TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 48. VE 50. AYETLER
48- Şüphesiz ki Allah, kendisine ortak koşulmasmraffetmez. Bunun dışmdakini dilediği kimse için affeder. Kim Allah’a ortak koşarsa şüphesiz büyük bir günah ile iftira etmiş olur.
Şüphesiz ki Allah, kâfir olanı ve kendisine ortak koşam affetmez. Bunların dışındaki günahları dilediği kimseden bağışlar. Kim Allah’a oitak koşarsa, Allah’ın birliğini inkâr ettiği için büyük bir iftirada bulunmuş ve büyük bir günah işlemiş olur.
Bu âyet-i kerime, Allah’a ortak koşmanın dışındaki büyük günahların affedilip edilmemesinin, Allah tealanın dilemesine bağlı olduğunu, dilediği kimseden bu günahları affedip dilediğine de azap edeceğini beyan etmektedir. Nitekim diğer âyetlerde de şöyle buyurulmaktadır: “Allah’a samimiyetle iman edin. Ona ortak koşanlardan olmayın. Kim Allah’a ortak koşarsa sanki o, gökten düşüp kuşlar tarafından kapılmış veya rüzgarla uzaklara sürüklenmiş gibidir. [1][152]Kim allah’a ortak koşarsa şüphesiz ki Allah ona cenneti haram kılmıştır.” [2][153]
Abdullah b. Ömer bu âyet-i kerimenin nüzul sebebi hakkında şunlan soylemistir: “Ey Muhammed, kullanma şöyle dediğimi söyle: Ey kendi aleyhlerine haddi aşan kullarım, Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz ki al-lah bütün günahları bağışlar. [3][154] âyeti nazil olunca bir kişi ayağa kalktı ve dedi ki: “Ey Allah’ın Resulü, Allah’a ortak koşmayı da mı? “Resulullah bundan hoşlanmadı ve “Şüphesiz ki Allah, kendisine ortak koşulmasını affetmez.” âyetini okudu.
Yine Abdullah b. Ömer diyor ki: “Biz sahabiler topluluğu, adam Öldürenin, yetim malı yiyenin.yalan yere şahitlik edenin ve akrabalık bağını koparanın cezalandırılacağında hiç şüphe etmiyorduk. Nihayet, “Şüphesiz ki Allah kendisine ortak koşulmasını affetmez. Bunun dışındakilerini dilediği kimse için affeder.” âyeti nazil oldu. Biz böyle düşünmekten vazgeçtik. Çükü bu âyet beyan etti ki, her büyük günah işleyen, Allah’ın iradesine kalmıştır. Allah dilerse onu affeder dilerse azabeder. Yeter ki işlediği büyük günah, Allah’a ortak koşmak olmasın.” [4][155]
49- Kendilerini temize çıkaranları görmüyor musun? Hayır, ancak Allah dilediğini temize çıkarır.Onlara kıl kadar zulmedilmez.
Kendilerini temize çıkaran Yahudi ve Hristiyanları görmez misin? Onlar “Biz hata işlemeyiz, biz günah işlemeyiz, biz, Allah’ın oğullan ve dostlarıyız. [5][156]“Cennete ancak Yahudi olanlar veya Hristiyanlar girecektir.” [6][157] şeklinde iddialarda bulunurlar. Halbuki yaratıklarından dilediğini temize çıkaracak olan ancak Allah’tır. Hiçbir kimseye de kıl kadar zulmedilmeyecektir.
Müfessirler burada, kendilerini temize çıkaranlardan kimlerin kaste dikliği hususunda iki görüş zikretmişlerdir:
Bazılarına göre bunlardan maksat, Yahudilerdir, bazılarına göre ise bunlardan maksat, hem Yahudilerdir hem de Hristiyanlardır.
Müfessirer, bu âyette kendilerini temize çıkardıkları beyan edilen insanların, kendilerini ne şekilde temize çikannak istedikleri hususunda da çeşitli görüşler zikretmişlerdir.
a- Kalade ve Süddi’ye göre bunlar, Allah düşmanı Yahudilerdir. Bunlar, hadlerine düşmeyen şeyleri söyleyerek kendilerini temize çıkarmak istemişlerdi. “Bizler, Allah’ın oğulları ve dostlarıyız.” demişler. “Bizim günahımız yoktur” diye iddiada bulunmuşlardır.
b- Hasan-ı Basri ve İbn-i Zeyd’e göre ise burada “Kendilerini temize çıkaranlardan maksat, Yahudi ve Hristiyanlardir. Çünkü onlar, “Biz, Allah’ın oğullan ve dostlarıyız.” “Cennete ancak Yahudi ve Hristiyan olanlar girecektir.” şeklinde iddialarda bulunmuşlardır.
c- Mücahid, Ebu Malik ve İkrime’ye göre ise burada kendilerini temize çıkaranlardan maksat, Yahudilerdir. Kendilerini temize çıkarma şekilleri ise namaz kılarlarken, günahsız oldukları kanaatıyia küçük çocukları kendilerine imam edinmeleridir.
d- Abdullah b. Abbas’a göre bunlar Yahudilerdir. Kendiierini temize çıkarmaları ise “Çocuklarımız bize şefaatçi olacak ve onlar bizi temize çıkaracaklardır.” şeklindeki sözleridir.
c- Abdullah b. Mes’ud’a göre ise âyette zikredilen bu insanların, kendiierini temize çıkarmaları, bir kısmının diğerini temize çıkarmasıdır.
Taberi diyor ki: “Tercihe şayan olan görüş, burada zikredilen insanların kendilerini temize çıkarmaları, günahsız ve hatasız olduklarını iddia etmeleridir. Zira Allah teala bu gibi insanların böyle sözlerle kendilerini temize çıkarmalarını başka âyetlerde de beyan etmiştir.
Ayet-i kerimede geçen ve “Onlara kıl kadar zulmedilmez.” şeklinde tercüme edilen cümledeki “Kıl kadar” şeklinde izah edilen kelimesi, müfessirler tarafından iki şekilde izah edilmiştir.
a- Abdullah b. Abbas, Ebu Malik ve Süddi’ye göre kelimesinin mânâsı “Parmakların arasından ve avuçların içinden çıkan kir” demektir.
b- Yine Abdullah b. Abbas, Ata b. Ebi Rebah, Mücahid, Katade, Dehhak ve Atiyye’den nakledilen diğer bir görüşe göre kelimesinden maksat, hurma çekirdiğinin ortasındaki yarığın içindeki iplikçiktir.
Taberi diyor ki: “Burada zikredilen kelimesinin ası! mânâsı “Bükülmüş olan bir şey” demektir. Allah teala bu ifadesiyle kullarına, hiç değeri olmayacak bir şey kadar dahi zulmetmeyeceğini beyan etmektedir. Bu nedenle ‘Fetil kelimesini, “Pamıakların arasından çıkan kirler.” veya “Hurma çekirdeğinin yarığında bulunan iplikçik.” şeklinde izah etmek, âyetin genel ifadesine uygundur ve kapsamı dahilindedir. [7][158]
50- Hak, Allah’a nasıl yalını iftira ediyorlar. Apaçık bir günah olarak bu yeter.
Âyct-i kerime, kendilerini temize çıkaranların, yalancılar olduklarım “Biz, Allah’ın oğullarıyız.” gibi sözler söyleyerek Allah’a karşı iftirada bulunduklarını ve bu yaptıklarının büyük bir günah olduğunu ifade etmekte ve günah olarak bunun, kendilerine yeteceeğini beyan etmektedir. [8][159]