederken, namaza durmamış olan diğer kısım arkımızda bulunsun.” diye tercüme edilen cümlesi, müiessirler tarafından üç şeküde izah edilmiştir:
1- Bir kısım müiessirler, âyetin bu bölümünün izahında, şunu söylemişlerdir: “Namaza başlayan grup namazını kılıp bitirdikten sonra arkanızda dursunlar.” Ancak bu şekilde izahta bulunanlar, namaz kılan bu birinci grubun, namazlarını nasıl bitirmiş olacağı hususunda iki görüş zikretmişlerdir.
a- Bazılarına göre bu birinci grup imamla birlikte bir rekat kıldıktan sonra selam verir, oradan ayrılıp arkadaşlarının yerine düşmanın önüne gider. Böylece bunların bir rekat kılmakla namazları bitmiş olur. Bu görüşte olan âlimler, bundan Önceki âyette zikredilen “Namazı kısaltmaktan maksadın, onu tek rekata düşürmek olduğunu söyleyen âlimlerdir. Bunların bu görüşlerine dair olan delilleri bundan önceki âyetin izahında zikredilmiştir. Bunlara göre, düşmanın Önünde bulunan ikinci grup da gelir, imamla birlikte bir rekat kılar, onların na-mazlan da bitmiş olur. Böylece imam iki rekat, cemaat da birer rekat kılmış ve namazlarını bitirmiş olurlar.
b- Diğer bir kısım müfessirler ise imamla birlikte birinci rekatı kılan ilk grubun namazlarını bitirmesi, imamla bir rekat kıldıktan sonra namaz kıldıkları yerde kendi kendilerine, geriye kalan namazlarını da tamamlamaları ve selam verip namazlarını bitirmeleriyie olur. Bu görüşte olanlara göre, imam, cemaati iki kısma ayırır. Bir kısmı imamın arkasında namaza durur, diğer kısmı ise düşmanın önünde bekler, imamın arkasında olanlar, imamla birlikte bir rekat namaz kılarlar, imamla birlikte ayağa kalkarlar. İmam, ayakta bekler. Bir rekat kılan bu grup namazın geriye kalan kısmını kendi başına tamamlar. Selam verip namazdan çıkar. Düşmanın önünde bulunan arkadaşlarının yerine giderler. Bu defa onlar gelirler, ayakta bekleyen imama uyarlar. Onunla birlikte bir rekat namaz kılarlar. Ancak ikinci rekattan sonra imamın ne yapacağı ve ikinci grubun namazını nasıl tamamlayacağı hususu, bu görüşte olan âlimlerce ihtilaflıdır.
aa- Bazılarına göre imam kendisine göre ikinci, o gruba göre ise birinci olan rekatı bitirdikten sonra, t ahi yatta bekler, ikinci grup kalkıp diğer rekatını kılar ve tahiyyaü bitirir. Böylece imam selam verir onlar da imamla birlikte selam verirler. Böylece namazı bitirirler. Böylece savaş halinde kılman namazın bu şekilde olacağı Sehl b. Ebi Hasme ve Salih b. Ilavvad’dan rivayet edilmiştir. Sehl diyor ki:
“Resuhıllah, sahabilerine korku namazı kıldırdı. Onları arkasında iki saf yaptı. Tam arkasında bulunanlara bir reket kaldırdı. Sonra ayağa kalktı bekledi. Bir rekat kılan bu gaip kendi başlarına diğer rekatlarım da kılıp bitirdiler. İlerleyip düşmanın önüne gittiler. Düşmanın önünde bulunanlar geri gelip Resulul-lah’m arkasında saf tuttular. Resuhıllah onlara da bir rekat kıldırdı. Sonra tahiy-yata oturup bekledi. Onlar da kendi başlarına bir rekatlarını kılıp tamamladılar. Sonra Resulullah selam verdi ve namazı bitirdiler. [11][258]
Salih b. Havvat da “Zatürrika” savaşında, Resuhıllah ile birlikte korku namazı kılan bir sahabinin şunları söylediğini rivayet etmiştir. Müslümanlardan bir grup Resulullah ile birlikte saf tuttu. Diğer bir grup da düşmanın onunde durdu. Resulullah, kendisiyle birlikte bulunanlara bir rekat kıldırdı, ikinci rekata kalktığında ayakta bekledi. Cemaat ise kendi kendine namazını tamamladı ve namazdan ayrılıp düşmanın önüne gittiler. Orada sıraya dizildiler. Bu defa ikinci grup geldi. Resulullah onlara, geriye kalan ikinci rekatı kıldırdı. Tahıyyatta bekledi. Onlar da kalkıp namazlarını tamamladılar. Sonra Resulullah onlaıla birlikte selam verdi. Ve namazı bitirdiler. [12][259]
bb- Diğer bir kısım âlimlere göre ise, imamla birlikte bir rekat namaz kılan ikinci grup imamla birlikte tahiyyatı okurlar, imam selam verip namazı bitirir. Bundan sonra cemaat kalkıp diğer rekatı kılar. Bu görüş de Sehl b. Ebi Has-me, Salih b. Havvat ve Abdullah b. Abbas’dan nakledilmiştir.
2- Diğer bir kısım müfessirler ise “Bunlar secde ederken namaza durmamış olan diğer kısım arkanızda bulunsun.” cümlesini şöyle izah etmişlerdir. “Savaş halinde iki kısma ayrılan müslumanlardan birinci grup birinci rekatın iki secdesini yaptıktan sonra namazdan çıkmasınlar bu halleriyle gidip düşmanın önünde dursunlar. Düşmanın önünde bulunan grup gelsin, Peygamber onlara da bir rekat kıldırsın ve selam verip namazdan çıksın.”
Ancak âyeti bu şekilde izah eden âlimler, her iki grubun da geriye kalan namazlarını nasıl tamamlayacakları hakkında çeşitli görüşler zikretmişlerdir.
a- Abdullah b. Mes’ud’dan nakledilen bir görüşe göre imam, iki gruba ay-nlan cemaatten birinci gruba bir rekat namaz kıldırır, onlar birinci rekatın ikinci secdesini bitirdikten sonra imamın arkasından ayrılır düşmanın önüne giderler. Bu durumda onların namazı tamamlanmamıştır. Bundan sonra düşmanın önünde bulunan diğer grup gelir. İmamla birlikte bir rekat kılar. İmam selam verdikten sonra bu ikinci grup aynı yerde namazını tamamlayıp düşmanın önüne gider. Bu defa birinci grup namaz kılınan yere gelir. Onlar da kendi kendilerine ikinci rekatlarını tamamlarlar.
b- Diğer bir kısım âlimlere göre ise, düşmanın Önünde iki kısma ayni an cemaatten birinci kısım imamla birlikte bir rekat kılıp düşmanın önüne gittikten sonra orada bulunan ikinci grup gelir. İmamla birlikte bir rekat namaz kılar, namazın geriye kalan kısmını bitirmeden tekrar düşmanın önüne gider. Bu defa imamla birlikte birinci rekatı kılan birinci grup gelir, birinci rekatı kıldığı yerde ikinci rekatını tamamlar. Ancak bu rekatı tamamlarken, bazılarına göre hiçbir şey okumaz, bazılarına göre bir şeyler okur. Sonra selam verir ve düşmanın önüne gider. Bu defa imamla birlikte ikinci rekatı kılar, ikinci grup namaz kıldığı yere gelir. O da ikinci rekatını kıraatini okuyarak bitirir. Böylece hep birlikte düşmanın karşısına giderler. Bu görüş, İbrahim en-Nehai ve Süfyah es-Sev-ri’den nakledilmiştir.
c- Ebu Musa el-Eş’ari, Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Abbas’tan nakledilen diğer bir görüşe göre imamla birlikte birer rekat kılan bu gruplardan her biri ikinci rekatlarını, önce namaz kıldıkları yerde değil de imkân buldukları her yerde kılabilirler.
Abdullah b. Ömer diyor ki:
“Resulullah korku namazını şöyle kıldırdı. Müslümanlar iki gruba ayrıldı. Bir grup Resulullah ile beraber namaz kılıyor, diğer bir grup düşmanın karşısında duruyordu. Resulullah, birinci gruba bir rekat namaz kıldırınca onlar ayrılıp düşmanın karşısına gittiler. Düşmanın karşısında bulunan grup geldi. Resulullah bir rekat da onlara kıldırdı. Sonra selam verdi. Bundan sonra ise her grup eksik kalan birer rekatını kendi kendilerine tamamladılar.[13][260]
3- Abdullah b. Abbas, Mücahid, Cabir b. Abullah ye Ebu Ayyaş ez-Züra-ki tarafından âyet-i kerimenin “Namaza durmamış olan diğer kısım arkanızda bulunsun.” bölümü, şu şekilde izah edilmiştir: “İmam, önlerinde bulunan düşman karşısında cemaati iki saf yapar, hep birlikte namaza başlarlar, hep birlikte rükua vanp doğrulurlar. İmam, birinci rekatın secdesini yaparken onun arkasında bulunan birinci saf da onunla birlikte secde eder. Fakat ikinci saf ayakta durur, secdeye varmaz. Böyece secde edenleri düşmandan korumuş olur. Birinci saf secdeden kalktıktan sonra ikinci saf kendi kendine secde eder sonra ayağa kalkar. Ayağa kalktıktan sonra birinci saf ile ikinci saf yer değiştirir. Yine hep birlikte rükua varırlar. Rükudan doğrulduktan sonra bu defa imamın arkasına gelmiş olan ikinci saf imamla birlikte secde eder. Arkaya geçmiş olan birinci saf ise ayakta durur. İmamın arkasındaki saf, ayağa kalkınca bu defa, arkaya geçmiş olan birinci saf secdesini yapar hep birlikte oturup selam verirler.
Cabir b. Abdullah diyor ki:
“Resulullah ile beraber, Cüheyne kabilesinden bir topluluk ile savaştık. Onlar bizimle şiddetli bir şekilde çarpıştılar. Öğle namazını kıldığımızda o müşrikler şöyle dediler: “Onlara ani bir saklında bulunsaydık, köklerini keserdik,” Cebrail aleyhisselam onların bu niyetini Resulullah’a bildirdi. Resulullah da bize haber verdi. O müşrikler yine şöyle demişlerdi: “Onların şu anda öyle bir namaz vakitleri yaklaşıyor ki o namaz onlara evlatlarından daha sevgilidir.” İkindi vakti girince, biz Resulü 11 ah’in arkasında iki saf olarak dizildik. Müşrikler ise kıble tarafımızda bulunuyorlardı. Resulullah tekbir aldı biz de tekbir alıp namaza başladık. O rükua eğilince hep beraber biz de rükua eğildik. Fakat Resulullah secdeye varınca onunla birlikte sadece birinci saftakiler secdeye vardı. (Arka ta-rafındakiler düşmanı gözetleyerek ayakta beklediler) Onlar ayağa kalkınca arka saftakiler secde ettiler. Sonra birinci saftakiler arkaya ikinci saftakiler öne geçtiler. Bu sefer Resulullah tekbir aldı biz de onunla beraber tekbir aldık. Rükua vardı biz de hep beraber rükua vardık. Fakat Resulullah secdeye varınca onunla birlikte yine sadece birinci saftakiler secdeye vardılar. (İkinci saftakiler ayakta durdu) Secdeye varanlar secdeyi bitirince, ikinci saftakiler de secde ettiler. Hep birlikte oturduk ve Resulullah ile birlikte selam vererek namazı bitirdik.” [14][261]
Bu hadis, Ebu Ayyaş ve Abdullah[15][262] b. Abbas’dan da rivayet edilmiştir.
Taberi diyor ki: “Âyet-i kerimeyi bu şekilde yorumlayanlara göre onun mânâsı şöyledir: “Ey Muhammed, sen, korku anında sahabilerinin arasında bulunduğun ve namazı onlara tam olarak kıldırmak istediğin zaman, seninle namaza başlayanlardan bir grup ayakta dursun. Bir grup seninle birlikte secde edip secdeden kalktıktan sonra diğer grubun yerine geçsin. Henüz seninle birlikte secde etmemiş oları o grup üne geçsin. Bu defa da onlar seninle birlikte secde etsinler. Daha Önce seninle birlikte secde edenler ise seni ve onları korumuş olsunlar. Nöbet tutanlar tedbirlerini alsın, silahlarını yanlarında bulundursunlar.”
Taberi, bu görüşlerden tercihe şayan olan görüşün şöyle diyen görüş olduğunu söylemiştir: “İmam cemaati ikiye ayırır. Bir.kısmı düşmanın önünde nöbet bekler, diğer kısmı imamla birlikte bir rekat namaz kılar. Sonra kendi başına diğer rekatını kılar ve düşmanın önüne gider. Bu defa düşmanın Önünde bulunan grup gelir. İmamla birlikte bîr rekat da o kılar. İmam namazını bitirir. Onlar da kendi namazlarını tamamlarlar. Nitekim Sehl b. Ebi Hasme’den ve Salih b. Havvat’tan rivayet edilen hadisler, Resukülah’ın bu namazı bu şekilde kıldırdığını beyan etmişlerdir. Bununla birlikte imamlardan herhangi biri bu namazı, Resulullah’tan nakledilen herhangi bir şekilde kılacak olursa namazı tamamdır. Çünkü Resulullah’tan bu konuyla ilgili olarak rivayet edilen haberler sahihtir. Bu namaz da, Resululiah’ın, ümmetine değişik şekillerde öğrettiği bir namazdır. Ümmetin bu namazı bu şekillerden herhangi birisiyle kılması mubah sayılmıştır. [16][263]