sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TEVHİDİ BİR İNANÇTAN SONRA, AHLAK EĞİTİMİNİN HAYATIMIZDAKİ ÖNEMİ

24.04.2022
1.139
A+
A-

Hamd; alemlerin yöneticisi, kullarına kitap,peygamber ve davetçiler göndererek cennete girmelerini isteyen Rahman olan Allah cc’a,salat; örnek olsun ve gönderdiği kitabın anlaşılması hidayetin önündeki zorluklar kaldırılsın diye kendisine tabi olunması için peygamber seçilen Hz.Muhammed sav’e,selam; İşte bu kadar fırsatı aklını kullanarak değerlendirip bu dünyasını kullanarak ahiretini kazanmak için mücadele eden Salihlerin ve Salihaların üzerine olsun.

AHLÂK :İnsanın iyi veya kötü olarak vasıflandırılmasına yol açan mânevî nitelikleri, huyları ve bunların etkisiyle ortaya konan iradeli davranışlar bütünü; bunlarla ilgili ilim dalı.İnsanda yerleşmiş huylar. Hulkun çokluk şeklidir.

Ahlâk Arapça’da “seciye, tabiat, huy” gibi mânalara gelen hulk veya huluk kelimesinin çoğuludur. Sözlüklerde çoğunlukla insanın fizik yapısı için halk, mânevî yapısı için hulk kelimelerinin kullanıldığı kaydedilir (Lisânü’l-ʿArab). Başta hadisler olmak üzere İslâmî kaynaklarda hulk ve ahlâk terimleri genellikle iyi ve kötü huyları, fazilet ve rezîletleri ifade etmek üzere kullanılmış.

Câhiliye Döneminde Ahlâk: İslâm öncesinde Araplar’ın ahlâk anlayışı hakkındaki kaynaklar, Câhiliye şiiri ve atasözleriyle Kur’an ve Sünnet gibi İslâmî belgelerdir. Bu kaynaklardan edinilen bilgilere göre Câhiliye edebiyatında ahlâk kelimesine rastlanmamaktadır. Bu kelimenin tekili olan hulk ise nâdiren kullanılmıştır. Bir ölçüde iyi ahlâk mânasını ifade etmek üzere mürûe (mürüvvet) tabirine daha çok rastlanır. Ayrıca hayır, mâruf ve hak gibi ahlâkî muhteva taşıyan kavramlar yanında Câhiliye erdemlerini ifade etmek üzere şecaat, kerem, sehâ, cûd ve vefâ gibi çeşitli kavramlarla bunların zıtlarının kullanımı da oldukça yaygındı.

Geçmişte de günümüzde de görüyoruz ki toplumun temel problemlerinden biri de ahlak çöküntüsüdür.İnsanlar hep birbirlerinden saygı bekler ve ilgi isterler ama kendileri göstermek konusunda sıkıntı çekerler.Sahi bize ne oldu da İslam Toplumu olarak Müslmanım dememize rağmen bu hale geldik?

Bazıları bu konuda aman ne yapalım bunlar mecbur olacak kıyamet alametleri ,sonuçta Allah olacak demiş deyip bu bozulmuşluğu normalleştirmeye ve üzerindeki sorumluluğu atmaya çalışmaktadır.

Acaba kabre girince ,Mahşer gününde hesap verirken bu bahaneyle Allah Azze ve Celle’nin huzuruna gitsek bizden kabul eder mi?

“KULUM BENİM İSTEDİĞİM ŞEKİLDE NEDEN YAŞAMADIN?(MEN RABBUK) Diye sorduğunda Allahım kıyamet alametlerine denk gelmiştik o yüzden mi diyeceğiz,desek de bu kabul olunacak mı?Buna dair elimizde bir delil ya da bir bilgi kırıntısı var mı?

Ahlak bozukluğunun en temelinde şirk akidesi yatar.

Seyyid Kutup (rh):Şirke düşen insan o kadar perişan olur ki,Yüce Alah ile bağları kopar,istikametini şaşırır,iyiyi ve kötüyü ayırt edemez hale gelir ve kendi öz çocuğunu öldürecek hale düşer.

Günümüzde aynen böyle değil mi?Haberlerin yarısı cinayet,cinayetlerin yarısı da ya anne evladını sokağa atmış,ya baba evladını bıçaklamış,ya evlat annesine taciz edip öldürüp yakmış,ya da anne çocuğunu balkon aşağı fırlatmış….. Daha bir sürü kötü haber.Zaten iyi haber yok.Cana kast yoksa mala kast var.Fuhuş fiyatlar da almış başını gidiyor.Halk yüreği ağzında haberleri dinliyor.Acaba bugün neye zam gelecek korkusuyla.

Allah Resulü bunun sebebinin kıyamet alametleri olduğunu değil insanların azdırmasının olduğunu haber veriyor.Yani alametler olacağı için biz bu halde değiliz bizim halimiz kötüleştiği için alametler gerçekleşiyor.

“Bir toplumda tartıda terazide adaletsizlik olursa, o toplumda KITLIK VE PAHALILIK BELASI hasıl olur.”(H.şerif)

Gördük mü suç kimin?Peki çözüm nedir? Sıkıntının sebebini söyleyen Allah cc çözümü de söylüyor.

Tevhidi bir iman ettikten sonra Peygambere tabi olmak onun ahlakını ahlağımız haline getirme çabasında olmaktır.

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

“ Gerçekten Allah’ın Rasulü’nde sizin için; Allah’ı ve ahiret gününü arzulayanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için güzel bir numune vardır.”(Ahzap-21)

“Gerçekten Allah’ın Rasulü’nde sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü arzulayanlar” Allah’ın sevabını ya da Allah’a kavuşmayı ahiret nimetini arzulayanlar “ve Allah’ı çokça zikredenler için güzel bir numune” savaşta sebat etmek ve sıkıntılara katlanmak gibi takip edilecek eşsiz bir örnek “vardır.” Cenab-ı Hak Allah’ı ve ahiret gününü arzulama ile taate devam etmeye sebep olan Allah’ı çok zikretmeyi birlikte zikretti. Zira Rasulullah (s.a.)’i örnek alan kimse, başkasından farklı olarak durumu bu şekilde olan kimsedir.”(Vehbe Zuhayli)

“Allah’ın Resul’ünde sizin için güzel bir numune vardır.” ayeti, savaştan geri kalanlara bir ihtardır. Bunun manası: Sizin için Hz. Peygamber (sa.)’de örnek vardır. Zira O Hendek Savaşı’na çıkarak Allah’ın dinine yardım etmek için nefsini ortaya koydu. Yine ahiret gününde Allah’ın sevabını ümit eden, Allah’a imanıyla kavuşmayı arzulayan, davranışların karşılığının görüleceği dirilişi tasdik eden, Allah’ın cezasından korkarak ve sevabını arzulayarak Allah’ı çok çok zikreden kimseler için izinden gidilecek bir numune vardır.

Rasulullah (s.a.)’e uymak vacip mi, yoksa müstehap mıdır? Bu konuda iki görüş vardır:

Birincisi: Müstehap olduğuna dair delil ortaya konulmadıkça vaciptir.

İkincisi: Vacip olduğuna dair delil ortaya konulmadıkça müstehaptır.

Kurtubî diyor ki: Dinî meselelerde vacip olduğu, dünyevî meselelerde müstehap olduğu şeklinde anlaşılması da ihtimal dahilindedir.

İyi huyları tamamlamak, iyi ahlâkı dünyâya yaymak için gönderildim. (Hadîs-i şerîf-Câmi’us-sagîr)

İnsanları memnûn etmek için malınız yetmez. Ancak güleryüz ve güzel ahlâkla onları memnun edebilirsiniz. (Hadîs-i şerîf-Sünen-i Ebû Dâvûd)

Allahü teâlânın en sevdiği şey, güzel ahlâktır. (Hadîs-i şerîf – Ahlâk-ı Celâlî)

İçinizde en sevdiğim kimse, ahlâkı en güzel olanınızdır. (Hadîs-i şerîf-Edeb-ül-müfred)

İslâm âlimlerinin çoğuna göre insanlar iyiliğe, yükselmeğe elverişli olarak doğar. Sonra nefsin kötü arzûları ve güzel ahlâkı öğrenmemek ve kötü arkadaşlarla düşüp kalkmak kötü huyları meydana getirir. (Ali bin Emrullah)

Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla

Ve şüphe yok ki sen çok büyük bir ahlâka sahipsin.(Kalem-4)

“Ve şüphe yok ki sen çok büyük bir ahlâka sahipsin.” Yani şüphesiz ki sen Allah’ın Kur’an-ı Kerimde sana gözetmeni emrettiği pek büyük bir ahlâka sahipsin. Çünkü kavminden senin gibilerinin kaldırmayacağı şeylere sen katlandın. Sen pek büyük bir edep, haya, cömertlik ve kahramanlık, hilm (cahilce davranışları bağışlama), affetme ve buna benzer ahlâkın güzel değerlerine sahipsin. Sen Yüce Allah’ın şu buyruğunda uymanı istediği edep ve ahlâk kurallarına gereği gibi riayet edersin: “Sen af yolunu tut, maruf olanı emret, cahillerden de yüz çevir.” (A’raf, 7/199)

Ahmed, Müslim, Ebû Davud ve Nesai’nin, Aişe’den rivayetlerine göre ona Peygamber (s.a.)’in ahlâkına dair soru sorulunca şu cevabı vermiş: Rasulullah (s.a.)’ın ahlâkı Kur’an-ı Kerim’di ya da onun ahlâkı Kur’an’dı. Sen: “Ve şüphe yok ki sen çok büyük bir ahlâka sahipsin” buyruğunu okumadın mı?

Buna Peygamber (s.a.)’in şu buyruğu da delildir: “Muhakkak Allah be­ni ahlâkın üstün değerlerini tamamlayayım diye gönderdi.”[9] Ahlâkın üs­tün değerleri (mekârim-i ahlâk) ise dünya, din ve ahiretin salâhına dair olan herşey demektir. Yine İbnu’s-Sem’ani’nin Edebu’l-İmlâ adlı eserinde rivayet ettiğine göre İbni Mesud’dan, Peygamber (s.a.)’in şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Rabbim beni edeplendirdi. Benim edebimi ne de güzel etti!” Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Sen af yolunu tut, maruf olanı em­ret, cahillerden de yüz çevir.” (A’raf, 7/199) Ben onun bu buyruğunu gereği gibi yerine getirince de: “Ve şüphe yok ki sen çok büyük bir ahlâka sahipsin. ” diye buyurdu.

Buhari ile Müslim’de sabit olduğuna göre Enes dedi ki: Rasulullah (s.a.)’a on yıl hizmet ettim. Asla bana öf bile demedi. Yaptığım bir şeye niye yaptın da demedi. Yapmadığım bir şey için de niye yapmadın, diye sormadı.

Ahmed’in rivayetine göre Aişe (r.a.) dedi ki: Rasulullah (s.a.) eliyle as­la bir hizmetçisine vurmadığı gibi bir kadına da vurmadı. Eliyle asla hiçbir şeye vurmadı. Allah yolunda cihad etme hali dışında. Eğer iki şey arasında serbest bırakılacak olursa mutlaka onların kolay olanını daha çok severdi. Yeter ki günah olmasın. Şayet o şey günah olursa insanlar arasında günah­tan en uzak olan o idi. Allah’ın yasakları çiğnenmesi hali dışında, ona yapı­lan herhangi bir işten ötürü kendi adına asla intikam almadı. Şayet Al­lah’ın yasağı çiğnenmişse Yüce Allah için kendisi intikam alırdı.”(Tefsirul Munir)

BÖYLE AHLAKI MÜKEMMEL OLAN  PEYGAMBERİN BÖYLE  BATAKLIKTA KALMIŞ BİR ÜMMETİ OLMAKTAN KURTULMA VAKTİ GELMEDİ Mİ?

YOKSA BATAKLIKTA YAŞAMAK BİZDE AHLAK HALİNE Mİ GELDİ?

EVET TOPLUM OLARAK HERKES HUZUR REFAH BARIŞ İSTİYOR AMA KİMSE ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYUP DA YARATICISINI VE YARATILIŞ GAYESİNİ ÖNDERİNİ LİDERİNİ ÖRNEĞİNİ TANIYIP YAŞANTI HALİNE GETİRMİYOR.

RABBİM İMAN VE GÜZEL AHLAKLA HUZURUNA VARMAYI İSTEYENLERE NASİP ETSİN…(Allahumme amin)

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.