TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 141. VE 145. AYETLER
141- Onlar sizi gözetlerler. Eğer Allah tarafından size bir zafer nasib olursa, “Biz sizinle değil miydik?” derler. Şayet kâfirlerin (zaferden) bir payı olursa: “Sîze üstünlük sağlayarak sizi müminlerden korumadık mı?” derler. Allah, kıyamet gününde aranızda hükmünü verecektir. Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir.
Bu münafıklar sizin, devamlı olarak kötülüğe uğramanızı beklerler. Eğer siz düşmanlarınıza galip gelir, ganimet gibi bazı menfaatler elde ederseniz onIar: “Biz de sizinle beraber düşmanlara karşı cihad etmedik mi? Ganimetten bize de pay verin.” derler. Şayet kâfirlerin, sizin aleyhinize olan galibiyetten bir paylan olursa onlar kâfirlere: “Size yardım ederek üstün olmanızı sağlamadık mı? Sizi, müminlerin mağlup etmelerinden korumadık mı?” derler. Allah kıyamet gününde siz müminlerle münafıklar arasında âdil olan hükmünü verecektir. Allah, müminlerin aleyhine, kâfirlere hiçbir yol ve fırsat vermeyecektir.
Yani kâfirlere, müminlere karşı, ileri sürecekleri herhangi bir delil ve dayanak vermeyecektir. Allah teala böylece müminleri koyduğu cennete kâfirleri koymayacağını ve münafıkları koyduğu cehenneme de müminleri koymayacağını vaad etmiştir. Çünkü Allah, müminler aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyeceğini beyan etmektedir. Böylece kâfirier “Bizim dostumuz sizin de düşmanınız olan münafıklar nasıl oldu da sizinle birlikte cennete konuldu?” diyerek müminlere karşı herhangi bir gerekçe zikredemeyecekîerdir.
Nesî’ el-Hadremi diyor ki: “Bir adam Hz. Ali’ye dedi ki: “Ey müminlerin emiri, Allah tealanin “Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir.” âyeti hakkında ne dersin? Çünkü kâfirler bizimle savaşıyor, bize galip geliyor ve bizi öldürüyorlar.” Hz. Ali de dedi ki: “Yaklaş, yaklaş.” Sonra buyurdu ki: “Allah, kıyamet gününde müminlerle kâfirler arasında hükmünü verecek ve yine kıyamet gününde müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir. Yani hiçbir delil venneyecektir. [1][327]
142- Münafıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Halbuki Allah onları aldatır (Onların oyunlarını başlarına geçirecektir) Onlar namaza kalktıkları vakit tembel tembel kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı pek az anarlar.
Şüphesiz ki münafıklar, canlanın kurtarmak için, kâfirliklerini gizleyip iman ettiklerini söyleyerek Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Halbuki Allah, cehenneme girmelerine kadar onlara mühlet verecek ve yaşadıkları sürece, kendilerine * ağır gelen İslami hükümleri onlara tatbik ederek onları aldatmakta ve oyunlarını başlarına geçirmektedir. Bu münafıklar namaza kalktıkları zaman, üşenerek tembel tembel kalkarlar. Onlar, müminlere gösteriş olsun diye namaz kılarlar. Çünkü onlar, ne öldükten sonra dirilmeye ne de sevap ve cezaya inanırlar. Onlar Allah’ı ancak gösterişe vesile olacak şekilde ve pek az anarlar. Allah’ı birleyenin ve kesin olarak iman edinin andığı gibi anmazlar.
Süddi, İbn-i Cüreyc ve Hasan-ı Basri’ye göre bu âyette zikredilen, Allah tealanın, münafıkları aldatmasından maksat, Allah tealanın kıyamet gününde müminlere verdiği nur gibi münafıklara da nur vermesi, daha sonra onların aydınlıklarını alarak onları karanlıkta bırakması, müminlerle münafıklar arasın abir set çekmesidiri. Nitekim bu hususta başka bir âyette şöyle Duyurulmaktadır: “O gün münafık erkek ve kadınlar müminlere “Bize bakın da nurunuzdan istifade edelim.” derler. Onlara “Arkanıza dönün de nur isteyin.” denir. Müminlerle münafıklar arasına, kapısı olan bir sur çekilir. Onun, içinde rahmet, dış tarafında da azap vardır. [2][328]
Âyet-i kerimede: “Münafıklar namaza kalktıkları vakit tembel tembel kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar.” buyurulmaktadır. Münafıklar, âhirete, sevaba ve cezaya kesin olarak iman etmediklerinden, Allah’ın farz kıldığı ibadetleri ona yaklaşmak için yapmazlar. Sadece canlarını ve mallanın emniyet altına almak için müminlere bir gösteriş olarak yaparlar. Ta ki onlar kendilerini mümin sansınlar ve mümin muamelesi yapsınlar. Bu sebeple münafıklar, namaza, tembel tembel ve üşenerek kalkarlar. Namazı müminlere gösteriş olsun diye kılarlar. [3][329]
Âyet-i kerimede, münafıkların, Allah’ı pek az anacakları zikredilmektedir. Münafıklar, Allah’ı, canlarını ve mallarını korumak maksadıyla ve gösteriş için andıklarından, samimi bir şekilde anmadıklarından onların Allah’ı anmaları çok dahi olsa az olarak vasıflandırılmıştır. [4][330]
143- Münafıklar (inkâr ile iman arasında) bocalamaktadırlar. Ne bunlara (müminlere) bağlanırlar ne de şunlara (kâfirlere) Allah, kimi doğru yoldan saptırırsa sen artık ona bir yol bulamazsın. Bu münafıklar, iman ile inkâr arasında bocalayıp dururlar. Onlar ne tam olarak müminlerle beraberdirler ki gerçekten inanmış insanlar gibi amel etsinler ne de müşriklerle beraberdirler ki açıkça müşrik olduklarını söylesinler. Onlar iki sürü arasında kalan koyun gibi şaşkınlık içerisindedirler. Allah’ın, doğru yola muvaffak kılmadığı bir kimse için hakka götürecek hiçbir yol bulamazsın.
Münafıkların bu durumunu Resulullah (s.a.v.) de bir hadis-i şerifinde şöyle açıklıyor:
“Münafık, iki sürü aasmda şaşkınca tereddüt eden bir koyuna benzer. Bazan birine tabi olmak ister bazan diğerine.” [5][331]
Süddi, Katade ve İbn-i Cüreyc bu âyette zikredilen münafıkların tereddüt içinde olmalarını şöyle izah etmiştir: Onlar ne müşriktirler ki Allah’a ortak koştuklarını açığa vursunlar ne de samimi müminlerdir ki imanlarının icabını yapsınlar.
Mücahid ise bu ifadeyi: “Münafıklar, ne Resulullah (s.a.v.) in sahabilerî-ne tabi olurlar ne Yahudilere.” şeklinde izah etmiştir.
İbn-i Zeyd de: “Münafıklar İslamla inkâr arasında bocalayıp dururlar. Ne mü si umanlara ne de kâfirlere bağlanırlar.” şeklinde izah etmiştir.
Ayet-i kerimenin sonunda: “Allah kimi doğru yoldan saptınrsa sen artık ona bir yol bulamazsın.” buyurulmaktadır. Bu ifadeden maksat, “Allah kimi, davet ettiği İslam yolunda yardımsız bırakır ve onu İslama tabi olmaya muvaffak kılmazsa, ey Muhammed, artık sen ona, hak olan İslama götürecek hiçbir yol bulamazsın.” demektir.
Allah teala, İslam dininden başka bir dini din edinenin, dininin kabul edilmeyeceğini ve saptırdığı kimseyi de doğru yola iletecek herhangi bir kimsenin bulunmadığını beyan etmektedir. [6][332]
144- Ey iman edenler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Allah’a, kendi aleyhinize olan apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz.
Ey iman edenler, müminlerin dışında kâfirleri dost ve arkadaşlar edinmeyin. Aksi tekdirde sizler de cehennemlik olursunuz. Sizler kendi aleyhinize, Allah’a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz? Böyle yaptığınız takdirde Allah’ın gazabına uğrar, münafıkların hak etmiş oldukları cezaya siz de çarpılmış olursunuz. [7][333]
145- Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasın-dadırlar. Onlar için bir yardım edici de bulamazsın.
Şüphesiz ki münafıklar, âhiretle, bu gizli inkârlarının cezası olarak cehennemin en alt tabakasına atılacaklardır. Onları oradan hiç kimse kurtaramayacaktır. Zira onlar, müminler için, açıkça kâfir olduklarını söyleyenlerden daha zararlı ve İslam için daha tehlikelidirler.
Abdullah b. Mes’ud, “Münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasın-dadırlar.” ifadesinin izah ederken şöyle demiştir: “Münafıklar, üzerlerine kilitlenmiş demir tabutlarda ateşin içine atılacaklardır.”
Ebu Hureyre (r.a.) da âyetin bu bölümünü bu şekilde izah etmiştir. [8][334]