TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 136. VE 140. AYETLER
136- Ey iman edenler, Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim, Allah’ı, meleklerini, kitplarını, Peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse şüphesiz kî o, derin bir sapıklığa düşmüştür.
Ey daha önce Tevrat ve İncile iman eden kitap ehli, Allah’a, size indirilen kitaplarda vasıflarını bulduğunuz Muhammed’e ve ona indirdiği Kur’an’a ve Muhammed’den önce indirdiği, sizlerin de bir kısmınızın birine bir kısmınızın da diğerine iman ettiğinizi söylediğiniz Tevrat ve İncile iman edin. Kim, Allah’ı, meleklerini, kitaplarım, Peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse şüphesiz ki o, doğru yoldan ayrılmış,, sapıklık durumuna düşmüştür.
Taberi diyor ki: “Eğer denilecek olursa ki: “Allah teala “Ey iman edenler,” şeklinde hitab ettikten sonra bu kişilerin iman etmelerini tekrar emretmesinin sebebi nedir?” Cevaben denilir ki: “Burada ifade edilen “İman edenler”den maksat, iki kısma ayrılan ehl-i kitaptır. Onlardan, Tevrata iman edenler, İncile, Kur’an’a, Hz. İsa’ya ve Hz. Muhammed’e iman etmemişlerdir. Allah teala, işte ehl-i kitap olan ve belli bir kitaba iman ettikleri için “İman edenler” diye vasıflandırılan bu insanlara, tevhid inancının gereği olarak, bütün Peygamberlere ve kitaplara iman etmelerini emretmiş ve buyurmuştur ki: “Ey, Tevrata veya İncile iman edenler, Allah’ı tasdik edin. Onun Peygamberi olan Muhammed’i ve Mu-hammed’e indirdiği Kur’an’i ve ondan önce indirdiği İncil ve Tevratı hep birlikte tasdik edin. Zira kim, Allah’ı, meleklerini» kitaplarını, Peygamberlerini ve âhiret günün inkâr edecek olursa onun başka şeylere iman etmesi geçerli değildir. Bilakis o, derin bir sapıklığa düşmüştür. [1][322]
137- İman edip sonra inkâr eden sonra iman edip tekrar inkâr eden sonra inkârlarında ileri gidenleri Allah ne bağışlayacak ne de doğru yola eriştirecektir.
Allah, Önce Tevrata iman edip sonra onun hükümlerine karşı çakarak onu yalanlayan sonra İsa’ya ve İncile iman edip daha sonra ona da karşı çıkıp onu yalanlayan sonra da Muhammed’i ve Kur’an’ı yalanlayarak inkârlarını artıran ehl-i kitabı affedecek değildir. Onlara yol gösterecek de değildir. –
Müfessirler bu âyette zikredilen kişilerden kimlerin kasdedildiği hususunda farklı görüşler zikretmişlerdir:
a- Katade’ye göre burada zikredilenlerden maksat, Yahudi ve Hristiyan-lardır. Yahudiler Tevrata iman etmişler sonra da onu terketmişler böylece onu inkâr eder olmuşlardır. Hristiyanlar ise İnciie İman etmişler sonra onu bırakmışlar böylece onlar da onu inkâr etmiş duruma düşmüşlerdir. Daha sonra ise Hz. Muhammed’i ve Kur’an’ı inkâr ederek inkârlarını iyice artırmışlardır. Allah teala da bunları affetmeyeceğini ve kendilerini doğru yola iletmeyeceğini bildimıiştir,
Bu izaha göre âyette zikredilen birinci iman edip sonra inkâr edenlerden maksat, Yahudiler, ikinci iman edip sonra inkâr edenlerden maksat ise Hristi-yanlardır. Her iki sınıf da Hz. Muhammed’e ve Kur’an’a iman etmemekle inkârlarım artırmışlardır.
b- Mücahid ve İbn-i Zeyd’e göre ise bu âyette tekrar tekrar iman edip inkâr ettikleri, daha sonra da inkârlarını artırdıkları zikredilen insanlardan maksat, münafıklardır. Bunlar önce iman etmiş sonra dinden çıkmışlar sonra da inkârcılıklanyla birlikte öldüklerinden, inkârlarını iyice artırmışlardır. İşte Allah teala bunları affetmeyeceğini bildirmiştir.
c- Ebul Âliye’den nakledilen diğer bir görüşe göre bu âyette zikredilenler, ehl-i kitap olan Yahudi ve Hristiyanlardır. Bunlar Allah’a ortak koşarken günah işlemişler sonra da işledikleri günahlardan tevbe etmişler fakat müşrik oldukları için Allah onların bu günahları için yaptıkları tevbeyi kabul etmemiştir.
Taberi, birinci görüşün tercihe şayan olduğunu, zira bundan önceki âyetin ehl-i kitap hakkında olduğunu bu âyetin de onunla irtibatlı olduğunu söylemenin daha doğru olacağını bildirmiştir.
Âyet-i kerimede, Allah tealanın bu gibi insanları bağışlamayacağı zikredilmiştir. Bundan maksat, Allah tealanın, onların günahlarını örtmemesi, cezalandırmaktan vazgeçememesi ve onları şahitler huzurunda rüsvay etmesidir.
Âyet-i kerimede Allah tealanın, bu gibi insanları doğru yola eriştirmeyeceği beyan edilmektedir. Bundan maksat ise Allah tealanın, onları doğru yola muvaffak kılmaması, rablerine karşı büyük cür’etlerinin bir cezası olarak onları sahipsiz bırakmasıdır.
Taberi diyor ki: “Hz. Ali ve Abdullah b. Ömer’den nakledilen bir görüşe göre, onlar bu âyete dayanarak dinden çıkan kimselerin üç kere tevbe ettirilmesini söylerlermiş. Bu hususta Şa’bi, Hz. Ali’den “Ben, dinden çıkan kimseyi üç kere tevbe ettiririmi.” dediğini sonra da “İman edip sonra inkâr eden sonra iman edip tekrar inkâr eden sonra da inkârlarında ileri gidenleri Allah ne bağışlayacak ne de doğru yola eriştirecektir.” âyetini okuduğunu söylemiştir.
Görüldüğü gibi bu görüşte olanlara göre bu bir kişi dinden çıkacak olursa tevbe ettirilir. Dine döner de tekrar çıkacak olursa tekrar tevbe ettirilir. Bundan sonra artık tevbe ettirilmez ona, mürted’e ait hükümler uygulanır.
İbrahim en-Nehaİ’ye göre ise kişi, her dinden çıktığında tevbe ettirilir.
Taberi bu son görüşü tercih etmiş ve mürtedde birinci defa tevbe ettirme sebebinin, her dinden çıkması halinde mevcut olduğunu, bu itibarla belli bir sayıda tevbe ettirmeyi durdunnanın doğru olmayacağını zira birinci inkâr durumundaki tevbe ettirme ile ondan sonraki inkârlanndaki tevbe ettirmelerinin sebepleri aynıdır, farklı değildir. O da, inkâr eden bu kişiyi İslama döndürerek hayatım kurtan-naktir. [2][323]
138- Ey Muhammcd, münafıklara, kendilerine can yakıcı bir azap olduğunu müjdele. Ashnda müjde, sevindirici şeylerin haber verilmesiyle olur. Kötü haberlerin duyurulmasına müjde denilmesi ise, haber verilenlerle alay etmek ve onları küçük düşürmektir. Bu itibarla münafıkların cehenneme girecekleri müjdelenmistir. [3][324]
139- Onlar, müminleri bırakıp kâfirleri dost ediniyorlar. Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Halbuki bütün izzet ve şeref Allah’a aittir.
Münafıklar, müminleri bırakıp kâfirleri dost edinirler. Acaba onlar müminleri bırakıp kâfirleri dost edinmekle kâfirlerden bir izzet, bir şeref ve bir kuvvet mi bekliyorlar? Halbuki bütün izzet ve şeref, güç ve kuvvet ancak Allah’a aittir. O halde müminleri dost edinseler de Allah da kendilerini güçlü ve muzaffer kılsa olmaz mı? [4][325]
140- Allah size Kur’an’da: “Allah’ın âyetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe o kâfirlerler oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz.” diye hüküm indirdi. Muhakkak ki Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır.
Bu âyet-i kerime, Allah’ın âyetlerini inkâr eden veya onlarla alay eden insanlarla oturulup kalkılmamasını ve onlardan uzak durulmasını, aksi takdirde böyle yapanların da onların durumuna düşeceğini ve bunların akıbetinin de cehennem olduğunu bildirmekte, bu hususta müminlerin tedbirli olmalarını emretmektedir.
Müfessirler bu âyete dayanarak, bid’at ehlinden veya fâsıklardan yahut benzeri, haktan ayrılan kimselerden uzak durulmasının gerektiğini, âyet-i kerimenin, bu gibi insanlarla oturup kalkmayı yasakladığını söylemişlerdir.
İbrahim et-Teymi diyor ki: “Ebu Vâil dedi ki: “Kişi bulunduğu bir mecliste, arkadaşlannı güldürmek için bir yalan söyler. İşte bu durumda Allah onlara gazap eder.” Bun bunu İbrahim en-Nihai’ye anlattım. O da dedi ki: “Ebu Vâil doğru söylüyor. Allah tealanm kitabının şu âyetinde Duyurulmuyor mu ki: “Allah size kur’an’da, Allah’ın âyetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman başka bir söze geçmedikleri müddetçe o kâfirlerle oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz…”
Hişam b. Urve diyor ki: “Ömer b. Abdülaziz, içki masasında bulunan bir kısım insanları yakalayıp onlara içki içme cezası verdi. İçlerinden biri de oruçluydu. Onlar: “Bu adam oruçlu.” dediler. Bunun üzerine Ömer: “Başka bir söze geçmedikleri müddetçe onlarla oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz.” âyetini okudu.
Bu âyet-i kerimede: “Muhakkak ki Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır.” buyurulmaktadır. Bu ifadeden maksat, nasıl ki kâfirler ve münafıklar, dünyada iken müminlerin aleyhine birleşmekte ve ittifak etmekte iseler, âhirette de Allah onları birleştirecek ve bir yere koyacaktır. Fakat orada birleştikleri yer, cehennem olacaktır. [5][326]