TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA YUNUS SURESİ 11. VE 15. AYETLER

11- Eğer Allah, insanların^ hayırı acele istedikleri gibi onlara şerri de acele verseydi vadeleri bitmiş olurdu. Fakat biz, bizimle karşılaşmayı umma yanlan azgınlıklarında bırakırız da bocalayıp dururlar.
Eğer Allah, insanların mal ve canlarına zarar verecek olan beddualarım, hayır dileğinde bulundukları duaları gibi hemenkabul edecek olsaydı, ölüm derhal kendilerini yakalar ve vadeleri biterek helak olurlardı. Fakat biz, Öldükten sonra dirilmeye ve huzurumuza çıkarak hesap vermeye iman etmeyenleri, azgınlıklarında ve inatçılıklarında serbest bırakırız. Şaşkınlık içinde bocalayıp dururlar.
Allah teala bu âyet-i kerimede, kullarına karşı Iütufkâr olduğunu, kulların birbirleri aleyhinde yaptıkları haksız beddualarını hemen kabul edip onları helak etmediğini,müminlere tevbe imkânı bırakıp kâfirlere de mühlet verdiğini beyan etmektedir. Bir mümin, ne kadar kızgın ve Öfkeli olursa olsun, kendisi, çocukları ve malları aleyhine bedduada bulunmamalıdır.
Mücahid diyor ki: “İnsanların beddua etmeleri.kızmaları durumunda, çocuklarına veya mallarına “Allahım, sen bunda hayır bırakma, sen buna lanet et.” şeklindeki beddualandır.Eğer Allah, bu tür dualarını kabul etmiş olsaydı onlar yok olup giderlerdi. [1][14]
12- İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken veya otururken veya ayakta iken bize yalvarıp durur. Fakat ondan, uğradığı zararı kalda-rınca, sanki o, dokunan zararın kalkması için bize yalvarmamiş gibi yine yoluna devam eder. İşte böyle aşırı gidenlerin yaptıkları, kendilerine güzel gösterilir.
İnsana bir zorluk, bir sıkıntı isabet ettiği zaman, yatarken olsun otururken olsun, ayakta iken olsun, o sıkıntı ve zorluğun giderilmesi için bizden yardım dileyip durur. Fakat biz onun başına gelen sıkıntıyı kaldırdığımızda,insan o içinde bulunduğu hali unutur veya unutmaya çalışır. Mevlasına şükretmeyi terk e-der, tekrar sapıklığa ve Allaha ortak koşmaya döner. Sıkıntısı kaldırılan insana, tekrar inkâra dönmek süslü gösterildiği gibi, Allaha karşı yalan uydurmada ileri gidenlere de yaptıkları günahları süslü gösterilir.
Allah teala bu âyet-i kerimede, İnsanoğlunun hem çok sabırsız hem de arsız olduğunu beyan etmektedir. Öylekİ, insanoğluna bir sıkıntı ve bir darlık geldiğinde ne durumda olursa olsun derhal Aİlaha yalvararak o sıkıntının kendisinden uzaklaştırılmasını ister. Ona hiç sabretmez. Bununla beraber Allah, sıkıntıyı kendisinden giderip aydınlığa çıkardığı zaman o sıkıntılı olan eski halini hemen unutur ve tekrar İsyana döner. [2][15]
13- Şüphesiz biz, sizden önce birçok nesilleri, Peygamberleri kendilerine apaçık delililerle geldikleri halde, zulmettikleri için helak ettik. Zaten onlar, iman edecek değildi. İşte biz, suçlu birkavmi böyle cezalandırırız.
Ey müşrikler, biz sizden önce de inkâr eden, Allanın emirlerine karşı gelen ve Peygamberlerini yalanlayan nice kavimleri heiak ettik. Halbuki Peygamberleri onlara, kendilerinin hak Peygamber olduklarını gösteren apaçık/deli 11er-ye alâmetler getirmişlerdi. Bu helak edilen kavimler ise, kendilerini hakka davet eden Peygamberlere iman edecek durumda değillerdi. Peygamberlerini yalan-layn, geçmişteki zalim kavimleri helak ettiğimiz gibi, Peygamberim Muhammedi yalanlayan siz suçluları da şayet vaz geçip tevbe etmezseniz öylece helak ederiz. [3][16]
14- Sonra da sizi, onların ardından, ne yapacağınızı görmek için yeryüzünde haliflcr kıldık. Ey insanlar, biz o geçmişteki kavimleri helak ettikten sonra sizleri onlann yerine getirdik ki bakalım siz ne yapacaksınız. Onlann izini takİbedip cezalandırılmayı mı hak edeceksiniz yoksa onlar gibi davranmayıp hak yolda devam ederek sevaba mı erişeceksiniz.
Allah teala bizleri yeryüzünde başıboş olarak yaratmamış, bizleri, kendisini tanımamız ve tanımayanlara da tanıtmamız için halife yani vekil yapmıştır. Bizim yaptıklarımızı ve yapmadıklarımızı kontrol etmektedir. Sonuçta bizi cezalandıracak veya mükâfaat! andıracaktır.
Bu hususta Peygamber efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz ki dünya tatlıdır, yeşildir.- Allah sizleri orada halifler kılmıştır. Ne yaptığınıza bakmaktadır. Dünyadan kaçının, kadınlardan kaçının. Zira, İsrai-loğullannın ilk fitnesi kadınlardan kopmuştur. [4][17]
Katade, Ömer b. el-Hattab (r.a)’ın, bu âyetin izahında şunları söylediğini rivayet etmiştir. Hz. Ömer demiştir ki: “Rabbimiz doğru söyledi. O, bizleri, ancak amellerimizin nasıl olacağını görmek için yeryüzünde halifeler kıldı. Siz, Allah gece gündüz, gizli ve açık iyi ameller gösterin.”
Abdurrahman b. Ebi Leyla diyor ki; “Bir gün Avf b. Mâlik (r.a.), Ebube-kir (r.a.)’a dedi ki: “Ben rüyamda gördüm ki, gökten bir ip sarkıtıldı ve Resulul-lah yukarı çekildi. Tekrar sarkıtıldı, Ebubekir yukarı çekildi. Sonra insanlar, minberin etrafında (boylarını) ölçüştüler. Ömer diğer insanlardan üç zir’a uzun geldi,” Bunun üzerine Ömer, Avf b. Malik’e müdahale ederek “Bırak rüyanı, bizim ona ihtiyacımız yoktur.” dedi. Daha sonra Ömer Halife olunca dedi ki: “Ey Avf, şimdi rüyanı anlat” Avf dedi ki “Senin rüyama ihtiyacın varmi? Sen o zaman beni azarlamamış miydin?” Ömer dedi ki: “Vay haline* ben korkmuştum ki, sen Resulullahm halifesine, ölüm haberini bildiriyorysun.” Bunun üzerine Avf b. Malik, Ömere rüyasını anlattı. Ömerin, diğer insanlardan üç zira uzun olmasına gelince, şunları söyledi: “Bu zir’alardan biri, onun halife olmasıdır. İkincisi, Allah hakkında, kınayanın kınamasından korkmamasıdır. Üçüncü ise şehit olmasıdır.” Bunun üzerine Ömer dedi ki: “Allah teala buyuruyor ki: “Sonra da sizi, onların ardından, ne yapacağını görmek için yeryüzünde halifeler kıldık. Ey anasının yavrusu Ömer, sen halife kılındın, ne yapacağına iyi bak. Allah hakkında, kınayanın kınamasından korkmamam, meselesine gelince, bu Allanın dilediği bir şeydir. Benim şehit olacağını beyen eden sözüne gelince, Ömer ner-den şehit olacaktır. Çünkü müslUmanlar onu kuşatıp muhafaza altına almışlardır. Ancak Allah, dilediğini yapmaya kadirdir.” [5][18]
15- Apaçık âyetlerimiz onlara okununca, bizimle karşılaşmayı um-mayanlar, Peygambere şöyle dediler: “Bize bundan başka bir Kur’an getir veya bunu değiştir.” Ey Muhammcd, onlara şöyle de: “Onu kendiliğimden değişterme yetkisine sahip değilim. Ben de ancak bana vahyolunana tabi oluyorum. Eğer ben, rabbimc karşı gelirsen şüphesiz ki büyük günün azabından korkarım.”
Müşriklere Kur’anm apaçık ve hakkı gösteren âyetleri okunduğu zaman, öldükten sonra dirilmeye inanmayan ve huzurumuza çıkacaklarını beklemeyenler, Peygamberimize şöyle derler: “Ey Muhammed, sen bu Kur’andan başka bir-Kur’an getir. Veya bunu değiştir. Bildirdiği bir kısım helali arı haram, haramları da helal yap.”
Ey Muhamed onlara de ki: “Kur’am değiştirmek benim elimde değildir. Onu değiştirmek, emri geri çevirilemeyen Al lalım elindedir. Ben de ancak rab-bim tarafından bana vahy edileni ere uymaktayım. Şayet ben rabbimin emrine karşı çıkacak ve bana gelen vahyi değiştirecek olursam, şüphesiz ki ben, dehşeti büyük olankıyamet günün azabından korkarım.
Âyet-i kerimede kıyamet günü zikredilirken “Büyük gün” ifadesi geçmektedir Evet, kıyamet gününün dehşeti büyüktür. Nitekim bu hususta diğer âyetlerde de şöyle buyrulmaktadır: “Ey insanlar rabbinizden korkun. Çünkü kiyametin sarsıntısı büyük bir şeydir.” “Onu gördüğünüz zaman her emzikli kadın emzirdiği çocuğundan geçer. Hamile kadın çocuğunu düşürür. Sen insanları sarhoş görürsün. Aslında onlar sarhoş değildirler. Fakat Allanın azabı şiddetli-di”[6][19]