Hamd, sena ve övgülerin en güzeli, ezelde ve ebedde var olan, lutfuyla kainatı ve bizleri yaratıp var eden, sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah (cc.)’a mahsustur.
Salat ve selam da, alemlerin Rabbi tarafından sevilen, insanların ise tanıyıp, idrak edebilme nisbetînce sevebildikleri, efendimiz, önderimiz, rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa(sav)ya, a’line, ashabına ve onun yolunu izlemeye çalışan ümmetin üzerine olsun.
Bahsedeceğimiz Alemler; Ruhlar alemi, Dünya alemi ve Ahiret alemidir.
Ruhlar Alemi:
Araf 172: (Ey Peygamber insanlara şu zamanı hatırlat ki) hani Rabbin, Ademoğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” (demişti de) onlar: “Evet (Rabbimizsin), şahit olduk” demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: “Biz bundan habersizlerdik” demenizi (önlemek) içindir.
Bu ayeti kerime çok net bir şekilde göstermektedir ki, Rabbimize verilmiş bir sözümüz vardır. Ahdimize (sözümüze) sadık kalmak inancımızın bir gereğidir. Verdiğimiz sözün gereklerini yerine getirmek için mahiyetini iyi anlamak gerekir.
Tarih sayfalarına bakıldığında Allah’ı inkar eden toplumlar yok denecek kadar azdır. Genellikle insanlar rablik ve ilahlık noktasında şirke düşmüşlerdir. O yüzden “Ben sizin Allah’ınız değimiyim” şeklinde değil “Ben sizin Rabbiniz değil miyim” şeklinde söz alınmıştır. Peki bu iki isim arsındaki fark nedir.
Allah: Her ismin vasfını ihtiva eden öz adı, kendinden başka ilah bulunmayan tek Allah. Bu ismi şerif, Cenab-ı Hakk’ın has ismidir. Bu itibarla diğer isimlerin ifade ettiği bütün manaları, güzel vasıfları ve İlahi sıfatları içine alır. Diğer isimler ise, yalnız kendi manalarına delalet ederler. Bu bakımda Allah isminin yerini hiçbir isim tutamaz.
Rabb: Efendi, sahip, terbiye eden, yetiştirip düzene koyan, ıslah ve tamir eden, çekip çeviren, yöneten, nimetlendiren, gözeten, tasarruf eden, mükemmelleştiren, kefil olan, otorite sahibi, sözü (emri) dinlenen, itaat edilen gibi manalara gelir.
Yüce Allah’ın uluhiyette olduğu gibi rububiyet yetkilerinin de masivaya (yaratılmış varlıklara) verilmesi şirktir. İnsanlar müşrik dahi olsa Allah’ın varlığına inanırlar. (Yusuf 106 bak.) Ancak ya rububiyetin ya da uluhiyetin yetkilerini, tamamen veya kısmen başka varlıklara isnat etmek suretiyle Allahu Teala’ya olan kulluklarını bozmuş olurlar. Bu nedenle yukarda da okumuş olduğumuz ayeti kerimede de ifade olunduğu gibi, rububiyetin sadece Allah’a ait olduğunu kulların kabul edip ikrar ederek, bu inancın çerçevesinde yaşamaları emrolunmuş ve bu söz ile Allah’ a misak verilmiştir. Ve insanoğlu bu yüklendiği emanetle dünyaya gelmiştir.
Fakat insanlar dünya hayatında rububiyetin yetkilerini kısmen veya tamamen zaman zaman başka varlıklara isnat etmişlerdir. Rububiyeti isnat ettikleri masivai (yaratılmış) varlıklara çoğu kez rabbimiz diye hitap etmedikleri halde yönetim, otorite, kanun koyma, itaat etme gibi rububiyet yetkilerini Allah dışında başka varlıklara vermişlerdir. Bu durum da Allah’ın rububiyetine şirk koşma hükmünü meydana getirmektedir.
Dünya Alemi:
Bu alem de Rabbimize verdiğimiz söze göre, yaşayıp yaşamayacağımızı denemek için rabbimiz tarafından gönderildiğimiz alemdir. Bu durumu ifade eden bir çok ayeti kerime vardır. Bunların bir kısmını zikredelim.
Hac 40– Onlar “Rabbimiz Allah’tır” demelerinden başka bir sebep olmaksızın haksız yere yurtlarından çıkarıldılar…
Rabbimiz Allah demek; bundan sonra istediğimiz şekilde yaşayamayacağz demek,
Rabbimiz Allah demek; Ey ebu cehiller, nemrutlar, firavunlar bundan sonra benim hayatımı Allah yönetecek demek,
Rabbimiz Allah demek; Rasulullah (sav) gibi ebu cehiller tarafından yurdundan çıkarılmak demek,
Rabbimiz Allah demek; Habibun Neccar gibi hapis, işkence ve ölümü göze almak demek,
Rabbimiz Allah demek; İbrahim (as) gibi, Ashabı Uhdud gibi ateşe atılmayı göze almak demek,
Dünya demek; Alemleri yaratıp yöneten Allah’ın mı senin hayatını yönetmesini isteyeceksin ve bu uğurda mücadele edeceksin, yoksa devrin firavununun istediği şekilde bir hayat mı yaşayacaksın, işte bu sorusunun cevabını vereceğin yer demektir.
İşte Allah Azze ve Celle, misakta verdiğin sözün cevabını senden dünyada istiyor.
Naziat suresin de belirtildiği gibi Firavun “ben sizin en yüce rabbinizim” sözüyle sizin yöneticiniz, rızıklandırıcınız, kanun koyanınız, helal haram (yasak serbest) sınırlarını belirleyeniniz benim demişti. Sizler beni bırakıpta Musa’nın ve Harun’un Rabbi’nin (Allah’ın) istediği şekilde mi yaşayacaksınız.
Araf suresinden okuyalım;
120- Sihirbazlar hep birden secdeye kapandılar.
121- “Âlemlerin Rabbine iman ettik.” dediler.
122- “Musa’nın ve Harun’un Rabbine.”
123- Firavun: “Ben size izin vermeden iman ettiniz ha!” dedi. “Şüphesiz bu bir hiledir, siz bunu şehirde kurmuşsunuz, yerli halkı oradan çıkarmak istiyorsunuz, sonra anlayacaksınız!”
124- “Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, sonra da bilin ki, sizi astıracağım.”
125- Onlar da: “Şüphesiz o takdirde biz Rabbimize döneceğiz.” dediler.
126- “Senin bize kızman da sırf Rabbimizin âyetleri gelince onlara iman etmemizden dolayıdır. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve canımızı müslüman olarak al.” derler.
127- Firavun kavminin ileri gelenleri dediler ki: “Seni ve ilahlarını terketsinler de yeryüzünde fesat çıkarsınlar diye mi Musa’yı ve kavmini serbest bırakacaksın?” Firavun da dedi ki: “Onların oğullarını öldüreceğiz, kızlarını sağ bırakacağız ve onlar üzerinde kahredici bir üstünlüğe sahibiz.”
128- Musa, kavmine dedi ki: “Allah’ın yardımını ve lütfunu isteyin ve sabır gösterin. Şüphesiz ki yeryüzü Allah’ındır. Kullarından dilediğini ona mirasçı kılar. Sonunda kurtuluş müttakilerindir.”
129- Kavmi de dediler ki: “Sen bize gelmeden önce de eziyet gördük, sen geldikten sonra da.” Musa dedi ki: “Umulur ki, Rabbiniz düşmanlarınızı helak edip de sizi yeryüzünde halife kılacaktır ve sizin nasıl işler yaptığınıza bakacaktır.”
130- Gerçekten biz, Firavun sülâlesini, senelerce kıtlık ve gelir noksanlığı içinde tutup kıvrandırdık ki, düşünüp ibret alsınlar.
Bir saat önce iman eden sihirbazların gösterdiği cesarete bakalım, birde 40, 50, 60 yıldır müminim deyipte taviz üstüne taviz veren şu halimize bakalım. Evet görüldüğü gibi müminler karşılarına çıkan engeller ne olursa olsun verdiği sözde sadık kalmalıdır. Akibet muttakilerindir. İmtihanın yerini, zamanını ve şeklini Allah Azze ve Celle belirlemektedir. Bize düşen ölüm gelene kadar sözümüze sadık kalıp imtihandan başarılı bir şekilde çıkabilmektir.
Fusilet 30– “Rabbimiz Allah’tır” deyip, sonra da doğrulukta devam edenlere gelince, onların üzerine melekler iner ve derler ki: “Korkmayın, üzülmeyin, size vaad edilen cennetle sevinin.”
Bir kısım insan vardır ki, Rabbimiz Allah dediği için ateşe atılır.
(Dünyada) (İbrahim (as) gibi)
Bir kısım insan da vardır ki, Rabbimiz Allah demediği için ateşe atılır.
(Ahirette) (kafirler gibi)
Ahiret Alemi:
Bu alemde misakta verdiğimiz söze dünya hayatında sadık kalanlarla, sözü arkalarına atanların hesabını verdiği alemdir. Ya ebedi cennet yada ebedi cehennemle sonuçlanan ebedi bir alemdir.
Rabbim hakkı hak bilip, hakka sarılan, batılı da batıl bilip batıldan uzaklaşan kullarından eylesin.(AMİN)