TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TEVBE SURESİ 28. VE 29. AYETLER

28- Ey iman edenler, müşrikler ancak necistirler. Bu yıllarından sonra onlar Mescid-i Harama yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluğa düşeceğinizden korkuyorsanız yakında Allah dilerse sizi lütfü yi a zenginleştirir. Allah, şüphesiz her şeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Âyet-i kerime’de, müşriklerin Necis, yani pis oîduklan ifade edilmektedir. Bu husus değişik şekillerde izah edilmiştir.
a- Abdullah b. Abbastan rivayet edilen bir görüşe göre müşrikler, domuzla rve köpekler gibi maddeten pistirler.Bu hususta Hasan-ı Basri’den “Müşrikler necistir. Onlarla el sıkışmayın. El sıkışan kimse ise abdest alsın.” sözü nakledilmektedir.
b- Katadeye göre ise bunlar, cünüp olunca yıkanmadıkları için manen pistirler. Bu halleriyle Mescid-i Harama yaklaşamazlar.
c- Başka bir görüşe göre ise bunlar, maddî pisliklerden gereği gibi temizlenmedikleri için üzerlerinde pislik taşırlar.Bu sebeple pistirler. Ve Mescid-i Harama yakl aşamazlar.
d- Tercihe şayan görülen bir başka görüşe göre ise müşrikler, inanç bakırrundan necistirler, pistirler. Onların, Allahı inkâr etmeleri kendilerini manen pis yapar. Bu bâtıl inançları sebebiyle Mescid-i Harama yakl aşamazlar.
Âyette, “Mescid-i Harama yaklaşmasınlar.” ifadesi kullanılmıştır. Müfes-sirler bu ifadeden neyin kastedildiği hususunda iki görüş zikretmişlerdir.
a- Atâ’ya göre burada geçen Mescid-i Haram ifadesinden maksat, Mekke ve bütün Harem bölgesidir. Zira, Mescid-i Harama yaklaşmamak, bu bölgeye girmemekle olur.
b- Ömer b. Abdülaziz’e göre ise, Mescid-i Haram ifadesine müslümanla-nn bütün mescitleri girmektedir. Bu hususta Ebu Amr diyor ki:”Ömerb. Abdü-laziz, idarecilerine mektup yazarak: “Yahudi ve Hrisliyanlann, müslümanların meesitlerine girmelerine engel olun” demiş ve bu yasaklamanın delili olarak ta: “Müşrikler ancak necistirler.” âyetini zikretmiştir.
Âyette zikredilen “Bu yıldan sonra” ifadesi, Hz. Ebubekir’in Hac emin olarak tayin edildiği Hicrî dokuzuncu yıldan sonra demektir. Çünkü Tevbe suresi bu yılda nazil olmuştur.
Ayet-i kerime’de: “Eğer yoksulluğa, düşeceğinizden korkuyorsanız, yakında, Allah dilerse sizi lütfuyla zenginleştirir.” buyuru İm aktadır. Çünkü müminler, müşriklerin, Mescid-i Harama girmelerinin yasaklanmasından sonra ticaret gelirlerinin eksilip fakirliğe düşeceklerinden korkmuşlar Allah teala da, kalblerinden Şeytanın vesvesesini çıkarmaları için “…Eğler yoksulluğa düşeceğinizden korkuyorsanız, yakında Allah dilerse sizi lütfula zenginleştirir…” buyurmuştur.
Müfessirler, Allah tealanm müminleri yakında hangi yolla zengileşürece-ği hususunda iki görüş zikretmişlerdir.
a- Abdullah b. Abbas, Dehhak, Mücahid ve İbn-i İshaka göre, Allanın, müminleri zengin kılması, müşriklerin, harem bölgesine girmelerini yasaklamasından sonra, müminlere, ehl-i kitap ile savaşıp onlardan cizye almaları şeklinde olmuştur.
Bu hususta Abdullah b. Abbas diyor ki: “Allah, müşrikleri mescid-i ha-ram’dan uzaklaştınnca şeytan, müminlerin kalbine üzüntü soktu. Onlar, “Müşrikler uzaklaştıktan sonra ticaret yolu kesildi. Nereden yemek bulup yiyeceğiz?” şeklinde vesveselere kapıldılar. Bunun üzerine Allah teala buyurdu ki: “Eğer yoksulluğa düşeceğinizden korkuyorsanız yakında, Allah dilerse sizi lütfuyîa zenginleştirir.” Onlara, ehl-i kitaba karşı savaşmalarını, boyun edikleri takdirde, onlardan cizye almalarını emretti ve böylece onları lütfuyla zenginleştirdi. Yani aydan ay’a ve yıldan yıla alacakları cizyelerle onları zenginleştirdi.
b- îkrimeye göre ise, Allanın, harem bölgesinden müşrikleri uzaklaştırdiktan sonra müminleri zenginleştirmesi, onlara bolca yağmurlar yağdırmasiyla ve bolluk yıllan nasibetmesiyle gerçekleşmiştir.
Âyet-i kerime’nin bu son bölümünün hükmüne göre artık müşriklerin herhangi bir surette harem bölgesine yaklaşmaları yasaklanmıştır.
Cabir b. Abdullah ve Katadeye göre cizye veren zimmiler ve müslüman-lann, gayr-i müslim olan köleleri bu yasaklanmanın dışındadır. Onlar bu bölgeye girebilir.
Cabir b. Abdullah’tan rivayet edilen bir görüşe göre zimrniler de harem bölgesine giremezler. [1][35]
29- Kitap ehlinden, Allaha ve âhiret gününe iman etmeyen, Allanın ve Peygamberinin haram kıldığını haram saymayan ve hak din olan İslamı din cdinmeyenlerle, boyun eğip kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.
Ey iman edenler, kitap ehli olan Yahudi ve Hıristiyanlardan, Allaha ve âihert günündeki cennet ve cehenneme iman etmeyen, Allahın ve Peygamberi Muhammed’in haram kıldığı şeyleri haram saymayan,aksine, haham ve papazlarım meşru saydıklarım meşru sayan ve hak din olan İslamı din kabul edip ona boyun eğmeyenlerle, ister istemez boyun eğip bizzat kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.
CİZYE: Gayr-i müslimlerin, hayat ve hürriyetlerinin korunması karşılığında, içinde yaşadıkları İslâm devletine vermek zorunda oldukları vergidir.
Ayet-i kerimede geçen “Kendi elleriyle” ifadesi şu şekillerde izah edil-mıştir.
a- Takip ve tahsiline lüzum kalmadan kendiliklerinden
b- Elden, nakden ve gecikmeksizin
c- Herkes vekil kullanmaksızın bizzat kendi eliyle.
d- Gücü yeten, kazancı olanlar.
Ayet-i kerimede geçen ve “Boyun eğmek” diye tercüme edilen kelimesi, müfessirler tarafından çeşitli şekillerde izah edilmiştir.
a- İkrimeye göre bu ifadeden maksat, cizyeyi verenin ayakta olması, alanın ise oturmasidır.
b- Abdullah b. Abbas’a göre ise bu ifadeden maksat cizye verenlerin, hoşlarına gitmediği halde, yürüyerek gidip kendi elleriyle cizyelerini teslim etmeleridir.
c- Başka bir görüşe göre bu ifadeden maksat, cizye vermeleridir. Zira cizye vermek boyun eğmektir ve zillete düşmektir[2][36]
Müfessirler, bu âyetin, Resulullahın, Rumlarla savaşmasını emretmek üzere indiğini ve bu âyetin inmesinden sonra Resulullah, Rumlara karşı Tebük savaşını yaptığını söylemişlerdir. [3][37]