TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 76. VE 80. AYETLER
76- İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. Kâfirler ise tağutun yolunda savaşırlar. O halde siz de şeytanın dostlarıyla savaşın. Şüphesiz ki şeytanın hilesi zayıftır.
Allah ve Peygamberine iman edip Allah’ın vaadine kesinlikle inananlar,’ Allah’ın dinini yüceltmek için, onun yolunda savaşırlar. Allah’ın birliğini inkâr edip Peygamberini yalanlayan kâfirler ise, tağutun yolunda ve tağutun dostları için hazırladığı plan üzere savaşırlar. O halde ey müminler, siz, şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şeytanın hile ve tuzakları pek zayıftır. Bu itibarla onann dostlarından ve taraftarlarından korkmayın.
AlIah teala bu âyet-i kerimede şeytanın ve onun dostlarının hiylelerinin zayıf okluğunu beyan etmiştir. Zira onlar ne Allah’ın sevabını ümitf ederek savaşırlar ne de Allah’ın cezalandırmasından korkarak haksız yere savaşmayı bırakırlar. Onlar sadece bir taassup uğrunda ve Allah’ın, müminlere verdiği nimetleri kıskanma yüzünden savaşırlar. Halbuki müminler, Allah’ın sevabını ümid ederek savaşır ve yine Allah’ın cezalandırmasından korkarak haksız yere savaşmayı terkederler. Böylece müminler bilinçli bir şekilde savaşırlar. Öldürüldüklerinde Allah katında mükâfaatlandmlacaklannı, zafer kazandıklarında da ganimet elde edeceklerini bilerek savaşırlar. Halbuki kâfirler ise öldürülme korkusuyla ve âhiretten hiçbir şey beklemeksizin savaşırlar. Bu sebeple onlar manevi bakımdan zayıftırlar ve korku içindedirler. [1][195]
77- Kendilerine éEllerinizi savaştan çlekin. Namazı kılın, zekatı verin,” denilenleri görmez misin? Onlara sava.ş far/, kıhninca idlerinden bir kısmı, insanlardan, Aüah’îan korkar gibi haiin daha .yddeiis bir şekilde korkuyorlar ve “Kabhımiz hi/c salaşı niçin far/ kildi?” Bi/i. yakın bir zamana kadar ı;cri btraknuılı degi! miydi?” rinurlar. V.y Mıihummed, de ki: “Dünyanın menfaati pek n/dır. Âhiret ise Allah’tan korkanlar için daha hayırlıdır. \’e kıî kadar zulme uğratılmazsınız.
Ey Miîhamined, ken îiierîne: “ŞııııJüık ıııüşrİKİerle savaşmaktan elinizi çekin, namazı dosdoğru kilin,, zokan layık olanlaıa verin.” denilenleri görmedin mi? Onlara, arzuladıkları savaş farz kılındığında, içlerinden bir cemaat, müşriklerden, Allah’tan korkareasma veya daha şiddetli bir şekilde korkar oldular. Ve sızlanarak, dünyaya meylederek ve rahat yaşamayı tercih ederek şöyle demeye basmadılar: “Ey Rabbİmiz, savaşmayı bî/c niçin farz kikhn’.’-Evierimizdeki yataklarımızda ölünceye kadar bize mühlet verseydin ya.” Ey Muhammed de ki: “Dünyadaki geçimliğiniz az bir şeydir. Çünkü dünyanın kendisi geçicidir. Rab-l erinden korkanlar için âhiret ilimcileri daha hayırlıdır. Çünkü âh i ret nimetleri devamlıdır. Sizler, hurma çekirdeğinin kovuğunda bulunan kıl kadar bile haksızlığa uğratılmayacaksınız.
Miifessirler, bu âyeti kerimenin nüzul sebebi hakkında iki görüş zikretmişlerdir.
a- Abdullah b. Abbas, İkrime, fbn-i Cüreye, Kaîade ve Süddi’ye göre bu âyet-i kerime, namaz ve zakâtın farz kılınıp cihadın henüz farz kıhnmadığı bir zamanda müslüman olan, nmaz kılma ve zekat vermenin yanında cihadın da farz kılınmasını isteyen fakat cihad farz kılınınca da savaşmak zorlarına giden bir kısım sahabiler hakkında nazil olmuştur.
Bu hususta Abdullah b. Abbas diyor ki; “Abdurrahman b. Avf ve arkadaşları Resulullah’a geldiler ve ona “Ey Allah’ın Resulü, biz müşrik iken güçlüydük, müslüman olunca zelil duruma düştük.” dediler. Resulullah da “Ben, affetmekle emrolundum. Kimseyle savaşmayın.” buyurdu. Allah teala Resulullah’a, Medine’ye gönderince savaşmayı emretti. Fakat savaşmak bir kısım müs-lümanlara zor geldi. İşte bunun üzerine bu âyet-i kertme nazil oldu ve dünya hayatının az bir geçimiik olduğunu, bu itibarla onu tercih etmenin isabetli olmadığını, âhiretin ise müminler için daha hayırlı okluğunu, Allah yolunda savaşarak âhireti tercih etmenin gerektiğini beyan etmiş oldu.
b- Mücahid ve Abdullah b. Abbas’tan nakledilen diğer bir görüşe göre bu âyet-i kerime ve bundan sonra gelen seksen üçüncü âyetin sonuna kadar olan âyetler, Yahudiler hakkında nazil olmuştur. Allah teala bunların durumuna düğmekten sakindırmıştır. [2][196]
78- Nerede olursanız, olun ölüm sizi yakalar. Sağlam yapılmış kalelerde bulunsanız b!îe. Onlara i nuinal’ikl.ıra) bir iyilik isabet ettiği zaman “Hu, A’ihıh’tundsr.’kolulıık isabet ettiğinde ise sendendir.”. Muhammed: ” Hepsi de Ailaî:1 tandır. lîıs kavme ne oluyor da söz anlamaya yanaşmıyorlar.
Ey insanlar nerede olursanız olun ölüm sizi hyakalayacaktır. Çünkü sağlam yapılmış kaleler siğinsanı. bite. O lhalde savanı Ölmek ö’niürnıek korkusunla düşmanın karşısına çıkmak;.i;ı çekinmeyin. Müna ganimet, zafer bolluk tnbi bir iyilik isabet etliğinde onlar “Fkı Allah taraîııuLiiKİir, omnı takjiri iledir.” ıSeiler. Fakat bunların iMşına mağiu!”) acı çekme gibi bir koruluk geldiğinde de “iiy Muhanımed. bu sen-d.endir. Senin tedbirsizliğinden ve kıt görüşlü ohışundundır.” derier. Ey Muhamde ki: “Bolluk olsun kıthk olsun, zafer olsun, hezimet olsun her şey Aîkih tarafııulaııdır. O halde ne oluyor bu topluluğa da neredeyse söz anlamaz oluyorlar? Her şeyin, Allah’ın takdiriyle olduğunu ve onun kudreti altında olduğunu idrak etmeye yanaşmıyorlar.
Âyette zikredilen ve “Sağlam yapılmış kaleler” diye tercüme edilen ifadesi iki şekilde izah edilmiştir.
a- Katade, Mücahid ve İbn-i Cüreyc’e göre bu ifadeden maksat, “Müstahkem köşkler”dir. Mücahid bu âyet-i kerimenin, örümceğin sokmasıyla öleceği haber verilen bu sebeple sağlam bir köşk yaptırarak korunmak isteyen fakat neticede ayak parmağını örümcek sokarak ölmüş olan bir kadın hakkında nazil olduğunu zikretmiştir.
b- Süddi ve Rebi1 b. Enes’c göre ise bumda zikredilen den maksat, gökte bulunan belli köşklerdir. Allah teala, ölümü gelen insanın o köşklerde bulunması halinde bile mutlaka Öleceğini beyan etmiştir.kelimesinin asıl mânâsı ise şeddeli okunduğunda “Uzun” demek şeddesiz okunduğunda ise “Süslenmiş” demektir. Bazılarına göre de “Alçı ile süslenmiş” demektir. Küfe âlimleri bu kelimenin şedde ile okunması halinde emeğin çokluğunu ifade edeceğini söylemişlerdir. Burada zikredilen her bir köşkün yapımında çokça emek harcandığından kelimesi
şeddeli’olarak zikredilmiştir. Az emek sarf ettiği ifade edilecek olsaydı şu âyet-i kerimede olduğu gibi şeddesiz ifade edilirdi. Bu kelime o âyette şeklindedir. [3][197]
79- Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük de gelirse kendi nefsindendir. Biz seni insanlara Peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter.
Ey Muhammed, sana bolluk, nimet, afiyet ve selâmet gibi herhangi bir iyilik isabet ettiğinde bu Allah’ın sana bir lütfü ve ihsanıdır. Yine sana dokunan zorluk, sıkıntı, eziyet gibi şeyler, senin kazanmış olduğun kötülüklerdendir. Ve onları sana takdir eden de benim. Biz seni kendimize, yaratıklar arasında bir elçi kıldık. Sen onlara, gönderdiğimiz şeyleri tebliğ ile yükümlüsün. Şayet onlar senin tebliğ ettiğin şeyleri kabul ederlerse onların lehinedir. Reddederlerse onların aleyhlerinedir. Sana ve onlara karşı şahit olarak Allah yeter. Zira senin tebliğinde onların, senin tebliğin karşısındaki tutumları da Allah’a gizli değildir. O herbirinize, yaptığınızın karşılığını verecektir.
Abdullah b. Abbas bu âyetin izahında şöyle demiştir: Resulullah’a dokunmuş olan iyiliklerden maksat, Bedir savaşında kazandığı zafer ve elde ettiği nimetlerdir. Ona dokunan kötülüklerden maksat ise Uhut savaşında başına gelen hallerdir. Mesela, o savaşta Resulullah’ın yüzü yaralanmış ve dişi kırılmıştı,
Katade ise bu âyetin izahında şunları söylemiştir: Bu hususta Resulullah’ın şöyle buyurduğu bize ulaşmıştır: “Kişiye isabet eden hiçbir odun yaralaması ayak kayması ve damar seğirmesi yoktur ki işlemiş olduğu bir günah karşılığında olmasın. Allah teala günahların bir çoğunu da affeder.”
Evet, âyet-i kerimede kulun, içine düştüğü sıkıntı ve başına gelen belaların kendi suçundan kaynaklandığı beyan edilmektedir. Bu hususta diğer bir âyet-i kerimede de şöyle buyurulmaktadır: “Başınıza gelen bir musibet, kendi ellerinizle kazandığınız günahlar yüzündendir. Allah, işlenenlerin birçoğunu da affeder. [4][198]
80- Kim Peygambere itaat ederse şüphesiz Allah’a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse, biz seni, onların üzerine koruyucu göndermedik.
Kim Peygambere itaat ederse şüphesiz ki o Allah’a itaat etmiş olur. Çünkü Peygamberi o göndermiştir. Kim de Peygambre itaatten yüz çevirirse sorumluluğu kendisine aittir. Ey Muhammed, biz seni, onlan koruyucu olarak göndermedik. Seni yol gösteren olarak gönderdik. Onları denetleyip hesaba çekecek olan biziz.
İbn-i Zeyd diyor ki: “Bu âyet-i kerime cihadı emreden âyet inmeden önce nazil olmuş. Peygambere itaat etmeyenlere karşı Peygamberin kişileri amellerinden dolayı hesaba çeken kimse olmadığı beyan edilmiştir.
Daha sonra onlara karşı cihad etmesi, müslüman oluncaya kadar onlara sert davranması emredilmiştir. [5][199]