sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 44. VE 47. AYETLER

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 44. VE 47. AYETLER
15.11.2024
19
A+
A-

44- Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmüyor musun? Onlar sapıklığı satın alıyor ve sizin de doğru yoldan sapmanızı istiyorlar.

Ey Muhammed, kendilerine ilahi kitaptan bir pay verilen şu Yahudilerin haline bir bakmaz mısın? Onlar imanı bırakıp, senin Peygamber!iğini yalanlaya­rak doğru yolu terkediyor ve sapıklığı satın alıyorlar. Sizin de doğru yoldan sanıp kendileri gibi olmanızı istiyorlar.

îkrime ve Abdullah b. Abbas, bu âyet-i kerimenin, Yahudilerden Rifaa b. Zeyd b. et-Tabut hakkında nazil olduğunu söylemişlerdir.

Bu hususta Abdullah b. Abbas’ın şunları söylediği rivayet edilmiştir: “Ri­faa, Yahudilerin ileri gelenlerinden birisi idi. Resulullah konuştuğunda bu kişi dilini eğer bükerdi ve “Ey Muhammed, konuşurken bize özen göster ki seni an-layabilelim.” derdi. Sonra bu kişi İslâm’a dil uzattı. Onu ayıpladı. Bunun üzerine Allah teala bu âyeti ve bundan sonra gelen iki âyeti indirdi.

Âyet-i kerimede Resulullah’a; “Görmüyor musun?” şeklinde bir soru yö­neltilmiştir. Burada ifade edilen “Görmek”ten maksat, bazı âlimlere göre “Sana bildirilmeli mi?” demektir. Diğer bazılarına göre ise “Sen bilmiyor musun?” demektir.

Taberi’ye göre ise buradaki “Gönnek”len maksat, ka!b gözüyle görmek­tir. [1][148]

45- Allah, si/.in düşmanlarınızı çok iyi bilir. Dost olarak Allah yeter. Yardımcı olarak da Allah yeter.

Allah sizin düşmanlarınız olan Yahudileri çok iyi bilir. Onların telkinleri­ni kabul etmeyin. Yoksa helak olursunuz. Dost olarak Allah size yeter. Yardım­cı olarak da Allah size kâfidir. Ona güvenin, ondan dileyin. Ondan başka kimse­den istemeyin. Çünkü o sizin için kâfidir. [2][149]

 

46- Yahudilerden bir kısmı, sözü esas manasından kaydırıp: “işittik karşı geldik. Dinle işitmez olası. ” derler. Yine dillerini eğerek ve dini kötü­leyerek “Raine” derler. Eğer onlar: “İşittik itaat ettik. Dinle v c bizi gözet.” deselerdi kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat AI-Jah onlara, inkârlarından dolayı lanet etmiştir. Onlardan iman eden çok azdır.

Düşmanlarınız olan Yahudilerden bazıları, Tevrat’ta bulunan Allah’ın ke­lamını asıl yerinden aîır başka yere koyarlar. Çeşitli şekillerde yorumlarlar. “Ey Muhammed, sözünü dinledik fakat emrine isyan ettik. Dinle işitmez olası.” Ve­ya: “Sen bizi dinle biz seni dinlemiyoruz.” derler. Yine dillerini eğip bükerek “Raine” derler.

Eğer bu Yahudiler “İşittik karşı geldik” diyeceklerine: “Ey Muhamed işit­tik Vv sana itaat ettik. Sana konuştuklarımızı dinle ve bizlere, konuştuğunu an­lamamız için bizi gözet,” demiş olsalardı bu kendileri için Allah katında daha hayırlı ve daha doğru bir söz olurdu. Fakat Allah, Yahudileri, senin Peygam­berliğini inkâr etmelerinden ve sana gelen apaçık delilleri yalanlamalarından dolayı lanetledi. Rahmetinden uzaklaştırdı. Zaten onların pek azı iman eder. Ve­ya onlar, Musa’nın Peygamberliği gibi pek az şeye iman ederler.

“Raine” kelimesi, Yahudilerin dilinde hem sövmek hem de “Gözet, ko­ru” mânâsına geliyordu. Yahudiler bu kelimeyi kullanmakla Hz. Muhammed (s.a.v.)e hakaret etmek gayesini güdüyordu. [3][150]

47- Ey kendilerine kitap verilenler, bir kısım yüzleri silip belirsiz ya­parak, önünü arkasına çevirmeden veya cumartesi ehline lanet ettiğimiz gi­bi onlara lanet etmeden, yanınızdaki kitapları tasdik eder olduğu halde in­dirdiğimiz Kur’an’a iman edin. Allah’ın emri mutlaka yerine gelir.

Ey kendilerine kitap verilen Yahudi topluluğu, bir kısım yüzleri silip be­lirsiz yaparak önünü arkasına çevirmeden veya soyunuzdan, cumartesi günü kendileri için kutsal olarak seçilen Yahudilere lanet edip onları rezil ve rüsvay ettiğimiz ve onları maymunlar şekline soktuğumuz gibi, sizi de aynı akıbetlere uğratmamızdan önce, elinizdeki Tevrat’ı doğrulayan ve Muhammed’e indirilen Kur’an’a iman edin. Allah’ın emri mutlaka yerine gelir. Onun dilediği her şey anında oluverir.

Burada zikredilen ve “Bir kısım yüzleri silip belirsiz yaparak önünü ar­kasına çevime” ifadesinden neyin kasdedikliği hususunda çeşili görüşler ileri sürülmüştür.

a- Bazılarına göre, yüzlerin silinmesinden maksat, onların silinip kafanın ense tarafı gibi olmalarıdır.

b- Abdullah b. Abbas, Atıyye el-Avü ve Katade’ye göre, yüzlerin silin­mesinden maksat, önde bulunan gözlerin silinip kör edilmesi ve gözlerin ense tarafına geçmesidir. Böyle olan kimseler gerisin geri yürümek zorunda kalacak­lardır.

c- Mücahit!, Hasan-ı Basri, Süddi ve Dehhak’a göre yüzlerin silinmesin­den maksat, hakkı görmeye karşı kör olmaları, gerisin geri gitmelerinden mak­sat ise sapıklığa ve inkâra düşmeleridir.

d- îbn-i Zeyd’e göre yüzlerin silinmesinden maksat, yaşadıktan yerlerden İzlerinin silinmesi, gerisin geri gitmelerinden maksat ise, Yahudilerin tekrar Şam’a döndürülmeieridir.

e- Diğer bir kısım müfessirlere göre ise bu ifadeden maksat,  yüzlerinin .   şeklini kaybedip maymunların yüzü gibi olması ve âdeta kafanın ense tarafına benzemesidir.

Taberi, burada tercih edilen görüşün “Yüzleri silinip gözleri enseye çevi-rilecek ve böylece gerisin geri yürümek zoaında kalacaklardır.” diyen görüş ol­duğunu söylemiştir.

Taberi bu görüşü tercih edişinin sebebi olarak özetle şunları zikretmiştir: Allah teala bu âyet-i kerime ile, ellerinde bulunan kitabı verip sapıklığı satın alan Yahudileri tehdit etmiş, onların yüzlerini silip gerisin geri yürümek zorun­da bırakacağını bildirmiştir. Bu itibarla burada ifade edilen yüzleri silmekten maksadın, insanların basiretlerini kapatıp onları sapıklığa düşürmek olduğunu söylemek doğru değildir. Zira Yahudiler zaten sapıklık içindedirler. Keza yüzle­rin silinmesinden maksat, “Onların yüzleri ense haline getirilecektir.” diyen gö­rüş de sahabi, tabiin ve onlardan sonra gelen âlimlerin görüşlerine muhalif oldu­ğundan şaz bir göıiiştür, sahih değildir. Yine “Onların yüzlerinin silinmesi’nden maksat. Onların yaşadıkları yerlerdeki izleri silinecek ve Şam’a doğru gitmek zorunda kalacaklardır.” diyen görüş de isabetli değkli. Zira “Yüzler” kelimesi Arapçada genelde, ensenin zıddı olan yüz anlamında kullanılır.

Allah tealanın kitabını, indiği dilin en çok kullanılan şekliyle izah etmek elbetteki daha evladır.

Taberi diyor ki: “Şayet elenecek oiursaki: Bu âyet-i kerime, senin izah et­tiğin gibi Yahudiler hakkında nazil olmuşsa âyette tehdit konusu olan husus on-, ların başına gelmiş midir?” Cevaben denilir ki: “Hayır gelmemiştir. Zira onlar­dan Abdullah b. Selam, Sa’lebe Sa’ye, Esed b. Sa’ye, Esed b. Ubeyd, Muhayrık ve bunların dışında bir topluluk müslüman olmuşlardır. Onların müslüman ol­maları da kendilerinden, âyette beyan edilen azabı uzaklaştırmıştır.

Bu âyetin Yahudiler hakkında nazil olduğunu ispatlayan bir husus da Ab­dullah b. Abbas’tan nakledilen şu hadistir: Abdullah b. Abbas demiştir ki: “Re-sulullah, Yahudi hahamlarından Abdullah b. Suriya ve Ka’b b. Eşref gibi ileri gelenlere konuştu ve onlara dedi ki: “Ey Yahudi topluluğu, Allah’tan korkun, müslüman olun. Allah’a yemih olsun ki sizler benim size getirdiğim şeyin hak olduğunu biliyorsunuz. “Onlar da dediler ki: “Ey Muhammed biz bunu bilmi­yoruz.” Böylece bildikleri şeyi inkâr ettiler.. Kâfirliklerinde ısrar ettiler. Allah teala da: “Ey kendilerine kitap verilenler…” âyetini indirdi.

İbrahim en-Nehai, Ka’bul Ahbar’ın bu âyet-i kerimeyi işitmesi üzerine, âyetin beyan ettiği azaptan korkarak Yahudi iken müslüman olduğunu söyle­miştir. [4][151

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.