sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 156. VE 161. AYETLER

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 156. VE 161. AYETLER
11.12.2024
14
A+
A-

156-157-158- İnkâr edip Meryem’e büyük bir iftira attıkları ve “Al­lah’ın Resulü, Mcrycmoğlu Mesih İsa’yı biz öldürdük.” dedikleri için Allah onlara lanet etmiştir. Onlar İsa’yı ne öldürler ne de astılar. Fakat öldür­dükleri kimse onlara İsa gibi göründü. İsa hakkında ihtilafa düşenler ger­çekten şüphe içindedirler. Onların bu hususta zan’na uymaktan başka bir bilgileri yoktur. Kesin olarak İsa’yı öldürmediler. Bilakis Allah onu kendi katına yükseltti. Allah herşeye galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Yahudilerin inkhar etmeleri ve hiçbir delil olmaksızın Meryem’e zina is-nad ederek büyük bir iftirada bulunmaları “Allah’ın Resulü, Meryemoğlu Mesih İsa’yı biz öldürdük,” demeleri sebebiyle Allah onlan lanete uğrattı. Halbuki on­lar, İsa’yı ne öldürdüler ne de astılar. Fakat öldürdükleri kimse onlara İsa gibi göründü. İsa hakkında ihtilafa düşen bu Yahudiler, onun öldürülmesi hususunda elbetteki şüphe içindedirler. Öldürdükleri kişinin kim olduğu hakkında onların hiçbir bilgileri yoktur. Sadece öldürdükleri kimsenin İsa olduğu zannına kapıl­dılar. Onlar, kesin olarak İsa’yı öldürmediler. Bilakis Allah, İsa’yı diri olarak kendi katma yükseltti. Allah, herşeye galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Âyet-i kerimede, Yahudilerin, Hz. Meryem’e attıkları zikredilen iftira­dan maksat, ona zina İsnad etmeleridir. Nitekim Abdullah b. Abbas, Süddi ve Cüveybir, buradaki iftiradan maksadın zina isnad etmek olduğunu söylemişler­dir.

Âyet-i kerimede, Yahudilerin, Hz. İsa’yı öldürmedikleri, onu asmadıkları fakat öldürülen kişinin İsa’ya benzetildiği zikredilmektedir.

Müfessirler, öldürülen bu kişinin, İsa’ya nasıl benzetildiği hususunda farklı görüşler zikretmişlerdir. Bunlar şu üç şekilde özetlemek mümkündür.

a- Harun b. Anterenin Vehb b. Münebbih’ten rivayet ettiğine göre, Vehb, Öldürülen kişinin Hz. İsa’ya benzetilmesi hususunda özetle şunları zikretmiştir: “İsa, havarilerinden on yedi kişiyle birlikte bir eve girdiler. Yahudiler evin çev­resini kuşattılar. İçeri girdiklerinde Allah’ın, evde bulunanların hepsini İsa’nın şekline çevirdiğini gördüler. Onlara: “Bizi büyülediniz. Ya İsa’nın kim olduğu­nu bize gösterirsiniz veya hepinizi öldürürüz.” dediler. Bunun üzerine İsa, arka­daşlarına: “Bugün sizden cennet karşılığında canını kim satar?” diye sordu. İç­lerinden biri, “Ben satarım” dedi. Sonra çıkıp evi kuşatanların yanına gitti ve “İsa benim” dedi. Allah onu İsa’nın şekline sokmuştu. Onlar onu yakalayıp öl­dürdüler. Sonra da astılar. Astıkları kişi onlara İsa olarak gösterilmişti. Bu se­beple onlar İsa’yı öldürdüklerini zannettiler. Hristiyanlar da aynı zanna düştüler. Halbuki Allah teala o gün İsa’yı kendi katına yükseltmişti.

b- Abdüssamed b. Ma’kıl’ın Vehb b. Münebbih’ten naklettiği diğer bir gö­rüşe göre ise Vehb özetle şunları söylemiştir: Allah teala Hz. İsa’ya, dünyadan ayrılacağını bildirince o Ölümden korkmuş ve ölüm ona ağır gelmiştir. Bunun üzerine o, havarilerini çağırıp onlara bir yemek vermiş ve bizzat kendi eliyle on­lara hizmet etmiş, onların da birbirlerine karşı, kendisinin onlara davrandığı gi­bi davranmalarını emretmiştir. Sonra havarilerinden, Allah’a yalvarıp ecelinin ertelenmesini niyaz etmelerini istemiştir. Fakat havarileri her dua etmeye giriş­tiklerinde kendilerini uyku basmış ve uykuya dalmışladır. Hz. İsa onlan uyandirmaya çalışmış ve onlara “Sübhanallah, bana yardımcı olmak için tek bir gece olsun sabredemiyor musunuz?” demiştir. Onlar da: “Vallahi bilmiyoruz bize ne oldu. Bizler geceleri oturup sohbet ediyorduk, sohbetimiz uzun sürüyordu. Bu­gün ise sohbet etmeye takatimiz yok. Biz, her dua etmek istediğimizde duamıza engel olunuyor.” dediler. Bunun üzerine İsa: “Herhalde çoban gidecek koyunlar dağılacaktır.” dedi. Ve buna benzer şeyler söyleyerek öleceğine işaret etti. Son­ra şöyle dedi: “Gerçek şu ki bu gece horoz ölümünden önce sizden biriniz beni üç kere inkâr edecektir. Yine sizden biriniz basit dirhemler karşılığında beni sa­tacak ve benim değerim olan o dirhemleri yiyecektir.” Sonra evden çıktılar ve dağılıp gittiler.

Yahudiler İsa’yı arıyorlardı. Onlar, İsa’nın havarilerinden biri olan Şem’un’u yakaladılar. “Bu onun arkadaşlarından biridir.” dediler. Şem’un inkâr etti ve “Ben onun arkadaşı değilim.” dedi. Sonra o kişiyi başka bir grup yakala­dı. Onlara karşı da inkâr etti. Sonra horozun ötmesini işitti ve üzülerek ağladı. Sabah olunca havarilerden biri Yahudilere gidip: “Ben size İsa’yı gösterecek olursam bana ne verirsiniz?” dedi. Onlar ona otuz dirhem verdiler. Onu aldı ve İsa’yı onlara gösterdi. Fakat onlar İsa’yı başka biriyle karıştırmışlardı. Onlar İsa’yı yakalayıp ellerini bağladılar. Onu çekip sürükleyerek götürdüler ve ona: “Sen Ölüleri diriltiyor, şeytanı kovuyor ve delileri iyileştiriyorsun ha? Şimdi kendini bu ipten kurtarsana?” dediler. Ona tükürüyor!ar, üzerine dikenler atıyor­lardı. Nihayet onu, asmak istedikleri ağacın yanma getirdiler. Allah teala orada, İsa’yı çekip kendi katına aldı. Onl’ar ise İsa’ya benzetilen kişiyi astılar. Astıkları kişi orada yedi gün kaldı. İsa’nın annesiyle İsa’nın, delilik hastalığını tedavi etti­ği kadın gelip asılan kişinin yanında ağlamaya başladılar. İşte o sırada İsa onlara geldi ye “Niçin ağlıyorsunuz?” dedi. Onlar da “Senin için ağlıyoruz.” dediler. İsa: “Allah beni kendi katına yükseltti. Bana hiçbir şey olmadı. Onların astıkları bu kişi bana benzetilen birisidir. Siz, havarilere söyleyin de falan yerde benî görsünler.” dedi. Havariler on bir kişi olarak orada İsa ile karşılaştılar. İsa ken­disini Yahudilere göstererek para karşılığında satan arkadaşını onların içinde göremedi ve o kişinin ne olduğunu sordu. Onlar da: “O, yaptığına pişman oldu ve intihar etti.” dediler. Bunun üzerine İsa, “Eğer tevbe etmişse Allah onun tev-besini kabul etmiştir.” dedi. Sonra İsa havarilere: “Haydi gidin sizden her biriniz bir milletin dilini konuşur olacaktır. O, dilini konuştuğu kavmi uyarsın ve dine davet etsin.” dedi.

c- Katade, Süddi, Kasım, İbn-i İshak, İbn-i Cüreyc ve Mücahid’e göre ise öldürülen kişinin Hz. İsa’ya benzetilmesi şu şekilde olmuştur: Hz. İsa ile havari­leri bir evin içinde bulunurken Hz. İsa onlardan birinden, kendisine benzetilerek yerine öldürülmesini istemiş, arkadaşlarından biri de bunu kabul etmiş ve o kişi, Allah tarafından İsa’ya benzetilmiş ve öldürülmüştür. Meryemoğlu İsa da göğe kaldırılmıştır. Süddi’ye göre Hz. İsa’nın arkadaşlarının sayısı on dokuz, îbn-i ishak’a gö­re on üç veya on dörttür. İbn-i İshak, Hz. İsa’ya benzetilerek öldürülen kişinin adının “Sercis” olduğunu söylemiştir. Bu hususta Süddi’nin özetle şunları söyle­diği rivayet edilmektedir:

İsrailoğullan, Hz. İsa’yı ve Havarilerinden on dokuz kişiyi bir evin içinde kuşatmışlar. Bunun üzerine İsa, arkadaşlarına: “Kim benim şeklime girip de Öl­dürülecek olursa onun için cennet vardı.” demiştir. Onlardan biri İsa’nın şekline girmiş İsa ise göğe çıkmıştır. Havariler evden dişan çıkınca onlan kuşatmışlar, çıkanların sayısının on dokuz olduğunu görmüşler onlan saymışlar fakat sayıla­rının daha öncekilerden bir kişi daha az olduğunu görmüşlerdir. Ancak İsa’nın şekline giren adamı da onların içinde gönnüşler fakat onun İsa olup olmadığın­da şüphe etmişlerdir. Nihayet o kişiyi İsa zannederek öldürüp asmışlardır. İşte Allah teala: “Onlar İsa’yı ne öldürdüler ne de astılar. Fakat öldürdükleri kimse onlara İsa gibi göründü.” âyetinde bunu ifade etmektedir.

Taberi bu görüşlerden birinci görüşün tercihe şayan olduğunu söylemiş­tir. Yani İsa ile birlikte evde bulunanların hepsinin isa’ya benzer hale geldikleri­ni, Yahudilerin, onlardan birini İsa zannederek öldürdüklerini, Hristiyanlann da İsa’nın öldüğünü zannettiklerini, aslında ise İsa’nın göğe çekildiğini söyleyen görüşün tercihe şayan olduğunu söylemiştir. Zira İsa ile beraber olan havariler, içlerinden birinin İsa’ya benzetildiğini ve İsa’nın, onların arasından göğe kaldı­rıldığını bizzat müşahade etmiş olsalardı Hz. İsa’nın ne olduğu ve ona benzetile­nin kim olduğu Yahudiler tarafından bilinmese de bu havariler tarafından bilinir ve bu şekilde yayılırdı. Halbuki havariler de meselenin nasıl olduğu hakkında kesin bir bilgiye sahip değillerdi. Çünkü hepsi de İsa’ya benzetildiklerinden hangisinin gerçek İsa olduğu havariler tarafından da bilinememiş böylece Yahu­diler de Hristiyanlar da öldürülen kişinin Hz. İsa olduğu hakkında ittifak etmiş­lerdir. Halbuki Allah tealaanm bildirdiği gibi gerçekte onlar İsa’yı öldürmemiş­ler ve asmamışlardır. Bilakis onlardan biri İsa’ya benzetilmiştir.

Taberi diyor ki: “Vehb b. Münebbih’ten nakledilen ikinci görüş de doğru olabilir. Yani bütün havariler İsa’nın yanından ayrıldıktan sonra evin içinde İsa bir de onun şekline sokulan arkadaşı kalmıştır. Hz. İsa göğe çekilmiş ona benze­tilen kişi ise öldürülmüştür. Bu sebeple hem Hz. İsa’nın rakadaşlan hem de Ya­hudiler, öldürülüp asılan kişinin İsa olduğunu sanmışlardır. Zira onlar öldürülen kişinin İsa’ya benzediğini görmüşler, o kişinin, İsa’nın şekline dönüştüğü sırada ise yanında bulunmamışlardır. Onlar İsa’nın öleceğini geceleyin kendilerine ha­ber verdiğini bildikleri için öldürülenin gerçekten İsa olduğunu zannetmişler ve bunu böylece insanlara aktannışlardir. Bu mazeretlerinden dolayı da yalancı ol­ma sıfatından kurtulmuşlardır.

Âyet-i kerimede: “İsa hakkında ihtilafa düşenler, gerçekten şüphe içindedirler. Onlann bu hususta zanna uymaktan başka bir bilgileri yoktur.” Duyurul­maktadır Bu ifade yukarıda zikredilen birinci görüşe göre izah edildiğinde bu­nun mânâsı şöyledir: İsa’yı ve arkadaşlarım kuşatan Yahudiler onu öldürmek is­tediklerinde ihtilafa düştüler. Zira onlar eve girmeden önce orada bulunanların sayısını biliyorlardı. İçeri girince bir kişinin eksik olduğunu gördüler. Oradaki­lerin hepsi de İsa’ya benzediklerinden içlerinden birini şüpheli bir şekilde öldür­düler. Bu hususta kesin bir bilgileri yoktu. Sadece zanlanna uydular.

Yukarıda zikredilen ikinci görüşe göre ise âyetin bu bölümünün izahı şöyledir: İsa’nın yanında bulunanlar, dağılıp gittikten sonra onu öldürmek iste­yen Yahudiler evde kalan kişinin mi İsa olduğu yoksa çıkıp gidenlerden birinin mi İsa olduğu hususunda ihtilaf ettiler. Onu öldürüp öldürmediklerinde şüpheye düştüler. Çünkü onlar eve girip orada bulunanları saydıklarında onların, dışarı çıkanlardan ve evde bulunan kişilerin sayısından fazla olduklarını görmüşlerdi. Bu nedenle öldürdükleri kimse İsa mı yoksa başkası mı diye şüpheye düştüler, . Fakat onlar, öldürdükleri kimse İsa’ya benzediği için “Biz İsa’yı öldürdük.” de­diler. Halbuki onların öldürdükleri kişinin İsa olup olmadığı hususunda bir bil­gileri yoktu. Onlar sadece zanna tabi olmuşlardı.

Âyet-i kerimede geçen ve “Kesin olarak İsa’yı öldürmediler.” diye tercü­me edilen ifadesi Taberi tarafından “Onlar bu zan-larını kesin bir bilgi ile gidermediler.” şeklinde izah edilmiş, Abdullah b. Ab-bas’ın da âyetin bu bölümünü bu şekilde izah ettiği rivayet edilmiştir.

Âyet-i kerimenin sonunda “Allah herşeye galiptir, hüküm ve hikmet sahi­bidir.” buyurulmaktadir. Bunun izahı şöyledir: Allah, kendilerine zulmeden Ya­hudileri çığlıkla yakalayarak ve onlan lanetine uğratarak onlardan intikam aldı­ğı gibi her zaman düşmanlanndan intikam alır. Kimse ona karşı koyamaz. Ya­rattıklarını sevk ve idare etmesinde hikmet sahibidir. Onlar arasında hüküm ve­recek olan da O’dur. O halde ey Muhammed’den üzerlerine kitap indirilmesini isteyenler, atalarınızın Peygamberlerini yalanlamaları-ve dostlarına karşı iftira­lar atmaları yüzünden çarpıldıkları gibi cezama çarptırılacağınızdan korkun. [1][345]

Hazreti İsa’nın Göğe Yükselişi

 

Allah teala Hz. İsa’yı apaçık delillerle ve hidayetle Peygamber olarak gönderdi. Fakat Yahudiler Allah’ın, Hz. İsa’ya Peygamberlik vermesini Ölüleri diriltme, körlerin gözlerini açma, cüzzamlıları iyileştirme, çamurdan kuş yapıp ona üfleyerek gerçek kuş haline getirme gibi mucizelerle donatmasını çekeme­diler. Bu sebeple onu yalanladılar ve ona karşı çıktılar. Ellerinden gelen çeşitli eziyetler yaptılar. Öyle ki Hz. İsa onlarla bir arada yaşayamaz oldu ve annesiyle beraber şehir şehir gezmeye başladı. Fakat Yahudiler bununla da kalmayıp onu, putperest olan zamanın Şam genel valisine şikayet ettiler. Hz. İsa’nın, insanları yoldan çıkardığını ve onları idarecilere karşı kışkırttığını söylediler. Vali buna çok kızdı. Kudüs’teki temsilcisine mektup yazarak ona karşı tedbir almasını ve onu asarak başına dikenler koymasını ve insanları ondan kurtarmasını emretti. Mektup Kudüs temsilcisine ulaşınca temsilci, Valinin emirlerine uydu. Yahudi­lerden bir grupla beraber Hz. İsa’nın on iki veya on üç yahut on yedi arkadışla beraber bulunduğu eve gitti. Olay bir cuma günü ikindi vakti başlayıp cumartesi gecesi devam etti. Bu gidenler Hz. İsa’nın evini kuşattılar. İçende bulunan hava­rilerden biri Allah tarafından Hz, İsa’ya benzetildi, İçeri giren valinin adamları bu kişiyi öldürdüler sonra da götürüp astılar. Hz. İsa ise Allah tarafından kendi katına yükseltildi.

Hz. İsa hakkında Hristiyaniar üç gruba ayrılmışlardır;

a- NASTURÎLER: Bunlar “İsa aramızda Allah’ın oğluydu. Sonra allan onu alıp kendisine yükseltti.” dediler.

b- YAKUBİLER: Bunlar diyorlardı ki: “Allah, İsa’nın şeklinde içimize gelmişti. Sonra göre göğö çıktı.”

c- GERÇEKTEN İMAN EDENLER: Bunlar da diyorlardı ki: “İsa ara­mızda Allah’ın kulu ve Peygamberiydi. Sonra Allah onu yükseltip kendisine al­dı.”

Ne yazık ki, iman etmeyen ilk iki grup iman edenler galip gelerek onları ortadan kaldırdılar. Nihayet Hz. Muhammed (s.a.v.) geldi. Tevhid inancı tekrar ortaya çıktı. [2][346]

 

159- Kitap ehlinden hiçbir kimse yoktur ki, ölmeden önce ona iman etmiş olmasın. İsa* kıyamet gününde onların üzerine şahitlik edecektir.

Müfessirlerbu âyet-i kerimeyi çeşitli şekillerde izah etmişlerdir.

a- Abdullah b. Abbas, Ebu Malik, Hasana Basri, Katade ve İbn-i Zeyd âyeti şöyle izah etmişlerdir: “Ehl-i kitaptan hiçbir kimse yoktur ki İsa Deccal’ı öldürmek için tekrar yeryüzüne gönderildiğinde İsa ölmeden önce ona iman et­miş olmasın.”

Görüldüğü gibi bu görüşte olanlara göre bu âyet-i kerime, Hz. İsa’nın ye­re inmesinden sonra ehl-i kitap olan bütün insanların Hz. İsa’ya iman edecekle­rini ve müslüman olacaklarını bildirmektedir. Kıyamet gününde de Hz. İsa, ehl-i kitap için şahitlik edecektir. Onlardan kimin iman edip kimin iman etmediğini bildirecektir.

b- Yine Abdullah b. Abbas, Mücahid, İkrime, Hasan-ı Basri, Muhammed b. Şirin ve Cüveybir’den nakledilen diğer bir görüşe göre bu âyetin izahı şöyle­dir: “Yahudilerden hiçbir kimse yoktur ki, ölümünden Önce isteyerek veya iste­meyerek İsa’ya iman etmiş olmasın.”

Görüldüğü gibi bu görüşte olanlara göre bir Yahudinin boynu da vuruşla . bir yerden düşerek de ölse veya bir yırtıcı hayvan tarafından parçalanarak da öl­se mutlaka Hz. İsa’ya iman eder sonra canı çıkar. Hristiyaniar da böyledir.

c- İkrime’den nakledilen diğer bir görüşe göre âyetin mânâsı şöyledir: “Ehl-i kitap olan Yahudi ve Hristiyanlardan hiçbir kimse yoktur ki o kimse ölü­münden önce Muhammed’e iman etmiş olmasın.”   –

Taberi bu görüşlerden birinci görüşün tercihe şayan olduğunu söylemiş­tir. Zira ikinci görüşte olanlar, bütün ehl-i kitabın, Hz. İsa’ya iman ettikten sonra ölmüş olacaklarını söylemişlerdir. Bunların ifadeleri esas alındığı takdirde, Ölen ihl-i kitaba İslam muamelesi tatbik etmek icabeder. Çünkü Hz. İsa’ya hakkıyla iman edenin, Hz. Muhammed de dahil diğer bütün Peygamberlere iman etmesi ve müslüman olması gerekir. Hz. Muhammed’e iman edinin Hz. İsa’yı yalanla­ması mümkün olmadığı gibi Hz. İsa’nın Peygamber olduğuna iman edinin de Hz. Muhammed’i yalanlaması mümkün değildir. Bunların izahlarına göre ölen her ehl-i kitaba İslam muamelesi uygulanarak, onun yıkanması, cenazesinin kı­lınması, malının, erginlik çağına gelmemiş olan çocuklarına veya erginlik çağı­na ermiş müslüman çocuklarına taksim edilmesi, eğer küçük çocuğu veya ergin­lik çağına gelmiş müslüman çocuğu yoksa malının, böyle olan müslümanlar gi­bi Beytül Mala aktarılması gerekir.

Halbuki bütün müslümanlar, Hz. Muhammed’e ve onun, Allah katından getirdiklerine iman etmeden önce ölen bir ehl-i kitaba müslüman muamelesi ya­pılmayacağı ve ona, hayatındaki gibi ehl-i kitap hukukunun uygulanacağı husu­sunda ittifak etmişlerdir. Bu da: “Her ehl-i kitap ölmeden önce Hz. İsa’ya mutla­ka iman eder,” görüşünün yanlış olduğunu, âyetin bu bölümünden maksadın, âhir zamanda Hz. İsa’nın yeryüzüne indiği sırada mevcut olan ehl-i kitabın kas-dedildiğini ve bunların, Hz. İsa’ya dolayısıyla Hz. Muhammed’e iman edecekle­rini beyan ettiğini gösterir. Nitekim bu hususta Ebu Hureyre (r.a.) Resulullah  (s.a.v.) in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

“Peygamberler baba bir kardeştirler. Anneleri ayrıdır. Dinleri ise birdir. Ben, Meryemoğlu İsa’ya daha yakınım. Çünkü benimle onun arasında Peygam­ber yoktur. İsa inecektir. Siz onu gördüğünüzde onu tanıyın. O, orta boylu, kır­mızı ile beyaz arası bir tendedir. Onun üzerinde iki parçadan meydana gelen açık sarı bir elbise bulunur. Ona ıslaklık dokunmasa da sanki başından (saçla­rından) su damlıyor gibidir. O, haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıra­cak ve insanları İslama davet edecektir. Allah, onun zamanında İslam dışındaki bütün dinleri yok edecektir. Yina Allah onun zamanında Deccal Mesihi yok edecek, yeryüzünde güven hakim olacaktır. Öyle ki arslanlar develerle, kaplan­lar sığırlarla, kurtlar koyunlarla beraber otlayacak ve çocuklar yılanlarla oyna-yacaklardr. Bunlar birbirlerine zarar vermeyeceklerdir. İsa yeryüzünde kırk sene

kalacak sonra vefat edecek ve müslümalar onun cenaze namazım kılackalardır.” [3][347]

Görüldüğü gibi Hz. İsa, Deccalı öldürmek için ölümünden evvel gökten inince bütün bâtıl dinler ortadan kalkacak, insanlar İslam dininde birleşecekler ve böylece ehl-i kitap olanlardan, İsa’ya iman etmeyen kalmayacaktır.

Hasan-ı Basri diyor ki: “Allah’a yemin olsun ki Hz. İsa şu anda diridir ve Allah katmdadir. O, yeryüzüne indiği zaman bütün ehl-i kitap ona iman edecek­tir. Kıyamet gününde de Hz. İsa, kendisine inanan veya inanmayanlara karşı şa­hit olacaktır.”

Resulullah (s.a.v.) Hz. İsa’nın tekrar yeryüzüne ineceğini beyan ederek buyuruyor ki:

“Hayatım kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki, Meryemoğlu İsa ya­kında aranıza adeletli bir hakem olarak inecek, haçı kıracak, domuzu Öldürecek (onu ortadan kaldırıp yenmesini yasaklayacak) cizyeyi kaldıracaktır. Aynca o zaman mal artacak öyle ki kimse ona tenezzül etmeyecektir. [4][348]

Taberi diyor ki: “Âyet-i-kerimeyi “Hiçbir ehl-i kitap yoktur ki ölmeden Önce Muhammed’e iman etmiş olmasın.” şeklinde izah edenlerin görüşlerinin fasit olduğu, bundan Önceki görüşün fasit olduğunu izahtan anlaşılmaktadır. Bu­na ilaveten daha önce Hz. Muhammed’den bahsedilmemiştir ki bu âyette geçen deki zamirin Hz. Muhammed’i gösterdiği söylensin. Daha önce Hz. İsa, annesi ve Yahudilerden bahsedildiğinden bu zamirin Hz. İsa’yı gösterdiğini söylemek elbetteki daha isabetlidir. [5][349]

 

160-161- Yahudilerin zulmetmeleri ve bir çok kimseleri Allah yolun­dan alıkoymaları, yasaklandıkları halde faiz almaları ve insanların malla­rını haksız yere yemeleri sebebiyle daha önce kendilerine helal kılınan te­miz şeyleri onlara haram kıldık. Onlardan kâfir olanlara, can yakıcı bir azap hazırladık.

Yahudilerin, Peygamberleri öldürmeleri gibi zulümleri, Allah’ın dininden bir çpk insanları alıkoymaları, kendilerine yasaklanmasına rağmen faiz almaları, rüşvet olarak veya Allah’ın kitabını değiştirme karşılığında para alarak haksız yere insanların mallarım yemeleri sebebiyle, daha önce kendilerine helal kıldı­ğımız temiz şeyleri haram kıldık. Biz onlardan kâfir olanlara can yakıcı bir azap hazırladık ki o da cehennem azabıdır.

Şu âyet-i kerimede Yahudilere yasaklanan şeylerden bir kısmı zikredil­mektedir. “Biz, Yahudilere, tırnaklı her hayvanı haram kıldık. Onlara sığır ve davarın sırt, bağırsak ve kemik yağlarının dışında iç yağlarını da haram kıldık. Azgınlıklarından dolayı onları bu şekilde cezalandırdık. Şüphesiz ki biz, doğru söyleyiniz. [6][350]

Âyet-i kerimede, Yahudilerin, işledikleri dört günahtan dolayı kendileri­ne daha önce helal kliman şeylerin haram kılındığı beyan edilmiştir. İşledikleri bu günahlardan biri, zulmetmeleridir. Bu zulümlerinin mahiyeti ise bundan ön­ceki yüz elli beş, yüz eli i altı ve yüz elli yedinci âyetlerde zikredilen, Allah’a verdikleri hadi bozmaları, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, Peygamberleri hak­sız yere öldürmeleri, “Kalblerimiz kapalıdır,” demeleri, inkarcılıkta bulunmala­rı, Meryem’e zina iftirasında bulunmaları ve “Biz, Meryemoğlu İsa Meşini öl­dürdük.” demeleridir. Bu günahlardan bir diğeri ise insanları Allah’ın yolundan çokça alıkoymalarıdır. Bundan maksat ise, Allah’a karşı bâtıl şeyler uydurup onun, Allah’tan olduğunu iddia etmeleri, Allah’ın kitabını değiştirmeleri, mânâlarını gerçeğinden saptırmaları, Hz. Muhammed’in Peygamberliğini inkâr etmeleri ve onun gerçek halini bilmeyen cahil insanlara açıklamamaları ve böy­lece insanları saptırmalarıdır.

Yahudilerin işlemiş oldukları günahlardan bir başkası da daha önce izah edildiği gibi faiz almalarıdır.

Yine Yahudilerin işlemiş oldukları günahlardan biri de insanların malları­nı haksız yere yemeleridir. Bundan maksat ise verecekleri hüküm karşılığında rüşvet almaları, kendileri herhangi bir şey yazarak “Bu Allah kalındandır.” de­mek suretiyle para almaları ve benzeri murdar kazançlar sağlamalarıdır. İşte bu günahlar yüzünden Allah teala onları cezalandırmış ve onlar için helal kıldığı şeyleri haram kılmıştır.

Ayet-i kerimenin sonunda: “Onlardan kâfir olanlara can yakıcı bir azap hazırladık.” buyunılmaktadık. Burada ifade edilen “Onlar”dan maksat, Yahudi­ler, “Onlardan kâfir olanlar”dan maksat, Uz. Muhammed’in Peygamberliğini inkâr edenler ve “Can vakıcı azap”tan maksat ise cehennem azabıdır. [7][351]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.