BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd yerleri, gökleri ve ikisinin arasındakileri emsalsiz bir şekilde yaratan, bizleri hidayet olarak kitabı vahy eden, kainatın efendisi, tek ve yegane İlah,Rab, ibadet ve itaat edilmeye layık olan Allah Azze ve Celle’ ye mahsustur.Salet ve selam peygamberlerin sonuncusu, yaşayan Kur’an , kendisine tabi olunmadıkça cennetin imkansız olduğu müminlere karşı şefkatli, kafirlere karşı ise şiddetli olan Hz.Muhammed Mustafa (sav)’ ya, aline , ashabına, bugüne kadar yaşamış, bugün yaşayan ve bugünden kıyamete kadar yaşayacak olan tüm müslümanların üzerine olsun
Tevbe: Lügatta, dönmek, bir şeyden dönüş yapmak manasınadır. Burada ise günah işlemekten dönüş yapmak anlamında kullanılmıştır.
Günahtan tevbe etmenin geçerli sayılabilmesi için üç rüknü ve temeli vardır. Bu rükün ve temeller oluşmadıkça tevbe geçerli olamaz, kabule şayan görülmez. Bu şartlar şunlardır:
Birincisi : İşlenen günahtan tamamen sıyrılmak, ona son vermektir.
İkincisi : O günahı işlemekten dolayı nedamet ve pişmanlık duymaktır. Tabii bu pişmanlığın dilde kalmayıp içten gelmesi gerekir.
Üçüncüsü : Bir daha o günahı işlememeye kesinlikle azim ve karar vermektir.
Şayet işlenen günah, bir kul hakkı ile ilgili ise hak sahibinden helâllik almak veya o hakkı ödemek de dördüncü bir rükün olarak eklenir.
Tevbenin asıl temeli ve en büyük rüknü günahtan nedamet ve pişmanlık duymaktır.
Bütün günahlardan tevbe etmek ve tevbe işini geciktirmemek tüm âlimlerce vâcib görülmüştür. İşlenen günah küçük olsun büyük olsun ondan tevbe etmeyi geciktirmek kesinlikle caiz değildir.Tevbe, İslâmiyet’in önemli prensiplerindendir. Tevbe yukarda anılan rükünlere tamamen uygun olarak edildiği takdirde Allah Teâlâ’nın lutüf ve keremiyle kabul olunur. Âyetler, hadisler bunu gösterir. Ayrıca bu konuda icmâ da vardır. Ancak şunu belirtmek gerekir. Allah hiç bir kimsenin tövbesini kabul etmek zorunda değildir. O, tamamen iradesiyle, yâni dilemesi ve arzusuyla işlemleri gerçekleştirir. Hiç bir kuvvet O’nu herhangi bir şeye zorlayamaz.
Bir kimse işlediği günahtan usûlüne uygun ve rükünlerine riâyetle tevbe ettikten sonra o günahı şayet anlatırsa pişmanlığını yenilemesi gerekir mi, gerekmez mi? Bu hususta ihtilâf vardır. En ihtiyatlısı o günahı anlatmaması ve hatırladıkça, pişmanlık duymasıdır.
Bir kimse birden fazla günah işlemeye devam ederken bunlardan yalnız birisinden tevbe etmesi mümkündür. Yâni diğer günaha devam etmesi buna mâni değildir.
Bir kimse işlediği bir günahtan dolayı şartlarına uygun olarak tevbe ettikten bir süre sonra aynı günahı tekrar işlerse, onun birinci tevbesi bozulmaz. Ancak ikinci defa işlediği günah onun aleyhine yazılır.
Kâfir bir kimsenin küfürden pişmanlık duyarak müslümanlığı kabul etmek suretiyle olan tevbesinin Allah katında kabul olunduğu kesinlikle bilinmektedir. Bu hususta Nass vardır. Fakat mü’min kişinin günahlardan ettiği tevbenin kabul olunması kesinlikle malum değil, zannedilir. Ehl-i Sünnet âlimlerinin bir kısmına göre bu da kesindir. Îmâmü’l-Haremeyn bunun kesin olmadığına dâir görüşü tercih etmiştir.Nevevi’de o görüşün daha sağlıklı olduğunu bildirmiştir. Allah en iyi bilendir.
“…Ebû Hüreyre (Ra)’en rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur;
Hatalarınız göğe ulaşacak kadar günah işleyip de sonra (onlardan) tevbe etmiş olsanız, Allah tevbenizi kabul eder.” İbni mace 4248
Bu hadis, günahların çokluğunun tevbeye mâni olmadığına ve günahlar ne kadar çok olursa olsun onlardan edilecek tevbenin kabul edilebilecek olduğuna delâlet eder.Bu konuda çok ama çok dikkatli olmamız gerekir.Çünkü şeytanın aldatmalarından biri de insanları bataklığa soktuktan sonra çıkamayacığı , suya düştükten sonra kurtulamayacığı hissini vermektir.Fakat insan suya düştüğü için değil, sudan çıkamadığı için boğulur.
Abdullah bin Mes’ûd (Ra)’den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
“Günahtan tevbe eden kimse, hiç günahı olmayan kimse gibidir.”ibni mace 4250
Hadîste, günahtan tevbe eden kimsenin günahsız kimse gibi olduğu bildirilmektedir.Bu hadis, günah çeşidi ne olursa olsun ondan tevbe etmenin geçerli olduğuna delâlet eder. Çünkü hadîste herhangi bir kayıt ve sınırlama yoktur. Ayrıca sağlıklı yâni şartlarına ve usûlüne uygun olarak edilen tevbenin kabul olunacağı da hadisin zahirinden anlaşılır. Hadiste günahtan tevbe eden kimse, günahsız kimseye benzetilmiştir. Bu benzetmeden maksad tevbe eden kişinin o günahtan dolayı cezalandırılmaması olabilir. Yâni günah işlememiş olan kimse nasıl cezalandırılmıyacaksa, günahından tevbe eden de onun gibi cezâlandırılmıyacaktır. ikinci bir ihtimal tevbe eden kişinin günahının defterinden silinmesidir.
Bu hadiste de tevbe etmenin faziletine delâlet eder ve günahkâr kulları tevbe etmeye teşvikte bulunur.
“Abdullah bin Ma’kil bin Mukrin (Ra)’dan; Şöyle demiştir:
Ben babam Ma’kil ile beraber Abdullah bin Mes’ûd (Ra)’ın yanına girdik de ben onu (yâni îbn-i Mes’ûd’u) şöyle söylerken işittim: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
“Günahtan pişmanlık duymak, bir tevbedir” buyurdu. Bunun üzerine babam (Ma’kil), Abdullah İbn-i Mes’ûd’a:
“Günahtan pişmanlık duymak bir tevbedir” hadîsini Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)‘den sen işittin mi? dedi. Abdullah îbn-i Mes’ûd :
Evet, diye cevap verdi.ibni mace 4252
Bu hadisin açıklamasında şöyle geçmektedir; Nedm ve Nedamet: Bir şeyden pişmanlık duymak demektir. Burada günahtan pişman olmaktır. Tabii pişmanlığın tevbe sayılabilmesi için işlenen şeyin günahlığı dolayısıyla olması gerekir. Başka yönden pişmanlık duymak, meselâ içki içmekten haramlığı için değil de ona para verildiğinden dolayı pişmanlık duymak tevbe sayılmaz.
Günahtan tevbe etmenin üç temel rüknünün bulunduğunu yazının girişinde anlatmıştım. Bunlar: Günahı kesinlikle bırakmak, günahlığı dolayısıyla ondan pişmanlık duymak ve bir daha işlememeye kesin karar vermektir. Bu durumda pişmanlık duymak tevbenin tamamı değil sâdece bir parçasıdır. Ancak en önemli parça olması hasebiyle sanki tamamı imiş gibi ifâde edilmiş ve “(günahtan) pişmanlık duymak bir tevbedir” buyurulmuştur. Bu ifâde pişmanlığın önemini belirtmek içindir. Çünkü usul ve şartlanna uygun geçerli bir
tevbeye yönelmek için önce günahtan pişmanlık duymak gerekir. Bu duygu meydana gelince kişi günahı bırakır ve bundan sonra o günahı tekrar işlememeye karar verir. Böylece tevbe oluşmuş olur. Şunu da belirteyim ki, işlenen günah kul hakkı ile ilgili ise o hakkı ödemek veya hak sahibi ile helâllaşmak, başka bir deyimle hak sahibinin suçluyu bağışlaması gerekir. Şayet işlenen günah kaza edilmesi gereken bir ibâdet ise tevbenin tamamlanması için o ibâdeti kaza etmek de gerekir.
Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah’a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve Onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların önlerinden ve sağlarından (amellerinin) nûrları aydınlatıp gider de, “Ey Rabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü sen her şeye kadirsin” derler. (Tahrim 8)
Hamd Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.