sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TEVBE SURESİ 71. VE 73. AYETLER

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TEVBE SURESİ 71. VE 73. AYETLER
10.04.2025
9
A+
A-

71- Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin (Allah için) dos­tudurlar. İyiliğin emreder kötülüğü yasaklarlar. Namazlarını kılarlar, zekâtlarını verirler. Allaha ve Peygamberine itaat ederler. İşte bunlara Al­lah merhamet edecektir. Şüphesiz ki Allah, her şeye galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Bu âyet-i kerime, müminlerin sıfatlarını belirtmektedir. Peygamber efen­dimiz de, müminlerin, birbirlerine karşı nasıl davranmaları gerektiğini beyan ederek şöyle buyurmaktadır.

“Bir mümin diğer bir mümine karşı, birbirine kenetlenmiş bir duvar gibi­dir” Peygamber efendimiz bunu söylerken ellerinin parmaklarım birbirine ke-netlemiştir[1][99]

Diğer bir hadis-i şerifinde ise şöyle buyurmuştur.

“Müminler, birbirlerini kollamada birbirlerini sevmede ve biriirlerine karşı merhametli olmada tek bir vücut gibdirler. Vücudun organlarından biri hasta olduğunda diğer organlar da uykusuzlukta ve acıda ona ortak olurlar. [2][100]Ayette zikredilen iyiliği emretmek”ten maksat insanları İslama davet etmektir. Kötülüğü men etmekten maksat ise, insanları, putlara ve şeytanlara tapmaktan mea etmektir. [3][101]

 

72- Allah, mümin crkckcre ve mümin kadınlara, altından ırmaklar akan, içinde devamlı kalacakları cennetler ve Adn cennetlerinden güzel meskenler vaadetmişür. Allah rızası ise her şeyden daha üstündür. En bü­yük kurtuluş ise budur.

Âyet-i kerime’den açıkça anlaşıldığı gibi Allah teala mümin erkeklerle mümin kadınlara, içinde ebedi olarak kalacakları cennetler vaadetmiştir. Allanın rızasını kazanmak ise, erişilebilecek nimetlerin en büyüğüdür. İşte bu büyük ni­metler karşısında geçici dünya metaının ne kıymeti olabilir? İnsan, aklını kula-nıp nimetlerin en yücesine ve ebedi olanına talib olmalıdır.

Peygamber efendimiz (s.a.v.),müminlerin âhirette erişecekleri nimetler­den olan cennetleri bir hadis-i şerifinde şöyle vasıflandırdı yor:

“îki cennet vardır ki kaplan ve içindeki her şeyi ile birlikte gümüştendir. Ve yine iki cennet vardır ki kaplan ve içindeki her şeyi ile birlikte altından-dır. [4][102]

Âyet-i kerimede mümin erkek ve kadınlara vaadedilen cennetlerin güzel meskenler oldukları zikredilmektedir,  .

îmran b.Husayn veEbu Hureyre, Resulullahin, cennetlerin bu güzellikle­rini zikrederek şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: “Bu cennet, inciden bir köşktür. Köşkte kırmızı yakuttan, yetmiş site bulunmaktadır. Her sitede yeşil zeberced’den yetmiş ev bulunmaktadır. Her evde yetmiş yatak, her yatağın üze­rinde farklı renklerden yetmiş döşek, her döşeğin üzerinde de hurilerden bir ha­nım bulunmaktadır. Her evde yetmiş sofra her sofranın üzerinde yetmiş türlü yemek buSunmaktadır. Ve her evde yetmiş hizmetçi mevcuttur. O zaman mümi­ne bütün bunlara güç yetirecek kadar kuvvet verilecektir.

Âyette zikredil în Adn” cennetlerinin nasıl cennetler oldukları hususun­da çeşitli görüşler zikredilmiştir.

Bir kısım âlimlere göre bunlar, içlerine girildikten sonra bir daha oradan çıkarılmayan cennetlerdir. Diğer bir kısım alimlere göre bunlar, Allah teala’nın sadece peygamberlere, siddıklara ve şehitlere tahsis ettiği özel cennetlerdir.

Bu hususta Ebud derda diyorki: “Adn cenneti hiçbir gözün göremediği bir meskendir. Burada sadece Peygamberler, sıddıklar ve şehitler kalacaktır.

Ka’bul Ahbar ise bu cennetlerin, bağlık ve bahçeliklerle dolu cennetler olduklarını söylemiş ve Süryanice’de “Adn” kelimesinin manasının “Bağlar ve bahçeler” demek olduğunu zikretmiştir.

Abdullah b. Mes’ud da Adn cennetinin, cennetlerin ortası olduğunu söy­lemiştir. Hasan-ı Basri bu cennetin özel bir köşk olduğunu, bu köşkün, altından yapıldığını, buna ancak peygamberlerin, sıdıklann şehitlerin ve adaletli hakim­lerin gireceğini söylemiştir

Dehhak bunun cennetin şehri olduğunu söylemiş, Ata da bunun bir nehir olduğunu zikretmiştir.

Ayet-i kerimede, Allanın rızasının, cennetler’den daha büyük bir değer ta­şıdığı zikredilmiştir. Bu hususta, Ebu Said el-Hudri, Resulullahın şöyle buyur­duğunu rivayet etmiştir:

“Allah, cennetliklere buyuracaktır ki: “Ey cennetlikler” Onlar da diyecek­lerdir ki: “Buyur ya rab, emrine amadeyiz ve onunla mutlu oluruz.” O da diye-cekktir ki: “Siz memun oldunuz mu?” Onlar da diyecekler dir ki; “Nasıl mem­nun olmayız? yaratıklarından hiçbir kimseye vermediklerini bize verdin. O da diyecektir ki: “Ben size bunardan daha üstününü vereceğim” Onlar da diyecek-lerdirki: “Ey rabbimiz, bunlardan daha üstün olan nedir?” O da diyecektir kiO “Ben size rızamı lütfedeceğim. Ondan sonra size bir daha gazap etmeyece­ğim. [5][103]

 

73- Ey Peygamber, kâfirlerle ve münafıklarla cilıad et. Onlara karşı sert davran .Onların varıp kalacakları yer cehennemdir. Orası, varılacak ne kötür bir yerdir.

Ey Peygamber, sen kâfirlere karşı kılıç ve silahla savaş. Münafıklara kar­şı da dilinle ve delillerle savaş. Onlan sindirmek için onlara sert davran. Bu, on­ların, dünyada iken çekecekleri cezadır. Âhirette ise vanp kalacakları yer, ce­hennemdir. Orası ne kötür bir yerdir!..

Müfessirler, bu âyette zikredilen, Resulullahın, münfaklara karşı savaş­masının ne şekilde olacağı hususunda farklı görüşler zikretmişlerdir.

a- Abdulah b. Mes’ud’a göre Allah teala bu âyet-i kerime’de Resulullah’a: “Münafıklara karşı hem sözle hem de silahla savaşmasını emretmiştir[6][104]

b- Abdulah b. Abbas ve Dehhaka göre ise, Allah teala bu âyeti kerime’de Resulullaha, münafıklara karşı sadece diliyle savaşmasını ve onlara yumuşak davranmamasını kâfirlere karşı ise silahla sevaşmasını emretmiştir.

c- Hasan-ı Basri ve Katade’ye göre ise, Allah teala, bu âyet-i kerime’de, Resulullaha, münafıklara islamın emrettiği cezalan uygulamasını emretmiş, kâfirlere karşı ise silahla savaşmasını bildirmiştir.

Taberi, âyet-i kerimede, kâfirlere karşı savaşma ile münafıklara karşı sa­vaşmanın farklı olacağı zikredilmediğinden, her iki sınıfa karşı da genel birşe-kilde cihad edilmesi beyan edildiğinden, Abdullah b. Mes’uddan nakledilen bi­rinci görüşü tercih etmenin daha doğru olduğunu, Allah teala’nın Resulullah’a münafıklara karşı da hem diliyle hem de eliyle savaşmasını emrettiğini söyle­miştir.

Resuiullahm, müslümanlann içinde bulunan münafıklara karşı savaşma­ması ise, onların, kâfirliklerini söylemelerinden sonra, onu inkâr etmeleri ve on­dan dönüp müsîüman olduklarını söylemiş olmalarındandır. Bu âyette ise müna­fıklardan, kâfir olduklarını açığa vurup ta onda devam edenlerle savaşılması emredilmiştir. Resulullah, münafıkların iç yüzlerini, Ali ahin bildirrnesiyle öğ­renmiş olmasına rağmen onların, teslimiyetçi dış görünüşlerine bakmış ve on­larla savaşmamışım[7][105]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.