TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 36. VE 37. AYETLER
36- Allaha ibadet edin, ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanında bulunan arkadaşa, yolcuya, sahip olduğunuz kölelere iyilik edin. Şüphesiz ki Allah, kibirlenen ve Övünen kimseyi sevmez.
Ey insanlar, Allaha itaatta boyun eğin. Sadece onu rab edinin. Emirlerini tutup yasaklarından kaçınarak ona kulluk edin. Rablıkta ve ibadette hiçbir şeyi ona ortak koşmayın. Anneye babaya iyilikte bulunun. Anne ve babanız tarafından olan akrabalarınıza, babası ölen yetimlere, ihtiyaç sahibi olan yoksullara, akrabalık bakımından veya mesafe yönünden yakınınız olan komşulara yine akrabalık bakımından ve mesafe yönünden uzakta olan komşulara, yanınızda bulunan yol arkadaşınıza hanımınız ve sizden ayrılmayan kimselere ve sahibol-duğnuz kölelere iyi davranın. Şüphesiz ki Allah, kölelerine iyi davranmayan kibirlileri ve insanlara karşı böbürlenenleri sevmez.
Âyet-i kerimede: “Allaha ibadet edin ona hiçbir şeyi ortak koşmayın.” Duyurulmaktadır. Allah teala burada, sadece kendisine kulluk edilmesini, canlı cansız, mevcut veya hayali olan, hiçbir şeyin kendisine ortak koşulmamasını emretmektedir. Çünkü kulu yoktan var eden, nzıklandıran, ona çeşitli lütuflarda bulunan ve bütün yaratıklannı sevk ve idare ederek büyütüp besleyen o’dur. Bu itibarla kulun onu tanıması ve hakkıyla takdir etmesi gerekir.
Bu hususta Peygamber efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
“Ey Muaz, sen, Allanın, kulları üzerindeki hakkını, kullann da Allahtan bekledikleri haklan nedir biliyor musun?” Muaz diyor ki: “Allah ve Resulü daha iyi bilir.” dedim. Bunun üzerine Resulullah buyurdu ki: “Allanın, kullan üzerindeki hakkı, ona ibadet etmeleri ve ona hiçbir şeyi ortak koşmamalandır. Kullann Allahtan bekledikleri haklan ise, kendisine herhangi bir şeyi ortak koşmayan kimseye azap etmemesidir[1][105]
Âyet-i kerimede: “Anaya babaya iyilik edin.” buyurulmaktadır. Allah teala kişinin, ana ve babasına iyilik etmesini emretmektedir. Bu âyette olduğu gibi diğer bir çok âyette de, kendisine kulluk edilmesini emretmesinin hemen arkasından anaya babaya itaat edilmesini emretmektedir. Bu da onlara itaat ve iyilik etmenin ne kadar Önemli olduğunu göstermektedir. Bu hususta şu âyetlerde buyuruluyor ki: Rabbin kesinlikle emretti ki ancak kendisine ibadet edin, anne ve babaya iyilik edin. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanır ve düş-künleşirse, bezginliğini hissettirir şekilde onlara Öf bile deme, azarlama. Onlara güzel ve tatlı sözler söyle. [2][106] “Bana ve anne babana şükret” dedik. Kıyamet günü dönüş ancak banadır. [3][107]
Âyet-i kerimede: “Akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edin.” buyurul-maktadır. Bu hususta Peygamber efendimiz (s.a.v.) de bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmaktadır:
“Yoksula sadaka vermek, sadece sadaka vermektir. Akrabaya sadaka vermek ise iki şeydir. Hem sadaka vermek hem de akrabalık bağını devam ettirmektir. [4][108]
Yetimlere iyilik mevzuunda ise Resulullah efendimiz, şehadet parmağı ile orta parmağını göstererek buyurmuştur ki:
“Kendi akrabası olsun yabancı olsun bir yetimi bakıp besleyen ile ben, cennette işte şunlar gibi yan yana olacağız. [5][109]
Yoksullara iyilik hususunda da Resuluİlah efendimiz şöyle buyurmaktadır;
“Bir dul kadının ve bir yoksulun yardımına koşan kimse, Allah yolunda cihad eden kimse gibidir. [6][110]
Âyet-i kerimede şöyle Duyurulmaktadır: “Komşuiara.iyüik edin.” Bu konuda da Resulullah efendimiz şöyle buyuruyor:
“Cebrail bana komşu hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki (Allanın emriyle) komşuyu komşuya mirasçı kılacağını zannettim. [7][111]
“Allaha ve âhiret gününe iman eden kimse komşusuna eziyet etmesin. [8][112]
Yine âyet-i kerimede: “Sahip olduğunuz kölelere iyilik edin.” buyurul-maktadır. Resulullah efendimizden bu konuda şu hadis-i şerif rivayet edilmektedir: “Ma’rur diyor ki: ” ‘Rebze1 denilen yerde Ebuzer ile görüştüm. Kendisi de kölesi de aynı elbiseden giymişlerdi. Ona bunun sebebini sordum bana şu cevabı verdi. “Ben bir adamla tartışmış ve onu, anasından dolayı ayıplamıştım. Resulullah da bu sebeple bana şöyle buyunnuştu:
“Ey Ebuzer, sen onu, anasından dolayı nasıl ayıplıyorsun? Demek ki sen hâlâ üzerinde cahiliyet kalıntıları taşıyan bir kimsesin. Sahip olduğunuz kardeşleriniz (köleleriniz) sizin yardımcılannızdır. Allah onları sizin elinizin altında bulundurmuştur. Kimin elinin altında bir kardeşi bulunursa ona yediğinden ye-dirsin, giydiğinden giydirsin.Onlara, güçlerinin yetmeyeceği bir iş yüklemeyin. Şayet yükleyecek oluşanız onlara yardım [9][113]
Âyette geçen ve “Yakın komşu” diye tercüme edilen ifadesi, Abdullah b. Abbas, Katade, Mücahid, Dehhak ve İbn-i Zeyd tarafından “Soy bakımından akraba olan komşu.” diye izah edilmiş, Meymun b. Mihran tarafından da “Dinen yakın komşu” Yani Müslüman komşu şeklinde izah edilmiştir.
Taberi birinci görüşün doğru olduğunu, ikinci ve üçüncü görüşlerin ise âyetin zahirine ters düştüğünü, bu itibarla sahih olmadıklarım söylemiştir.
Âyet-i kerimede geçen ve “Uzak komşu” diye tercüme edilen ifadesi, Abdullah b. Abbas, Katade, Süddi, Mücahid, İkrime, İbn-i Zeyd ve Dehhak tarafından “Soy bakımından uzak olan komşu.” Yani müslü-man olmayan komşu” diye izah edilmiştir. Bunlar da Yahudi ve Hristiyanlardır.
Taberi diypr ki: “Bu görüşlerden tercihe şayan olanı, “Soy bakımından uzak olan komşu” diyen görüştür. Bu komşu ister Müslüman olsun ister Yahudi, isterse Hristiyan. Zira bundan önce ifade edilen komşu akraba olan komşudur. Bu komşu da “Akraba olmayan komşu” diye izah edildiği takdirde Syet-i kerime daha genel kapsamlı olarak anlaşılır. Böylece bütün komşulara iyi davranılması-nın emredildiği anlaşılmış olur.
Âyet-i kerimede geçen ve “Yanında bulunan arkadaşa” diye tercüme edilen ifadesi, Abdullah b. Abbas, Said b. Cübeyr, Katade, Mücahid, İkrime, Hz. Ali, Abdullahb. Mes’ud, Süddi ve Dehhak tarafından “Yolculuk arkadaşı” diye izah edilmiş, Abdurrahman b. Ebi Leyla, İbrahim en-Ne-hai, Abdullah b. Abbas ve yine Hz. Ali ve Abdullah b. Mes’ud tarafından “Kişinin yanında bulunan katısı.” şeklinde izah edilmiş yine Abdullah b. Abbas ve İbn-i Zeyd tarafından “Kişiden faydalanmak için ondan ayrılmayan arkadaş” şeklinde izah edilmiştir.
Taberi diyor ki: “Bu ifade hakkında doğru olan söz, “Bundan maksat kişinin yanında bulunan herhangi bir arkadaştır.” şeklindeki sözdür.Zira âyetin ifadesi buna müsaittir. Buna göre âyetin bu bölümünün ifadesine “Yolculuk arka-daşi”da “Kişinin karısı” da “Ondan faydalanmak için yanında bulunan arkada-şı”da girmektedir. Allah teala bu gibi bütün arkadaşlara iyi davranılmasını emretmiştir. Zira bir arkadaşın diğer bir arkadaş üzerine hakkı vardır. Nitekim bu hususta Resulullahın şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir.:
“Allah katında arkadaşların en hayırlısı, arkadaşı için hayırlı oiandır. Yine Allah katında komşulann en hayırlısı, komşusu için hayırlı olandır. [10][114]
Yine Resuîlamn, bir arkadaşıyla giderken, bineğinden inip bir ağaçlığa girdiği, oradan iki dal kesip getirdiğinde eğrisini kendisi alıp düzgünü arkadaşına verdiği, arkadaşının da “Ey AH ahin Resulü, anam babam sana feda olsun. Düzgün olan dal sana daha layıktır.” demesi üzerine “Hayır ey filan, şüphesiz ki her arkadaş, kendisine arkadaşlık yapanın arkadaşlığından sorumludur. Velev ki bu arkadaşlık bir an için olsun.” bu vurulmuştur.
Âyet-i kerimede geçen ve “Yolcu” dîye tercüme edilen kelimesinden maksat, Mücahid, Katade ve Rebi’ b. Enese göre “Yolculuk yaparken birine uğrayan”dır.
Yine Mücahid, Katade, ve Dehhaktan nakledilen diğer bir görüşe göre bu kimseden maksat misafirdir.
Taberi diyor ki: “Bu kelimenin doğru izahı, bundan maksadın, “Yolcu” olduğunu söyleyen izahtır. Bu izaha göre yolcu olan kimse, bir günah işlemek için yolculuk yapmaması şartıyla, mümin bir kardeşininn yardımına muhtaç olursa onun, yolcuya yardım etmesi, misafir olmak isterse onu misafir etmesi, bineğe muhtaç olursa ona bir binek temin etmesi gerekir.
Âyet-i kerimenin sonunda “Şüphesiz ki Allah, kibirlenen ve Övünen kimseyi sevmez.” Duyurulmaktadır. Bu hususta Ebu Reca’nın şunları söylediği rivayet edilmektedir. “Kölelerine kötü davranan herkesi, kibirlenen ve övünen biri olarak görürsün. Zira Allah teala, “Kölelerinize iyi davranın.” buyurduktan sonra “Şüphesiz ki Allah, kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez.” buyurmuştur. Annesine babasına kötü davranan herkesin de zorba ve isyankâr olduğunu görürsün. Zira Allah teala, Hz. İsanın “Allah beni anneme hürmetkar kıldı. O beni asla zalim ve isyankâr yapmadı. [11][115]diye söylediğini beyan etmiştir. [12][116]
37– Bunlar cimrilik ederler ve insanlara da cimriliği emrederler. Al-lahın, kendilerine lütfundan verdiği nimeti gizlerler. Biz , kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırladık.
Bu kibirlenen ve övünenler, Allanın kendilerine verdiği nimetleri harcamada cimrilik yaptıkları gibi başkalarına da cimrilik yapmalarını emrederler. Allanın, lütfundan kendilerine göndermiş olduğu kitapları Tevrat ve İncilde zikrettiği Muhammedin vasıflarını gizlerler. Biz, Allanın nimetlerine karşı nankörlük eden, Muhammedin Peygamberliğini yalanlayan kâfirler için hor ve hakir düşürücü bir azap hazırladık.
Hadremi, Mücahid, Katade ve Süddi bu âyet-i kerimenin Yahudiler hakkında indiğini, burada ifade edilen cimrilikten maksadın ise Resulullahm isim ve sıfatlarını insanlardan gizlemeleri olduğunu söylemişlerdir. Bunlara göre âyet-i kerimenin bu bölümünün izahı şöyledir: “Şüphesiz ki Allah, böbürlenen ve övünen kişileri sevmez. Onlar o kimselerdir ki Muhammedin isim ve sıfatlan hakkındaki bilgileri insanlara öğretme hususunda cimri davranırlar ve bu bilgilere sahip olan insanlara da cimri davranmalarını emrederler. Bunlar, Allanın, kendilerine lütfundan verdiği Tevrattaki bu gibi isimleri gizlerler,
İbn-i Zeyd ve Abdullah b. Abbas ise bu âyet-i kerimenin Yahudiler hakkında indiğnii ancak burada zikredilen cimriliklerinden maksadın, mallanın harcamada cimrilik etmeleri olduğunu ve gizlediklerinden maksadın da Resulullahm sıfatlannı gizlemeleri olduğunu söylemişlerdir.
Bu hususta Said b. Cübeyr, Abdullah b. Abbasın şunları söylediğini rivayet etmiştir. “Yahudilerden Kerdem b. Zeyd, Üsame b. Habib, Nafi b. Ebİ Nafi, Bahri b. Ami\ Huyey b, Ahtab ve Rifaa b. Zeyd, Ensardan, Yahudilerle oturup kalkan, onlann nasihatlarım dinleyen sahabilere geldiler ve dediler ki: “Sizler mallannızı harcamayın. Zira sizlerin, mallarınızı bitirerek fakirliğe düşeceğinizden korkuyoruz. İnfak etmekte aceîe etmeyin. Çünkü sizler, yaynn ne olacağını bilemezsiniz.” İşte bunun üzerine Allah teala: “Bunlar cimrilik ederler, Allahm, kendilerine lütfundan verdiği nimeti gizlerler. (Yani Hz. Muhammedin Peygamber olma nimetini gizlerler) âyetini indirdi.
Taberi diyor ki: “Âyetin izahında tercihe şayan olan görüş birinci görüştür. Zira âyet-i kerimede onlann hem cimrilik ettikleri hem de başkalarına cimri davranmayı emrettikleri beyan edilmektedir. Buradaki cimrilikten maksadın mali yönden cimrilik olduğu söylenecek olursa bu takdirde hiçbir ümmette görülmeyen ve herkes tarafından yadırganan bir şey yapmış oldukları söylenir ki o günün toplumu içinde yaşayan insanların bu hale düşmüş olmaları beklenmez. Zira insanlar bizzat kendileri cimri olsalar da başkalarına mali yönden cimri davranmayı emredemezler. Çünkü cimrilik her topluluk ve her fert tarafından kınanan cömertlik ise herkes tarafından övülen ve takdir edilen bir haslettir. Bu nedenlerle bu âyette zikredilen cimrilikten maksadın “Bilgileri saklama cimriliği” olduğunu söylemek daha isabetlidir. Ancak buradaki cimrilik, mallanm Allah yolunda harcamaya karşı cimri davranma olarak alınırsa, Abdıîllah b. Abbastan da nakledildiği üzere böyle bir cimriliğin olması beklenir. Âyeti bu şekilde yorumlamaya da yol açılmış olabilir.
Hz. Ebubekir (r.a.) demiştir ki:
“Cimrilikten daha büyük bir hastalık ne vardır? [13][117] Resulullah efendimiz de bir hadis-i şeriflerinde:
“Cimrilikten kaçının zira cimrilik, sizden öncekileri helak etmiştir. O cimrilik onlann, kanlannı akıtmaya ve kendilerine haram kılınanları helal saymaya sevketmiştir. [14][118]buyurmuştur.