TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 51. VE 54. AYETLER
51- Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmüyor musun? Onlar, puta ve tağuîa inanıyorlar ve inkâr edenlere ”Bunlar, iman edenlerden daha doğru yokladır.” diyorlar.
Kendilerine Allah’ın kitabından bir pay verilen şu ehl-i kitabı görmez misin? Onlar, Allah’tan başka tapınılan her.şeye ve tağuta iman ederler ve Ku-reyş müşrikleri gibi kâfirlere: “Sizler, Muhammed’e iman eden insanlardan daha doğru yoldasınız.” derler.
Âyette zikredilen ve “Put ve Tağut” diye tercüme edilen kelimeleri, müfessirler tarafından çeşitli şekillerde izah edilmiştir.
a- İkrime’ye göre müşriklerin taptıkları iki pulun adıdır.
b- Abdullah b. Abbas’a göre kelimesinden maksat, “Putlar” kelimesinden maksat ise “Putlar adına konuşan ve onların durumlarını izah etmeye kalkışan” kimselerdir. Bunlar, putlann önlerine dikilirler, insanları saptırmak için, onların halinden anladıklarını iddia ederek yalan sözler söylerler.
c- Hz. Ömer, Mücahid ve Şa’bi’ye göre ise kelimesinden maksat “Sihir”, kelimesinden maksat ise “Şeytan”dır.
Şeytan insan suretine girer, insanlar da gidip onun önünde muhakeme olmak isterler.
d- Said b. Cübeyr, Ebul Âliye ve Rebi’a göre maksat, “Sihirbaz” dan maksat ise “Kâhindir”
e- Katade ve Süddi’ye göre kelimesinden maksat, “Şeytan” kelimesinden maksat ise “Kâhindir”
f- Said b. Cübeyr’deıı nakledilen diğer bir görüşe göre kelimesinden maksat “Kâhin”kelimesinden maksat ise
“Şeytan” dır.
g- Abdullah b. Abbas ve Dehhak’tan nakledilen diğer bir görüşe göre burada zikredilen kelimesinden maksat, Huyey b. Ahtab ismindeki Yahudi kelimesinden maksat ise Ka’b b. el-Eşref tir.
h- Mücahid’den nakledilen başka bir göıüşe göre kelimesinden maksat, Ka’b b. el-Eşref kelimesinden maksat ise insan şekline giren şeytandır.
Taberi diyor ki: “Bu iki kelimenin izahında söylenecek isabetli söz şudur: “Buradaki ifadesinden maksat, Allah’ın dışında,
kendilerine tapınılan ve ilah edinilen iki varlıktır. Bunlar, taşlardan yapılan putlar da olabilir, insan da olabilir, şeytan da olabilir. Bu itibarla bu iki kelime, yu-kanda zikredilen görüşlerin hepsini kapsar mahiyettedir.
Âyet-i kerimenin devamında “Kendilerine kitap verilenler, inkâr edenlere “Bu müşrikler, Muhammed’e iman edenlerden daha doğru yoldadırlar,” diyorlar.” bııyunılmaktadır.
Abdullah b. Abbas, İkrime, Süddi, Mücahid ve Katade’ye göre bu âyeti kerime Yahudilerden, Ka’b b. el-Eşref ve benzerleriyle Kureyş müşrikleri hakkında nazil olmuştur. Bu hususta İkrime diyor ki: “Ka’b b. el-Eşref Medine’ye gelince müşrikler ona: “Sen bizim de kavminin de efendisisin. Bizimle (Mu-hammed (s.a.v.)i kastederek) şu kısır arasında hakemlik yap, karar ver.” dediler. Yahudi olan Ka’b şöyle cevap verdi. “Vallahi siz ondan daha iyisiniz. Dininiz de onun dininden daha hayırlı.” İşte bunun üzerine bu âyet nazil oldu.
Abdullah b. Abbas da diyor ki: “Ka’b b. el-Eşref Mekke’ye gelince Ku-reyşliler ona: “Sen, Medine halkının hayırlı olanı ve efendisisin.” dediler. 0 da “Evet öyledir.” dedi. Kureyşliler: “Kavminden kopan çamı görmüyor musun? O.kendisinin bizden daha hayırlı olduğunu zannediyor. Halbuki bizler Hacıları ağırlayan, Kabe’ye hizmet eden, Hacılara su dağıtan insanlarız.” dediler. Ka’b da: “Siz ondan daha hayırlısınız.” dedi. Bunun üzerine “Asıl soyu kesik olan sana buğuz edendir.” [1][160]âyeti ve bu âyet nazil oldu. [2][161]
îbn-i Zeyd’e göre ise bu âyette özellikle Yahudilerden Huyey b. Ahtab’a işaret edilmektedir. Müşriklere, Resulullah’tan daha hayırlı olduklarını söyleyen kimse bu kişidir.
Taberi diyor ki: “Âyet-i kerime, ehl-i kitap olan Yahudileri kasdetmekte-dir. Bunlar, Yahudilerden bir topluluk da olabilir, Ka’b b. el-Eşref ve Huyey b. Ahtab gibi belli bir kişi de olabilir. [3][162]
52- Allah’ın lanet ettiği kimseler işte bunlardır. Allah kime lanet ederse artık sen ona hiçbir yardımcı bulamazsın.
Kendilerine ilahi bir kitap verildiği halde onu bırakıp putlara ve tağutiara tapanları, Allah lanetine uğratmış, rahmetinden kovmuş ve onları rezil etmiştir. Bu onların inkârda inatçılıklarından ve kâfirleri müminlerden üstün görnıelendendir. Ey Muhammed, Allah’ın rahmetinden kovup lanetine uğrattığı kimse için ne bir yardımcı ne bir dost görürsün. Ondan, Allah’ın azabını kimse uzaklaştıramaz. [4][163]
53- Yoksa onların, mülkte bir payı mı vardır? Eğer böyle olsaydı insanlara zerre kadar dahi bir şey vermezlerdi.
Yoksa onların mülkte bir paylan mı vardır? Böyle olsalar dahi, cimriliklerinden dolayı insanlara, hurma çekirdeğinin dışındaki oyuk dolusu kadar bile bir şey vermezler.
Bu hususta diğer bir âyet-i kerimede de şöyle bııyunılmaktadır: “Eğer siz, rabbimin rızık hazinelerine sahip olsaydınız bile yine de tükenmesinden korkar cimrilik ederdiniz. Doğrusu insan çok cimridir. [5][164]
Âyette geçen ve “Zerre kadar” diye tercüme edilen kelimesi müfessirler tarafından çeşitli şekilde izah edilmiştir.
Abdullah b. Abbas, Süddi, Ata b. Ebi Rebeh, Dehhak ve Ebu Malik’e göre bu kelimeden maksat, huırna çekirdeğinin üzerinde bulunan oyuktur.
Mücahid ve Dehhak’tan nakledilen diğer bir göıüşe göre, hurma çekirdeğinin içinde bulunan tanedir.
Ebui Aliye’ye göre ise parmak ucu\!a meydana getirilen herhangi bir izdir. Taberi, burada zikredilen kelimesinin, herhangi bir basit
oyuk veya iz mânâsına olduğunu, Allah leaianiiı. bu ifade ile kafirlerin çok cimri olduklarını beyan ettiğini söylemiştir. Öyle ki o kâfirler, dünyaya sahip olsalar dahi çekirdeğin üzerinde bulutlan oyuğu dolduracak kadar bir şeyi insanlara vermeyeceklerini bildirmiştir. [6][165]
54- Yoksa Allah’ın, lütfundan insanlara verdiklerini onlardan kıskanıyorlar mı? Şüphesiz biz, İbrahim’in .soyuna da kitap ve hikmet vermiş ve onlara büyük bir mülk bağışlamıştık.
Yoksa, kendilerine kitaptan bir pay verilen Yahudiler, Allah’ın, Mııham-med’e lütfundan verdiği Peygamberliğe kaşı ona haset mi ediyorlar? Riz, İbrahim’in soyuna da kitap ve hikmet vermiş ve onlara büyük bir mülk bağışlamıştık. O halde niçin İbrahim’in soyundan gelen diğer Peygamberler’e haset etmiyorlar da Araplar’dan gelen Muhammed’e haset ediyorlar?
Ayette zikredilen “!nsaniar”dan maksat, İkrime. Süddi, Abdullah b. Ab-bas, Mücahid ve Dehhak’a göre, Hz. Muhammed’dir.
Katade’ye göre ise Arapkir’dir. Taberi insanlardan maksadın, Resuluilah ve sahabileri olduğunu söylemenin daha isabetli olacağını zikretmiştir.
Allah’ın, insanlara rızkından verdiği şeylerden maksat ise;
a- Katade ve İbn-i Cübeyr’e ^.öre Peygamberliktir. Buna göre âyetin izahı şöyledir: “Yoksa Yahudiler, Allah’ın Arap kavmine lülfundan verdiği Peygamberliği mi kıskanıyorlar?”
b- Abdullah b. Abbas, Süddi ve Dehhak’a göre ise, Allah’ın liitfuntlan verdiği şeylerden maksat, Hz. Muhammed’e dilediği kadar kadınla evlenmeyi helal kılmasıdır.
Bu izaha göre de âyetin mânâsı şöyledir: Yoksa Yahudiler, Allah’ın Peygamberi Muhammed’e bir lütuf olarak dilediği kadınla evlenmesini mubah kılmasını mı kıskanıyorlar?”
Taberi, birinci görüşün tercihe şayan olduğunu, zira Allah’ın Hitfundan verdiği şeyin Peygamberlik olduğu ve bununla Araplar1! şereflendirdiği muhakkaktır. Çok kadınla evlenme de Allah tarafından verilen bir lütuf ise de bu olay Resuiuİlah’ın ve sahabilerinin övülmeleri için yeterli bir sebep değildir.
Âyet-i kerimenin devamında “Şüphesiz ki biz, İbrahim’in soyuna da kitap ve hikmet vermiş ve onlara büyük bir mülk bağışlamıştık.” buyurulmaktadır. Hz. İbrahim’in soyuna verilen kitaplardan maksat. Uz. İbrahim’e ve Musa’ya verilen sah i fel er, Zebur ve diğer kitaplardır.” “Hikmef’ten maksat ise “Okunan bir kitap halinde olmayan vahiylerdir.
Hz. İbrahim’in soyuna verilen “Büyük mülk”ten maksat ise Mücahide göre. Peygamberlik, Süddi’ye göre. kadınların helal kılınması, Abdullah b. Ab-bas’a göre, Hz. Süleyman’a verilen mülk. Hümam b. el-Haris’e göre ise, meleklerle desteklenmeleridir.
Taberi burada Hz. İbrahim’in nesline verildiği zikredilen büyük mülkten ‘ maksadın Hz. Süleyman’a verilen mülk ve iktidar olduğunu söyleyen görüşün tercihe şayan olduğunu söylemiştir. Zira Arapça’da “Mülk” denince anlaşılan mânâ “İktidar ve hükümran!ık”lır. Bu kelimeden Peygamberlik ve kadınların helal olması eibi mânâları anlamak bilinen bir şey değildir. [7][166]