sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 141. VE 145. AYETLER

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 141. VE 145. AYETLER
08.12.2024
12
A+
A-

141- Onlar sizi gözetlerler. Eğer Allah tarafından size bir zafer nasib olursa, “Biz sizinle değil miydik?” derler. Şayet kâfirlerin (zaferden) bir payı olursa: “Sîze üstünlük sağlayarak sizi müminlerden korumadık mı?” derler. Allah, kıyamet gününde aranızda hükmünü verecektir. Allah, mü­minlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir.

Bu münafıklar sizin, devamlı olarak kötülüğe uğramanızı beklerler. Eğer siz düşmanlarınıza galip gelir, ganimet gibi bazı menfaatler elde ederseniz onIar: “Biz de sizinle beraber düşmanlara karşı cihad etmedik mi? Ganimetten bi­ze de pay verin.” derler. Şayet kâfirlerin, sizin aleyhinize olan galibiyetten bir paylan olursa onlar kâfirlere: “Size yardım ederek üstün olmanızı sağlamadık mı? Sizi, müminlerin mağlup etmelerinden korumadık mı?” derler. Allah kıya­met gününde siz müminlerle münafıklar arasında âdil olan hükmünü verecektir. Allah, müminlerin aleyhine, kâfirlere hiçbir yol ve fırsat vermeyecektir.

Yani kâfirlere, müminlere karşı, ileri sürecekleri herhangi bir delil ve dayanak vermeyecektir. Allah teala böylece müminleri koyduğu cennete kâfirleri koymayacağını ve münafıkları koyduğu cehenneme de müminleri koy­mayacağını vaad etmiştir. Çünkü Allah, müminler aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyeceğini beyan etmektedir. Böylece kâfirier “Bizim dostumuz sizin de düşmanınız olan münafıklar nasıl oldu da sizinle birlikte cennete konuldu?” di­yerek müminlere karşı herhangi bir gerekçe zikredemeyecekîerdir.

Nesî’ el-Hadremi diyor ki: “Bir adam Hz. Ali’ye dedi ki: “Ey müminlerin emiri, Allah tealanin “Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeye­cektir.” âyeti hakkında ne dersin? Çünkü kâfirler bizimle savaşıyor, bize galip geliyor ve bizi öldürüyorlar.” Hz. Ali de dedi ki: “Yaklaş, yaklaş.” Sonra buyur­du ki: “Allah, kıyamet gününde müminlerle kâfirler arasında hükmünü verecek ve yine kıyamet gününde müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecek­tir. Yani hiçbir delil venneyecektir. [1][327]

 

142- Münafıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Halbuki Allah onları aldatır (Onların oyunlarını başlarına geçirecektir) Onlar namaza kalktık­ları vakit tembel tembel kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı pek az anarlar.

Şüphesiz ki münafıklar, canlanın kurtarmak için, kâfirliklerini gizleyip iman ettiklerini söyleyerek Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Halbuki Allah, cehenne­me girmelerine kadar onlara mühlet verecek ve yaşadıkları sürece, kendilerine * ağır gelen İslami hükümleri onlara tatbik ederek onları aldatmakta ve oyunlarını başlarına geçirmektedir. Bu münafıklar namaza kalktıkları zaman, üşenerek tembel tembel kalkarlar. Onlar, müminlere gösteriş olsun diye namaz kılarlar. Çünkü onlar, ne öldükten sonra dirilmeye ne de sevap ve cezaya inanırlar. On­lar Allah’ı ancak gösterişe vesile olacak şekilde ve pek az anarlar. Allah’ı birleyenin ve kesin olarak iman edinin andığı gibi anmazlar.

Süddi, İbn-i Cüreyc ve Hasan-ı Basri’ye göre bu âyette zikredilen, Allah tealanın, münafıkları aldatmasından maksat, Allah tealanın kıyamet gününde müminlere verdiği nur gibi münafıklara da nur vermesi, daha sonra onların ay­dınlıklarını alarak onları karanlıkta bırakması, müminlerle münafıklar arasın abir set çekmesidiri. Nitekim bu hususta başka bir âyette şöyle Duyurulmakta­dır: “O gün münafık erkek ve kadınlar müminlere “Bize bakın da nurunuzdan istifade edelim.” derler. Onlara “Arkanıza dönün de nur isteyin.” denir. Mümin­lerle münafıklar arasına, kapısı olan bir sur çekilir. Onun, içinde rahmet, dış ta­rafında da azap vardır. [2][328]

Âyet-i kerimede: “Münafıklar namaza kalktıkları vakit tembel tembel kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar.” buyurulmaktadır. Münafıklar, âhirete, se­vaba ve cezaya kesin olarak iman etmediklerinden, Allah’ın farz kıldığı ibadet­leri ona yaklaşmak için yapmazlar. Sadece canlarını ve mallanın emniyet altına almak için müminlere bir gösteriş olarak yaparlar. Ta ki onlar kendilerini mü­min sansınlar ve mümin muamelesi yapsınlar. Bu sebeple münafıklar, namaza, tembel tembel ve üşenerek kalkarlar. Namazı müminlere gösteriş olsun diye kı­larlar. [3][329]

Âyet-i kerimede, münafıkların, Allah’ı pek az anacakları zikredilmekte­dir. Münafıklar, Allah’ı, canlarını ve mallarını korumak maksadıyla ve gösteriş için andıklarından, samimi bir şekilde anmadıklarından onların Allah’ı anmaları çok dahi olsa az olarak vasıflandırılmıştır. [4][330]

 

143- Münafıklar (inkâr ile iman arasında) bocalamaktadırlar. Ne bunlara (müminlere) bağlanırlar ne de şunlara (kâfirlere) Allah, kimi doğ­ru yoldan saptırırsa sen artık ona bir yol bulamazsın. Bu münafıklar, iman ile inkâr arasında bocalayıp dururlar. Onlar ne tam olarak müminlerle beraberdirler ki gerçekten inanmış insanlar gibi amel etsinler ne de müşriklerle beraberdirler ki açıkça müşrik olduklarını söylesinler. Onlar iki sürü arasında kalan koyun gibi şaşkınlık içerisindedirler. Allah’ın, doğru yola muvaffak kılmadığı bir kimse için hakka götürecek hiçbir yol bulamazsın.

Münafıkların bu durumunu Resulullah (s.a.v.) de bir hadis-i şerifinde şöyle açıklıyor:

“Münafık, iki sürü aasmda şaşkınca tereddüt eden bir koyuna benzer. Bazan birine tabi olmak ister bazan diğerine.” [5][331]

Süddi, Katade ve İbn-i Cüreyc bu âyette zikredilen münafıkların tereddüt içinde olmalarını şöyle izah etmiştir: Onlar ne müşriktirler ki Allah’a ortak koş­tuklarını açığa vursunlar ne de samimi müminlerdir ki imanlarının icabını yap­sınlar.

Mücahid ise bu ifadeyi: “Münafıklar, ne Resulullah (s.a.v.) in sahabilerî-ne tabi olurlar ne Yahudilere.” şeklinde izah etmiştir.

İbn-i Zeyd de: “Münafıklar İslamla inkâr arasında bocalayıp dururlar. Ne mü si umanlara ne de kâfirlere bağlanırlar.” şeklinde izah etmiştir.

Ayet-i kerimenin sonunda: “Allah kimi doğru yoldan saptınrsa sen artık ona bir yol bulamazsın.” buyurulmaktadır. Bu ifadeden maksat, “Allah kimi, da­vet ettiği İslam yolunda yardımsız bırakır ve onu İslama tabi olmaya muvaffak kılmazsa, ey Muhammed, artık sen ona, hak olan İslama götürecek hiçbir yol bulamazsın.” demektir.

Allah teala, İslam dininden başka bir dini din edinenin, dininin kabul edilmeyeceğini ve saptırdığı kimseyi de doğru yola iletecek herhangi bir kimse­nin bulunmadığını beyan etmektedir. [6][332]

 

144- Ey iman edenler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinme­yin. Allah’a, kendi aleyhinize olan apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz.

Ey iman edenler, müminlerin dışında kâfirleri dost ve arkadaşlar edinme­yin. Aksi tekdirde sizler de cehennemlik olursunuz. Sizler kendi aleyhinize, Al­lah’a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz? Böyle yaptığınız takdirde Allah’ın gazabına uğrar, münafıkların hak etmiş oldukları cezaya siz de çarpılmış olursunuz. [7][333]

 

145- Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasın-dadırlar. Onlar için bir yardım edici de bulamazsın.

Şüphesiz ki münafıklar, âhiretle, bu gizli inkârlarının cezası olarak ce­hennemin en alt tabakasına atılacaklardır. Onları oradan hiç kimse kurtaramaya­caktır. Zira onlar, müminler için, açıkça kâfir olduklarını söyleyenlerden daha zararlı ve İslam için daha tehlikelidirler.

Abdullah b. Mes’ud, “Münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasın-dadırlar.” ifadesinin izah ederken şöyle demiştir: “Münafıklar, üzerlerine kilit­lenmiş demir tabutlarda ateşin içine atılacaklardır.”

Ebu Hureyre (r.a.) da âyetin bu bölümünü bu şekilde izah etmiştir. [8][334]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.