BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd Alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, Cebbar, kahhar olan Allah azze ve celle’ye Salat Rasulune Selam ise hidayete tabi olan tüm Mü’minlerin üzerine olsun inşaAllah.
Hiç şüphe yok ki yaratılmış her ne varsa amaç ve gayesiz boşuna yaratılmamıştır.
Evrende en küçük ve en büyük galaksilere kadar yaratıldığı günden bu yana kendileri için belirlenen kanuna tâbi olup o doğrultuda isyan etmeden işlevlerini sürdürmeye devam etmiş ve devam edeceklerdir.
“Siz arzı iki günde yaratana mı küfür ediyor ve O’na denkler tutuyorsunuz da o âlemlerin Rabbidir. Orada sabit dağlar var etti orayı bereketlendirdi, orada dört günde rızıklar takdir etti; isteyenler için eşit olarak.
Sonra duman halindeki göğe yöneldi de ona ve arza ister isteyerek, ister istemeyerek gelin dedi. İsteyerek geldik dediler. Onları iki günde yedi gök haline o getirdi ve her bir göğe işini vahyetti.” (Fussilet 9-12)
“Rabbin Bal arısına dağlardan evler edin, ağaçlardan ve yaptıkları kovanlardan da.
Sonra meyvelerden ye ve baş eğerek Rabb’inin Yollarına koyul diye vahyetti” (Nahl 68 69)
Bütün bu varlıklar ruh sahibi, duyan, anlayan, gören, hisseden ve itaat eden varlıklardır. Taşlar, ağaçlar, bitkiler, hayvanlar kısaca tüm varlıklar şuur ve ruh sahibi varlıklardır.
“Taşın öylesi vardır ki içinden ırmaklar kaynar, öylesi vardır ki yarılır da içinden su fışkırır ve öylesi vardır ki Allah korkusundan aşağılara düşer.” (Bakara 74)
Bu ayetlerden anlıyoruz ki ayağımızın altındaki taş dahi Allah’a (c.c.) boyun eğmiş, O’na (c.c.) teslim olanlardan olmuş.
Peki Müslüman olduğunu söyleyen iddia eden buna karşılık senin hayatındaki delilin, teslimiyetin nedir?
Hayatımızın belirli zamanlarımızda kıldığımız namazlar mı? Peki yeterli mi?
O zaman ne oluyor da biz her halimiz de kainat gibi boyun eğenlerden olmuyoruz?
Bir taşın, kaya parçasının üzerine sürekli bir damla suyun damladığını düşünün sonunda ne görürsünüz. O kaya parçası suyun sürekli olarak damlaması ile çukurlaşmıştır şekil almıştır.
Kaç senedir Kur’an okuyoruz?
Kaç senedir ezber yapıyoruz?
Peki neden Kur’an’da adı geçen o kimselerden olup şekil almadık?
Yoksa adı anlatılan Cehennem bizi korkutmuyor mu?
Yoksa Allah Celle Celaluhu’nun gücünü, kuvvetini, azabını hafife mi alıyoruz?
Yoksa günahlarımızdan dolayı mı bu haldeyiz?
Cansız nesne olarak gördüğümüz taş dahi hayatımızın olmazsa olmaz bir parçasıdır? Taş olmasa evler binalar yollar yapılır mıydı? Taş olmasaydı şu yeryüzünde nasıl yürürdük? Üzerinde dinlendiğimiz faydalandığımız taş kadar olabildik mi Allah (c.c.) katında? Kimi taş vardır ki Allah (c.c.) korkusundan aşağılara düşer.
Kalbi gözleri olmayan taş Allah(c.c.) korkusundan bu hale geliyor. En güzel surette yaratılan insanoğlu taş kadar olmadan görevini unuttun hafife aldığın başı buyruk, boş yaşadın. Hem de kalbin olduğu halde! Sana birisi taş kalplisin dese zoruna gider öyle değil mi?
Sonra bunun ardından kalplerimiz yine katılaştı. Şimdi onlar taş gibidir, yahut da daha da katı!
“Zira öylesi vardır ki ondan ırmaklar kaynar, öylesi vardır ki yarılıp ondan sıkıştırır, öylesi de vardır ki Allah korkusundan yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan asla gafil değildir.” (Bakara 74)
Hiç şüphe yok ki Allah Celle Celaluhu habersiz değildir. Günahlarla boğulmuş, Rabb’ine karşı yaşarken isyan etmiş, göklerde ve yerdeki nice ayetlere karşılık kalpleri gözleri kulakları örtülmüş kilitlenmiştir artık insanı.
Kendilerinin de akletme şuur muhakeme Tefekkür ve kavrama Tefekkür gücü kalmamıştır. Kur’an sürekli olarak ve ısrarla evrendeki ayetleri gözler önünün serip akıl etmiyorlar mı? düşünmüyorlar mı? anlayıp kavramıyorlar mı? şuurunda değiller midir? diye sorarken onlar bizim kulaklarımızda ağırlık kalplerimizde perde vardır derler. Gerçekten de öyledir anlayamazlar göremezler.
“Sağırdırlar dilsizdirler kördürler ve akledici de değillerdir?” (Bakara 171)
“Allah’ın yarattığı şeylerin gölgeleri sağa sola vurarak Allah’a boyun eğip secde etmekte olduklarını görmüyorlar mı? Göklerde ve yerde olan her canlı ve meleklerde büyüklenmeksizin Allah’a boyun eğip secde ederler üstlerindeki Rablerinden korkarlar ve kendilerine emredileni yerine getirirler.” (Nahl 48 50)
Kalbimizin aklımızın gücümüzün kulağımızın tekrar harekete geçebilmesi için bir an önce kainatla bütünleşmemiz gerekir. Bir an önce onların teslimiyetini sessiz zikirlerini anlamamız gerekir.
Allah Celle Celaluhu kitabından Mü’minlerden de bahsetmiştir. Kainatla nasıl bütünleşir insan nasıl iman Kalbe yerleşir onu haber vermiştir.
“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün uzayıp kalması ve birbiri ardı sıra gelişinde akıl sahipleri için ayetler vardır. Onlar ayakta oturarak ve yanları üzerine Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler. Sen bunu batıl boş yere yaratmadın, Sen’i bundan tenzih ederiz, bizi ateş azabından koru. Rabbimiz sen kimi ateşe koyarsan onu perişan etmişsindir. Zalimler için yardımcı yoktur.
Rabbimiz! muhakkak Rabb’inize imana çağıran bir davetçiyi işittik, hemen iman ettik.
Rabbimiz! günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi iyilerle birlikte vefat ettir. Rabbimiz! Resullerine vaad ettiğini ver bize ve bizi kıyamet günü sorguya çekme, muhakkak sen sözünden caymazsın” (Ali İmran 190-191-192-193-194)
Amin
Rabbim bütün Müslümanların ayaklarını Tevhid dini olan bu Hak yolda sabit kılsın. Amin
Velhamdülillahi Rabbil Alemin