sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TEVBE SURESİ 21. VE 25. AYETLER

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TEVBE SURESİ 21. VE 25. AYETLER
28.03.2025
10
A+
A-

21- Rableri onları, katından bir rahmet, rıza ve cennetlerle müjde­ler. Onlar için cennette devamlı nimetler vardır.

Allah, iman eden, hicret eden ve yolunda cihad etmeleri, merhamet edip kendilerine azap etmekle emirlerini tutup yasaklarından kaçındıkları için onlar­dan razı olmasıyla ve onlara, amellerinin karşılığı olarak içinde devamlı nimet­ler bulunan cennetlerle müjdeler.

Ayet-i kerimede, Allah yolunda cihad eden müminlerin, Allanın merha­metin ve cennetleri yanında rızasına da erişecekleri zikredilmektedir. Şüphesiz ki, Allahın nzası her şeyin üstündedir.

Resulullah (s.a.v.) bu hususta şöyle buyurmuştur:

Allah, cennetliklere “Ey cennetlikler” diye buyuracak onlar da: “Rabbi-miz, emrine, amadeyiz ve emrinle mutluyuz.” diyecekler, Allah da: “Siz mem­nun oldunuz mu?” diye soracak onlar da “Nasıl memnun olmayalım, sen bize, yaratıklarından hiç kimseye vermediklerini verdin diyecekler. Allah da: “Ben si­ze bundan daha üstününü vereceğim…” diyecektir. Onlar da “Ey rabbimiz bun­dan daha üstün ne olabilir?” diye soracaklar, Allah da: “Sizin üzerinize rızamı indireceğim. Artık bundan sonra size asla gazap etmeyeceğim.” buyuracaktır[1][26]

 

22- Onlar orada devamlı kalacaklardır. Şüphesiz ki büyük mükâfaat, Allah kalındadır. Allah yolunda hicret edenve Cihad eden o müminler, hak ettikleri cen­nette devamlı olarak kalacaklardır. Özellikle Cenab-ı Hakkı görme saadetine nail olacaklardır ki bundan daha büyük bir mükâfaat da düşünülemez. [2][27]

 

23- Ey müminler, eğer inkârı, imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi dostlar edinmeyin. Sizden kim, onları dost edinirse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir.

Ey iman edenler, eğer kâfirliği imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi dahi dostlar edinip gizli sırlarınızı onlara açıklamayın. Sizden kim bunlan dost edinip onlarla samimi olma yoluna giderse işte onlar, Allahın emir­lerine karşı gelen zalimlerin ta kendileridir.

Müfessirler, bu âyet-i kerime’nin, mekke fethedilmeden önce orayı bı­rakıp dârülislam olan Medine’ye hicret etmeyen kişileri dost edinmeyi yasakla­dığım ve bu sebeple nazil olduğunu söylemişlerdir. Zira Abbas b. Abdülmutta-lib: “Ben hacılara su dağıtıyorum: “Talha b. Şeybe de; “Ben Kâbenin sahibiyim” demişler ve “Bizim, hicret etmemize gerek yoktur.” şeklinde sözler söylemişler­dir. Ayeti kerime de bu gibi insanların dost edinilmemelerini emretmiştir.

Mümin, din kerdeşliğini esas alır. Bu kardeşliği soy kardeşliğinden üs­tün tutar Nitekim diğer bir âyette şöyle buyuruluyor: “Allaha ve âhiret gününe iman eden hiçbir kavmin babalan, oğullan, kardeşleri veya akrabaları da olsa Allaha ve peygamberine düşman olanlara sevgi beslediğini göremezsin[3][28]

 

24- Ey Muhammed de ki: “Eğer babalarınız, oğullarınızı, kardeşleri­miz, eşleriniz, akrabalarınız, elde ettiğiniz mallar, durgunluğundan korlu­ğunuz ticaret, ve hoşlandığınız, evler, Allah’tan, Peygamberinden ve Allah yolunda cihad etmekten sizin için daha fazla sevgili ise, Aliahin emri gelin­ceye kadar bekleyin* Allah, fâsıklar güruhunu hidayete erdirmez.

Ey Muhammed, hicret etmekten ve cihad etmekten geri kalanlara de ki: “Eğer babalarınızla, oğullarınızla, kardeşlerinizle, eşlerinizle, kendilerinden yar­dım istediğiniz kabilelerinizle, kazandığınız mallarınızla, hicret ettiğiniz takdir­de kesatla uğrayacağından korktuğunuz ticaretle, içinde yaşamaktan hoşlandığı­nız evlerinizle başbaşa kalmak sizin için, küfür diyarını terk edip Allah nzasi için hicret etmekten, Resulünün emrine uymaktan ve Allahın dinine yardım için cihad etmekten daha sevgili ise, Allahın hemen veya daha sonra gelecek ola-nemrini bekleyin. Şunu da bilin ki Allah, itaatinden ayrılan fâsıklar güruhunu hayır işlemeye muvaffak kılmaz.

Mücahide göre ayette zikredilen ve geleceği bildirilen, Allahın emrinden maksat, Mekke’nin fethidir. [4][29]

 

25- Şüphesiz kî, Allah size birçok yerde ve Huncyn savaşı yapıldığı günde yardım etmişti, O gün, sayınızın çokluğu sizi gururlandırmıştı. Fa­kat çokluğunuz sîze bir fayda sağlamamıştı da, o geniş yeryüzü size dar gelmeye başlamıştı. Sonra da yüz çevirip geri kaçmıştınız.

Resulullah (s.a.v.) Hicrî sekizinci yılda Mekke’yi fethettikten sonra ay­nı yılın Şevvaî ayında Mekke ile taif arasında bulunan Huneyn vadisinde Hu-neyn savaşını yaptı.

Mekke’nin fethinden sonra halk, Resulullah tarafından serbest bırakılmış onlar da Müslüman olmuşlardı. Durum sakindi. İşte o günlerde Resulullaha He-vazin kabilesinin, Müslümanlarla savaşmak için, reisleri Mâlik b. Avf en-Nadrî’nin başkanlığında toplandıkları beraberlerinde sakiyf kabilesi, Cüşem oğullan ve Sa’d b. Bekr oğullarının da bulunduğu haberi ulaştı.

Bunlar, Mekke’nin fethiyle bütün Arap kabilelerinin, Müslümantann kontrolüne girmekte olduğunu görüyor, bunu Önlemek için de acele tedbir alın­ması gerektiğini düşünüyorlardı. Bu sebeple bu hareket onlar için bir ölüm ka­lım meselessiydi. Bunu ispat etmek ve icabında askerlerin geri dönüp kaçmala­rını ölmek için de savaş meydanına, kadınları, çocukları, mallan davalan ve herşeyleri ile birlikte gelmişlerdi.

Resulullah da, Mekke’nin fethi için gelen Muhacir, Ensar ve diğer Arap kabilelerinden oluşan on bin kişilik kuvvetin yanında Mekke fethinde Müslü­man olupkendisine katılan iki binkişi ile birlikte on iki bin kişiye ulaşan ordu­suyla Huneyn’e yürümüştü.

Asker içinde “Bugün azlıktan dolayı asla mağlup olmayız.” diyen ve sa­yılarının çokluğuyla övünenler vardı. Bu sözü Resulullah da işitmiş ve hiç hoşu­na gitmemişti.

İki ordu Huneyn vadisinde kanlaştı. Savaş sabah karanlığında balamıştı. Müslümanlar ta vadiye inerken Hevazin kabilesi pusuda bekliyordu. Müslü­manları habersiz yakalayıp yağmur gibi ok yağdırdılar. Kılıçlarını çekip hücu­ma geçtiler. Komutanlarının emrettiği gibi hep birden saldırıyorlardı. Bu bek­lenmedik saldıakarşısmda Müslümanlar geri çekilmek zorunda kaldılar.

Resululîah ise bindiği katırını düşmanın üzerine doğru sürüyordu. Sağ ta­rafında amacası Abbas sol tarafında da Süfyan b. el-Haris bulunuyor ve kaürın hızlı gitmesini Önlemeye çalışıyorlardı. Resulullah, Müslümanları, geri dönüp savaşmaya davet ederek şöyle diyordu. “Ey Allahın kulları bana yönelin bana. Ben Allahın Resulüyüm. Ben, Peygamberim. Bunda yalan yok. Ben, Abdülmut-talibin torunuyum.”

Resulullah ile birlikte, Ebubekir, Ömer, Abbas, Ali, Fadl, Ebu Süfyan b. el-Haris, Eymen, Üsame b. Zeyd dahil yüz kadar sahabî düşmana karşı direni­yordu. Resulullah, sesi gür olan amcası Abbas’a yüksek sesle Müslümanlara “Ey mübarek ağaç altında Resulullaha bey’at eden insanlar” diye bağırmasını söyledi. Bunun üzerine Abbas, sesinin çıktığı kadar, Müslümanlara “Ey, Müba-rerek ağaç altında bey’at eden insanlar.” “Ey, Bakare suresinin sahipleri.” diye bağırmaya başladı. Bunu duyan sahabiler “Lebbeyk, Lebbeyk.” Buyur emret, emrine amadeyiz.” diye cevap verdiler. Kaçanlar geri dönüp Resulullaha gelme­ye başladılar. Hatta bineğini bırakıp koşarak gelenler vardı. Resulullahm etra­fında bir gurup toplanınca onlara, tam bir istekle saldırmalarını emretti. Allah’tan düşmanını mağlup etmesini ve kendisine yardım etmesini diledikten son­ra yerden bir avuç toprak aidi ve onu düşmanın üzerine serpti. Düşman içinde gözlerine ve ağzına bu topraktan isabet etmeyen kimse kalmadı. Böylece şaşır­dılar ve savaşamaz hale geldiler. Nihayet mağlup oldular. Müslümanlar bunların bazılarını öldürüp bazılarını da esir almışlardı. İşte Huneyn savaşı bu şekilde Müslümanların zaferiyle sonuçlandı.

Bera b. Âzib müslümanların, çetin bir imtihan verdikleri bu savaşta, müş­riklerin önünden nasıl kaçtıklarını ve Resulullahı beyaz katı üzerinde yalnız bı­raktıklarını beyan ederek şunları söylemiştir: Ebu îshak diyor ki:

“Bir adam gelip ,Bera’ya” Ey Ebu Umare, sen Huneyn savaşında kaçtın-mi?” diye sordu. Bera’da: “Ben Şehadet ederim ki: Resulullah kaçmadı. Fakat İnsanların hızlı olanları acele ettiler. Hevazin kabilesinden olan düşman da onla­ra ok yağdırdı. Ebu Süfyan b. el-Haris, Resulullah’ın beyaz katırını yularından tutmuştu. Resulullah da: “Ben Peygamberim bunda yalan yok.Ben Abdülmutta-libin torunuyum.” diyordu[5][30]

Ebu İshak diğer bir rivayette diyor ki:

“Kays kabilesinden bir adamın, Bera b.Azib’e şunları sorduğunu işittim. “Siz, Huneyn savaşında Resulullah’ı bırakıp kaçtınız mı?” Berab. Azib de dedi ki: “Fakat Resulullah kaçmamıştı. Hevazin kabilesi atıcılıkta maharetli insanlar­dı. Biz onlara hücum edince dağıldılar. Biz, ganimetlere üşüşütük. Bunun üzeri­ne onlar bize oklarla karşılık verdiler. Ben, Resulullahm, beyaz katırı üzerinde olduğunu gördüm. Ebu Süfyan b. el-Haris katırın yularım tutuyordu. Resuluîlah da: “Ben peygamberim, bunda yalan yok.” diyordu[6][31]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.