BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd âlemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, din gününün sahibi Allahazze ve celle’ye mahsustur. Salat ve Selam, önderimiz, örneğimiz, kendisine itaat, ittiba olmadığı sürece kurtuluşun mümkün olmadığı son peygamber Muhammed Mustafa (s.a.v)’e âline, ev halkına, sahabesine ve tüm mümin ve müminelerin üzerine olsun İnşaAllah.
Kelime-i şehadet cümlesi ile çelişen tutumları yazmaya devam ediyoruz inşallah…
3-) Kelime Tevhid ile çelişen bir diğer davranışta Allah azze ve celle’nin izin vermemiş olduğu bir başkasına ibadet sunmaktır.Bunu şu Ayet’i Kerime’den anlıyoruz.
قُلْ اِنَّ صَلَات۪ي وَنُسُك۪ي وَمَحْيَايَ وَمَمَات۪ي لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
De ki: ‘Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah’ındır.’ (En’âm – 162)
‘’Allah’dan başka mabud (ibadet mercii yoktur) şeklindeki sözümüzde aynı hükmü destekler.Hemen şunu belirtelim ki ibadet sadece namaz,zekat,oruç ve hacc’dan ibaret değildir,tersine Allah’ın rızasını kazanmak amacı ile yapmış olduğun her davranış ibadettir.Buna karşılık Allah (c.c)’ın izin vermemiş olduğu bir başkasının hoşnutluğunu kazanmak için yapacağın her hareket,her eylem şirk’tir.
4) Şehadet kelimesi ile çelişen başka bir tutum ise Emretme ve Yasak Koyma,helal etme ve haram kılma,kanun koyma ve egemenlik yetkisini Allah’dan başkasına vermektir.Allah azze ve celle hayat rehberimiz Kuran’ı Kerim de şu şekilde buyurmaktadır:
اِنَّ رَبَّكُمُ اللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي الَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَث۪يثاًۙ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِاَمْرِه۪ۜ اَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْاَمْرُۜ تَبَارَكَ اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَم۪ينَ
“Gerçekten Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah’tır. Gündüzü, durmaksızın kendisini kovalayan geceyle örten, güneşe, aya ve yıldızlara kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun, yaratmak da, emir de (yalnızca) O’nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.” (A’râf – 54)
قُلْ اِنّ۪ي عَلٰى بَيِّنَةٍ مِنْ رَبّ۪ي وَكَذَّبْتُمْ بِه۪ۜ مَا عِنْد۪ي مَا تَسْتَعْجِلُونَ بِه۪ۜ اِنِ الْحُكْمُ اِلَّا لِلّٰهِۜ يَقُصُّ الْحَقَّ وَهُوَ خَيْرُ الْفَاصِل۪ينَ
De ki: ‘Ben, gerçekten Rabbimden kesin bir belge üzerindeyim, siz ise onu yalanladınız. Kendisine acele ettiğiniz (azab) yanımda değildir. Hüküm yalnızca Allah’ındır. O, doğru haberi verir ve O, ayırd edenlerin en hayırlısıdır.” (En’âm – 57)
اِتَّخَذُٓوا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَاباً مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَالْمَس۪يحَ ابْنَ مَرْيَمَۚ وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُٓوا اِلٰهاً وَاحِداًۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ
“Onlar, Allah’ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rablar (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih’i de.. Oysa onlar, tek olan bir ilah’a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O’ndan başka ilah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden yücedir.” (Tevbe – 31)
Herhangi bir kimsenin peygamberimiz aracılığıyla Allah (c.c) tarafından böyle bir yetkiyle donatılmış olduğunu ve bu kimsenin ferdi yükümlülüklerden soyutlanmış bulunduğunu kabul etmekte aynı türden bir şirktir.Çünkü böyle bir şey nasıl olabilir ki,Allah azze ve celle Peygamberimize (s.a.v) şöyle buyuruyor:
ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلٰى شَر۪يعَةٍ مِنَ الْاَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِـعْ اَهْوَٓاءَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ
“Sonra seni bu emirden bir şeriatla yükümlü kıldık; öyleyse sen ona uy ve bilmeyenlerin heva (istek ve tutku)larına uyma.” (Câsiye – 18)
5) Şehadet kelimesi ile çelişen bir diğer tutum da Allah azze ve celle’nin izin vermediği bir başka merciie itaat etmektir.Hepimizin malumu olduğu üzere La İlahe İllallah kelimesinin bir diğer anlamı da ‘’Allah’dan başka itaat edilecek bir mercii yoktur.’’şeklindedir.Allah azze ve celle’nin kendisi dışında izin verdiği bir başka itaat,Peygamberimize (s.a.v) göstereceğimiz itaattir.Çünkü Peygamberimize (s.a.v) itaat etmek aslında Allah azze ve celle’ye itaat etmektir.Allah (c.c)’u söyle buyurmaktadır:
مَنْ يُطِـعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَۚ وَمَنْ تَوَلّٰى فَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَف۪يظاًۜ
“Kim Resûl’e itaat ederse, gerçekte Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse (bilsin ki), Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik. ” (Nisâ – 80)
Allah azze ve celle tarafından izin verilen bir başka itaat mercii de Allah’ın Kitab’ı ile Peygamberimizin (s.a.v) Sünnetine göre hareket eden yetkililerdir.Eğer yetkililer bu yoldan ayrılırsa ister din alimi olsunlar ister siyasi otoritenin temsilcileri olsunlar Allah’a isyan yolunda kendilerine itaat söz konusu değildir.Bu konuyu hükme bağlayan ayet ise şudur:
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ وَاُو۬لِي الْاَمْرِ مِنْكُمْۚ فَاِنْ تَنَازَعْتُمْ ف۪ي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ اِلَى اللّٰهِ وَالرَّسُولِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ وَاَحْسَنُ تَأْو۪يلاً۟
“Ey iman edenler, Allah’a itaat edin; elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah’a ve elçisine döndürün. Şayet Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.” (Nisâ – 59)
Görüldüğü gibi yetkililere itaat etmemiz,onların (bizden) olmalarına kendileriyle aramızda çıkabilecek anlaşmazlıklarda Allah’ın Kitab’ı ile Peygamberizin (s.a.v) Sünnetine baş vurulmasına bağlıdır.Bu konuda Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
‘’Herhangi bir yaratılmışa (kula) yaratıcıya isyan ederken itaat edilemez.İtaat,yalnız Allah(c.c)’nun emrine uygun konularda olur.’’
Buna göre müslüman,Allah azze ve celle yerine başka hiç kimseye,ne nefsine, ne şeytanına ,ne bir kafire,ne bir sapığa,ne bir bidatçıya,ne bir fasığın ,ne bir haddini bilmeze,ne bir gafile,ne bir sapık yol sözcüsüne ve ne de bizi Allah’ın emrinden başka başka düzene çağıran herhangi bir kimseye itaat etmez etmemelidir.Allah azze ve celle şöyle buyurmaktadır:
اَفَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰيهُ وَاَضَلَّهُ اللّٰهُ عَلٰى عِلْمٍ وَخَتَمَ عَلٰى سَمْعِه۪ وَقَلْبِه۪ وَجَعَلَ عَلٰى بَصَرِه۪ غِشَاوَةًۜ فَمَنْ يَهْد۪يهِ مِنْ بَعْدِ اللّٰهِۜ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ
“Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah’ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağı ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah’tan sonra ona kim hidayet verecektir? Yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz?” (Câsiye – 23)
وَاِنْ تُطِـعْ اَكْثَرَ مَنْ فِي الْاَرْضِ يُضِلُّوكَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَاِنْ هُمْ اِلَّا يَخْرُصُونَ
“Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak ‘zan ve tahminle yalan söylerler.” (En’âm – 116)
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تُط۪يعُوا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يَرُدُّوكُمْ عَلٰٓى اَعْقَابِكُمْ فَتَنْقَلِبُوا خَاسِر۪ينَ
“Ey iman edenler, eğer inkâr edenlere itaat ederseniz, sizi topuklarınız üzerinde gerisin-geri çevirirler, böylece büyük hüsrana uğrayanlara dönersiniz.” (Âl-i İmrân – 149)
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تُط۪يعُوا فَر۪يقاً مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ يَرُدُّوكُمْ بَعْدَ ا۪يمَانِكُمْ كَافِر۪ينَ
“Ey iman edenler, eğer kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba (veya bir gruba) boyun eğecek olursanız, sizi imanınızdan sonra tekrar küfre döndürürler.” (Âl-i İmrân – 100)
اَلَمْ اَعْهَدْ اِلَيْكُمْ يَا بَن۪ٓي اٰدَمَ اَنْ لَا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَۚ اِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُب۪ينٌۙ
“Ey adem oğulları, ben size and vermedim mi ki: Şeytana kulluk etmeyin, çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır;” (Yâsîn – 60)
Yukarıda ki sayılan ayetlerden hangisine itaat edersen onu ilah edinmiş olursun.Onu ilah edinince de dinden çıkarsın.Allah azze ve celle şöyle buyurmaktadır:
اِنَّ الَّذ۪ينَ ارْتَدُّوا عَلٰٓى اَدْبَارِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَىۙ الشَّيْطَانُ سَوَّلَ لَهُمْۜ وَاَمْلٰى لَهُمْ
“Şüphesiz, kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra, gerisin geri (küfre) dönenleri, şeytan kışkırtmış ve uzun emellere kaptırmıştır.” (Muhammed – 25)
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا لِلَّذ۪ينَ كَرِهُوا مَا نَزَّلَ اللّٰهُ سَنُط۪يعُكُمْ ف۪ي بَعْضِ الْاَمْرِۚ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ اِسْرَارَهُمْ
“İşte böyle; çünkü gerçekten onlar, Allah’ın indirdiğini çirkin karşılayanlara dediler ki: ‘Size bazı işlerde itaat edeceğiz.’ Oysa Allah, sakladıkları şeyleri (sır olarak konuştuklarını) biliyor.” (Muhammed – 26)
Görüldüğü gibi, ayette sözü edilen kimselerin dinden dönmüş olmalarının belirtisi, bu kimselerin Allah (c.c)’ın indirdiği hükümlerden hoşlanmayanların bazı emirlerine itaat etmeleri olarak gösteriliyor. Bu kısma giren başka bir tutum da Peygamberimiz (s.a.v)’e itaat etmemektir. Çünkü Allah (c.c)’a itaat etmenin belirtisi Peygamberimize (s.a.v) itaat etmektir. Sebebine gelince bizler, Allah’ı ancak Peygamberimiz aracılığıyla tanıyabiliriz, öte yandan Peygamberimize itaat etmek demek onun sünnetine uymak demektir. Böyle olunca onun sünnetini kabul etmeyen kimse küfre girer. Fakat eğer onun Sünnetini kabul eder de ona aykırı hareketler yaparsa o zaman fasık olur.
6) İSLAM’IN BİR UNSURUNDAN VEYA TÜMÜ İLE İSLAM’DAN HOŞLANMAMAKTIR:
وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَتَعْساً لَهُمْ وَاَضَلَّ اَعْمَالَهُمْ
“İnkar edenler ise, yüzükoyun-düşüş, onlara olsun; (Allah,) amellerini giderip-boşa çıkarmıştır.” (Muhammed – 8)
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَرِهُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاَحْبَطَ اَعْمَالَهُمْ
“İşte böyle; çünkü onlar, Allah’ın indirdiğini çirkin (kerih) gördüler, bundan dolayı, O da, onların amellerini boşa çıkardı.” (Muhammed – 9)
Peygamber Efendimiz (s.a.v)’de şöyle buyurmaktadır: ’Herhangi birinin arzuları benim getirdiğim prensiplere uymadıkça mü’min olamaz.’’
İnsanın İslam’ın hükümlerinden herhangi birinden hoşlanmaması bu kısma girer. Söz konusu hüküm, ister İslam’ın ibadetleri, ister ekonomik düzeni, ister medeni hukuku, ister siyasi sistemi, ister barış ve savaş ilkeri, ister ahlak görüşü, ister sosyal düzeni ve isterse bilimsel görüşü ile ilgili olsun herhangi bir ayetin ve sahih bir Hadisin yahut Peygamberimizin sözü davranışı sessiz onayı veya tutumu anlamına gelen bir Sünnetin muhtevasından hoşlanmamak (razı olmamak)insanı İslam dairesinden çıkarır, şehadet iddiasını geçersiz hale getirir.
7) ŞEHADET İDDEASI İLE ÇELİŞEN BİR BAŞKA TUTUM İSE DÜNYA HAYATINI AHİRET HAYATINA TERCİH EDEREK TEK HEDEF HALİNE GETİRMEKTİR:
Bu konuda Allah azze ve celle şu şekilde buyurmaktadır:
اَللّٰهِ الَّذ۪ي لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَوَيْلٌ لِلْكَافِر۪ينَ مِنْ عَذَابٍ شَد۪يدٍۙ
“O Allah ki, göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. Şiddetli azab dolayısıyla vay inkâr edenlere.” (İbrahim – 2)
اَلَّذ۪ينَ يَسْتَحِبُّونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا عَلَى الْاٰخِرَةِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجاًۜ اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي ضَلَالٍ بَع۪يدٍ
“Onlar, dünya hayatını ahirete tercih ederler. Allah’ın yolundan alıkoyarlar ve onu çarpıtmak isterler (veya onda çarpıklık ararlar). İşte onlar, uzak bir sapıklık içindedirler.” (İbrahim – 3)
مَنْ كَانَ يُر۪يدُ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا وَز۪ينَتَهَا نُوَفِّ اِلَيْهِمْ اَعْمَالَهُمْ ف۪يهَا وَهُمْ ف۪يهَا لَا يُبْخَسُونَ
“Kim dünya hayatını ve onun çekiciliğini isterse, onlara yapıp ettiklerini onda tastamam öderiz ve onlar bunda hiç bir eksikliğe uğratılmazlar.” (Hûd – 15)
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَيْسَ لَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا النَّارُۘ وَحَبِطَ مَا صَنَعُوا ف۪يهَا وَبَاطِلٌ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
“İşte bunların, ahirette kendileri için ateşten başkası yoktur. Onların orada (dünyada) bütün işledikleri boşa çıkmıştır ve yapmakta oldukları şeyler de geçersiz olmuştur. ” (Hûd – 16)
مَنْ كَانَ يُر۪يدُ الْعَاجِلَةَ عَجَّلْنَا لَهُ ف۪يهَا مَا نَشَٓاءُ لِمَنْ نُر۪يدُ ثُمَّ جَعَلْنَا لَهُ جَهَنَّمَۚ يَصْلٰيهَا مَذْمُوماً مَدْحُوراً
“Kim çarçabuk olanı (geçici dünya arzularını) isterse, orada istediğimiz kimseye dilediğimizi çabuklaştırırız, sonra ona cehennemi (yurt) kılarız; ona, kınanmış ve kovulmuş olarak gider.” (İsrâ – 18)
وَمَنْ اَرَادَ الْاٰخِرَةَ وَسَعٰى لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُو۬لٰٓئِكَ كَانَ سَعْيُهُمْ مَشْكُوراً
“Kim ahireti ister ve bir mü’min olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır.” (İsrâ – 19)
كُلاًّ نُمِدُّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ وَهٰٓؤُ۬لَٓاءِ مِنْ عَطَٓاءِ رَبِّكَۜ وَمَا كَانَ عَطَٓاءُ رَبِّكَ مَحْظُوراً
“Hepsine, onlara da, bunlara da Rabbinin ihsanından ‘arttırarak-veririz.’ Rabbinin ihsanı kesilmiş değildir.” (İsrâ – 20)
مَنْ كَانَ يُر۪يدُ حَرْثَ الْاٰخِرَةِ نَزِدْ لَهُ ف۪ي حَرْثِه۪ۚ وَمَنْ كَانَ يُر۪يدُ حَرْثَ الدُّنْيَا نُؤْتِه۪ مِنْهَا وَمَا لَهُ فِي الْاٰخِرَةِ مِنْ نَص۪يبٍ
“Kim ahiret ekinini isterse, Biz ona kendi ekininde arttırmalar yaparız. Kim dünya ekinini isterse, ona da ondan veririz; ancak onun ahirette bir nasibi yoktur.” (Şûrâ – 20)
Ebu Hüreyre şöyle demiştir: “Allah Rasulü (s.a.) “Kim ahiret kârını isterse…” ayetini okudu, sonra şöyle buyurdu: “Allah buyuruyor ki: Ey Âdemoğlu! Kendini tamamen bana kulluğa ver ki, gönlünü zenginlikle doldurayım ve fakirlik kapını kapatayım. Eğer böyle yapmazsan gönlünü değişik meşgalelerle doldurur, fakirlik kapını da kapatmam.”
İşte rızkın anahtarı ve sırrı budur. Üzerinde biraz düşünelim.
ALLAH AZZE VE CELLE BİZLERE KENDİSİNE HAKKIYLA İMAN EDİP PEYGAMBERİNE DE (S.A.V) HAKKIYLA İTAAT EDEBİLMEYİ VE O NURLU YOLCUNUN İZİNDEN GİDEBİLMEYİ NASİP EYLESİN. SİZLERDEN RİCAM GAFLET UYKUSUNDAN UYANIP HAKİKATLERE ŞAHİTLİK EDEBİLMENİZ İÇİN İLİM TAHSİL ETMEYE BAŞLAMANIZDIR. ÇÜNKÜ ŞEYTANIN KOLAY LOKMASI CAHİLLERDİR. CEHENNEMİN YAKITI DA CAHİLLERDİR. ALLAH AZZE VE CELLE BİZLERİ NAR’INDAN MUHAFAZA EYLESİN.
ALLAH’A EMANET OLUN.
SELAM VE DUA İLE.
“Oradaki duaları: ‘Allah’ım, Sen ne yücesin’dir ve oradaki dirlik temennileri: ‘Selam’dır; dualarının sonu da: ‘Gerçekten, hamd alemlerin Rabbi olan Allah’ındır.” (Yûnus – 10)