sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TEVBE SURESİ 81. VE 85. AYETLER

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TEVBE SURESİ 81. VE 85. AYETLER
14.04.2025
9
A+
A-

81- Cihaddan geri kalanlar, Aliahın Resulüne muhalefet ederek otu­rup kalmalarına sevindiler. Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad et­mek hoşlarına gitmedi. “Bu sıcakta savaşa çıkmayın.” dediler. De ki: “Ce­hennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir.” keşke buseydiler.

Bu âyet-i Kerime, Tebük seferinde, Resulullaha katılmayıp geri kalan ve bu hallerine sevinen münafıkların durumunu anlatmaktadır. Sıcak sebebiyle savaşa gitmek istemeyen bu münafıkların, cehhennemde yanacakları, cehenem ateşinin ise bu sıcaklardan çok daha şiddetli olduğu beyan edilmektedir.

Tebük seferi, bu surenin otuz sekizinci âyetinin izahında özet olarak anla-ülmiştır.Bu sefer, yaz aylarının en sıcak günlerine isabet etmişti. Münafıklar, havanın çok sıcak oluşunu bahane ederek “Bu sıcakta savaşa çıkmayın.” diyerek diğer insanları da bu seferden alıkoymaya çalışmışlardı. İşte bu sözü söyleyen münafıklar için buyuruluyor ki: “De ki: Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şid­detlidir.” Yani, bu dünya sıcağını bahane ederek savaşa gitmeyenler, çok daha şiddetli olan cehennem ateşine atılacaklardır. [1][119]

 

82- Yaptıklarının cezası olarak artık az gülsünler, çok ağlasınlar,

O münafıklar, bu dünyanın geçici hayatında gülsünler. Zira bu gülüş, bu zevk ve sefa, netice itibariyle bitmeye, yok olmaya mahkumdur.Bu gülüş bu se­beple az bir gülüştür, süresi az olan bir zevktir. Bunlar çok ağlasınlar. Zira yap­tıkları şeylerin cezası olarak cehennemde yanacaklardır. Çokça ağlayacaklar, ebediyyen ağlayacaklardır.

Bu hususta Peygamber efendimiz (s.a.v.) buyurmuştur ki:

“Ey Muhammed ümmeti, Allaha yemin olsun ki benim bildiğimi bilmiş olasanız, az güler çok ağlardınız. [2][120]

 

83- Eğer Allah bu cihaddan sonra, tekrar seni, geri kalan bu toplulu­ğa döndürür de, onlar da seninle cihada çıkmak için izin isterlerse onlara şöyle de: “Benimle beraber bir daha asla çıkmayacaksınız ve düşmana kar­şı benimle beraber savaşmayacaksınız. Çünkü daha önce savaşa çıkmayıp oturmayı istediniz. Şimdi de geriye kalanlala beraber oturun.”

Ey Muhammed, eğer Allah seni, Tebük seferinden sonra o münafıkların yanına dönrürür de onlar da seninle başka bir savaşa çıkmayı isterlerse onlara de ki: “Sizler benimle asla bir daha cihada çıkmayacaksınız. Benimle beraber düşmanla s av aşamayacaksınız. Zira sizler Tebük seferine çıkmayarak oturup kalmaya razı oldunuz. Şimdi de cihaddan geri kalan âcizlerle ve münafıklarla beraber oturup kalın.”

Ayette zikredilen “Geriye kalanlar” ifadesinde maksat, Abdullahb. Ab-basa göre, Tebükseferinde cihada katılmayan münafıklardır. Katadc’ye göre ise “Savaşa gitmeyen kadmlar”dır. Allah teala, sayılan on iki olan bu münafıklara, cihada katılmayan kadınlarla oturup kalmalarını emretmiştir.

Taberi, âyet-i kerime’nin lafzının birinci görüşe daha uygun olması hase­biyle Abdullah b. Abbas’ın görüşünü tercih etmiş, “Geriye kalanlardan maksa­dın, münafıklar olduğunu, âyet-i kerime’nin cihada çıkmayanların, münafıklarla oturup kalmalarını emrettiğini söylemiştir. [3][121]

 

84- O münafıklardan biri ölürse sakın cenaze namazını kılma. Kab­rinin başında durma. Çünkü onlar, Allah ve Peygamberini inkâr etmişler ve dinden çıkmış olarak ölmüşlerdir.

Ey Resulüm, münafık olarak ölenlerin cenaze namazlarını kıldınna.Zira onlar, müslüman olarak ölmem işlerdir. Onların kabirlerinin başına varıp da dua da etme. Dinden çıkmış veya hiç iman etmemiş olarak ölen bu insanlar duaya da ehil ve layık değillerdir.

Abdullah b. Ömer diyor ki:

“Abdullah b.Übey ölünce oğlu, Abdullah b. Abdullah, Resulullah’a geldi ona; babasına kefen yapması için gömleğini vermesini istedi. Resulullah da ver­di. Sonra Abdullah, Resulullah’tan, babasının cenaze namazını kıldırmasını iste­di. Resulullah, kalkıp cenaze namazını kıldırdirmaya yeltenince Ömer kalkıp Resulullah’ın elbisesinden tuttu ve dedi ki: “Ey Allanın Resulü, sen bunun cena­zesini mi kılıyorsun? Halbuki rabbin sana bunun cenaze namazını kılmanı ya­sakladı.” Bunun üzerine Resulullah buyurdu ki: “Allah beni serbest bıraktı ve buyurdu ki: “İster bağışlanmaları dile ister dileme. Onlar için yetmiş defa af di-İesen de Allah onlan asla affetmeyecektir. [4][122]Ben, af dilemeyi yetmişten fazla yapmış olacağım. (Ömer) Dedi ki: “Ama o, münafık.” Resulullah yine de onun cenaze namazım kıldırdı. Bunun üzerine Allah teala, “O münafıklardan biri ölürse sakın cenaze namazını kıldırma” âyetini indirdi. [5][123]

Diğer bir rivayette, bu âyet nazil olduktan sonra Resulullah’ın bir daha münafıkların cenaze namazını kıldırmadığı zikredilmiştir.

Abdullah b. Abbas diyor ki:

Ben Ömer b. el-Hattab’ın şunları söylediğini işittim. “Abdullahb. Übey b. Selûl ölünce Resulullah, onun cenazesini kıldırmaya davet edildi. Resulullah ayağa kalkınca ben de sıçrayıp kalktım ve dedim ki: “Ey AHahın Resulü, sen, Übeyin oğlunun cenazesini mi kıldıracaksın? Halbuki o falan günde şöyle ve şöyle yaptı.” Ben, Resulullaha tbn-i Übey’in yaptıklarını sayıp durdum. Resulul­lah gülümsedi ve: Ey Ömer hele öte çekil: dedi. Ben daha fazla üzerine gidince dedi ki: “Ben, Allah tarafından (Af dilemeyi) tercih ettim. Şayet ben, yetmişten fazla af dilememle affedileceğini bilmiş olsam af dilememi yetmişten fazla ya­parım” Resuluîlah cenazeyi kıldırıp gitti. Aradan çok geçmeden tevbe suresi’nin “O münafıklardan biri Ölürse, sakın cenaze namazım kılma,” âyeti ve bundan sonra gelen âyet nazil oldu. Ben de Resulullaha karşı cüretkâr davranışımdan dolayı kendi kendime hayret ettim. Allah ve Resulü (her şeyi) daha iyi bilir[6][124]Taberi bu hadisi, Cabir, Enes, Katade ve Âsim b. Ömer’den de rivayet etmiştir.

Cabir b. Abdullah diyorki:

“Resulullah, Abdullah b. Übey defnedildikten sonra kabrine vardı. Onu çıkardı, Ona tükürdü ve gömleğini ona giydirdi. [7][125]

Bu âyet-i Kerime nazil olduktan sonra Peygamber efendimiz, münafıklar­dan hiçbir kimse’nin cenaze namazını kıldırmamış ve kabirlerinin başında da bulunmamıştır. Bu hususta Ebu Katade diyor ki:

“Resululah (s.a.v.) bir cenazeye davet edildiğinde onun hakkında sorular sorar, eğer iyi bir kimse olduğu söylenirse cenazesini kıldınrdı. İyi bir kimse ol­duğu hakkında bir şey söylenmezse, cenaze sahiplerine” Ona siz bakın.” der ve o cenazenin namazını kıldırmazdı[8][126]

Ömer b. El-Hattab da, tanımadığı kimselerin cenaze namazını, Huzeyfe b. el-Yeman kılmadıkça kılmazdı. Çünkü Huzeyfe b. el-Yeman, kimin münafık olduğunu bildiri. Bu sebeple Huzeyfeye “Sır sahibi” deniyordu. [9][127]

 

85- Onların mal ve çocukları seni imrendirmesin. Çünkü Allah, bun­larla, dünya hayalında onlara ancak azap etmeyi ve canlarının kâfir olarak çıkmasını ister.

Allah o münafıklara mallan ve evlatlarıyla azap eder. Çünkü, istemedik­leri halde mallarından zorla zekât alınır, çocukları da savaşlara katılarak ölürler. Böylece daha âhirete varmadan bunlar, çocukları ve mallan sebebiyle ceza gör­müş olurlar. Ayrıca mal ve evlat gibi bu dünyanın geçici varlıklarına kapılıp on­larla uğraşarak hak ve hakikatten habersiz yaşayıp imansız olarak ölürler. [10][128]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.